> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Usulü Fıkıh Eserleri > El- Muvafakat - Şatibi > Şart
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şart  (Okunma Sayısı 1244 defa)
27 Eylül 2010, 01:04:10
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 27 Eylül 2010, 01:04:10 »



Şart


Vaz´î hükümlerin ikinci nev´ini teşkil eden şart bahsi de sekiz mesele içerisinde işlenecektir:

Birinci Mesele

Bu kitapta şartlardan maksadımız; hikmeti ya da hükmü konusunda meşrutun vasfı mesabesinde olan şeydir.[1] Mese­la şöyle deriz: Yılın dolması veya nema (artma) imkanı mülkiyetin gereği ya da zenginliğin hikmeti için[2] tamamlayıcı bir unsurdur. Muhsanlık [3]recmi gerektirmesi konusunda zinanın vasfını ta­mamlayıcı bir unsur olmaktadır. Hürmette (dokunulmazlıkta) eşit­lik kısasın gereğini veya zecr (Önleme) hikmetini tamamlayıcıdır. Taharet, kıbleye yönelmek, avret mahallini örtmek namaz fiilinin veya münâcât ve tazarrû için Allah´ın huzurunda durma hikmeti­nin tamamlayıcı sidir. Ve benzeri meseleler. Şartın; sebebin, illetin, müsebbebin,[4] ma´lûlun[5] (talîl edilen şeyin) veya bunların mahal-lerinin[6] ya da bunların dışında şer´î hitabın gereğinin taalluk etti­ği diğer şeylerin vasfı olması arasında bir fark yoktur.[7] Şart, (bu zikredilen şeylerden oluşan) meşrutun vasıflarından bir vasıf ol­maktadır. Bundan da, şartın meşruttan ayrı (ona mugayir) olması lâzım gelir. Öyle ki, şartlardan yoksun olmakla birlikte meşrutun aklen bulunması mümkün olabilir. Aksi ise (yani meşrut bulunmadan şartın bulunması) mümkün olmaz. Hakîkî ve itibarî [8]olan di­ğer vasıfların mevsûflarıyla olan ilişkisinde olduğu gibi. Burada sö­zü uzatmanın bir faydası yoktur. Çünkü biz burada bir ıstılah orta-[264] ya koymuş oluyoruz.[9] [10]

İkinci Mesele



Bu kitapta şart ıstılahından ne kasdedildiğini anlattığımız gi­bi, sebeb, illet ve mâni´den de ne kasdettiğimizi belirtmemiz gereke­cektir:

Sebeb: Bir hüküm[11] için, o hükmün hikmetinin gereği olmak üzere şer´an konulan şeydir.[12]Mesela nisabın bulunması, zekâtın vücûbunun sebebidir. Zeval, namazın farziyetinin sebebidir. Hırsız­lık, el kesmenin gerekliliğinin sebebidir. Akidler, akde konu olan şeylerle faydalanmanın mübâhlığı ve mülkiyetin intikâli için sebeb-lerdir. Ve daha benzerleri gibi.

İllet: İlletten maksat emir ya da ibâha hükümlerinin taalluk ettiği hikmet ve maslahatlarla; nehİylerin taalluk ettiği mefsedet-lerdir.[13]Meselâ yolculuk esnasında namazın kısaltılması, Rama­zan orucunun tutulmaması konularında meşakkat illet olmaktadır. Yolculuk ise bizzat mübahlık hükmü için konulmuş bulunan sebeb olmaktadır. Kısaca illet bizzat maslahat ya da mefsedetin kendisi olup mazinnesi (muhtemelen bulunacakları yer) değildir.[14]Açık ve munzabıt olabileceği gibi, kapalı ve gayrı munzabıt da olabilir. Hz. Peygamber´in "Kadı Öfkeli iken hükmetmez." hadisi hak­kında da aynı şekilde diyoruz ki: Öfke hali sebebtir; delilleri yete­rince talepte bulunmak ve değerlendirmekten zihnin gafil ve yerin­de olmaması ise illettir.[15]

Kaldı ki, bazan sebeb ıstılahının bizzat illetin kendisi için de kullanıldığı olmaktadır. Çünkü aralarında bir irtibat bulunmakta­dır. Istılahlarda tartışmaya gitmenin bir anlamı yoktur.

Mâni: Menettiği şeyin illetine münâfî (onu ortadan kaldıran)

bir illeti gerektiren sebebtir. Çünkü mâni kelimesi, ancak içinde bulunan bir illetten dolayı bir hükmü gerektiren bir sebebe nisbetle kullanılır. Mâni bulunduğunda —ki mâni hükmün illetine münâfî başka bir illeti gerektirmektedir— hükmü gerektiren hikmet yok olmakta ve o hüküm ortadan kalkmaktadır. Ancak mâni olmasının şartlarından biri, mâni´in kendisine nisbet edildiği sebebin illetini

ihlâl edici ve neticede onun hükmünü kaldırıcı olmasıdır. Eğer böy­le olmazsa, mâni durumunda olduğu şeyle kendisinin durumu, iki hükmün ya da iki sebebin tearuzu kabilinden olur ve o zaman konu "Tearuz ve Tercih" bölümüyle ilgili olur. Mesela "Borç zekâta mânidir." dediğimiz zaman; bunun mânâsı "Borç, borçlunun borcu­nu ödeyebileceği şeye muhtaçlığını gerektiren bir sebebtir" demek­tir. Bu ihtiyaç da elinde bulunan nisâb üzerinde taayyün etmiş ol­maktadır. Nisaba alacaklıların haklarının taalluk etmesi durumun­da, nisabın mevcudiyetinin hikmeti —ki zekâtın vâcib olmasının il­leti olan zenginlik oluyor— ortadan kalkmaktadır ve dolayısıyla zekât düşmektedir. Kısasa mâni olan babalık hakkında da aynı şeyi söyleriz. Çünkü babalık, haksız yere kasden öldürme fiilinin hikme­tini ihlâl eden [16]bir illet içermektedir. Ve benzeri daha pek çok ör­nekler. [17]

Üçüncü Mesele


Şartlar üç kısımdır:

a) Aklî şartlar. İlim için hayat; teklif (yükümlülük) için anla­ma şartı gibi.

b) Carî olan âdet-i ilâhî gereği olan şartlar. Yakmak için ateşin vücûda temas etmesi; görmek için bakanın görmek iste­diği tarafa yönelik olması ve ışığın bulunması şartı gibi. c) Şer1! şartlar. Namaz için taharetin, zekat için sene dolma­sının, zinada muhsanlığın şart olması gibi. Burada üzerinde durulacak olan işte bu üçüncüsüdür. Eğer ilk iki kısımdan olan şartlara temas söz konusu olursa, bu onlara ya teklifi ya da vaz´î bir hitabın (hükmün) taalluk etmesi se­bebiyle olacaktır ve o takdirde de bu şartlar artık şer´î şart­lar hâline gelecekler ve üçüncü kısma gireceklerdir. [18]


Dördüncü Mesele


Burada şartın meşrutu ile olan ilişkisinin, aynen sıfatın mevsûfu ile olan ilişkisi gibi olduğunu; onun bir cüz´ü olmadığını açıklamamız gerekmektedir. Bu konuda dayanağımız şer´î şartların istikraya tabi tutulmasıdır. Dikkat edilirse görülecektir ki, senenin dolması nisabın husulünün hikmeti için —ki zenginlik olmakta­dır— bir tamamlayıcı olmaktadır. Çünkü kişinin nisaba sadece mâlik olması durumunda, ondan çeşitli şekillerde tasarruf imkanı­nı elde etmedikçe hüküm takarrür etmez. Sâri´, nisabın üzerinden bir yılın geçmesini, sahibinin zenginlik yönünü ortaya çıkaracak olan bu imkana bir mesned (menât) kılmıştır. Yemini bozmak (hıns), yeminin gereğinin (keffâretin) bir tamamlayıcı unsurudur. Çünkü yemin için keffâretin konulması, yeminin gereğini ye/ine ge­tirmeme durumunda —her ne kadar belirlenmesinde ulemâ ihtilaf etmişlerse de— Allah´ın ismine karşı bir nevi cinayet anlamı bulun­duğu içindir. Hangi açıdan bakılırsa bakılsın, cinayetin gereği an­cak yeminin bozulması (hıns) halinde tahakkuk eder. İşte o anda yeminin gereği tamamlanır. Ruhun çıkması keza, katilin kısası ya da diyeti gerektiren fiilinin gereğinin bir tamamlayıcı unsuru ol­maktadır. Yine aynı şey, ölüm hastalığında bulunan kimsenin malı üzerinde vârislerin haklarının belirmesi için tamamlayıcı bir un­sur olmaktadır.[19] Muhsanlık, recmi gerektiren zina cinayetinin ge­reği için bir tamamlayıcı unsurdur. Diğer bütün şer´î şartların meşrûtlanyla olan ilişkileri de aynıdır.

Bu arzettiklerimiz karşısında şöyle bir mesele ortaya atılabilir:Akıl teklîf için şarttır; îmân ibâdet ve kurbetlerin sıhhati için şart­tır. Çünkü eğer akıl olmasa teklîf (yükümlülük), hayvanların ve cansızların yükümlü tutulması gibi hem aklen hem de naklen muhal olur. Bu durumda, "Akıl tamamlayıcı bir unsurdur." nasıl denilebilir Zira o değil tamamlayıcı bir unsur olmak, teklifin sıh­hati için umde ve esâstır. Keza îmân için, "O ibâdetlerin tamamla­yıcı bir unsurudur." demek doğru olamaz. Çünkü kâfirin ibâdetinin bir hakikati yoktur ki, îmânın onu tamamlaması söz konusu olsun. Daha buna benzer pek çok şey, şartın sizin arzettiğiniz gibi olmadı­ğını ortaya koymaktadır.

Bu mesele (problem) iki şeyle ortadan kalkar:

1. Bunlar aklî şartlardan olup, şer´î şartlardan değillerdir. Bizim sözümüz ise şer´î şartlar hakkındadır.

2. Aslında akıl da, teklîf mahalli için —ki insan olmaktadır— tamamlayıcı bir şarttır; yoksa bizzat teklifin şartı değildir. Aklın insana nisbetle tamamlayıcı unsur olduğu da ma­lûmdur, îmâna gelince, biz onun bir şart olduğunu kabul etmiyoruz. Çünkü ibâdetler onun üzerine bina edilmekte­dir. Dikkat edilirse görülecektir ki, ibâdetlerin mânâsı Mabûd´a hem kalb ile hem de dış organlarla huşu ve tazîm içerisinde yönelmek demektir. Bu ise îmânın bir uzantısıdır. Bu durumda bir şeyin aslı ve üzerine bina edildiği

kaidesi olan şey, aynı şeyin nasıl şartı olabilir Böyle bir netice makûl değildir. îman hakkında şart tabirini kulla­nanlar, mecazî anlamda müsamaha yoluyla kullanmışlar­dır, îmânın şart olduğu bir an kabul edilse bile, teklif hak­kında değil, mükellef hakkında olacaktır. îmân, îmânla yü­kümlülük konusu hâricinde —usûlcülerin "kâfirlerin furû ile yükümlü olup olmamaları" meselesinde zikrettikleri üzere— bazılarına göre sıhhat şartı, diğer bazılarına göre de vücûb şartı olmaktadır. [20]

Beşinci Mesele


Usûlde bi^ıen bir prensip vardır: Eğer sebebin tesiri bir şarta bağlı ise, o şart olmadan müsebbebin bulunması sahîh değildir. Bu konuda şartın kemâl ya da yeterlilik (iczâ) şartı olması arasında fark yoktur. Bir şarta bağlı bulunması durumunda, o şart bulun­maksızın kemâle hükmetmek mümkün olmadığı gibi, yeterliliğin bir şarta bağlı olması durumunda, eğer o şart yoksa yeterliliğe hükmetmek de sahîh değildir. Usûlcülerin sözlerinden zahir olan budur. Çünkü eğer meşrutun şart olmadan vukuu sahîh olacak olursa, o takdirde meşrutta şart, şart değildir demektir. Oysa ki, [269] sart olduğu takdir ve kabul edilmiştir. Bu ise bir çelişkidir. Yine eğer bu sahîh olacak olsa, o takdirde aynı anda vukuu şarta bağlı olan şeyin, vukuu şarta bağlı olmayan bir şey olması gerekir. Böyle bir netice ise muhaldir. Hem sonra şart, şart olması hasebiyle, meş­rutun ancak kendisinin bulunması durumunda bulunmasını gerek­tirir. Eğer meşrutun şart bulunmadan vukuu caiz olsaydı, meşru­tun hem vâki olması hem de vâki olmaması söz konusu olurdu. Bu netice de muhaldir. Konu uzatmaya gerek du...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şart
« Posted on: 28 Mart 2024, 21:26:18 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şart rüya tabiri,Şart mekke canlı, Şart kabe canlı yayın, Şart Üç boyutlu kuran oku Şart kuran ı kerim, Şart peygamber kıssaları,Şart ilitam ders soruları, Şartönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes