> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Çeşitli Konularda Eserler > El-Akl ve Fehmül Kuran > Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı  (Okunma Sayısı 994 defa)
19 Haziran 2011, 16:01:59
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 19 Haziran 2011, 16:01:59 »



Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı

 

Aklın ne anlama geldiğini sordum?[519]

Ben Arab dilindeki kullanımlar arasında kendi tercihim olan, Kitap ve Sünnet'ten anlaşılan ve ilim adamları arasında kullanılagelen anlamı sana aktaracağım.

Buna göre aklın üç anlamı vardır:[520]

1) Aklın anlamı budur ve gerçekte başka anlamı yoktur.

2, 3) Araplar bu iki terimi akıl için kullanmaya cevaz vermiş­lerdir. Çünkü her ikisi de bizzat akıldandırlar; akıl ile veya akıldan dolayı var olabilirler. Allah (c), kitabında bu iki terime akıl ismini vermiş; ilim adamları da kendi aralarında akıl anlamında kullan­mışlardır.

Aklın sadece akıl için kullanılan, başka bir varlık için kullanıl­mayan anlamına gelince: Bu, Allah'ın çoğu kullarına lütfettiği bir seciyedir ve insanlar bu seciyeyi birbirlerinden öğrenmezler. Gör­me, hissetme, hoşlanma ve tatma yoluyla kendi kendilerine de öğ­renmezler. Ancak Allah (c), kendi katından bir lütuf olmak üzere kullarını akıl ile tanıştırmıştır.

Bu akıl sayesinde insanlar aklı tanımış ve yine bu akıl sayesin­de kendiliklerinden kendileri için faydalı ve zararlı olan bilgilerin neler olduğunu kesin olarak anlamışlardır.

Dünyası konusunda kendisi için faydalı olanı zararlı olandan ayırdedebilen kimse, Allah (c) tarafından, akılları kıt olan ahmak­ların çoğu ile deli ve şaşkınlara verilmeyen bu aklın kendisine lutfedildiğini de bilir.

Aynı şekilde bazı insanların diğer bazılarından elde ettikleri bilgi de, uzuvların dışa yansıyan eylemleri sayesindedir.

İnsanlar, bir insanın dünyada, kendisi için faydalı olanlar ile za­rarlı olanları anladığını gösteren davranışlarını gördüklerinde, bu davranıştan hareketle bu kişinin akıllı veya akıl sahibi olduğu sonucunu çıkarır; kendisi için zararlı olan şeylerden sakınarak, faydalı olanları talep edip yaptığını gördüklerinde ise böyle birine akıllı is­mini verir ve onun deli, çılgın ve ahmak olmayıp akıllı olduğunu kesin olarak anlarlar.

Aksi bir duruma tanık olduklarında, böyle birinin, aklı gideren bir hastalıktan dolayı deli (mecnun) olduğunu, kendi yararına ya da zararına olan şeyleri anlama yeteneğini kaybettiğini anlarlar.

Çoğu zaman aksini yaptığı halde bazan kendisine zararlı olan davranışlardan kaçınarak faydalı işler yaptığını gördüklerinde ise, akıllı olduğunu gösteren bu davranışların diğerlerine göre azlığı veya (105) [521] çokluğu oranında ahmak, budala vs. gibi isimler ve­rirler.[522]

İnsanda aklî faaliyetlerinin ortadan kalktığı bir dönem varsa, baygınlık ya da söz ve fiillerinde durum değişikliği sebebi ile insanlar bu dönemde kendisine deli, ayılıp bu durumdan kurtularak ilk haline dönerse, -aklî fonksiyonları ortaya çıktığından dolayı- zeki olduğu için kendisine akıllı ismini verirler.

(Akıllı insan), kendisine bir soru sorulursa, beklenildiği gibi cevap verir; yararına olanları yapar ve zararına olanlardan da kaçı­nır.

Sonuçta kendisine zarar verecek bir iş yapmakla karşı karşıya kalabilir ki bu yaptığı iş dünyası için zaralı olsa bile ahireti için yararlı ise, böyle biri akıllı diye isimlendirilir ve delilik ve ahmak­lığın zıddı olan akıl seciyesine sahip olduğu kasdedilmiş olur. So­nuçta insan, dünyada kendisi için yararlı, ahirette ise zararlı olan bir davranış sergilediği oranda aklen kusurludur.

Akıl, Allah'ın imtihana muhatab olan kullarına lütfettiği bir se­ciyedir. Böyle bir seciye lutfetmekle Allah (c), hilmde doruğa ula­şan kulları üzerindeki delilini (hüccet) tamamlamış olmaktadır. Onlara akılları oranında hitab etmiş, söz vermiş, sözünün gereğini yerine getirmiş, emretmiş, yasaklamış, onları özel olarak seçmiş ve onlara değer vermiştir.

Akıl bir seciyedir ve ancak kalp ve uzuvlardan sadır olan dav­ranışlar sayesinde bilinebilir. Bu davranışlar olmaksızın hiç kimse ne kendisini ne de başkalarını akıllı diye niteleyemez.

Hiç kimse aklı; cismi, uzunluğu, genişliği, rengi, tadı, kokusu ve dokunma ile niteleyemez. Akıl, ancak eylemleri ile bilinebilir.

Kelamcılardan bir zümre: "Akıl; ruh berraklığı, yani ruhun özüdür" demişlerdir.

Onlar bu görüşü, lügat ile delillendirerek: "Bir şeyin özü, ka­tıksız o şey olandır; bu nedenle lügatte akıl el-lübb diye isimlendi­rilmiştir. Allah (c): Ancak ulü'l-elbab O'nu düşünür[523] ; ya­nı akıl sahipleri O'nu düşünür buyurmuştur" demişlerdir.

Elimizde yazılı bir kayıt ya da sözlü bir rivayet bulunmadıkça biz bunu söyleyemeyiz.

Bazıları ise "Akıl, Allah (c) tarafınan bir seciye, bir meleke olarak insana verilen bir nurdur. Onunla varlıklar görülebilir ve ifade edilebilir" demişlerdir.

Kalpteki nur, görme yetisi olan gözdeki nur gibidir. Kalpteki nur akıl, gözdeki nur ise görme yetişidir. Akıl, bir seciyedir. Kul, bu seciye sayesinde anlamdan anlama geçerek akledilir varlıkların var olduğunu gösteren delilleri öğren­me ve bilgisini artırma imkanı bulur.

Bazıları da aklın, Allah (c) tarafından yaratılıp tanzim edilerek insana verilen bir bilgi olduğunu ve insan için faydalı ve zararlı olan (206) şeylere ilişkin kazanılmış bilgi ile arttığını iddia etmiş­lerdir.

Bize göre akıl, bir seciyedir ve bilgi (marifet) de akıldan mey­dana gelir (aklın ürünüdür.)

Bu doğrultuda delilik ve budalalık, bilgisizlik olarak isimlendirilemez; çünkü şayet bilgi (marifet) akıl olsaydı, delilik ve ahmak­lık, bilgisizlik diye isimlendirilirdi; çünkü cehalet, idrakin (ilm) zıddı olduğu halde, bilgi (marifet) bilgisizliğin zıddıdır.

İlim ehli, deliyi bilgisiz ve cahil; bilgisiz ve cahili de deli diye isimlendirmekten kaçınarak deli (akıl yoksunu) olduğunu söyle­diklerine göre, bizim görüşümüz gerçeğe uygundur.

Aklın; insanın, sayesinde bilip inandığı ve bilip ya da sanıp in­kar ettiği bir seciye oluşunun bir delili de inkarın bir fiil olmasıdır; aynı şekilde bilginin (marifet) zıddı da bir fiildir.

İnsanın, yapısal olarak sahip olduğu; kendine, baba ve annesi­ne, gökyüzüne, yeryüzüne ve gördüğü varlıklara ilişkin bilgi gibi akıl da onun insanî karekterinden kaynaklanan (zorunlu) [524] bir fiil­dir. İşte bu gerçek de bizi doğrulamaktadır.

Varlıkların duyarak öğrendiği isimlerinden hareket ederek akıl yürütme yöntemi ile elde ettiği bilgiler olmasaydı bile insan, isim­lerini bilmediği ve anlamlar arası ayrıntılara vakıf olmadığı halde varlıkları görmek sureti ile de tanıyabilirdi.

Yüce Allah'ın meleklerini ne ile nitelediğini işitmedin mi? Al­lah (c) o zaman onlara, eşyanın isimlerini, kendisine bildirmelerini emretmiş onlar da: "Bizim hiç bir bilgimiz yok" demişlerdi. Bunun üzerine Allah (c); Adem'e emretmiş; o da, -Allah (c) kendisi­ne öğrettiği için- bu isimleri meleklere bildirmişti.[525]

Akıllı bir insan, çocukluğundan itibaren görüp işittiği varlıkla­rın isimlerini öğrenmeksizin onları tanıyamaz. Akıllı insan, aklı sayesinde varlıkları algılayabilir ve onların anlamları arasında ay­rım yapabilir.

Uyarıcılar (peygamberler) göndermek ve kitaplar indirmek su­retiyle Yüce Allah'ın emir ve nehiylerini, vaad ve tehdini ve ilahî tedbirin varlıklardaki yansımalarını düşünmekle yükümlü tuttuğu cin, insan, kadın, erkek her yetişkin için akıl hücceti, mutlak ge­reklidir.

O halde Allah (c) onları akıl ve apaçık bilgi ile nimetlendirmiş ve: Helak olanın açık bir delil ile helak olması, yaşayanın da açık bir delil ile yaşaması için... Çünkü Allah hakkı ile işiten ve bilen­dir [526] ve Allah bir kavmi doğru yola ilettikten sonra sakı­nacakları şeyleri kendilerine açıklayıncaya kadar onları saptıra­cak değildir [527] buyurmuştur.

Yoksa Yüce Allah'ın: Semud'a gelince! Biz onlara doğru yolu gösterdik[528]; yani bu konuyu iyice düşünmeleri için, on­lara akılları ile neleri düşünmeleri gerektiğini açıkladık buyurdu­ğunu görmez misin? Bu ayetin devamında da: Ama onlar körlüğü hidayete tercih ettiler [529] buyurulmaktadır.

Allah (c), kullarına akıllan yönünden hitab etmiş ve kendi seci­yelerinin ayrılmaz bir parçası olan akıllarını onlar aleyhine delil olarak ikame etmiştir. Allah (c) kullarına zulmetmez.

Bununla birlikte Allah (c), kullarından dilediklerini özel olarak uyarmış, onlara ilahî yardım lütfetmiş ve sevdiği kullarına kendi yakınınca yer vermiştir.

Ne var ki bu varlıkların en aşikar olanı, dil ile ifadeye en elve­rişli olanıdır; çünkü Yüce Allah (c): Bir takım insanların dünya hayatına ilişkin söyledikleri senin hoşuna gider [530] bu­yurmuştur.

Bu, O'nu yeterince tanımadan öncedir.

Halid b. Safvan:[531] "Eğer ifade yetisi olmasaydı insan önemsiz bir canlı ve cansız bir heykel (resim) olurdu" demiştir.

Şair de:

Sükutta konuşma aczîyeti gizlenebilir bir gün; ancak

Akıl sayfalarının dile gelmesidir; konuşması kişinin

demektedir.

Başka bir nesneden değil de, akıldan meydana geldikleri için -aklın gerçek anlamı göz önüne alındığında- dilin akıl diye isimlendirilmelerini caiz gördüğü; Kitap, Sünnet ve ilim ehli arasında akıl anlamında kullanılagelen diğer iki terime gelince:

Bu iki terimden biri el-fehm'dir, çünkü akıl ile anlam uyuşması söz konusudur; dinî olsun dünyevî olsun insanın duyduğu, dokun­duğu, tatdığı veya kokladığı her şeyi ifade eder; bu nedenle insan­lar fehm'i 'akıl', ism-i failini de 'akıllı' diye isimlendirmişlerdir.

Tefsirde, Yüce Allah'ın Musa'ya: Sana vahyolunanı dinle [532] emrinin, sana söyledeklerimizi düşün/anla şeklinde yorum­landığı rivayet edilmiştir.

Fehm hidayet ehli olsun, -kendileri nazarında dindar olanların saygınlığı olduğu için ehl-i kitabın bazılarından oluşan- dalalet ehli olsun, Allah'...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı
« Posted on: 20 Nisan 2024, 05:08:39 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı rüya tabiri,Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı mekke canlı, Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı kabe canlı yayın, Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı Üç boyutlu kuran oku Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı kuran ı kerim, Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı peygamber kıssaları,Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamı ilitam ders soruları, Aklın Mahiyeti Ve Gerçek Anlamıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes