> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi  (Okunma Sayısı 1305 defa)
06 Ekim 2010, 16:58:17
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 06 Ekim 2010, 16:58:17 »



İnsan Hayatında Çalışmanın Anlamı ve Önemi

Masamın üstünde aylık okuyacağım kitaplar arasında durmakta olan Çocuk ve Ergende Karakter Eğitimi1 adlı kitabı elime alıp açtığımda karşıma “Kur’ân-ı Kerim’de Çalışkanlık” bölümü çıkmıştı. Sayfaları incelediğimde çalışkanlık duygusunun gelişimi, çalışkanlık ve çalışmayla ilgili Hz. Peygamber’den bazı rivâyetlerin yer aldığını gördüm. Konu, beni birkaç gün önce küçük oğlumun eski mahallemizdeki ara sokakta bulunan kıraathaneyi gördüğünde sorduğu bir soruya intikal ettirdi. Hasan Ali, “Baba, kıraathane ne demek?” diye sormuş, ben de “Kitap okunan yer. İnsanların boş zamanlarında bir araya gelip sıcak-soğuk meşrubatlarını içerken lüzumsuz ve zararlı şeylerle meşgul olmayıp kitap okusunlar diye yapılan, halka açık oturma yerleri.” diye cevaplamıştım. Hasan, “Ama kitap okumuyorlar ki! Hem de sigara içiyorlar!” diye karşılık verince, “Zamanla bu yerlerin mahiyeti değişmiş.” demekle yetindim, ama canım da sıkılmamış değildi hani. Oğlum fark etmedi ama, kıraathanenin iki dükkan aşağısında bir de internet cafe vardı. Orta yaş ve üzerindekilerin doldurduğu kıraathanenin aşağısındaki internet cafeyi de on yaş grubu gençler dolduruyordu. Acı gerçek şuydu: Tembellik ve zamanlarını lüzumsuz, hatta zararlı şeylerle meşgul olarak geçirme, oyalanma, zaman öldürme alışkanlığı hâlâ sürmekteydi. Yoksa büyük millî değerimiz Mehmet Akif’in “Mahalle Kahvesi”nde

Mahalle Kahvesi, Osmanlılar bilir, ne demek
“Tasavvur etme sakın, Görmedim, nedir?’” diyecek?
Dilenci şekline girmiş bu sinsi caniler,
Bu, gündüzün bile yol vermeyen haramiler..
Adımda bir dikilir azminin, gelir önüne;
Zavallı yolcunun artık kıyar bütün gününe
Mahalle kahvesi Şarkın harîm-i katilidir;
Tamam o eski batakhaneler mukabilidir.
Zavallı ümmet-i merhume ölmeden gömülür;
Söner bu hufrede idraki, sonra kendi ölür…”
(Ersoy 1966, s: 118 vd.)

şeklinde devam eden muhteşem ifadeler içindeki samimi serzenişlerinden ve “Fatih-Harbiye”2 deki Neriman’ın Fatih’deki meskenet yuvaları kahvehanelerden şikâyet etmesinden beri değişen bir şey yok muydu, cephemizde?.. Değişen şeyler de yok değildi hani!.. Değişen, sadece dış dünyada ve oluşturulan sanal âlemde internet sohbetleri, çeşitli oyunlar ve her türden filmler gibi teknoloji vasıtasıyla oluşturulan, yeni insan öğütme ve zaman törpüleme yolları ile yeni nesil idi. Büyükler, alışkanlıklarını terk edemedikleri ve gelişime ayak uyduramadıkları için kıraathanede; gençler de yaşlılarla iletişim kuramadıkları veya kurmakta zorlandıklarından onlardan uzaklaşmayı daha kolay ve rahatlatıcı gördükleri için yeni alışkanlıklar edindikleri internet cafede aynı tembellik ve meskeneti paylaşıyorlardı. Halbuki hepimiz çocukluğumuzdan beri tembelliğin kötü, çalışmanın ise faydalı ve gerekli olduğunu işiterek, okuyarak ve yaşayarak bilmekteydik. O denli ki “Adananın yolları taşlık/ Yok cebimizde beş para harçlık/ Elden gitti kahvede gençlik/ Aman Adanalı, canım Adanalı” şeklinde türkülerimize dahi yansımıştı. Böyle olduğu halde niçin üstümüze simsiyah bir zift gibi yapışarak âdeta ayrılmaz bir vasfımız haline gelen bu atalet ve meskenetten kendimizi kurtaramıyorduk. Demek ki hâlâ anlayamadığımız ve vicdanımızda duyamadığımız şeyler vardı… Eve geldiğimizde bile hâla zihnim bu konuyla meşguldü. Oğlumun sorusu, bana defalarca yüz yüze geldiğim ve geldiğimiz bazı gerçeklere kapı açmış, altından kolayca kalkamayacağım bir çok soruyu zihnime üşüştürmüştü…

Çalışma kelime olarak “çabalamak, sa’y etmek, emek ve gayret sarf etmek” anlamına gelse de “faaliyet, faal olma, hareketlilik, hareket etme, aktivite, amel, iş” gibi kelimelerle yakın anlam içersindeydi (Rado, ts.) ve söz konusu aktiviteye bağlı olarak belli bir şey üretme, bir netice ortaya koymayı da ihtiva ediyordu.

Çalışma en geniş anlamıyla faaliyet olarak kabul edilecek olduğu takdirde bu faaliyet, varlığın en temel, en belirgin özelliği olmaktadır. Bu noktada faaliyet, var olma ya da varlığını duyma ve duyurma demektir; bu yönüyle çalışma, doğrudan var olmayla alâkalıdır. Zira faal halde olmak için önce var olmak gerekir. Ma’dumun yani var olmayanın faaliyetinden bahsetmek mümkün değildir. Ayrıca var olmanın bizatihi kendisi bir faaliyettir, bir aktivite ve oluştur da denebilir. Zira vücutta asla atâlet yoktur. Atalet, vücut içinde yokluk, hayat içinde ölümdür; buna karşılık faaliyet ve çalışma ise asıldır (Nursî, “Sözler”, 2001, s: 335, 343). Çalışma ve faaliyetin bu noktada ataletle ve meskenetle ontolojik bir zıtlığı söz konusudur. Öyleyse, var olmanın en önemli derinliği hareket ve faaliyettir, hamledir. Bunun zıttı olan hareketsizlik, bir çözülme ve ölümün bir başka adıdır. Buna ilaveten şuursuz varlıklarınkinden farklı olarak hareket, sorumlulukla irtibatlandırılmış ve sorumluluk, hareketin en birinci insanî buudunu oluşturduğu kabul edilmiştir. Bu itibarla mesuliyetle disipline edilmemiş faaliyetin tamam ve salih olduğunu söylemek güçtür (Gülen 2002, s: 88).

Düşüncelerimi dış dünyaya çevirdiğimde hareket ve faaliyetin kâinatın en temel özelliği olduğunu, canlı-cansız bütün varlığın her an faaliyet içersinde bulunduklarını fark ettim. Zaman, var olma ve yeni özellikler kazanıp kaybetme niteliğiyle her an değişmekte olan tabiat, hareket etmekte olan dünya, güneş sistemi ve galaksiler, atom ve elektronların hareketlilik ve dinamizmi bunun en açık deliliydi. “Delil mi isterler? İşte ölmüş yer! Hayatı ona Biz veriyoruz. Oradan yiyecekleri habbeleri çıkarıyoruz… Ne kavuşabilir güneş aya ne de geçebilir gece gündüzün önüne. O gök cisimlerinden her biri birer yörüngede akar durur.”(Yâsin Sûresi, 36/33, 40). “Allah O’dur ki, gökleri sizin de görüp durduğuz gibi, direksiz yükseltti. Sonra da Arş’ın üstüne istiva etti. Güneşi ve ayı hizmet etmeleri için sizin emrinize verdi. Bunlardan her biri belli bir vakte kadar dolaşmaktadır.” (Ra’d Sûresi, 13/2; krş. Lokman Sûresi, 31/29, Fâtır Sûresi, 35/13; Zümer Sûresi, 39/5) gibi âyetler bir yönüyle de bu gerçeği gösteriyordu. Bu noktada Mehmet Akif’in

Şu madde yok mu ki, almakta bir çok eşkali;
Onun da varmadadır sa’ye, asl-ı seyyali.
Neden mi? Çünkü bütün kudretin tekâsüfüdür;
Zaman da sa’ye çıkar: Çünkü hep onunla yürür
Mekân da sa’ye varır: Sa’yi sıfıra indiriniz:
Mekân tasavvur edilmez, muhal olur hayyiz
Kamer çalışmadadır, gökle yer çalışmadadır;
Güneş çalışmada, seyyareler çalışmadadır.
Didinmeden geri durmaz nücûm-i keysû-dâr.
Bütün alın teridir durmadan yağan envar
Nücûm-i nâmütenahî bütün çalışmakta
Sükun tasavvuru kabil mi bu’d-i mutlakta?...”
(Ersoy, s: 254-255)


şeklindeki dizelerini yad etmemek mümkün değildi.

Zihnimin gözlerini dış âlemden kendi üzerime ve içime çevirdiğimde de aynı gerçeği bütün açıklığıyla görmüştüm. İnanılmaz bir dinamizm, sistem, muhteşemlik ve gayelilik görülüyordu. En hareketsiz, en atalet içinde bulunduğum anlarda bile irademin dışında bütün hücrelerimin sürekli faaliyet içinde olduklarını, benim varlığımı devam ettirmek için çalışmayı âdeta kendi varlıklarının gayesi haline getirdiklerini, hücrelerimin doğumumdan bugüne kadar acaba kaç kere değiştiğini, sürekli ben olarak kalmamla birlikte her an değişmekte olduğumu fark etmemle ürpermiştim.

Hareket ve dinamizmin bu enfüsî ve afakî evrenselliğinden dolayıdır ki ekmel dinimiz İslâm, kâdir-i mutlak fa’âl bir Allah inancını bizlere öğretmiş (Bürûc Sûresi, 85/13-16; Rahman Sûresi, 55/29), buna bağlı olarak atalet ve sükun içindeki bir kâinatı değil, aksine faal bir evren anlayışını gözümüzün önüne sermiştir. İlaveten, canlı-cansız varlıkların bu faaliyetlerinin gayesiz olmadığını, hem Allah Teâlâ’nın küllî ve cüzî maksatlarına uygun bir çok hedefleri olduğunu hem de böylelikle Yüce Rabbe kulluk şuur ve faaliyeti sergilediklerini göstermiştir. Kur’ân-ı Kerîm’de “Sizi sadece boş yere yarattığımızı ve sizin hakikaten huzurumuza geri getirilmeyeceğinizi mi sandınız?” (Mü’minûn Sûresi, 23/115) ve “Yedi gök, yeryüzü ve bunlarda bulunan her şey O’nu (n şanını yüceltir) tesbih eder. O’nu övgü ile tesbih etmeyen hiç bir şey yoktur…” (İsrâ Sûresi, 17/44) anlamındaki âyetlerle varlığın boş ve maksatsız olarak yaratılmadıkları, her bir varlığın hem kendileri hem de bağlı oldukları türler ve sistemler adına Allah’ın şanını yücelttikleri bildiriliyordu.

Çalışma, İlâhî Sıfatlarla ve Allah Teâlâ’nın Ahlâkıyla Ahlâklanmadır

Kâinatın dinamik yapıda olması, Allah Tealâ’nın varlığı, sıfat ve isimleriyle doğrudan alâkalı gözüküyordu ve bu dinamizmin, O’nun Zatı ve Vücud’u başta olmak üzere, sıfatlarının ortak niteliği olduğunu vurgulamaktaydı. Meselâ, Allah’ın “Hayy, Kâdir, Hâlık, Mübdî, Bedî’, Musavvir, Muhyî, Mumît, Rezzak, Mukît, Kâbız, Vehhab, Vâlî, Tevvâb, Mucîb, Semî’-Basîr...” gibi sıfat ve isimleri, Yüce Yaratıcı’nın kâinatla ve faaliyetle alakasını göstermektedir. Allah Teâlâ da “Bir de o dağları görür, donuk ve hareketsiz sanırsın. Oysa onlar bulutların yürüdüğü gibi yürümektedirler. İşte bu, her şeyi muhkem ve mükemmel yapan Allah’ın sanatıdır.” (Neml Sûresi/27: 88), “Rabbin dilediğini hakkıyla yapandır.” (Hûd Sûresi/11: 107), “O daima ayrı bir tecellî ile her an faaliyettedir.” (Rahman Sûresi/55: 29) anlamındaki çeşitli âyetlerde kendi İlâhî Zâtını, dilediğini hikmetle yapan, her an faal halde bulunan, yaratan, suret ve şekil veren, ilk kez yoktan var eden gibi sıfatlarla vasıflandırmıştır.

Çalışma Kâinatın Düzenine Katılmadır

Kâinatın bir parçası olan ve ondan ay...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 01 Temmuz 2017, 04:34:15 Gönderen: ღ۩ Bilgin ۩ღ »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi
« Posted on: 29 Nisan 2024, 08:26:33 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi rüya tabiri,İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi mekke canlı, İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi kabe canlı yayın, İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi Üç boyutlu kuran oku İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi kuran ı kerim, İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi peygamber kıssaları,İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi ilitam ders soruları, İnsan hayatında çalışmanın anlamı ve önemi önlisans arapça,
Logged
06 Ekim 2010, 20:48:20
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« Yanıtla #1 : 06 Ekim 2010, 20:48:20 »

Bu yazının  başı bana “İnsanların çoğunun kıymetini bilmediği iki nimet vardır.Bunlar;sıhhat ve boş zamandır..” hadisini hatırlattı.
İnsanın hizmetine verilmiş bütün mahlukat..Bunlarla vezirde olur insan rezilde.Rabbim zamanımızı boş geçirip ötelerde birde boşa geçen zamanların hesabını vermekten korusun bizleri.

Çok önemli bir konuya temas edilmiş.Allah razı olsun paylaşım için.Selametle
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes