> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Dosya Yazıları > Süleyman Şensoy
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Süleyman Şensoy  (Okunma Sayısı 1230 defa)
23 Mayıs 2012, 13:04:02
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 23 Mayıs 2012, 13:04:02 »



SÜLEYMAN ŞENSOY: TÜRKİYE, KAFKASYA KRİZİNDE DENGELİ BİR POLİTİKA İZLEMEYE ÇALIŞTI
Ali AYÇİL • 45. Sayı / DOSYA YAZILARI


Süleyman Şensoy: 2003 yılında TASAM’ı (Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) faaliyete geçirdi. AB Çalışma Grubu, Küresel ve Bölgesel Çalışma Grubu, Kafkasya Orta Asya, Ortadoğu Çalışma Grubu gibi şu anda kurulu 9 tane çalışma grubu olan TASAM’ın ayrıca Afrika Enstitüsü, Kalkınma ve İş Birliği Enstitüsü ile Siyasal İletişim Enstitüsü isimleriyle 3 tane de enstitüsü bulunmaktadır. TASAM Yayınları ve Stratejik Öngörü Dergisi’nin sahibi olan Şensoy, ayrıca MEAD (Medeniyet Araştırmaları Derneği) ve TASAM (Türkasya Stratejik Araştırmalar Merkezi) Başkanlığı’nı yürütmektedir.

Gürcistan’da başlayan, Rusya ve ABD’yi de içine alan bir kriz yaşandı. Kafkasya sürekli gündemde, ama bu kez yoğun bir şekilde gündeme geldi. Kafkasya üzerine konuşarak başlayalım istiyorum. Kafkasya’nın hep riskli bir bölge olduğundan bahsediyoruz. Bu nereden kaynaklanıyor? Coğrafyasından mı, orada yaşayan etnik topluluklardan mı kaynaklanıyor? Uluslararası hesaplaşmalarda Kafkasya’nın önemi nedir?

Kafkasya bir tarafında Karadeniz, diğer tarafında Hazar olması nedeniyle tarihin her döneminde stratejik olarak bir geçiş noktası olmuş. Birçok etnik kökeni de içinde barındırıyor aynı zamanda. Bir de kendi içindeki kültürel değerleri koruyabilmiş yegâne bölgelerden birisi. Bu da büyük ölçüde toplum yapılarının kapalı olmasından kaynaklanıyor. Ama özellikle son dönemi göz önüne alırsak, enerji geçiş koridoru üzerindeki hassas konumu nedeniyle bütün dünya açısından önemli bir yer. Sovyetlerin dağılmasıyla birlikte orada kurulan yeni devletleri de göz önünde bulundurursak bölge, yeni dünyanın Ortadoğusu olmaya aday.

İlginçtir, orada çok az miktarda ama çok fazla sayıda halk yaşıyor. Kültürel değerlerini korumasını aşırı dağlık bir bölge, dışa kapalı bir bölge olması gibi nedenlere bağlayabilir miyiz?

Tabi coğrafî koşullar burada önemli bir etkiye sahip. Yörüklerin özelliğidir, kültürlerini koruma konusunda ciddi hassasiyet gösterirler. Bölgede son 20 yılda çözülme söz konusu. Bugüne kadar kapalı bir toplum olarak yaşadılar. Yaşam tarzları ve coğrafyaları dışarı açılmalarına izin vermiyor. Aynı şey Kafkaslar için de geçerli. Bölgede yaşayan birçok etnik kökene mensup insan var. Aslında bu büyük bir zenginlik. Osmanlı Sarayı’nda ve Osmanlı devlet yönetiminde iki kültürün çok ağırlıkta olduğunu biliyoruz. Önce Kafkaslar ve Batı’ya doğru ilerledikçe de Balkanlar. Osmanlı hareminin büyük ölçüde Kafkasya kökenli hanımefendilerden oluştuğunu biliyoruz. Yani bölgede çok büyük bir zenginlik ve doğru yönetilirse önemli neticeler verecek bir medeniyet birikimi var. Ama doğru yönetilmezse de çatışmaya müsait bir altyapı mevcut. Farlılıklar doğru yönetilirse burada önemli medeniyet temelleri atılmış oluyor. Doğru yönetilmediği zaman da kaos oluşturacak çatışmalar ortaya çıkıyor.

Osmanlı-Rus Harpleri sırasında Kafkaslar, iki devlet arasında doğal sınır vazifesi görüyordu. Dağlık bir bölge ve iki siyasî gücün sınırlarının birleştiği bir yer. Modern dünyada Kafkasya’nın pozisyonunun tamamen değiştiğini söylediniz. Kafkasya enerji hatlarının geçtiği noktada bulunuyor. Bütün büyük güçler oraya hâkim olmak istiyor. Gürcistan’ın Osetya’ya girişini bu bağlamda değerlendirebilir miyiz?

Bu meseleyi analiz etmemiz için biraz geriye gitmemiz lazım. Sovyetler Birliği dağıldıktan sonra Rusya bütün etki alanlarını kaybetti. Afrika’nın çok önemli bir kısmı, Ortadoğu, Avrupa’nın bir bölümü ve Balkanlar’daki bir kısım etki alanını yitirdi. Sadece kendi kuşak alanı ve Karadeniz kaldı. 2001’den sonra dünyada değişen parametreleri ve dengeleri yeniden tanımlarsak ABD, Batı Bloğu’nun ilk defa birinci derecede kuşak alanına girdi. Gürcistan ve Ukrayna’da bir takım devrimler yaparak yönetimleri değiştirdi. Bu Rusya açısından bardağı taşıran son damlaydı. Rusya enerji gelirlerinden ekonomisini büyük ölçüde düzeltmesi, Putin’le beraber devlet yönetiminin yeniden toparlanması ve ABD’nin belirlediği bazı politikalarla kendine yeni alanlar açması gibi belli başlı öğeleri kullanarak alt yapısını da güçlendirdi. Belirli bölgelere ve kuşak alanlarına bu kadar girilmesine müsaade etmeyeceği açıktı. Rusya uluslararası sistemle herhangi bir meşrûiyet tartışması yaşamadan bir müdahale alanı bekliyordu. Saakaşvili kendi ülkesinin aleyhine olarak bu imkânı ona bir şekilde sundu. Güney Osetya’ya yaptığı askerî müdahale Rusya açısından bir uluslararası meşrûiyet olarak ortaya çıktı ve Rusya Gürcistan’la kısa süren ama oldukça etkili olan bir mücadele içerisine girdi. Rusya Gürcistan’la Ukrayna’nın kendi hinterlandında olduğunu, NATO’ya alınamayacağını, NATO’ya alınsa dahi saldıracağını beyan ederek, burada karşılıklı bir bunalım politikası izleyeceğini beyan edecek noktaya geldi.

ABD’nin bu olaya cevap verememesini nasıl değerlendiriyorsunuz? ABD, Rusya’nın Gürcistan’a saldırmasında cılız mı kaldı?

Rusya’nın planlaması ABD açısından kötü. Çünkü ABD ekonomik olarak da çok zor durumda. Yakın bir zamanda da başkanlık seçimleri var. Rusya’nın kozu oldukça yüksek. “Enerji eşittir hayat” formülü bu dönemde geçerli bir kural olduğu için Avrupa’nın da Rusya’ya bağımlılığı var. Dolayısıyla ABD ciddi tepkiler vermedi. Yalnızca Boğaz’dan bir takım gemiler geçirerek bu kadar destek olabileceğini gösterdi. Şimdilik verebileceği destek belki de buydu. Dünyanın tek süper gücü olmasına rağmen Rusya’ya mukabelede bulunamadı.

Enerji meselesini biraz açabilir miyiz? Türkiye’nin de bir enerji koridoru olduğundan bahsediyoruz. Bu bölgenin bir enerji geçiş yolu üzerinde olduğunu söylüyoruz. Yani Rusya ve etrafındaki küçük devletler çok önemli miktarda enerji imkânına sahip ve bunu bir silah olarak mı kullanıyor?

Hem enerji hatlarına sahip olmak hem de enerji geçiş koridorlarını kontrol ediyor olmak birbirlerine eşdeğer stratejik kazanımlar. Kaynağın kendisine sahip olmak diğerinden daha önemli tabi. Rusya’nın enerji kaynaklarını son dönemde etkili kullanıyor olması hem Avrupa’yı hem de Türkiye’yi kendisine bağımlı hâle getiriyor. Asya içerisinde de doğusunda Çin’e, Hindistan’a ve Doğu Asya ülkelerine hükmedebilmesi hatta Pasifik’in altında Japonya’ya kadar uzanabilecek projelere imza atması bütün dünya için vazgeçilmez olan kaynağı kullanması demek oluyor bir bakıma. Rusya başka enerji kaynakları için de önemli bir güç, nükleer enerji teknolojisine sahip. Dışarıdan bu konuda herhangi bir güç kullanımına ihtiyacı yok. Kendi teknolojisi ile bu enerjiyi de işleyebilecek durumda. Bu sektördeki gelişimini de sürekli artırıyor. Özellikle son yüzyılın değişen medeniyet kavramı içerisinde enerji her zamankinden daha önemli bir hâle geldi. Düşünün ki dünyada yaşayan her insan için saniyede 200 kg’lık yükün indirilip kaldırılması için harcanan enerji kadar bir enerjiye ihtiyaç var. Endüstrinin çalışma tarzını düşündüğümüzde bugün enerji olmazsa medeniyet taş devrine dönecek. Bu anlamda enerji bütün dış politikaların da iç politikaların da sosyo-ekonomik huzurun da temel öğesi hâline geldi.

Rusya’nın kısa sürede kendini toparlamış olması dikkatimi çekti. Çarlık Rusyası’ndan gelen entelektüel birikimin etkisi de var galiba. Bu kadar kısa sürede bir toplumun kendisini toparlayabilmesi Doğu toplumları açısından önemli bir gelişme olsa gerek.

Çok kültürlülüğün rekabetinden büyük devletler doğar. Osmanlı ve Rusya buna örnek olarak gösterilebilir. ABD şu an yaşayan bir örnek olarak gösterilebilir. 2001’den itibaren yaşanan süreç değerlendirilirse ABD’nin içerisinde bulunduğu durum çok kültürlülüğe olan tahammülsüzlüğünden kaynaklanıyor. Büyük devletlerin kaybettiği noktalardan biri de bu. Sovyetlerin dağılmasından sonra Rusya bu süreci yaşadı. Ama kısa sürede kendini toparladı ve bağımsızlıklarını kazanan devletler için önemli katkıları da oldu. Özellikle eğitim alanında katkılardan sözedebiliriz. Ama daha sonra Rusya hiç kimseyle lokal olaylar hariç bir savaş içerisine girmemeye karar verdi. Bu bile Rusya’nın 10-15 yıllık süreç içerisinde toparlanacağının habercisiydi bence. Bizim gibi I.Dünya Savaşı’nda birkaç cephede kanımızın son damlasına kadar 1,5 milyon şehit vererek bu coğrafyalardan çekilme duygusallığın içine girmedi. Toparlanmak için kendi içinde entelektüel bir kararla içine çekildi. Ve yüzlerce yıllık devlet geleneği içerisinde çok kısa bir sürede toparlandı. Ama birçok etken de az önce ifade ettiğim gibi ona yardımcı oldu. Enerjiden beklenen kaynağın tahmin edilenin çok çok üzerinde olması, dünyadaki güç dengelerini oluşturan ülkelerin, ABD başta olmak üzere çok sayıda ülkenin hata yapması gibi birçok etkeni de kullandı. 19. yy Avrupa, 20. yy Amerika çağıydı, 21. yy da Asya çağı olacak. Ama bu da sadece Rusya nezdinde değil. Başka devletlerle de birlikte 21. yy’ın Asya çağı olacağını ama bunun da zaman alacağını, kısa bir süre içerisinde olmayacağını söyleyebiliriz.

Rusya’nın Gürcistan’a girmesiyle başlayan krize ABD, Avrupa Birliği, Çin ve Hindistan hattı gibi dünyanın değişik bloklarınca da farklı pencerelerden bakılıyor. Bu milletler açısından meseleye bakarsak nasıl değerlendirmemiz gerekiyor? Büyük devletler buraya yalnızca enerji meselesi olarak mı bakıyorlar, yoksa bölge büyük siyasal hesaplaşmalara da mı sahne oluyor?


Gürcistan Savaşı’ndan sonra ortaya atılan yeni bir söylem var: Soğuk Savaş diye. Ben bu ifadeye katılmıyorum. Soğuk Savaş dönemi çok farklıydı, teknoloji çok farklıydı, dünyanın küreselleşme hızı çok farklıydı, ekonomik entegrasyon çok farklıydı, dünya ticaretinin akış şekli çok farklıydı. Bugün yaşadığımız olaylar da bu çok kutuplu dönemin geniş açıları.

Soğuk S...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Süleyman Şensoy
« Posted on: 02 Mayıs 2024, 19:14:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Süleyman Şensoy rüya tabiri,Süleyman Şensoy mekke canlı, Süleyman Şensoy kabe canlı yayın, Süleyman Şensoy Üç boyutlu kuran oku Süleyman Şensoy kuran ı kerim, Süleyman Şensoy peygamber kıssaları,Süleyman Şensoy ilitam ders soruları, Süleyman Şensoyönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes