> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Hz. Muhammed ve Evrensel Mesajı > Şiddet
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şiddet  (Okunma Sayısı 1813 defa)
12 Mayıs 2011, 12:53:25
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 12 Mayıs 2011, 12:53:25 »



2- Şiddet

İslâm'dan önce ve İslâm'ın doğuşu sırasında dünya şiddete yabancı değildi. Roma İmparatorluğu'nda, Arap Yarımadası'nda, Gassânîler ve Hîreliler gibi Arabistan'ın çevresindeki devletlerde, hatta kabilelerin iç bünyesinde ve kabileler arasında bile şiddet, toplumsal ilişkilerde bilinen ve uygulanan bir yöntemdi. Mekke döneminde Müslümanlar ve hatta bizzat Hz. Peygamber bile, bundan nasiplerini almışlar ve şiddete maruz kalmışlardır. Mekke'de gücü elinde bulunduran müşrikler, İslâm'ın yayılışını önlemek için Müslümanlara sosyal ve ekonomik boykot, baskı, keyfî tutuklama, göçe mecbur bırakma, bağlama, zincire vurma, kızgın kumlar üzerine yatırıp üzerlerine taş yığma gibi çeşitli işkence türleri ve hatta öldürme gibi yöntemler uygulamışlardır.Habbâb b. Eret adlı sahâbî, kendilerine müşrikler tarafından şiddet uygulandığını açıkça ifade etmiştir.[899]

Müşriklerin Müslümanlara karşı şiddet uygulaması, İslâm'ın Mekke döneminin son gününe kadar sürmüştür. Nitekim hicretten önce Dârünnedve'de toplanan müşriklerin, Hz. Peygamber'e uygulamak üzere aralarında tartıştıkları üç husustan (bağlamak, sürgün etmek ve öldürmek)herbiri birer şiddet yöntemidir. Mekkeliler fırsat düştükçe Medine döneminde de ele geçirdikleri Müslümanlara şiddet uygulamaktan geri durmamışlardır. Nitekim hicretin dördüncü yılında Zeyd b. Desinne ve Hubeyb b. Adiy'i çarmıha gerip işkence ile öldürmüşlerdir.

Müşrikler şiddet yöntemiyle İslâm'ın yayılışını önlemeye muvaffak olamadıkları gibi, bilakis bu konuda başarısızlığa uğradılar. Öte yandan başarıya ulaşan, şiddet uygulayan değil, uygulanan taraf, yani Müslümanlaroldu. Çünkü Hz. Peygamber müşriklere aynı yöntemle karşılık vermedi ve onlardan intikam alma yoluna gitmedi. Müslümanlar çektikleri işkencelerden dolayı kendisine sızlandıklarında sabretmelerini öğütledi. Çünkü kendisi şiddet taraftarı olmadığı gibi, onun asıl hedefi şiddeti önlemekti. Kur'an-ı Kerim'de "Sen onlar üzerinde bir zorba değilsin"[900] buyrulur; "Her inatçı ve zorbanın hüsrâna uğradığı"[901] bildirilir.

Şiddeti aile içi ve toplumsal şiddet olarak iki kısımda ele almak mümkündür. Aile içi şiddetten bahsedildiğinde ilk akla gelen, aile reisinin, diğer aile bireyleri ve büyüklerin küçükler üzerinde uyguladığı şiddet ve baskıcı tavırlardır. Bu tür bir uygulamanın ailede huzuru, sevgi ve saygıyı ortadan kaldıracağı gibi, böyle bir ortamda yatıp kalkan çocuklar ve gençler için kötü sonuçlar doğuracağı ve onların karakteri üzerinde olumsuz etkide bulunacağı açıktır. Çünkü şiddeti kanıksayan aile fertlerinin de artık şiddetin bulunmadığı yerde yaşamak istememesi ve kendisinin de ileride aynı yollara başvurması doğaldır. Bunu önlemek de şiddet, baskı ve ezici tavırlar yerine karşılıklı sevgi ve saygının hakim olduğu bir aile yuvası oluşturmakla mümkündür. Çok sayıda bireysel ve toplumsal çatışmanın kaynağı olan şiddet, bir toplumda problemleri çözüm ve iletişim aracı haline geldiği zaman, basit sorunlar dahi üzücü olaylarla sonuçlanabilir.

Hz. Peygamber gerek aile içi şiddeti ve gerekse toplumsal şiddeti söz ve davranışlarıyla önlemeye çalışmış ve bu konuda gerekli tedbirleri almıştır. Onun evinde her şeyden önce sevgi ve saygıya dayalı bir hayat tarzı hakimdi. Bunun yanında, aile içi problemleri şiddete başvurmaksızın çözme yoluna giderdi. Nitekim hanımlarına, hizmetinde bulunanlara ve evinde büyüyen kimselere hiçbir zaman şiddet uygulamamış; onları dövmemiştir. Hz. Âişe, Hz. Peygamber'in hiçbir hizmetçisini ve hanımını dövmediğini; eliyle hiçbir canlıya vurmadığını söylemiştir.[902] Kendisi bunu yapmadığı gibi, hanımlarını dövenleri de "Kadınlarınızı nasıl dövüyor, sonra da akşam olunca beraberce yatıyorsunuz".[903] diyerek kınamıştır. Kadınların dövülmemesi, hele yüze hiç vurulmaması[904] konusunda uyarılarda bulunmuştur. Hz. Peygamber ile hanımları arasında çıkan bir sorun üzerine yanlarına gelen Hz. Ebû Bekir ve Hz. Ömer'in, onunla evli olan kızlarını dövmeye kalkışmaları üzerine şiddet konusundaki tavrını şu sözleriyle dile getirmiştir: "Allah Teâlâ beni şiddet uygulayan (muannif) birisi olarak göndermedi; bilakis eğitici ve kolaylaştırıcı olarak gönderdi".[905]

Hz. Peygamber sadece ailede değil, toplumun tüm bireyleri arasında şiddete yer verilmemesi konusunda da uyarılarda bulunmuştur. Onun bu hususla ilgili bir sözüşöyledir: "...Müslümanlara vurmayınız"![906] Bu sözüyle Hz. Peygamber, kişisel ve toplumsal sorunları vurup kırarak değil; hiddet ve öfkeye kapılmadan, anlaşarak ve uzlaşarak çözmeyi tavsiye etmiş olmaktadır. Keza toplumsal huzuru bozmaya yol açabilecek davranışları daha fiiliyata geçmeden önleme yoluna gitmiştir. İnsanların yaralanmasına ve hatta ölümüne yol açabilecek silahlı saldırılara meydan vermemek, silahla öfke dindirmemek için ikazda bulunmuş, bu tür hareketlerde bulunanları toplumdan dışlarcasına "Bizim aleyhimize silah taşıyan bizden değildir".[907] buyurmuştur.

Peygamberimiz toplumu zor kullanarak ıslah etmeye çalışan bir ıslahatçı değildi. Nitekim, insanlar için bir sıfat olarak kullanıldığında "Başkasına hak tanımayan, zorba ve zor kullanarak halkı ıslah eden" gibi anlamlara gelen "Cebbâr" sıfatı ile muttasıf olmadığını hem kendisi ifade etmiş; hem de sahâbe bunu dile getirmiştir. Çeşitli vesilelerle "Allah beni cömert bir kul kıldı; zorba ve zâlim kılmadı"[908] demiştir. Yine çeşitli sözlerinde zorbalığı ve zorbaları kötülemiştir. Sahabenin kanaati de onun asla zorba olmadığı yönünde idi. Bir başka vesileyle daha önce de belirttiğimiz gibi, Ficar savaşlarında Kureyş'in komutanlarından biri olan ve daha sonra yetmiş yaşlarında Mekke'nin Fethi'nde İslâmiyeti kabul edip Medine'ye yerleşen Mahreme b. Nevfel bir gün Hz. Peygamber'e elbise geldiğini ve onları halka dağıttığını duyar. Yanına o sırada küçük yaşta bulunan oğlu Misver'i alarak Hz. Peygamber'in evinin önüne gelir. Çocuğa Hz. Peygamber'i çağırmasını söyler. Fakat çocuk çekinir. Bunun üzerine Mahreme b. Nevfel Hz. Peygamber hakkında oğluna şu değerlendirmeyi yapar: "Evlâdım, o bir zorba değildir"! Bunun üzerine Misver Hz. Peygamber'i çağırır. O, sesi duyunca dışarı çıkar ve Mahreme için hazırladığı elbiseyi getirerek takdim eder.[909]

Hz. Peygamber Müslümanlara yönelik terörü ve saldırıyı henüz hazırlık safhasında iken önceden tespit ederek küçük çaplı bir müdahele ile önlemiştir. Hz. Peygamber Halid b. Süfyan el-Hüzelî'nin Medine üzerine yürümek için adam toplamakla meşgul olduğunu öğrenir. Abdullah b. Üneys adlı sahâbîyi tek başına onu ortadan kaldırmakla görevlendirir. Abdullah b. Üneys, Halid b. Süfyan'ı Urene Vadisi'nde bulur. Kendisini Hz. Muhammed (s.a.s.)'e karşı savaşmak isteyen Huzâalı bir Arap olarak tanıtır ve Halid'in adamları dağıldıktan sonragece vakti onu öldürür. Sağ sâlim Medine'ye gelerek olup biteni Hz. Peygamber'e anlatır. Olay, hicretin dördüncü yılında, Uhud Savaşı'ndan sonra meydana gelmiştir ki bu, müşriklerle ilişkilerin en şiddetli olduğu bir dönemdir. Dolayısıyla iki kesim arasında bir savaş ortamı sözkonusudur. Halid b. Süfyan hazırlıklarını tamamlayıp Müslümanlar üzerine saldırmayı başarabilseydi, her iki taraftan da çok fazla kan dökülebilirdi.

Peygamberimiz, rastgele seçilen, ya da tesadüfen olay yerinde bulunan kimselerin zarar görmelerine fırsat vermemiş, bu tür olaylar karşısında üzülmüş ve gerekli uygulamaları yapmıştır. Bi'rimaûne katliamından sağ kurtulan Amr b. Ümeyye'nin, kendisininhimayesine aldığı iki kişiyi bilmeden öldürmesine son derece üzülmüş ve tazminatlarını ailelerine ödemiştir.

Peygamberimiz en azılı düşmanı bile olsa işkence yapmamış ve kendisine bu yolda yapılan teklifleri kesin bir dille ve prensip haline gelecek sözleri ile reddetmiştir. Bedir Savaşı'nda esir alınanlar arasında Kureyş'in hatiplerinden Süheyl b. Amr da bulunuyordu. Süheyl, bacağından bir okla vurulmuş; yaralı halde kaçmaya teşebbüs etmiş ve fakat yakalanmıştı. Hz. Ömer "Yâ Resûlallah! Onun ön dişlerini sökeyim de bir daha senin aleyhinde konuşmaya kalkmasın" dedi. Fakat Peygamberimiz buna razı olmadı; "Ben dişlerini söktürerek ona işkence yapamam. Allah da beni, peygamber olduğum halde aynı azaba uğratır" şeklinde cevap verdi ve devam etti: "Onun, senin beğeneceğin bir davranışta bulunması da umulur". Süheyl b. Amr Mekke'nin Fethi'nde Müslüman olur. Hz. Peygamber'in vefatından sonra, ridde hareketleri meydana geldiği sırada Mekke halkı irtidat etmemekle birlikte şehirde bir iç karışıklık ortaya çıkar. Hatta Mekke Valisi Attâb b. Esîd bile korkup saklanır. Bu sırada Süheyl b. Amr bir konuşma yaparak halkı yatıştırır. O, şunları söyler: "Ben biliyorum ki bu din, güneşin doğması ve batması devam ettiği sürece pâyidar olacaktır. Aranızdan çıkan bu kişi-Ebû Süfyan b. Harb-sizi aldatmasın. Benim bildiğim bu meseleyi o da bilir. Ancak Benî Hâşim'e olan kıskançlığı onun kalbini mühürlemiştir. Ben Kureyş'in karada ve denizde en çok ulaşım vasıtaları bulunanıyım. Emîrinize boyun eğiniz. Zekatlarınızı ona veriniz...". Süheyl'in bu sözleri kulağına gittiğinde Hz. Ömer, onun hakkında Hz. Peygamber'in kendisine söylediği sözleri hatırlar ve "Ben şehadet ederim ki sen Allah'ın Resûlü'sün" demekten kendini alamaz. Hz. Peygamber'in Süheyl'e karşı bu davranışı; işkenceye müsade etmemesinin yanında, esirlere iyi muamelede bulunması,düşmanını bile İslâm'a kazanmayı ve yeri geldiğinde ondan istifade etmeyi hedeflemesi gibi ömrü boyunca sürdürdüğü politikanın çok güzel bir örneğini teşkil etmektedir.

Peygamberimiz kendisine duyulan güveni istismar eden ve bu istismarı cinayet işleyecek derecede kötüye kullanan, terör estiren, hâinlik yaparak Müslümanların malına ve canına kıyan şahıslara müstehak oldukları cezayı uygulamaktan geri durmamıştır. Ureyne kabilesine mensup kişilere verdiği cezayı buna örnek gösterebiliriz. Olay şöyle gelişir: Bakımsızlıktan zayıf ve hasta olan bu ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şiddet
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 22:54:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şiddet rüya tabiri,Şiddet mekke canlı, Şiddet kabe canlı yayın, Şiddet Üç boyutlu kuran oku Şiddet kuran ı kerim, Şiddet peygamber kıssaları,Şiddet ilitam ders soruları, Şiddetönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes