> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Müslümanca tavir alis üzerine
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Müslümanca tavir alis üzerine  (Okunma Sayısı 782 defa)
18 Mayıs 2010, 16:36:42
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 18 Mayıs 2010, 16:36:42 »



Müslümanca Tavir Alis Üzerine Bir Deneme

"Sirtindaki akrebi gösteren
kardesine kizilmaz ve kizilmamali"


a.

Ülke insanlarinin ortak deger yargilarinin ve temel birlestirici unsurlarinin bir kisim insanlarin-firkalarin tekeline geçmesi siyasî ve içtimaî isleyisin en önemli müsküllerindendir. Genelde “devlet” mefhumunun yanlis anlasilmasindan ortaya çikan bu problemin aslî sebebi; devletin “bir teknolojik alet, bir ma-kina, toplumun egilimlerine göre sekillenen bir kurum” olarak degil de; yaptirimci, sinirlayici, baskici, toplumu yönlendirici bir halk çobani yahut bir aile babasi olarak yorumlanmasidir. Fikirlerin baskalari tarafindan kabullenilmesine yarayacak yaptirimci bir kurum olarak da görülen devletin; en küçük iliskilerden en büyük felsefî tartismalara kadar her birimde tartisilmasi, onun vazgeçilmez-ligini ortaya koyuyor. Devletin nimetlerini bir zorlama araci olarak gören zihniyet, cemiyetin inkisaf etmesine sebep olan sosyolojik birimlerin parçalanmasini netice verecektir. Devletin âdil bir hakem rolünden diktatör bir hâkim sekline sokulmasi, her ne ad altinda olursa olsun, insanlarinin riyakâr oldugu bir ülkeyi de beraberinde getirecektir. Otoritenin zayifladigi anda ise tam bir anarsi ortami dogacaktir.

Devlet hizmet yeridir; ister müslümana, ister sosyaliste, ister dinsize... Devletin yönetim usulünü belirleyecek olanlar, ülkenin ekseriyetini teskil eden vatandas kismidir. Su meselenin belirginliginin tepe noktasi ve rejim saatinin kurma kollari insanlarin sadirlarindaki vicdan-inanç-fikir üçlemesidir. Devletin bir kimlige bürünüsünün prosedürü millette olusacak olan uyusma-uzlasma ile baslayacaktir. Sonuçta, bu uzlasmanin tecelli tarlasi olan mecliste su hususun rütuslanip, yani kanun ve nizamnamelerle sinirlari çizilip; kaziyye seklini almasi hem mantikî hem insanî, hem de gerçek Islâmî yöntem olacaktir. Demek ki isin fitrî yapicilari tavandaki “meclis-parti-hükümet kombinezonu” degil; taban olan ve temelleri olusturan milletin kendisidir. Eger bu çark böyle islemiyorsa, o zaman ülkede bir diktatörlügün varligindan söz etmek yanlis olmayacaktir. Devlet milletiyle çatisma halindeyse, temel hak ve hürriyetler çignenebiliyorsa, fitrata muhalif bir siyasal ve sosyal yapinin o ülkede yerlesik oldugunu söyleyebiliriz demektir.

Meshurdur, bir Emevî valisi olan Haccâc-i Zalim, huzuruna gelip Hz. Ömer gibi adaletli olmasini isteyenlere su karsiligi veriyor: "Sizler bir Ebu Zer-i Gifârî gibi olmadikça, ben de Ömer (r.a.) gibi olmayacagim!.." Demek ki idarecilerin rengi, toplumun renklendirmesiyle oluyor. Hiristiyanca düsünen ve dolayisiyla o tarz yasayan, nüfus cüzdanlarinda ise “müslüman” yazan bir toplulukta Islâmî bir devlet “diktatör bir devlet”ten baska bir sey olmayacaktir. Olmasi da mümkün degildir. Görünen o ki bir Islâmî devlet idealinin gerçeklesmesinin çözümü “insanlarin müslüman edilmesine çalismakta” dügümleniyor. Peki su merhalede sorun nedir? Sorun, basarinin hangi yolla elde edilebilecegidir. Resmî kurumlar olan partilerle mi, yoksa içtimaî müesseseler olan cemaatler-tarikatlerle mi? Kalkis noktasi olarak önce birey ve ardindan toplum mu seçilecek; yoksa ise devletten mi baslanacak? Hak ve hakikate uygun ve sünnetullaha muvafik bir sekilde, ihlas ve samimiyeti yitirmeden ve adâleti gözeterek teblig nasil gerçeklestirilecek?

b.

Genis Islâm cografyasinda, Islâm'in insanlara ulastirilmasi çalismalari iki tarzda devam etmekte; a) Sivil Yöntem, b) Resmî Yöntem... Sivil yöntem dedigimiz sey, esasen katilima dayali —çogulculuga degil— ümmet'i ön plana çikaran; asagidan yukariya, halktan devlete bir degisimi öngören yapidadir ve çekirdeginde pozitif ilimlerle birlikte Islâmî ilimleri de kaynastirarak, klasik millî egitim ve ögretimi asip modernist ve rasyonalist dünyaya alternatifler saçmaktadir. Bu degisim planinin tuglalarini ise evrensel düzleme degilmis olan yüzlerce cemaat ve tarikat olusturmaktadir.

Resmî yöntem hakimiyet ve otoriteyi, iktidari ve devleti ele geçirmek düsüncesindedir ve yukaridan asagiya bir çözümü öngörür. Ideologyasinin odagini “ahlâk ve insan (birey)” degil, siyaset ve askerî otorite olusturur. Darbeye sicak bakan bir yapidadir. Küresel düzlemde, etnik-sosyopolitik ve kültürel farklarin olmasi sebebiyle birkaç versiyona ayrilmistir. Hemen aklimiza gelenler; Iran'da Devrimci Radikaller, Sudan ve Suriye’de Ihvan-i Müslimîn Cemaatleri, Ürdün’de Hizbü't-Tahrir Örgütü, Cezayir’de Islâmî Kurtulus Cephesi (FIS) ve Türkiye'de MNP-MSP-RP zinciri... Bir de Türkiye'de ve Senegal'de yer alan, bahsedilenlerden ayri olarak devletin kontrolünde hizmet veren Diyanet Isleri var ki, bunlari bahsimizden hariç tutmak durumundayiz. Süphesiz, saydigimiz olusumlari birbirlerinden ayiran net çizgiler de olmasina ragmen, temelde “siyaset” eksenli olmalari hepsinin ortak noktasidir.

Sunu açiklikla vurgulamak gerekiyor ki; Islâmî cografya üzerinde Pakistan, Malezya, Iran, Türkiye, Ürdün ve Misir gibi ülkelerde “resmî yöntemin” iktidara geldigi görülmesine ragmen, genel gidisatta hissedilir bir iyilesme olmadi. Kimi yerlerde mezhepçilik, kimi yerlerde de siyasî ayriliklar sebebiyle Islâmî yapilanma saglikli bir biçimde gerçeklestirilemedi. Hemen bir örnek verecek olursak, Francis Fukuyama'nin yazdigina göre Iran'da, mil-yonlarca insanin Devrim'in cazibesi ve görkemli atmosferi altinda "Amerika'ya ölüm!" diye bagirdiklari bir zamanda; bir gazeteci Tahran'daki reklam tabelalarina dikkat çekerek sunlari söylüyor: “Korkacak birsey yok, çünkü reklam tabelalari hâlâ yerinde duruyor."1 Reklam tabelalari; yani kapitalizmin yaldizli ahtapot kollari.

Ülkemizde, hangi tonda olursa olsun, TV kanallari ve radyo istasyonlari evlere, mutfaklara, çarsi-pazar ve isyerlerine modern, kapitalist ve nefsanî dünyanin alterna-tiflerini sundukça korkulacak birsey yok gerçekten. Demek ki, tek basina siyaset ve iktidar, evrensel bir alternatif ve ittihad-i Islâm 'a bir dayanak noktasi olamiyor.

Burada, hemen bir hususun altini çizmek istiyorum: Kurtulusun “düsmanin silahiyla silahlanmak” düsüncesinde oldugu muhakkak olmakla beraber, bu yanlis bir yorum ile pekâlâ geri tepecek bir yöntemdir. Meselâ sadece ekonomiyi mutlaklastirip “agir sanayi hamleleri” hazirlamak yeni bagimliliklara zemin hazirlayacaktir. Aslî gücü, modernizmin materyalist vasitalarinda degil; insanî dinamiklerde, ruhî atmosferlerde aramak gerekir. Çünkü, esyayi anlamlandirisin merkezi onlardadir. Bunu anlamak için Bedir Savasi örnek olarak bize yetecektir.

c.

Colin Turner'in yazdiklari hâlâ hafizamdadir. Asrin ihtiyaci olan hizmet tarzinin iman'i esas alan bir halk dirilisi oldugundan bahsediyordu. Son devrin iki önemli Islâmî hareketini karsilastirdigi yazisinda söyle diyordu: "Bediüzzaman'in müdafaa ettigi inkilab; Tahran, Kahire ve Cezayir sokaklarinda çigirtkanligi yapilan cinsten bir inkilab degildir. Risale-i Nur'un inkilabi zihinlerde, kalplerde, ruhlarda ve nefislerde bir inkilabdir. Bu bir 'Islâm devrimi' degil bir 'iman inkilabi'dir. Bu da iki seviyede gerçeklesecektir: Müslümanlari taklidî imandan tahkikî imana; inanmayanlari da 'ene'nin kullugundan Allah'in (c.c.) kulluguna eristirmekle...”2

Bilindigi üzere Bediüzzaman, kendine “müslüman” diyen kitlelerin Islâm'in ana umdelerinden, en basta imanin tahkike muhtaç olan esaslarindan uzak kaldiklarina; her türlü fikhî-siyasî-içtimaî meseleden daha öncelikli olarak, materyalist-tabiatpe-rest felsefelerin kalplerini ve kisiliklerini zayiflattigi müslüman kitlelerin imanî ve kalbî yönden tahkikî (sarsilmaz) bir sevi-yeye getirilmeleri gerektigine isaret ediyordu.

Süphesiz Turner'in vurguladigi “iman inkilabi”, Said Nursî'nin hedefledigi tecdit (yeniden yapilanma) hareketinin birinci safhasini olusturuyordu. Iman tohumlarinin köklesip filizlenmesi sürecinde, Islâm’in ana umdelerinin, sosyolojik tabanda, yani hayatta icrasina geçilmesi hareketin ikinci basamagini olusturuyordu. Hukuk ve iktidar, daha geniç bir anlatimla ittihad-i Islâm ve hilafet, hayatin rayina oturma sürecinde tartisilacak ve neticeye vardirilacak konular olmak üzere, tecdit hareketinin üçüncü sirasini teskil ediyorlardi.3

d.

Hayat safhasindan kastimizin Islâm'in toplumsal dinamiklerini isletebilmek oldugu açiktir. Yani, düzenin paradigmalarina, kurum ve kuruluslarina, özel giri-simciligin sartlariyla tutarli ve hakikaten Islâmî alternatifler üretmek. Egitime, ekonomiye, san'ata, yayinciliga kadar sos-yolojik karaktere sahip her alanda örnekler gelistirebilmek. Yani bir peygamber meslegi olarak insanlari hâlen ve kâlen ikna edebilmek. Tabiî ki, bu alternatiflerin gerçeklestirilmesi esnasinda; üçüncü basamakta zikredilen hususlarin teskil edilmesi yönünden hukukî ve siyasî alanlarda somut, açik, takiyyesiz, programli, inandirici örnekler sergilenmesi de önemli bir husus. Saniyorum ki resmî yöntemcilerle sivil yöntemciler arasindaki sun'î problemler hayat safhasinin olgunlasmasi sirasinda eriyecektir. Her iki tarafin da, Islâm’in toplumsal dinamiklerinin hayata tatbik olunmasi sürecindeki çalismalarda, birbirlerini tanima ve karsilikli olarak motive etme yönünden hayli yakinlastiklari durum, onlarin ayaklarini yere daha bir kuvvetlice basabilmelerine yardimci olacaktir. Hayalî ve hamasî seylerin zamani degil, isbat ve icraat zamani oldugunu farketmeleri lazimdir.

Ne kadar Islâmî olduklari tartismali olsa da, “dinî” radyo ve TV'lerin çogalmasi, Islâmî müzik ve matbuat endüstrisinin son demlerde en parildayan kesimler olmasi, “ittihad- Islâm ve hilafet nasil olabilir?” tartismalarinin yogunluk kazanmasi, cumhurbaskani da dahil olmak üzere pek çok bürokrat ve politikacinin “laik Türkiye” söylemini birakip “demokratik Türkiye Cumhuriyeti ve anayasal vatandaslik”i telaffuza meyletmeleri saniyorum ki “hayat” safhas...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Müslümanca tavir alis üzerine
« Posted on: 29 Mart 2024, 17:57:25 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Müslümanca tavir alis üzerine rüya tabiri,Müslümanca tavir alis üzerine mekke canlı, Müslümanca tavir alis üzerine kabe canlı yayın, Müslümanca tavir alis üzerine Üç boyutlu kuran oku Müslümanca tavir alis üzerine kuran ı kerim, Müslümanca tavir alis üzerine peygamber kıssaları,Müslümanca tavir alis üzerine ilitam ders soruları, Müslümanca tavir alis üzerine önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes