ÜNİTE 10 / GELENEKSEL TÜRK DİNİ
GELENEKSEL TÜRK DİNİ* Türklerin Gök Tanrı temelinde, yazılı bir kaynağa dayanmaksızın, kendi iç kültürel dinamiklerinden doğan ve kuşaklar boyu aktarılarak günümüze kadar ulaşan, gelenek ve göreneklerle şekillenmiş inanç ve pratikler bütünüdür. Ve bunların ilkini Gök Tanrı inancı oluşmaktadır.
* Nemeth ve Holmmels gibi araştırmacılar, Sümerlerin “Parlak” tanrısı “Dingir” ile Türklerin Gök Tanrısı arasındaki paralelliğe dikkat çekmektedir.
* Tanrı kelimesi; Yakutlarda “tangara”, Kazan Türklerinde “teri”, Çavuşlarda “tura” ya da “tora”, Moğollarda “tenggeri” gibi şekillere bürünmüşse de, yine de asli formunu muhafaza ederek, Türklerin kabul ettikleri bütün dini sistemlerde yerini almıştır.
* Türklerin Tanrıyı ifade etmek için kullandıkları terimler: İdi, İz, Ugan, Çalab, Bayat. (çalab/çeleb terimi muhtemelen Nasturi Hıristiyanlığının etkisi altında Türk literatürüne girmiş)
* Tonyukuk Kitabesinde “Türk Tanrısı” kavramına yer verilmiştir. 763te Mani dinini kabul eden Uygurlar, Tanrı kelimesinin başına Kün, Ay ve Kün-Ay kelimelerini ilave ederek Kün Tengri, Ay Tengri ve Kün-Ay Tengri kavramlarını oluşturmuşlardır
* Türkler yüce ve soyut bir Tanrı telakkisine ulaşmış olmakla birlikte, başlangıçta onu yinede gökte düşünüyorlardı. Nitekim Orhun Kitabelerinde “üze kök tengri” terkibinde Tanrı, aynı zamanda gök manasını da muhafaza etmekteydi.
* Metinlerde Gök Tanrı, diğer kavimlerin semavi ilahlarında görülen ortak özelliklere uygun olarak, kudretli ve aşkın, “Yüce Tanrı” şeklindi kendini göstermektedir. Bu amaçla kitabelerde “semavi”, “yüce” ve “küçlü” terimleri yer almıştır. Ebedi anlamındaki “bengü” terimine ise ancak Moğol çağında rastlanır, aynı şekildi “yaratıcı” sıfatı açık bir biçimde Altay Türklerinde ve Yakutlarda görülmektedir.
* Türklerde Gök Tanrı en azından mefhum olarak Yaratıcı ve Kadir-i Mutlak Tanrı şeklinde telakki edilmektedir.
* Gök Tanrı inancı ile ilgili belirtilmesi gereken en önemli hususlardan birisi antropomorfik özellik taşımasıdır (antropomorfik: insini ait özelliklerin başka bir varlığa [özellikle Tanrıya] aktarılmasıdır)
* Türk Tanrı anlayışında temelde “kutsal evliliğe” (hierogamie) rastlanmamaktadır.
* Altay Türklerinde Gök Tanrı “büyük” ve “ulu” anlamında “Ülgen” veya “Ulu zengin” manasında “Bay ülgen”e Kuzeybatı Moğolistan'da yaşayan Soyotlarda Tanrı “kayrakan”a, Yakutlarda ise Budist etkilerle şekillendiği anlaşılan “Ürüng Ayı Toyon”a dönüşmüştür.
TABİAT GÜÇLERİNE İNANMA* Eberhard, Geleneksel Türk dinini, “Güneş Ay kültlerinden müteşekkil Türk Gök Dini” olarak tanımlamaktadır.
* Eski Türklerde, naturist inançlara, Orhun Kitabelerinde “Yer-Sub” şeklinde rastlanmaktadır. Yer-Sular “ıduk” yani kutsaldır.
* Kağanların merkezi “ıduk Ötüken” ve Tamir suyunun kaynağı “tamag ıduk baş” buna örnek olarak gösterilebilir.
* Türk din tarihinde Yer-Suların en önemli temsilcileri dağlardır. Gerçekte Türklerde “dağ kültü”, Gök Tanrı inancı ile ilgilidir. Orta Asya'da dağların adları mübarek, mukaddes, büyük ata, büyük hakan gibi anlamları içeren Han Tanrı, Buztağata, Iduk, Ata, Kuttağ… gibi isimlerle anılmıştır.
* Eski Türklerde dağlara Han, Ata gibi isimler verilmiş olması, animist bir anlayışla bunların kişiselleştirmek suretiyle kutsallaştırdıklarını da ifade etmektedir. Efsaneler, eski Türklerde dağların, insanlar gibi konuşan, duyan, hatta evlenip çoluk-çocuk sahibi olan ruhi varlıklar şeklinde tasavvur edilerek, kutsallaştırdıkları bilinmektedir.
* Etnografik araştırmalardan, Altay dağlarının Han addedildkleri bilinmektedir. Sagay gelinleri bu dağları “kayın babaları” olarak görüyor, onlara öyle sesleniyorlardı.
* Eski Türklerde her reis ve oymağın kendine has kutsal bir dağı olduğu gibi daha büyük birliklerin de kutsal dağları bulunmaktaydı. Çinlilerin Tien-şan dedikleri Tanrı Dağı, Hsio ung-nuların en önemli kutsal yerlerinden biri olmuştur. Çok eski zamanlarda Wuhuanlar Kızıldağ denilen bir yeri kutsal bilmekteydiler.
* Tabkaçlarda her yıl hakan, atının üzerinde sabaha karşı kutsal dağa döne döne tırmanıyor ve orada Gök Tanrıya kurban sunuyordu. Çin kaynakları Gök Türklerin, Ötüken'den başka kutsal bildikleri Ötüken'in 250km batısında yer alan Bodin İnli bir dağın olduğunu da haber vermektedir.
* Cüveyni'nin naklettiği bir efsane Uygarların saadet ve bolluk sağlayan ve kendisine Kuttug denilen bir dağın bulunduğunu göstermektedir.
* Anadoluda ise Müslüman Türkler arasında Alevi Türkler Kaz Dağına kutsiyet atfetmişlerdir.
* Geleneksel Türk dini içerisinde, tabiat kuvvetlerine inanç çerçevesinde dağ kültünün yanı sıra “orman ve ağaç kültü”de önemli yer tutmaktadır. Türkler Kutsal Ötüken Dağı ormanla kaplıdır ve “Ötüken Yış” (Ötüken Ormanı), Göktürkler ve Uygurlarca kutsal bilinmektedir.
* Türkler eteşe de saygı gösterip, kutsal ve temizleyici bir görüyorlardı. Altaylılar ve Yakutlar ateşteki bu kutsal ve temizleyici güç ya da ruha “ot izi” adını vermektedirler.
* Türkler arasında ateşe kutsal ve temizleyici bir anlam ve önem atfetmenin tipik bir örneği de hastalıkları, evleri, ölüleri “tütsüleme” uygulamasıdır.
ATALAR KÜLTÜ* Atalar kültü, ölmüş ataları ta'zim ve onlar için kurbanlar sunma inanç ve âdetidir. Atalar kültünde her atanın ruhu ve dolayısıyla da mezarı kült konusu olmamakta, yalnızca saygıdeğer olanlar buna erişmektedirler. Bu anlamda “ölüler kültü” ile “atalar kültünü”de birbirinden ayırt etmek gerekmektedir.
* Orta Asya Türkleri arasında, keçeden, paçavradan, kayın ağacı kabuğundan, atalarının tasvirlerinin yapılıp saklandığı sembollere Altaylılar “töz”, Yakutlar “tangara” diyorlardı.
* XI. yy Kıpçaklar ve Altay Türkleri “aba” Yakutlar ise “ese”, “ebe”, “ebüge” demişlerdir ki, bunların hepsi “ata” anlamındadır.
* Geleneksel Türk dininde hayvanlara verilen önem, zamanla, yıldızlarla ilgili tasavvurlara bağlı olarak, onların hayvanlarla temsil edilmeleri suretiyle, 12 Hayvanlı Türk Takvimi'nin oluşmasına imkân vermiştir.
* Bu hayvanlar sıçan (fare), ud (inek), pars, tavuşgan (tavşan), it (köpek) ve tonguz (domuz) dur.
* Araştırmacı Gumilev, Türklerde atalar kültünün en büyük delili olarak Bozkurt'a duyulan saygıyı göstermekte; hatta bütün Türk hükümdarlarının kendilerini Aşine=Asena soyuna bağlamak istemeleri bunun en büyük delili olarak gösterilmekte.
EVRENİN YARATILIŞI* Geleneksel Türk dini, Gök Tanrı inancı, Yer-Sular ve Atalar kültü ile evrensel bir sistem eğiliminde olduğundan, Türklerin evreni temel anlayış biçimi de “üniversalizm” veya “üniversizm” şeklinde adlandırılmış bulunmaktadır.
* Bazıları yer ile gök arasındaki iki ilkeli bu ilişkiyi dikotomik bir biçimde göstermek istemişler, bu bakımdan da evren anlayışını “dikotomik üniversalizm” şeklinde adlandırmışlardır.
* Türk düşüncesine yoktan var etme kavramı semitile dinlerden gelmiştir.
* Efsanelerde Tanrı'nın yaratıcılığı yoktan var etme şeklinde değil, kaostan kozmosa geçişi sağlamaktan ibarettir.
DÜNYANIN SONU* Eski Türkler kıyamet meselesine daha az ilgi duymuşlar, kitabelerde dünyanın sonu ile ilgili net bilgiler mevcut değildir. Kıyamet anlayışı Budizm, Hıristiyanlık ve İslamiyet etkisi ile oluşmuştur. Altaylılar kıyamet gününe “Kalgançı çak” diğer Türk toplulukları ise “Uluğ kün” adını vermişlerdir.
İBADET* Hunların her yıl mevsim değişiklikleri ile bir bayram kutladıklarından, Çin kaynakları da Göktürkler de “Fu-yun-se” adı verilen ibadethanelerin varlığından söz etmektedirler. Türk çadırının da Türklerde ibadet mekânı olduğunu söylemek gerek.
* Geleneksel Türk dininde sistemli olarak yapılan ferdi ibadetler bulunmasa da, duaların ferdi yapıldığını ifade etmek gerekir.
* İbadet türü açısından ise, Geleneksel Türk dininde “saçı” ile “yalama” adı altında ağaçlara bağlanan çaputlar vardır. Birer kansız kurban olan saçılar, Anadolu Türkçesinde “darısı başınıza” temennisi ile günümüze kadar gelmiştir.
* Türklerde kurban için kullanılan “kergek, kereh, kudayı, Allahlık, itık, ıyık, yağış, tapığ…” kelimeleri kanlı kurban ibadetinin önem ve yaygınlığını göstermektedir.
GELENEKSEL TÜRK DİNİ VE ŞAMANİZM* Türkler tarafından “kam” adı verilen, çok daha geniş bir kullanımı ise “Şaman” adı verilmektedir.
* Şaman dini-sihri-mistik bir otorite tipini temsil etmektedir. Deus otiosus konumunu almış bir Gök Tanrı, ikinci dereceden ve bazen onunla rekabette imiş gibi görülen kutsiyetler, beşeri ruhun kararsızlığı, kötü ruhların sebep oldukları hastalıklar ve ölüm, öteki hayatta ruhun kaderi meselesi, sosyal hayatın çeşitli problem ve sıkıntıları, önceleri iki, daha sonra üç bölgeli ve çok katlı evren anlayışı ve bunların arasında bağlantının sağlanması meselesi gibi birçok hususlar, Kamları/Şamanları Geleneksel Türk dini içerisinde önemli bir konuma getirmiştir.. Bu sebepten Geleneksel Türk dinine “Şamanizm” adını vermişlerdir.
* Ateizmin karmaşık bir sistemi olarak da kabul edilen Şamanizm’e, din demek mümkün değildir. Gayesi; insanlarınkine paralel, ancak görünmez ruhlar âlemi ile temasın ve insanların işlerinin gidişatına ruhların desteğinin sağlanması olarak görülmektedir. İran, Mezopotamya, Budizm ve Lamaizmin izlerini görmek mümkündür. Kamları/Şamanları, Geleneksel Türk dinine mahsus bir otorite t...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın