> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Fıtratın Sesi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fıtratın Sesi  (Okunma Sayısı 621 defa)
02 Kasım 2010, 18:44:02
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 02 Kasım 2010, 18:44:02 »



Fıtratın Sesi

Ali Rıza Temel


Her hayvanın yavrusu mükemmel doğduğu gibi, her doğan çocuk da mutlaka İslâm fıtratı üzere doğar. Sonra anasıyla babası onu ya yahudi, ya hıristiyan veya mecusi yapar. (Tecrid-i Sarih, Hadis no: 664)

Herkes dünyaya temiz ve günahsız olarak gelmiş, iman edecek fıtrat ve kabiliyette yaratılmıştır. Buna göre iman normal, inkar ise anormaldir. İnkar bir bakıma fıtratın bozulmasıdır. Bu bozulmayı körükleyen sebeplerin başında aile ve sosyal çevre gelmektedir. Maddi manada kirli bir çevre bedeni hastalıkların yayılmasına sebep olduğu gibi, ahlakî ve manevî yönden kirli bir çevre de inançsızlığın ve ahlaksızlığın yayılmasına yol açmaktadır.

Fıtratın sesi olan iman huzur ve mutluluk kaynağı olduğu gibi, inançsızlık da bunalım ve bedbahtlığın sebebidir. İnsan, günah ve inkarla kirlenmemiş olan tertemiz çocukluk yıllarına ve o dönemin temiz ve tatlı hatıralarına imrenir, o yılların hasretini duyar. Bu, bir bakıma fıtrata, temiz yaratılışa dönme hasretidir. İnanma, fıtrata yerleştirilen bir ihtiyaçtır. Onun için herkes doğru veya yanlış bir şeye inanma ihtiyacı duyar. Fıtrat yalan söylemez. İnsan olmayacak şeyi istemez. Susamak suyun, acıkmak gıdanın varlığına delalet ettiği gibi, inanma ihtiyacı da imanın gerçek olduğuna delalet eder. İnsan aklı ve ruhu tatmin olmak ister. İnsan düşünen bir varlıktır. Aklı ermeğe başladığı andan itibaren varlıklar üzerinde düşünmeye başlar. Kainatın esası nedir? Ben kimim? Niçin varım? Nereden geldim, nereye gideceğim? Bütün bu oluş ve ölüşlerin sırrı nedir? Bu ve benzeri soruların cevabı ancak vahiyle aydınlanmış bir akılla bilinebilir. Vahyin ışığından mahrum olan akıllar ise, kaybettiği şeyi karanlıktan arayan kimse gibidir.

Fıtratın bozulmadığı temiz, çocukluk dönemlerinde insan tabii olarak Allah'a meyleder. Ona yönelmenin sonsuz mutluluğunu yaşar. Fakat çevre ve şartların olumsuz etkisiyle pek çok insanın içinde şüphe bulutları dolaşmaya başlar ve kademe kademe tertemiz inancın saadet ikliminden uzaklaşır. Buna dair önemli kimselerin hayatından pek çok misal vardır. Mesela inkarcı bir düşünür olarak bilinen Friedrich Engels (Ö. 1895) hayatının ilk dönemlerinde koyu bir dindardı. Ömrünün çoğunu kilisede geçiriyordu. Fakat şüphe ortamına girdikten sonra geleneksel dindarlığa sırt çevirdi. Bir arkadaşına yazdığı mektubunda imanlı hayatını şöyle anlatıyordu:

"Her gün dua ediyorum. Bütün günümü hakikatin bana tecelli etmesi için dua ile geçiriyorum. Şüphelerin kalbime yol bulduğu günden beri artık dua benim tek emelim oldu. Ben sizin inançlarınızı kabul edemem. Şu satırlarımı yazarken kalbim sonsuz gözyaşlarıyla boşanıyor, kalbim ağlıyor, gözlerim ağlıyor. Fakat ben Allah'ın rahmetinden kovulmuş olmadığımı ümit ediyorum. Hayatım üzerine yemin ederim ki, benim bu aşkım ve aramalarım, mukaddes ruhun bana aşıladığı ilhamdır." Fakat yine Engels'in bu arayışına geleneksel hıristiyanlık cevap veremediği için ileride inkar ve isyan bataklığına saplanmıştı. Meşhur İngiliz filozofu Bertrand Russel (Ö. 1970) de, hayatının ilk dönemlerinde dine sımsıkı bağlıydı. Günün birinde büyük babası ona: "Oğlum, sevdiğin dua hangisidir?" diye sorduğunda, şu cevabı vermişti: "Şu hayattan bıktım. Allah'ım! Günah altında ezilmekteyim." Fakat kötü ortamın etkisiyle inkarcı biri oluvermiş, gönül boşluğunu aritmetikle uğraşarak doldurma yoluna gitmişti. İnsan doğuştan gelen bu imanını ya kademe kademe geliştirir veya kötü bir ortamda kademe kademe yitirir. Büyük düşünce adamı Peyami Safa kendini şöyle anlatıyor:

"Ben Allah'a öteki dünya düşüncesinden en uzak olduğum çocukluk çağınca inanmaya başladım.Bütün ömrüm bu inancımı kontrol etmekle geçti. Mizacım bakımından inanmaktan ziyade şüphe etmeye meylim vardır. Boşuna inanmaktan ve boşuna şüphe etmekten çok sakınırım. Bence şüphe edilecek şeyden şüphe etmemek ahmaklıktır. Benim imanım, şüpheye karşı adım adım kazanılmış bir dikkat, inceleme, tenkir ve bilgi zaferidir. Allah'ı körü körüne inkar etmek kolaydır ve çok kârlı görünür. İnsanı hesap vermekten mesuliyetten, vicdan azabından, ceza korkusundan kurtarır. Fakat Allah'ı metafizik. Felsefi ve ilmi delillerle inkar etmek, ispat etmekten daha zordur. Allah fikri öyle bir güneştir ki, onsun her izah karanlıkta kalır. Kainat ya tesadüfün veya Allah'ın eseridir. Tesadüfün eseri olabilmesi için atomdan sayısız yıldızlara ve galaksilere kadar onu vücuda getiren ve en büyük rakamlarla bile ifadesi imkansız derecede çok sayıda unsurun yan yana gelmesini sağlayan bitip tükenmez tesadüflerin birleşmesi lâzım. Buna inanmanın Allah'a inanmaktan daha az makul olduğunu göstermek için şöyle bir misale başvurulur:

"Bir maymunun önüne bir yazı makinası koyunuz. Tuşlara rasgele vurmaya başladığını farz ediniz. Maymun kaç milyar kere vurmalıdır ki, rasgele yan yana gelen harflerden nihayet Shakespear'ın tam bir eseri meydana gelsin? En büyük matematikçiler, ihtimal hesapla bunun cevabını vermekte acizdirler. Zira kainat Shakespear'in bir eseri kadar sayılı unsurlardan meydana gelmiş ve o kadar küçük değildir. İçinde sayılamayacak kadar çok eser, sistem, organizasyon, canlı ve cansız varlık terkipleri vardır. Bunları yaratabilmek için kaç milyar tesadüf maymununun kaç milyar sene el ele verip çalışması lâzım? Bunu bilmek büsbütün imkansız. Bunun sadece imkanına inanmak da Allah'a inanmaktan milyar kere daha zor."

Fıtratın aklın ve vicdanın sesi imanı haykırdığı halde başka seslere kulak veren pek çok insanın ömürlerinin sonuna doğru tekrar fıtrata döndükleri görülmüş ve görülmektedir. Bütün fani zevkler tükenince baki iman zevkine dönmekten başka da çare yoktur. Tabii ki bu da fıtratın büsbütün dejenere olmamasına, çürümemesine bağlıdır. Küllerin arasında henüz tamamen sönmemiş olan iman kıvılcımını tekrar tutuşturanlara, imansızlığın çekilmez yükünden bunalıp temiz çocukluk döneminin iman iklimine hasret duyanlara dair birkaç misal arz edelim:

 

Aslına Dönenler

Ünlü Fransız filozofu ve Pozitivizmin kurucusu Auguste Comte (Ö. 1857) ölümünden on iki yıl önce 1845'de Mistisizme dönmüştü. Halbuki bu zat ömrünü, din devrinin geride kaldığını ispata hasretmişti.

Bu misallerden birisi de ünlü şair Charles Beaudelair'dir. Küfür ve isyan şiirleri yazan

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fıtratın Sesi
« Posted on: 19 Nisan 2024, 02:47:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fıtratın Sesi rüya tabiri,Fıtratın Sesi mekke canlı, Fıtratın Sesi kabe canlı yayın, Fıtratın Sesi Üç boyutlu kuran oku Fıtratın Sesi kuran ı kerim, Fıtratın Sesi peygamber kıssaları,Fıtratın Sesi ilitam ders soruları, Fıtratın Sesiönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes