Ahir ömründe ömrünün iki gözü görmez olmuş. Kime dua ederse, duası tutuyormuş. Hastalar geldiği zaman, okuduğu zaman hasta iyi oluyor. Birisi dua istediği zaman, dua ediyor, istediği oluyor. Tanınmış, mübarek insan. Duası müstecâb, makbul, ne dua etse oluyor. Mücerreb, tecrübe edilmiş yâni, bu böyle. Birisi demiş ki:
“-Yâ kendine dua etsene!.. Allah gözünün görme kabiliyetini aldı, görüyordun, görmez oldun. Dua edip de, gözünün açılmasını, görmesini Allah’tan istesene…”
Demiş ki mübarek:
“-Ben Allah’ın takdirini, gözümün nurundan daha çok severim!”
Allah-u ekber!.. Söze bak: “Ben Cenâb-ı Hakk’ın takdirini, gözümün nurundan daha fazla severim!” demiş, “O öyle takdir eylemiş.”
Şu dünya gurbetinde, yuvasından ayrı düşmüş garip kuşlardan farkımız yok. Kendine giden yolu bulmamızı isteyerek bizi bu çölün ortasına bırakan sahibimizle irtibatımızı sağlayan tek iletişim vasıtası dualarımızdır. Böyle iken duası hiç reddedilmeyen Hazretin buyurduğu kelama bak:
“Ben Allah’ın takdirini gözümün nurundan daha çok severim“
:'(
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın