> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Hadis Eserleri >  el İtisam > Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları  (Okunma Sayısı 810 defa)
01 Haziran 2011, 16:17:07
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 01 Haziran 2011, 16:17:07 »



Bazı Bid’atları Küçük Olarak Değerlendirmenin Şartları


"Bid'atlardan bazıları küçük olur" dediğimiz zaman, bu birtakım şartlarla meydana gelmektedir.
Birinci şart: Bid'atı devamlı olarak yapmamaktır. Çünkü küçük günahın devamlı yapılması, onu yapana göre büyük günah (gibi) olur. Bu sonuç o küçük günah yapmakta ısrar etmekten doğmak­tadır. İşte o (küçük) günahı ısrarlı olarak yapmak onu büyük günaha dönüştürmektedir. Bundan dolayıdır ki şöyle demişlerdir:
"Israr edince küçük günah, istiğfar edince de büyük günah yok olur." Bid'at da böyledir. Şu kadar ki gerçekte günahlarda bazen ısrar edilir, bazen edilmez. Buna göre günah işleyenin (mahkemede) şahitliğinin kabul edilmesi veya reddedilmesi, şahidin hoşnut olunan birisi olup olmaması söz konusudur. Bid'at böyle değildir. Çünkü bid'atın özelliği devamlılık, sürekli yerini koruması, onu yapmayanın başına kıyamet, koparmak, ayıplamak, aptal ve cahil olmakla suçlanmak, bid'atçı ve dalalet içinde olmayı reddetmek, bu ümmetin geçmişlerine ve kendisine uyulan önder kimselere aykırı davranmaktır. Bunun delili nakledilen ibretli vak'alardır. Çünkü bid'atçılar, güçlü bir grupları varsa ehl-i sünneti reddederler. Veya her yörede emirleri yerine getirilen bir devlet başkanına yapışır (ondan güç alır)lar. Geçmiş dönem âlimlerinin[64] hayatını inceleyenlerin orada bizim söylediklerimizden bir şeyler bulacağı gayet açıktır.
Bu konudaki nakillere gelince, selefin, ilk dönem âlimlerinin zikrettiğine göre (bir yerde) bid'at icad edilince mutlaka devamlı olur. Günahlarda durum böyle değildir. Günah, işleyen kimse tevbe edip Allah'a dönüş yapabilir. Ümmetin 73 fırkaya bölüneceğini bildiren rivayetlerden bazısındaki şu ifade yukarda söylenenleri güçlendir­mektedir.
"Kuduz hastalığına tutulan kişiden bu hastalık, nasıl (vücudun her tarafına) sirayet ederse bid'at düşkünlüğü de böyle sirayet eder.”[65] Bundan hareketle selef, bid'at düşkünü olan kimse­nin -daha önce de geçtiği üzere kesinlikle tevbesi olmayacağını söylemişlerdir.
İkinci Şart: Başkalarına yaptığı bidate uymaları için çağrıda bulunmamaktır. Çünkü bid'at göreceli olarak küçük olabilir. Sonra bu bid'atı işleyen kişi (başkalarını) aynı şeyi söylemeye sevkederse bunların günahı çağrıda bulunan kimseye olur. Çünkü o bid'atın yaygınlaşması için kışkırtma yapan kendisidir. Kendi yaptığı bid'atın daha çok yapılmasına, daha çok gerçekleşmesine sebep olmuştur. Sahih hadis ısbat etmiştir ki;
"Her kim kötü bir yol icad ederse onun günahı ve o kötülüğü yapanların günahı onu ilk olarak yapanadır. Bununla beraber onu işleyenlerin günahından hiçbir eksilme olmaz.."[66]
Küçük günah ile büyük günah arasındaki farklılık günahın az veya çok olmasına göredir. Muhtemel ki yaptığı bid'ata çağrıda bulunmakla, küçük olanı büyüğe eşit olur veya büyükten daha ziyade bile olur.
Eğer bir kimse bid'at işlemek zorunda kalırsa en iyisi, sadece kendisi yapmalı, kendi günahı ile birlikte başkalarının günahını yüklenmemelidir. Yapılan bid'ata başkasını da davet etmesi duru­munda, işin içinden çıkmak zorlaşır. Çünkü günah Allah ile kul arasında olunca, bağışlanması ve tevbesi umulur. Buna başkalarını da davet etmesi halinde tevhenin kabulü imkansızdır. Bid'at'ın kötülenmesi ile ilgili bölümde bu konu geçmişti. Bu meselede sözün kalan kısmı ilerde gelecektir. -İnşaallah-
Üçüncü şart: Bid'atın insanların toplu olduğu veya sünnetlerin yapılıp dinin ana kurallarının ortaya konulduğu yerlerde yapılma­masıdır.
Bid'atın kendisine uyulan ve haklarında iyi düşünceler beslenen kimselerin bulunduğu toplulukta yapılmasına gelince, bu İslamın genel gidişatına en zararlı bir şeydir. Çünkü bu durum iki şeyden öte geçmez; Ya bid'at sahibine uyulur (veya uyulmaz).[67] Aslında halk (sıradan kimseler), her duyduğuna uyar. Özellikle şeytanın güzelleşirmekle görevli olduğu ve nefsin güzel görmeğe düşkün olduğu bid'atlar böyledir. Küçük bir bid'at sahibine uyulduğu zaman, o küçük bid'at, sahibine göre büyük olur. Çünkü her bir sapıklığa çağrıda bulunana hem o sapıklığın, hem de o sapıklığı yapanların her birinin günahı vardır. Kendisine uyanların çokluğuna göre günahı büyük olur.
Bu durum aynen günahlarda da vardır. Çünkü mesela, bilgin bir kimse küçük de olsa açıktan bir günah işlerse o günahı insanların işlemesi kolay olur. Çünkü (bu durumda) cahil kimse şöyle der:
"Eğer bu davranış onun söylediği gibi günah olsaydı, onu yapmazdı. Âlimin onu yapması, bizim bilmediğimiz, fakat onun bildiği bir sebebe dayanmaktadır."
Bid'at dahi böyledir. Kendisi uyulan durumda olan bir bilgin, bid'atı açıktan işlerse, hiç şüphesiz, cahil kimse bunu, ibadet ve yapanı Allah'a yaklaştıran bir şey zan edecektir. Çünkü bilgin, bid'atı o veçhile yapmaktadır. Hatta bu açıdan bid'at, günahtan daha şiddetlidir. Çünkü bir günah'ı işleyen kimseye uyulmadığı olur. Bid'at ise böyle değildir. Yapılanın kötü bir bid'at olduğunu bilen kimse dışında, hiç bir kimse bid'ata uymaktan çekinmez. İşte o zaman bid'at günah derecesinde olur. Böyle olunca da bid'at'ın büyük günah olmasından şüphe yoktur. Bid'at sahibi bid'atına uyulması çağrısında bulunuyorsa bu, daha şiddetlidir. Bid'atı açıktan işlemek, ona uyulmasına sebep ise, çağrıda bulunmak uyulmayı daha çok etkiler.
Hasan'dan rivayet, olunduğuna göre İsrail oğullarından bir adam bir bid'at icad edip, insanlara bunu yapmaları çağrısında bulundu. Adam, günahını anlayınca köprücük kemiğini deldirip bir halka takdırdı. Halkadan geçirdiği bir zincirle kendisini bir ağaca bağlattı. Ağlamaya ve Rabbine yalvarmaya başladı, yüce Allah o zamanın Peygamberine vahy ederek onun tevbe etmesine gerek olmadığını, bulaştığı şeyin bağışlandığını bildirdi.
(Her bid'atın bir sapıklık olduğu ve her bid'atın cehennemde olduğu hadiste bildirildiğine göre, bid'at işleyerek) dalâlete düşen/sapıtan ve cehennem ehlinden olanın durumu acaba nasıl olur?
Bid'atın, sünnetin yapıldığı yerlerde gerçekleştirilmesine gelince bu açıktan bid'ata çağrıda bulunmak gibidir. Çünkü İslamın gereği olan şeylerin açıktan yapılması orada yapılan her şeyin İslamiyetin gereği olduğu sanılmasına yol açar. Bid'atı açıktan yapan kimse, sanki "İşte şu (yaptığım şey) sünnettir. Buna uyunuz." demiş gibidir.
Ebû Mus'ab[68] diyor ki:
Bulunduğumuz yere îbn Mehdî[69] gelmişti. Namaz kıldı. Namaz kılarken dış giysisini safta önüne koymuştu. İmam selam verince insanlar bir ona bir de İmam Mâlik'e baktılar. Mâlik, imamın arkasında namaz kılmıştı. Selam verince şöyle dedi:
Burada koruma görevlilerinden kim var? Hemen iki adam geldi. Mâlik onlara:
Bu giysinin sahibini yakalayıp hapse atın! dedi. Adam hapsedildi. İmam Mâlik'e:
O İbn Mehdî'dir, denilince ona dönüp söyle dedi:
Elbiseni safta önüne koyup ona bakmak suretiyle insanların gözünü meşgul etmekten ve bizim camimizde bilmediği­miz (alışılmamış) bir şeyi yaparken Allah'tan sakınıp korkmadın mı? Oysa Hz. Peygamber:
"Her kim bizim camimizde bizim bilmediğimiz bir şeyi icad edip yaparsa, Allah'ın, meleklerin ve İnsanların, tüm bunların laneti onun üzerine olsun." buyurmuştur.[70] Bunun üzerine Ibn Mehdi ağladı. Kendi kendine Hz. Peygamberin camisinde ve başka camide bir daha ebediyyen bunu yapmamaya söz verip yemin etti.
Aynı olay İbn Mehdi'nin kendisinden gelen rivayette şöyle anla­tılmıştır: "İki görevliye dedim ki:
Beni Abdullah'ın babasına (İmam Mâlik'e) mi götürüyorsunuz? Onlar:
Şayet istersen ona götürürüz, dediler. İmam Mâlik şöyle dedi:
Ey Abdurrahman! Akılları karıştıra­cak şekilde mi namaz kılıyorsun? Ben bu soruya şöyle cevap verdim:
Ey Abdullah'ın babası! Gördüğün gibi sıcak bir gündür. Giysim bana ağır geldi. Bunun üzerine İmam Mâlik:
Bu yaptığınla geçmişlere dil uzatmak ve onlara aykırı davranmak istemediğine yemin eder misin? dedi. Ben de: yemin ederim ki böyle bir şey kasdetmedim dedim. İmam Mâlik görevlilere:
"Onu bırakınız" emirini verdi.
İbn Vaddah'ın anlattığına göre İmam Mâlik'in zamanında Medi­ne'de müezzin tesvib'de bulundu. İmam Mâlik ona birini gönderdi ve Müezzin geldi. Mâlik ona:
Bu yaptığın nedir? diye sordu. Müezzin:
İnsanların şafak vaktinin olduğunu bilip kalkmalarını istediğim için böyle yaptım, dedi. İmam Mâlik ona şöyle dedi:
Bunu yapma! Memle­ketimizde daha önce olmayan bir şeyi icad etme! Hz. Peygamber bu şehirde on yıl yaşadı. Ebu Bekir, Ömer ve Osman böyle bir şey yapmadılar. Memleketimizde daha önce olmayan bir şeyi icad etme!
Müezzin bunu yapmaktan vazgeçti. Bir süre geçtikten sonra şafak attığı sırada minarede öksürmeye başladı. İmam Mâlik ona birisini gönderip sordu: 
Bu yaptığın nedir?  Müezzin şöyle dedi:
İnsanların şafak vaktini bilmelerini istedim. Mâlik ona:
Ben olmayan bir şeyi bizim aramızda icad etmeni yasaklamadım mı? dedi. Müezzin:
Sen bana ancak tesvib yapmamı yasaklamıştın, diye cevap verdi. İmam Mâlik ona:
Yapma! dedi. Bir süre bunu yapmaktan vazgeçti. Sonra kapılara vurmaya başladı. Mâlik gene ona birisini gönderip:
Ne bu yaptığın? dedi. Müezzin:
İnsanların şafak vaktini bilmelerini istedim, cevabını verdi. Mâlik ona:
Yapma! Beldemizde olmayan bir şeyi icad etme! Emrini verdi. İbn Varidah der ki:
Mâlik tesvib i mekruh görürdü. Bu sadece Irak'da icad edilmiş bir şeydi. İbn Vaddah'a:
Mekke, Medine, Mısır veya diğer şehirlerde tasvib yapılır mıydı? denildiğinde şöyle cevap verdi:
Ben onun ancak bazı Kûfelilerde ve (Şîanın bir grubu olan) İbâziyyede olduğunu duydum.
İlk anda meseleye bakana göre basit bir şey gibi görünen bir işi İmam Mâlik'in nasıl yeni bir icad saydığını (iyi) düşün. İmam Mâlik tesvib hakkında: "O bir sapıklıktır." demiştir. Böyle olduğu açıktır. Çünkü (dinde) sonradan ortaya çıkarılan her şey bid'attir. Her bid'at ise dalalettir. Mâlik, müezzinin (insanla...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları
« Posted on: 28 Mart 2024, 19:25:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları rüya tabiri,Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları mekke canlı, Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları kabe canlı yayın, Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları Üç boyutlu kuran oku Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları kuran ı kerim, Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları peygamber kıssaları,Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartları ilitam ders soruları, Bazı bidatları küçük olarak değerlendirmenin sartlarıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes