> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Fıtrat Ne Demektir
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Fıtrat Ne Demektir  (Okunma Sayısı 855 defa)
22 Ocak 2011, 13:23:17
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 22 Ocak 2011, 13:23:17 »



FITRAT NE DEMEKTİR

Fıtrat hakkında bilgi verir misiniz? "Fıtrata uygun hareket etmek” (Rum Suresi, 30/30) ne demektir?
Fıtrat: Yaratılış, yapı, karakter, tabiat, mizaç anlamlarına gelmektedir.

Terim olarak fıtrat: "Allah Teâlâ'nın mahlûkatını kendisini bilip tanıyacak ve idrak edecek bir hal, bir kabiliyet üzere yaratmasıdır." (İbn Manzur, Lisânü'l-Arab, Beyrut, (t.y.), V, 55).

Bütün varlıklar fıtratları istikametinde yürürler. İnsanlar da, insan olmak açısından Allah'ın fatr ile kendilerine verdiği fıtrat üzerindedirler. Söz gelimi iki göz, iki kulak, bir baş, saç, burun sahibi olmak fıtrattandır. Bunun gibi, insan bedenindeki her organa verilen ve gördürülen fıtri bir fonksiyon vardır; göz görecek, kulak işitecek, ayak yürüyecek, el tutacaktır.

Her insan İslam'ı kabul edebilecek ve dıştan bir tesire maruz kalmadığı takdirde, adeta kendiliğinden İslam'ı bulacak bir fıtrata sahiptir. Bu husus bir hadisi şerifte zikredilmiştir:
 
"Her doğan İslam fıtratı üzere doğar; ama anne-babası onu Hristiyan, Yahudi veya Mecusi yapar."

Rum Sûresi'nde şöyle buyrulur:
 
“O halde (Habibim) sen yüzünü bir muvahhid olarak dine yönelt. Allah’ın insanları yaratmasında esas aldığı o fıtrata uygun hareket et...” (Rum Sûresi, 30/30)

Şems Suresi'nde de bazı mahlûkata kasem edilir, bunlardan birisi de nefistir. Yedinci ve sekizince âyetlerde, “nefse ve ona birtakım kabiliyetler verip de iyilik ve kötülüklerini ilham edene” kasem edilmektedir. Bu âyet-i kerime, “her çocuğun İslâm fıtratı üzere doğduğunu” haber veren Peygamberimizin (asv) kelâmıyla birlikte düşünüldüğünde, şöyle bir hakikat ortaya çıkar: Demek ki, insanın fıtratı iyice dikkate alınabilse güzel ahlâkın kaynağına da inilmiş olacak.

İnsanın bedeni İlâhî bir sanat olduğu gibi, istidadı ve tabiatı da Hakk’ın tanzim ve takdiriyledir; o da İlâhîdir.

Buna göre, sözlük anlamından hareketle, güzel ahlâk denilince insanın yaratılışında mevcut olan bu kabiliyetlerin yerli yerince kullanılması akla gelir. Ahlâksızlıkların tümünde bu sermayenin yanlış kullanılması söz konusudur.

İnsanın yaratılışında iman etme kabiliyeti vardır. Zira insan basit bir masanın bile kendi kendine yapılıp çatılamayacağını bilecek güçtedir. Putperestler bile kendilerini birinin yarattığını bilmişler, ama onu doğru tanıyamamışlar ve tabiatlarındaki ibadet etme ihtiyaçlarını yanlış olarak cansız cisimlerle tatmin etmeye çalışmışlardır.

Hiçbir insanın gıybet edilmekten hoşlanmaması, insan yaratılışının gıybeti reddetmesi demektir.

Yalan söylemenin zorluğu, doğru söylemenin ise rahatlığı, yalanın yasak, doğrunun sevap olduğuna fıtratın şehadetidir.

Kıskanma duygusunun insanın yaratılışına konulması da namus mefhumunun fıtrî olduğunu ders verir bize.

Borç para istediğimiz bir dostumuzun, alacağını fazlasıyla geri istemesinden rahatsız olmamız, faizin haram oluşuna fıtratın şehadetidir.

Misâller çoğaltılabilir.

Demek ki, insanın yaratılışı güzel ahlâk üzeredir. Ancak, insan tabiatına yerleştirilmiş bulunan bütün bu özelliklerin mecralarını bularak tekâmül etmeleri gerekiyor. Bu tekâmülün esasları, İlâhî kitaplarda konulmuş ve peygamberlerce (as.) insanlık âlemine tebliğ edilmiştir. “Ben ancak güzel ahlâkı tamamlamak için gönderildim.” hâdis-i şerifinin bir mânâsı da bu olsa gerek.

Fıtrata Uymak : Yaratılışa Uyum Göstermek

“Fıtrat, fıtrî ve lâyık olmayan şeyi reddeder, atar.” Sözler

Ruh, beden ve kâinat… Üçünde de hükmeden fıtrî kanunlar var. Ve insan, ancak bunlara uymakla hayatını sürdürebiliyor, kendi varlığından ve onu kuşatan âlemlerden faydalanabiliyor.

Gören ruhtur, ama gözümüzü açmadıkça göremiyoruz. Göz açmamız da yetmiyor, ışık olmadıkça yine göremiyoruz. Demek ki ruhumuz, görme faaliyetini beden ve kâinatla işbirliği yaparak gerçekleştiriyor. Öyleyse, bu üçlü ittifakın sürekli olarak korunması gerekiyor.

Maddî ve manevî bütün başarıların ve saadetlerin temelinde “fıtrat (yaratılış) kanunlarına uygunluk” yatar.

Ruh, beden ve kâinat…

Üçünün de yaratılışlarına konulan kanunlar saymakla bitmez.  Her birinden bir nebze olsun söz etmekle yetineceğiz.

Ruhumuzdan başlayalım:

Ruh, mahiyetini ancak Allah’ın bildiği ve bize bu konuda çok az bilgi verilen İlâhî bir kanun; bedeni yönetmekle kalmayıp onu kuşatan, kâinatı da tefekkür ve hayal edebilen, bu yönüyle madde âlemini gerilerde bırakan bir hikmet mucizesi…

Ruhun yaratılışında düşünmek vardır, iman etmek vardır; “Bir köy muhtarsız olmaz. Bir iğne ustasız olmaz.” gerçeğini kavrama yeteneği vardır.

Beden yüz trilyon kadar hücreden müteşekkil büyük bir ülke. Onun sultanı olan ruh, öncelikle kendini bilecektir.

Eller, ayaklar birer manga asker gibi. Bütün neferler hareketsiz duruyorlar. Sultandan emir gelmeden hiçbiri yerinden kımıldayamıyor. Ruhtan yürüme iradesi geldiğinde ayaklar hemen harekete geçiyor, yazma iradesi geldiğinde parmaklar işe koyuluyorlar.

İşte bu hakikat bize bildiriyor ki, “beden ruhun hizmetindedir.” ve fıtrata uygunluk,  “bedenin ruha hizmet etmesidir.”

Ruhunu bedenine hizmet ettiren, yani kalbini, aklını ve bütün his dünyasını sadece bedenin beslenmesine odaklayan kişi,  fıtrata zıt bir yola girmiştir; bu çıkmaz sokaktan ise saadete varılmaz.

“Bilin ki, kalpler ancak Allah’ın zikriyle tatmin olur (huzur bulur).” (Ra’d Sûresi, 13/28)

Zikir; “hatırlama, anma” demektir. Aldığımız gıda ile bedenimiz tatmin olur. Ama ruhumuz, ancak bu gıdanın, Allah’ın bir ihsanı, bir ikramı olduğunu hatırlamakla tatmin olabilir. Onun zevki, vitamin ve kaloride değil, ilim ve marifettedir.

O halde, fıtrata uygun hareket eden kimse, sadece bedenini beslemekle yetinmeyecek, ruhunun tatminine öncelik verecektir. Zira, ruh-beden ikilisinde öncelik daima ruhundur.

Ruh dünyamızın bir başka yönüne, bir hadis-i şerifle nazar edelim:

“İnsan ihsanın kuludur.”

Güneşiyle gözümüze, havasıyla ciğerlerimize, sesler âlemiyle kulağımıza, hikmetleriyle aklımıza ve ruhumuza ihsanlarını yağdıran Allah’a kul olmak fıtratın gereğidir.

Allah’ın kendilerine yaptığı ihsanlardan bizlere de tattıran varlıklı kişilere minnet ve şükran duygusu beslemek de ruhun fıtratında vardır.

Bu fıtrat, kalp kazanmanın en önemli bir şifresi, en tesirli bir reçetesidir.

İnsanların bizi sevmesini mi istiyoruz? Öncelikle onlara, bir güler yüzle olsun,  ihsanlarda bulunalım.

“Zorbalık, sertlik, kabalık ve tahakküm”, fıtratın reddettiği, nefsin ise en çok hoşlandığı zararlı hallerdir. Bunlarla birisini korkutabilir ve emrimizde çalıştırabilir; ama kalbini asla kazanamaz, muhabbet ve hürmetini asla celp edemeyiz.

Zorbalık ve tahakküm üzerinde kısaca durmak istiyorum:

Bakara Sûresi'nde “Dinde zorlama yoktur.” (Bakara, 2/256) buyruluyor. Zorlama, beden için geçerli olsa bile kalp için kesinlikle geçerli değildir. Bir kişinin sırtına zorla bir yükü koyabiliriz, ama aklına bir fikri, hele kalbine bir inancı zorla yerleştiremeyiz. Halk arasında ibretli bir söz vardır: “Atı suya zorla sokabilirsiniz, ama ona zorla su içiremezsiniz.”

“Dinde zorlama yoktur.” ayetindeki temel mesaj, vicdanlara baskı yapılmamasıdır. Bununla birlikte, bu ayet sadece dinî konulara mahsus olmayıp, her hususta geçerli olan temel bir kanundur.

Büyük müfessir Elmalılı Hamdi Efendi, bu ayeti tefsir ederken “Cins-i ikrah dinde yoktur.” der. Yani ikrah (zorlama) denen şey, bütün çeşitleriyle, dinin reddettiği bir yanlış uygulamadır. Buna göre, bu ayet-i kerime, “Zorlama, dinde yoktur.” manasını da ifade etmekte, inanç dahil, bütün sosyal meseleler için zorlamanın reddi manasını taşımaktadır. 

Özellikle, babaların çocuklara zor kullanmalarının ve onları her vesileyle azarlayıp dövmelerinin çok tehlikeli sonuçlar doğuracağını bir yetkiliden bizzat dinlemiştim.

Şöyle demişti: Çocuk, böyle bir uygulama neticesinde zamanla babasına düşman kesilir. Çocukluğunda ona karşı koyacak gücü yoktur; ama belli bir yaşa geldi mi, artık babasından öç almaya başlar. Babası neden hoşlanmıyorsa onu yapmaya başlar. İçinden gelmese de sırf babasını üzmek için sigara içer, içki içer. Daha sonra, zamanla bu kötülüklere alışır, müptela olur, terk edemez hale gelir.

Terbiye konusunda baskının yersiz ve geçersiz olduğu şu ayet-i kerimelerle en güzel şekilde ortaya konulmuştur:

“Resulün vazifesi  ancak apaçık tebliğdir.” (Nur Sûresi, 24/54)

“… Biz seni onların üzerine muhafız yapmadık. Sen onların üzerine bir vekil de değilsin.” (En’âm Sûresi, 6/107)

Bu ayetlerin muhatapları hep Allah’ın kulları... Onların bedenlerini bütün bir kâinattan süzen O...  Ruhlarını yaratıp bedenlerine sultan yapan da yine O... Ve konuşan, Allah Resulü (asv)…

Buna rağmen, Allah, dünya imtihanının bir gereği olarak, kullarını “inanıp inanmamakta” ve “kendisine itaat veya isyan etmekte” serbest bırakmış. Bir kul, dilerse hayır işleyebiliyor, dilerse şer.

Bizim, terbiye etmeye çalıştığımız kişiler üzerindeki hakkımız ve hâkimiyetimiz, İlâhî hukuk ve hâkimiyet yanında sözü edilmeyecek kadar basit, sathî ve zayıf kalıyor. Buna rağmen, tahakküm ve zorlama yoluna gidiyorsak, “fıtrata zıt hareket ediyoruz” demektir.

İnsanları yaratan ve fıtratlarını öylece tanzim eden Allah, bütün peygamberlerine,  sadece tebliğde bulunmalarını, zor kullanma yoluna gitmemelerini t...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Fıtrat Ne Demektir
« Posted on: 19 Mart 2024, 10:22:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Fıtrat Ne Demektir rüya tabiri,Fıtrat Ne Demektir mekke canlı, Fıtrat Ne Demektir kabe canlı yayın, Fıtrat Ne Demektir Üç boyutlu kuran oku Fıtrat Ne Demektir kuran ı kerim, Fıtrat Ne Demektir peygamber kıssaları,Fıtrat Ne Demektir ilitam ders soruları, Fıtrat Ne Demektirönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes