> Forum > ๑۩۞۩๑ Memurluk ve Sınav Sistemleri ๑۩۞۩๑ > Diyanet İşleri Başkanlığı > Diyanet Duyurular > Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur  (Okunma Sayısı 2108 defa)
03 Nisan 2015, 13:13:52
Sefil
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 28.807


« : 03 Nisan 2015, 13:13:52 »



Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur

Diyanet İşleri Başkanı Prof. Dr. Mehmet Görmez, İstanbul’da düzenlenen ‘Medya ve Din Sempozyumu’na katıldı.

İstanbul Ticaret Üniversitesi İletişim Fakültesi tarafından Sütlüce Kampüsünde düzenlenen, Medya ve din konularının paydaşlarını bir araya getirecek ve konuyu tüm yönleriyle ele almaya çalışacak sempozyumun açılışında konuşan Diyanet İşleri Başkanı Görmez, medya marifetiyle ulaştırılan bilginin sorgusuz sualsiz olarak kabul ettirilmeye zorlanmasının doğru olmadığını kaydederek, “Kurumsal medya çalışmaları birkaç yüzyıllık serüvenin sonucunda bize ancak belli etik değerlere tabi olmayı tercih ettiğinde; bizleri iyiye, güzele ve doğruya yöneltecek bir hayrın taşıyıcısı olmayı önemsediğinde tüm insanlık için bir imkân, bir fırsat ve bir araç olabilecektir” dedi.

Herhangi bir gazetenin ya da televizyon kanalının karar verici organları arasında yer alanların insanlık durumunu bozmak, toplumsal birlik, beraberlik ve kardeşlik çabasını zedelemek gibi bir görevinin olamayacağını vurgulayan Başkan Görmez’in açış konuşmasından öne çıkan başlıklar şöyle;

“Medya marifetiyle bize ulaştırılan bilginin sorgusuz sualsiz olarak kabul ettirilmeye zorlanması doğru değildir…”

Yazılı, işitsel ve görsel medyanın hepimiz için önemi aşikârdır. Etrafımızda olup bitenler hakkında her zaman bilgi sahibi olmaya ihtiyacımız var. Medya bize elden geldiğince objektif, olabildiğince dürüst bir şekilde elimizin, gözümüzün, kulağımızın erişemediği noktalardan bilgiler aktarmaktadır. Bize bir haber getirenden, bize bir şeyler söyleyenden, bizi bir konuda bilgilendirenden istediğimiz tek bir şey vardır, o da sahih ve güvenli bilgidir. Hiç kuşkusuz güven duyularak karşılayacağımız bir bilginin, doğru bir kaynaktan doğru araçlarla bize ulaşması zorunludur. Aynı şekilde söz konusu bilginin bizi yanıltıcı bir retorik içinde şekillenmiş olmaması, manipülatif bir çabayla üretilmemiş olması ve her durumda değerlendirmeye, müzakere, eleştiri ve itiraza açık olması gerekir. Bugün modern bilginin bile ancak yanlışlanabilirlik özelliğiyle değerli bulunduğu bir dünyada bize medya marifetiyle ulaştırılan bilginin sorgusuz sualsiz olarak kabul ettirilmeye zorlanması doğru değildir.

“Medya, bizleri iyiye, güzele ve doğruya yöneltecek bir hayrın taşıyıcısı olmayı önemsediğinde tüm insanlık için bir imkân, bir fırsat ve bir araç olabilecektir…”

Kamusal medya çalışmaları birkaç yüzyıllık serüvenin sonucunda bize ancak belli etik değerlere tabi olmayı tercih ettiğinde; bizleri iyiye, güzele ve doğruya yöneltecek bir hayrın taşıyıcısı olmayı önemsediğinde tüm insanlık için bir imkân, bir fırsat ve bir araç olabilecektir. Bugün basit bir aramada bile “medya” kavramının pozitif ve makul kavramlar yerine negatif kavramlarla ilişkili birer terkip olarak anılması gerçekten düşündürücüdür.

“Bugün herhangi bir gazetenin ya da televizyon kanalının toplumsal birlik, beraberlik ve kardeşlik çabamızı zedelemek gibi bir görevi olamaz…”

Yüce dinimiz İslam, “biri size bir haber getirdiğinde” diye başlayabilecek bir sorgulamayı devam ettirecek temel ve öncü ilkeleriyle adeta bir medya etiği takdim etmektedir. Nitekim dinimizin bilgi kaynağı sadık haber ve adil şahittir. Medyada aslolan da doğru bilgilendirmedir. Bilgilendirme faaliyetinin, insanlar arasındaki ilişkilerin üzerine yaslandığı ahlaki ve nesnel ölçütlerden bağımsız olarak işlemesini beklemek kabul edilemez. Bugün herhangi bir gazetenin ya da televizyon kanalının karar verici organları arasında yer alanların insanlık durumumuzu bozmak, bizi fıtratımızdan uzaklaştırmak ve toplumsal birlik, beraberlik ve kardeşlik çabamızı zedelemek gibi bir görevi olamaz. Bugün bir medya organından yetkin bir insan olarak beklentimiz sağlıklı, doğru bir bilgilenmeye olan ihtiyacımızın meşru yollardan sağlanmasıdır. Hiç kimse kullanılmak istemez, oyuna getirilmek istemez, insanlık değerleriyle karşı karşıya gelinmesini kolaylaştıran bir yönlendirmeyle istismar edilmek istemez.

“Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur…”

Maalesef bugün sözünü ettiğim sorunlar tek tek her birimizi ilgilendirir düzeyde artmaya başlamıştır. Din medya ilişkisi içler acısıdır ve pek çok noktada medyanın bu konudaki yaklaşım biçimlerinin hemen her bir inanmış insanı rahatsız ettiğini belirtmek isterim. Medya ve din arasındaki ilişkilerin seyrettiği zemin eğer Türkiye bağlamıyla sınırlı kalmayı göze alırsak hiç kuşkusuz rahatsızlık verici, üzücü ve incitici bağlamlarda ilerlemektedir. Ülkemizde 31 Mart vakasından bu yana medyada dinin varlığı irtica ile eşdeğer bir şekilde gelişmiştir. Bugün, aynı enstrümanla bütün dünyada İslamofobi kolayca kitleselleşebilmektedir. Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur. Böyle bir güce sahip olan medyada genellikle din bir Ramazan sayfası ve Cuma saati programı olarak görülmektedir. İşte medya-din ilişkisinde asıl sorun budur.

“Dinin medyadan isteği Cuma Saati, Ramazan sayfası değil, yalan haber yapmamak, kişinin mahremine girmemek ve hiç kimseye iftira atmamaktır…”

Dini takvim yaprağına, Ramazan sayfasına ve Cuma saatine indirgeyen bir medya Müslümanlığı tarzı bir ilişkiyle medya-din ilişkisi sağlıklı bir zemine oturamaz. Yılın belli bir ayında, haftanın bir gününde dini bir sayfa hazırlatan ya da bir program yayınlayan bir medya organının dini ele alış biçimi ne kadar doğrudur, sorgulanmalıdır. Halbuki dinin medyadan istediği yalan haber yapmamaktır, olanı olduğu gibi aktarabilmektir, doğru haber vermektir. Kişinin mahremine girmemek ve hiç kimseye iftira atmamaktır. Bu tarz ahlaki kaygılar olmaksızın Cuma sayfası hazırlamak veya dini konuları içeren köşe yazıları yayımlamak ya da belirli zamanlarda televizyonlarda dini bir program yapmak herhangi bir anlam ifade etmez.

“Maalesef çocuklarımızı medya ile buluşturmak için değil, ondan korumak için önlem almak zorunda kalıyoruz…”

Bugün ayrıca önemle üzerinde durulması gereken bir başka husus da sosyal medyadır. İnternet ortamında, sanal âlemde insanlar, gerek kendi kimliklerini gizleyerek ve gerekse deşifre ederek yerli yersiz her şeyini paylaşmakta, bunu yaparken de hiçbir değer ve ölçü tanımamaktadır. Bunun toplumda çok büyük ahlaki yaralar açtığı herkesin malumudur. Bu fütursuzluğuyla medya o kadar çok hayatımızın içinde ve kaçınılmaz hale gelmiştir ki maalesef çocuklarımızı medya ile buluşturmak için değil, ondan korumak için önlem almak zorunda kalıyoruz. Ve yine, medya o kadar kuşku uyandırıcıdır ki, eğitimciler çocuklarımızı onun kapsayıcılığından korumamız gerektiğini salık vermektedirler.

“Din ve dinî değerler, reyting, ve daha çok kazanma uğruna hakikat çarpıtılarak, dini duygular istismar edilerek acımasızca heba edilmektedir…”

Aslında din medya ilişkisi bu çağın paradigması ile de yakından ilgilidir. Bu çağ en geneliyle bir tüketim, hız ve haz çağıdır. Bu çağda rekabet, kazanma, başarı ve pazara egemen olma en önemli motivasyon kaynağıdır. Bu çağ tüm motivasyon kaynaklarıyla kendi içinde büyük bir ahlaksızlığı teşvik etmektedir. Olduğundan farklı göstererek reklam yapma, kadını kişiliğiyle değil dişiliğiyle bir cinsel objeye dönüştürme bu çağın en önemli problemidir. Aşırı tüketim, hız ve haz yine bu çağın getirdiği zaaflardır. Hâsılı bu çağ, insani zaafların tetiklendiği ve bu zaaaflar üzerine bir sektör oluşturularak bir pazarın inşa edilmeye çalışıldığı çağdır. Bu çağda biz insanlar sadece pazarın bir parçası olarak anlamlıyız. Bütün enstrümanlar bu pazara ulaşmak için bir araç olarak kullanılmaktadır. Bu bağlamda tüketimi yaygınlaştıran ve bir yaşam modeli haline gelmesini sağlayan en önemli işlev medyanın üzerindedir. Bu noktada din ve dinî değerler, gerek reyting, gerek rekabet, gerekse daha çok kazanma uğruna kimi zaman hakikat çarpıtılarak, kimi zaman da dini duygular istismar edilerek acımasızca heba edilmektedir.

“Bugün, İslam’ın medyadaki temsili İslam’dan ve Müslümanlardan bağımsız bir şekilde gerçekleştirilmektedir…”

Bugün, İslam’ın medyadaki temsili İslam’dan bağımsız, Müslümanlardan bağımsız bir şekilde gerçekleştirilmektedir. Genelleme yapmak sosyal ve bilimsel çalışmalarda hiçbir şekilde tasvip edilmeyen bir tercih olmasına rağmen günümüzde ne yazık ki bu genellemeleri yapacak çabalar oldukça istisnai bir durumdadır. Bu daralmışlık, bu kısıtlılık sorumluluk sahibi her aydını, her münevveri incitmesi gerektiği gibi dinini bir şekilde yaşamak isteyen her dindarı da rencide etmektedir. Daha geniş bir zeminden bakıldığında başta İslam olmak üzere hemen bütün dinler hakkında medya marifetiyle üretilen temsillerin bir cehaletten mi, art niyetten mi yoksa özensiz bir ilgiden mi kaynaklandığı konusunda bir karara varmak güçtür. Ancak belirtmek gerekir ki bunlardan hangisi geçerli olursa olsun sonuçta bu durumdan yara alan, sonuçta mağdur duruma düşen her zaman din olmaktadır.

“Yeni bir yüzyılın başında dinin toplumda olmazsa olmaz varlığı, toplum için gerekliliği, toplumdaki etkin rolü geç de olsa anlaşıldı…”

Geçtiğimiz iki yüzyıl dünya ölçeğinde din konusunun değişik bağlamlarda müzakere edildiği dönemler oldu. Dinin vakti saati gelince çekip gideceği beklentisi içinde bütün argümanlarını, onun yokluğu üzerine inşa edenler maalesef iyi bir sınav vermediler. Küçümsemeler, dışlamalar, gözden düşürmeler az rastlanılır bir şey değildi. Dinin kıymeti harbiyesi, önem ve değeri maalesef medya tarafından yeterli ölçüde fark edilmedi. Yeni bir yüzyılın başında dinin toplumda olmazsa olmaz varlığı ağırdan da olsa hissedilmeye başladı. Dinin, toplum için gerekliliği, toplumdaki etkin rolü geç de olsa anlaşıldı. Batı’da pek çok medya ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur
« Posted on: 28 Mart 2024, 12:15:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur rüya tabiri,Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur mekke canlı, Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur kabe canlı yayın, Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur Üç boyutlu kuran oku Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur kuran ı kerim, Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur peygamber kıssaları,Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odur ilitam ders soruları, Dünün Türkiye’sinde irtica söylemi ne ise bugünün dünyasında da İslamofobi odurönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes