> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > ÇALIŞMAK
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: ÇALIŞMAK  (Okunma Sayısı 989 defa)
09 Ağustos 2010, 15:39:36
Halis_52

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 642


« : 09 Ağustos 2010, 15:39:36 »





ÇALIŞMAK
 

İNCE SIR
 

“Yer çalışsın gök çalışsın, sen utanmazsan otur.!”

 

Bunların hakkında bilmem bahanen var mı? Dur!

 

Ey bütün dünya ve mâfihâ (içindekiler) ayaktayken yatan,

 

Leş mi kesildin, davransana! Bari Allah’tan utan!” diyen Şairimiz, bu mısralarıyla çalışmanın önemini anlatmaya çalışır.

 

İnsan çalışmak zorundadır. Zerreden yıldızlara kadar her varlığın harıl harıl çalıştığı kâinatta boş durmak insana yakışmaz. Arılar çiçek çiçek dolaşır. Karıncalar dinlenmek bilmeksizin çalışır. Kuşlar daldan dala konar. Sular  şırıl şırıl akar. Çiçekler açar, hayvanlar koşar, güneş her sabah doğup akşamleyin batar. Eğer kâinattaki bu düzenli çalışma, didinme, gayret olmasaydı ayakta kalabilir miydik?

 

            Bu düzene ayak uyduramayan veya bozmaya çalışan insan ne kadar zarardadır!

            Her şeyin tekâmül ettiği, iyiye ve mükemmele doğru gittiği kâinatta, bu tempoya ayak uyduramayan insan elbet zarardadır.

            Halbuki insan yaratılışı gereği çalışmak zorundadır. Huzuru buna bağlıdır. Sıkıntılardan ancak böyle kurtulur. Çünkü boş insanın başına sıkıntılar, sinekler gibi üşüşür.

            Başarının sırrı çalışmada saklıdır. Çalışan insanlar er geç başarırlar.

            Alın terinin, göz nurunun, el emeğinin ulaşamayacağı şey yoktur. Belli noktalara yükselmiş ne kadar büyük insan varsa, bakın, hepsi de çaba ve gayretleriyle o noktaya ermişlerdir. Addison.

            “Hiçbir başarını  rastlantıya borçlu değilim. Buluşlarım da rastlantının değil çalışmalarımın sonucudur.” Der. Edison da, “Başarılarımın yüzde doksan dokuzu çalışma, yüzde biri de zekama ait.” Der.

            Herşey çalışmayla elde edilir. Hangi değerli iş vardır ki, gayretsiz elde edilmiş olsun? Bilgi de çalışmayla kazanılır. Balzac, “Bilginin efendisi olmak isteyen, çalışmanın kölesi olmalıdır.” Derken, ilim öğrenmede çalşmanın önemini belirtir.

            Bedenin sağlıklı olması, gerekli vitamin ve proteinleri almakla olduğu gibi, zihnin kuvvet ve zindeliği de zihni ekzersizlerle çalıştırmakla, işletmekle olur.

            Zihnen ve bedenen çalışmak zorundayız. Çünkü durmak yokluğun ikiz kardeşi, hareket ise dirilik, canlılıktır. Durgun suların zaman içinde kokuşup kurtlandığını bilmeyenimiz yoktur.

            Atalarımız “İşleyen demir pas tutamz” demişler. Aslında insan hareketli, heyecanlı bir özellikte yaratılmıştır. Rahatı, huzuru, mutluluğu ancak çalışmasıyla mümkündür. Sefahat de, sefalet de çalışmayla önlenir.

            Belli hedefleri, yüce gayeleri olanlar muhakkak çalışmalıdırlar. Yükselebilmek için çalışmak şarttır. Kolayca elde edilen şeylere değil, alın teriyle hak ederek kazanılan şeylere kıymet vermek lâzımdır.

            Hore, “İnsanlar dünyada çabuk yükselenlere değer verirler. Halbuki hiçbir şey toz ve tüy kadar çabuk yükselmez. Der. Güçlüklere katlanarak, çile çekilerek, dirsek çürüterek elde edilen şeylerin tadına doyum olmaz. Peygamberimiz de, “İşlerin en hayırlısı en zor elde edilendir.” Buyururken bize kolaya değil, zora talip olmayı hedef gösterir.

            Bunun içindir ki, yorulmalı, didinmeli, çırpınmalı, çile çekmeli , neticeyi öyle elde etmeliyiz. Paranın bile bin bir güçlükle kazanıldığı günümüzde yüce hedeflere kolayca varılamayacağı unutulmamalıdır. “Yükselmek, hayatın sırrını öğrenmekle olur.” Diyen Pasteur, usanma nedir bilmeyen gayretiyle o sırrı bir yönüyle yakalayabilenlerden biridir.

            Hangi işte olursak olalım, çalışmayı prensip edinelim. Kendimize sorular soralım:

“Dün ne yaptım? Bugün ne yapıyorum? Yarın ne yapacağım!”

            Eğer “Bugün en az dünkü kadar çalıştım. Yarın da aynı tempoyla çalışıp bir şeyler yapacağım.” Diyebiliyorsak mutluyuz. O zaman güçlüklerin üstesinden gelebilir, engelleri aşabilir, imkanları  değerlendirebiliriz.

            “İki günü eşit olan zararda dır..” hadisi rehberimiz olmalı; her gün bir önceki güne muhakkak bir şeyler eklemeliyiz.

            Ömür boşa geçirilecek, tembellikle heder edilecek kadar değersiz değildir. Vaktini öldüren insan kendi kendisine sorabilmelidir:

“Yılan, akrep gibi zararlı yaratıklar öldürülür. Vaktim o kadar zararlımı ki, onu öldürmeye çalışıyor...  “Aman vakit geçmiyor! Ah vah! Demekle kendimi sıkıntılara atıyorum?

            Bu soruya vereceğimiz “hayır! Cevabı, herhalde bizi çalışmaya itecek kadar tesirli olacaktır.

            Peygamberimizin boş oturan insana selam vermediğini düşünelim. Çalışmanın insan hayatındaki önemini bir kere daha anlarız. “dolu vakit gelmeden önce boş vaktin kıymeti bilin! Buyuran bir peygamberin yolunda olanlar için çalışmanın hiçbir mazereti yoktur. Hele dini görevlerini yaptıktan sonra, çalışmanın da ibadet olduğunu bilirsek.

            Elbette ki, bir takım şikayetlerle, problemlerle karşı karşıya kalabiliriz. Noksanlarımız, kusurlarımız olabilir. Bunları bir tespit edelim. “Bunların üstesinden geleceğim! Diye azmedelim ve şevkle, gayretle çalışalım İnanın, hepsinin üstesinden geleceğiz. Kur’ an, “İnsan için çalıştığından başka bir şey yoktur.” Buyurduktan sonra daha fazla söze ne hacet! Çalışalım, muhakkak neticesini göreceğiz.

            Ne var ki, rastgele çalışamayız. Her şeyin planlandığı, proğramlandığı günümüzde derli toplu, düzenli, planlı programlı olmayan çalışmaların verimli olmayacağını da akıldan çıkarmamalıyız.

            Çalışmalarımızda başarılı olabilmemiz için kanun şeklinde bir kısım prensiplere sarılmalı, bazı engelleri aşmalıyız. İsterseniz, bunların birkaçını hatırlayalım.

 
TEMBELLİĞİ YENMEK
 

Tembellik hakkında söylenmiş bir çok kıymetli söz vardır. Hz. Ali “İnsanı vaktinden önce yıpratan bir şey varsa o da tembelliktir . ’der. Tembel ve çalışkan iki yaşıt insana bakın! Vecizenin doğruluğunu anlamakta gecikmeyeceksiniz. Çalışkan daha genç ve dinç, tembel ise hayattan bıkmış ve yıpranmıştır. Tembelliğin verdiği can sıkıntısıyla kahvehanelerde sigara dumanları içerisinde geçen bir ömür hiç yıpratmaz mı?

            Namık Kemal’in gözünde, tembellik ölümün küçük kardeşidir. Tembel insan ha vardır, ha yoktur. Varlığıyla yokluğu arasında fark yoktur. Tembelliği yoklukla eş manada gören Bediüzzaman ise,  işsiz, tembel, istirahatle yaşayan ve döşeklerinde rahat rahat uzananların, çalışanlardan daha çok zahmet ve sıkıntı çektiklerini belirtir ve tembellerin daima ömürlerinin çabuk geçmesini istediklerini söyler.”Çalışan şükreder, hamd eder. Ömrünün geçmesini istemez” der ve şu kaideyi zikreder:

“rahat zahmette, zahmet rahattadır.”

            Bu gerçeği kavrayan La Bruyere de, can sıkıntısının tembellikle birlikte dünyaya geldiğini söyler. O can sıkıntısında ki, birçok insanı kumarhanelere, meyhanelere, hastahanelere ve hapishanelere atmıştır.

            İnsan bu dünyaya keyif sürmeye gelmemiştir. Ne kadar istese de, eksik olmayan acılar, üzüntüler, sıkıntılar buna fırsat vermez. O halde, insan rahatı rahat yaşamada aramamalıdır. İster istemez başını ağrıtan çilelere, zahmetlere göğüs germeli, rahatı bunda bulmalıdır. Rahatı rahatsızlıkta arayanlar için, rahatsızlık diye bir şey yoktur.

            Hep zaman yokluğundan dert yanıp dururuz. Acaba gerçekten mi zamanımız yok., yoksa zamanımızı değerlendirmemekten mi sıkıntı çekiyoruz?

            Özel sohbetlerimizde, televizyon başında, yemede, içmede, gezip eğlenmede harcadığımız saatlerin bir hesabını tutsak, senede birkaç bin saati bulur.

            Sadece televizyon seyretmeye harcadığımız bir-iki saati kitap okumaya verebilseydik, senede en az 30-40 kitap okurduk. Televizyondan öğrendiklerimizle kitaplardan öğrendiklerimizi bir karşılaştırsak, kitaplardan ne kadar çok faydalandığımızı anlamakta gecikmeyiz. Demek ki, zaman yokluğu değil, tembellik söz konusu. En büyük düşmanımız olan tembelliği bir yıkabilsek, başaramayacağımız iş olmaz.

            Şevk ve gayreti söndüren, bukalemun gibi çeşitli kılıklarla karşımıza çıkan tembelliği yenmek, en büyük gayemiz olmalı. O hain tembellik ki, bazen cazip sakızları ağza verir ve gevşeklik bıkkınlık, usangaçlık, yorgunluk, hastalık, başıboşluk, havailik gibi çeşitli tuzaklarla insanları ağına düşürmeye çalışır. Şöyle dedirtir.

“Bugün çok çalıştın, birkaç gün dinlenmelisin”

“Üzme tatlı canını, çalışıp da ne olacaksın! Çalışanlar ne olmuş ki!”

“Fazla çalışma kafanı bozarsın”

“Çalışanda bir çalışmayanda. Testiyi getiren de bir, getirmeyen de

Amma da inekliyorsun.

“Pinekledin de ne oldu sanki”

“şansın var mı kardeşim? Varsa talih kuşu başına konar. Yoksa kuş olup uçsan da bir şey yapamazsın.”

            Daha bir sürü sözlerle insanı belaya atar ve musibetine ortak arattırır. Ta ki, tembeller çoğalsın da özürler hafiflesin, tembelliğe kılıf uydurulsun.

Yol iki görünüyor: Ya bu ve buna benzer tembel silahlarına hedef olup kendimizi bütün meşakkatlerin anası ve rezaletlerin yuvası olan tembelliğin kucağına atmak!

            Ya da ilerlemenin, başarının anahtarı, huzurun esası olan çalışmaya dört elle sarılıp dünyada  ahirette mutlu olmak!

 

METODLU VE PLANLI ÇALIŞMAK

 

“Bugün amam da çalıştım. Sabahtan akşama kadar başımı hiç kaldırmadım!” diyen kişi, bu sözleriyle belki de sevincini bildirmiş oluyor. Ne var ki ! çok çalışmak gerekli, ama yeterli, değil.

            En az çok çalışmak kadar önemli olan, metodlu, planlı ve proğramlı olabilmektir. Bunu da, elde edilen verim gösterir.  Ne kadar verimli olabilmişsek, o derece plânlı proğramlı olabilm...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: ÇALIŞMAK
« Posted on: 29 Mart 2024, 11:40:45 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: ÇALIŞMAK rüya tabiri,ÇALIŞMAK mekke canlı, ÇALIŞMAK kabe canlı yayın, ÇALIŞMAK Üç boyutlu kuran oku ÇALIŞMAK kuran ı kerim, ÇALIŞMAK peygamber kıssaları,ÇALIŞMAK ilitam ders soruları, ÇALIŞMAKönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes