> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri >  el İtisam > Sekizinci mesele
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sekizinci mesele  (Okunma Sayısı 951 defa)
30 Mayıs 2011, 14:12:37
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 30 Mayıs 2011, 14:12:37 »



Sekizinci Mesele:


Hadiste sözü edilen grupların belirlenmemiş olduğu ortaya çıkın­ca bir husus söz konusudur ki, o grupları tanıtan birtakım özellik ve alâmetler vardır. Alametler iki kısımdır: Özet alametler, detaylı ala­metler.
Özet haldeki alamet ve özellikler üçtür:
Birincisi: Şu ayetlerde uyarılan ayrılıktır ki Yüce Allah buyurur:
"Kendilerine apaçık deliller geldikten sonra parçalanıp ayrılığa düşenler gibi olmayın."[174]                                   
"....aralarına kıyamete kadar (sürecek) düşmanlık ve kin sok­tuk...” [175]
İbn Vehb'in İbrahim Nehaî'den rivayet ettiğine göre şöyle demiş­tir:
Bu ayetteki düşmanlık dindeki çekişmeler ve düşmanlıklardır. Bundan başka yine ayette:
"Hep birlikte Allah'ın ipine sımsıkı sarılın; parçalanmayın." Duyurulmuştur. [176]
Sahih'de Ebu Hüreyre'den Rasûlullahın şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Allah (c.c.) sizden şu üç şeyi (yapmanızdan) hoşlanır, üç şeyi hoş görmez. Allah'ın hoşnud olduğu şeyler şunlardır: Ona ortak koşmayıp ona ibadet etmeniz, hep birlikte Allah'ın ipine sarılıp parçalanmamanız ve doğru söz'dür."[177]
Ru ayrılık, daha önce de geçtiği üzere bir grubu parçalayarak gruplar haline getiren ayrılıktır.
Alimlerden bazıları şöyle demiştir:
Onlar heva ve heveslerine uyarak gruplar olmuşlardır. Dinden kopmalar heveslerin farklı farklı olmasını sonuçlandırmış, böylece parçalanmalar meydana gelmiştir. Bu ifade:
"Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar..."[178] Ayetinde dile getirilmiştir. Sonra âyetin devamında "....Senin onlarla hiçbir ilişkin yoktur." Duyurulmuştur. Bunlar bid'at ve dalâlet sahipleri, Allah ve Rasûlünün izin vermediği hususlarda söz söyleyenlerdir,                                                                           
Yine âlimlerden bazısı dedi ki:
Allah Rasûlünün ashabı, Peygam­berden sonra dinî hükümlerde ihtilaf ettiler, ama ayrılıp parçalan­madılar. Çünkü onlar dinden ayrılmamışlar, ancak kendilerine içtihad yapıp görüş bildirmekte izin verilen hususlarda, kitap ve sünnet­te hükmü bulunmayan meselelerde ihtilaf ettiler. Bu hususlarda farklı şeyler söylediler ama yine birlik oldular. Çünkü onlar müsaade edilen bir hususta ihtilaf etmişlerdir.
Hz. Ebu Bekir, Ömer, Ali ve Zeyd (r.a.)'ın ana ile dedenin bera­ber halde miras payı hususunda,
Hz. Ömer'le Hz. Ali'nin ummü veled (sahibinden çocuğu olan) cariyeler hususunda,
Müşterek (miras) payları hususunda,
Nikahtan önce boşama hususunda,
Alış verişlerle ilgili hususlarda yaptıkları ihtilaflar böyledir. Onlar ihtilaf etmişler, fakat bununla beraber birbirlerine sevgi ve samimiyetle bağlı kalmışlar, aralarında İslam kardeşliği var olmaya devam etmiştir.
Ne zaman ki Hz. Peygamber'in sakındırdığı keyfî arzulara kıymak ortaya çıktı, düşmanlıklar peyda oldu, düşmanlığa kapılanlar ayn ayrı gruplar oluşturdular. İşte o zaman paramparça oldular. Bu gösteriyor ki bunlar şeytanın dostlarının ağzı ile ortaya sonradan atılan meseleler ile meydana gelmiştir.
Yine alimler diyor ki:
İslamda ortaya çıkan ihtilaf edilmiş bir mesele, insanlar arasında düşmanlık, kin ve ayrılığa yol açmıyorsa bu meselelerin İslamdan olduğunu biliriz. Eğer ihtilaf edilen meseleler bunlara yol açıyorsa bu meselelerin din ile ilişkisi yoktur ve bu meseleler Allah Rasûlünün âyetin tefsiri şırasında kasdettiği meselelerdir. Şöyle ki:
Rivayet, olunduğuna göre Hz. Aişe şöyle demiştir:
"Nebi (s.a.v.)  Aışe! "Dinlerini parça parça edip gruplara ayrılanlar...." ayetinde kasdedilenlen kimlerdir"? diye bana sordu. Ben Allah ve onun Rasûllü daha iyi bilir, dedim. Bunun üzerine şöyle buyurdu:
"Onlar heveslerine uyanlar, bid'at sahipleri ve bu ümmetin sapık kimseleridir". Bu hadisin zikri daha önce geçmişti.
Her bir akıllı ve dindar kimsenin bunlardan kaçınması gerekir. Bunun delili şu ayettir:
",.., Allah'ın size olan nimetini hatırlayın Hani siz birbirinize düşman kişiler idiniz de O, gönüllerinizi birleştirmişti ve O'nun nimeti sayesinde kardeş kimseler olmuştunuz."[179]
Demek ki müslümanlar heveslerine uyup ortaya bir yeni iş koyduklarında görüş ayrılığına düştükleri vakit parçalanmamaya dikkat etmelidirler.
Alimlerin söylediği budur. Açık bir şekilde ortadadır ki İslamiyet kaynaşmaya, karşılıklı sevgiye, merhametli olmaya ve şefkate çağıran bir dindir. Bunun aksinin olmasına yol açan her görüş dinin dışındadır. Bunu, özelliği üzerinde konuşmakta olduğumuz hadis de göstermektedir. Hadiste varlığından söz edilen tüm gruplarda bu özellik vardır.
Görülmüyor mu ki Hz. Peygamber'in haber verdiği Hariciler, hadisin "...onlar müslümanları öldürür, putperestleri bırakırlar" ifadesine nasıl uygundurlar? Gerek müslümanlar, gerekse kâfirler arasında bu seviyede  başka bir grup  var  mıdır?  Aynı özelliğin kendisinde bulunduğu iddia edilen diğer gruplarda da bu olgu vardır. Şu kadar ki bölünüp parçalanmak ne olursa olsun, dikkate alınma­malıdır. Zira bu güçlü ve zayıf olma durumuna göre değişiklik gösterir.
Bu grupların teferruat ve detaylardaki aykırı davrandıkları her durum, ayrılığa açılan bir kapıdır. Tüm bunların dikkate alınması mutlaka gerekli olan bir husustur.
İkinci özellik de şu âyette uyarılan husustur: "Kalplerinde eğrilik olanlar, fitne çıkarmak ve onu te'vil etmek için ondaki müteşâbih ayetlerin peşine düşerler." [180]
Bu ayet açıklamıştır ki kalbinde eğrilik olanlar Kur'an'daki müteşâbih ayetlerin peşine düşmektedirler. Muhkem ayetlerin değil müteşabihatın peşine düşmek bunların işidir. Müteşâbih'in manası, anlaşılması zor olan demektir. Buna göre müteşâbih, lafızları müc­mel olan ve teşbih ile ortaya çıkan gerçek müteşâbih de olsa, izâfı/göreceli müteşâbih de olsa durum aynıdır. İzâfı müteşâbih, gerçek manasını açıklamak için harici bir delile ihtiyaç olan müteşabihtir. Her ne kadar ilk bakışta manası açık gibi ise de harici delile ihtiyaç vardır.
Hâricilerin hakem meselesini iptal etmek için "Hüküm ancak Allah'ındır"[181] ayetini delil göstermeleri bu kabildendir. Çünkü ayetin manası özde doğrudur. Fakat detaylarına inilmesi açıklamaya muhtaçtır. Bu açıklama İbn Abbas'ın Hâricilerle olan konuşmasında geçmişti. Abdullah b. Abbas o konuşmasında bildir­mişti ki hükmün, hakem olmaksızın Allah'a ait olması bazı kereler olur. Çünkü Allah bize hakeme gitmeyi emrettiği zaman, hakemin hükmü Allah'ın hükmü olur.
Hâricilerin "Ali onlarla savaştı fakat onları esir olarak almadı." demeleri de böyledir. Çünkü onlar hakem olayını iki kısma ayırmışlar, üçüncü bir kısmı terk etmişlerdir. Bu ise şu ayette ikâz edilen husustur:
"Eğer mü'minlerden iki grup birbirleri ile vuru­şurlarsa aralarım düzeltin. Şayet biri ötekine saldırırsa, Allah'ın buyruğuna dönene kadar saldıran taraf ile savaşın." [182]
Bu ayette bildirilen savaş, esir alma olmaksızın bir savaştır. Fakat Abdullah b. Abbas onları daha açık bir biçimde uyararak onların dikkatini daha önemli bir noktaya çekmiştir. O nokta şudur: Esir almak gerçekleşirse savaşa katılanlardan bazılarının mümin­lerin anaları olan Hz. Peygamber'in hanımlarını da esir alması kaçınılmazdır. Bu takdirde onlara da esir hükmü uygulanır, diğer esirlere yapılan onlara da yapılır. Bu durumda sarıldıklarını iddia ettikleri Kur'an'a aykırı davranmış olurlar.
Hz. Ali'nin, adını "Müminlerin emiri" olarak yazılmış iken silme­sini de yanlış anlamışlardır. Onlara göre, bunu silmeyi kabul etmek "kâfirlerin emiri" olmayı kabul etmektir şeklinde değerlendir­mişlerdir. Bu da doğru değildir. Çünkü ismin yok olması, ismin ifade ettiği şeyin de yok olmasını gerektirmez. Gerektirdiğini varsaysak bile bu, bir diğer emirliğin var olduğunu göstermez. İbn Abbas onla­rın bu anlayışına karşı çıkmış Hz. Peygamber'in (Hudeybiye barış anlaşması sırasında) adını (anlaşmanın yazılı olduğu) sabitelerden sildiğini delil olarak ileri sürmüş, görüşlerinin ileri sürdükleri fikirle hiç ilgili olmadığını göstermiştir. Bunun üzerine onlardan iki bin kişi dönüş yapmıştır.
Müteşâbihat peşine düşmenin nasıl sapıklığa yol açtığı ve bunu yapanları cemaat/birlik dışına çıkardığı iyi düşünülmelidir. Bunun içindir ki Hz. Peygamber şöyle buyurmuştur:
"Kur'an'daki müteşâbihlerin peşine düşenleri gördüğümüzde (biliniz ki işte onlar) Allah'­ın isimlendirdiği kimselerdir. Onlardan kaçınınız."
Üçüncü özellik ve alâmet şu ayette uyarılmış olanlardır:
"....Kalplerinde eğrilik olanlar..."[183] Ayetteki (eğrilik anlamındaki) zeyğ kelimesi, hak'tan sapıp keyfi arzuya uymaktır. Ayrıca şu ayetler de üçüncü özellik ve alamete işaret etmektedir
"Allah'tan bir yol gösterici olmaksızın kendi hevesine uyandan daha sapık kim olabilir? [184]
"Hevâ ve hevesini tanrı edinen ve Allah'ın (kendi katındaki) bir bilgiye göre saptırdığı... kimseyi gördün mü"?[185] Ayrılan gruplarla ilgili hadiste bu özelliği ve bundan önceki özelliği gösteren bir delil yoktur. Şu kadar ki bu özelliği tanımak, her kişinin kendisini tanıması ile ilgilidir. Çünkü heva ve hevese uymak kişinin iç dünyasında olan bir şeydir. Bu kimse bir hata yapmadıkça bunu kendisinden başka kimse bilmez. Ancak bunu gösteren bir harici delil olursa bilinebilir. Daha önce de geçtiği üzere grupların ortaya çıkması sünnetin yerini (ve önemini) bilmemek yüzünden olmuştur. Buna Hz. Peygamber hadisinde şu ifade ile dikkat çekmiş­tir:
"....İnsanlar başlarına cahil kimseleri getirirler."
Her bir kimse kendisinin fetva verecek dereceye ulaşıp ulaş­madığını bilir. Her bir âlim kendisine soru sorulduğunda kendisine yönelik bir özeleştiride bulunur; kendisine sorulana problemsiz ve açık bir bilgi ile mi cevap veriyor, bilgisizce mi cevap veriyor, verdiği cevapta bir şüphe var mıdır? Bunları gözden geçirir. Alim olduğu sanılan kimseye, diğer alimler tanıklık etmiyorlarsa, o kişi ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sekizinci mesele
« Posted on: 26 Nisan 2024, 17:35:44 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sekizinci mesele rüya tabiri,Sekizinci mesele mekke canlı, Sekizinci mesele kabe canlı yayın, Sekizinci mesele Üç boyutlu kuran oku Sekizinci mesele kuran ı kerim, Sekizinci mesele peygamber kıssaları,Sekizinci mesele ilitam ders soruları, Sekizinci meseleönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes