> Forum >  ๑۩۞۩๑ Eğlence Dünyası ๑۩۞۩๑ > Çoçukların Dünyası > Dini Hikayeler > Hızırla gezen Musa as gibidir insan
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Hızırla gezen Musa as gibidir insan  (Okunma Sayısı 999 defa)
16 Eylül 2010, 08:39:13
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« : 16 Eylül 2010, 08:39:13 »



                                Hızır’la gezen Musa (as) gibidir insan…
                                                                                                                                                                                                     
Nasip, kader, kısmet, tevekkül gibi, günlük hayatta kullanmaya alıştığımız kavramların, gündelik hayat içerisindeki yeri üzerine kafa yormaya çalışıyorum. Bu kavramlar hepimizin dilinde, az yada çok var. Ancak bu kavramlara en çok ihtiyacımızın olduğu zamanlarda unutuyoruz gibi geliyor bana.

Doğru ilacı, doğru zamanda, doğru oranda kullanmadığımız için sıkıntı yaşıyoruz. Tevekkül ilacını kullanması gerektiği dönemlerde, bunu ihmal etmenin bedelini, bunalıma girerek ödüyor insanlar.   

Zorluklar, sıkıntılar, acılar, hüzünler karşısında direnci zayıflar insanın. Direnci zayıflayan insanın vücudunda ki mikroplar harekete geçer. Birçok hastalık ortaya çıkmaya başlar. Verem, kanser, ülser gibi büyük hastalıkları “üzüntü” tetikler. Grip hastalığı gibi küçük rahatsızlıkları bile, bazen üzüntülerimizden sonra yaşarız.

“Bunun da bir hikmeti vardır!” diyebilmek kolay değil, acılar karşısında. Özellikle de bir haksızlık karşısında “hikmet” aramak, kolay kolay aklımıza gelmez. Kabullenmekte zorlanırız. “Bu nasıl adalet?” deriz. İmanı zayıf olan insan, İlahi adaletten bile şüphe etmeye başlar. 

Hayatın acımasızlıkları, zorlukları karşısında, doğru bir bakış açısı elde etmek için, benim en anlamlı bulduğum olay, Kuran-ı Kerim’de anlatılan Hızır (as) kıssasıdır. Kehf suresinde anlatılan “Hızır Kıssası gözlüğü ile” olaylara bakabilen bir insanın, sakinleştirici ilaçlara ihtiyacı olmayacaktır.

* * * * * *

Dünyanın gelmiş geçmiş en bilge adamıyla bir yolculuğa çıkma fırsatınız olduğunu düşünün. Bu öyle bir bilge ki, ne sizden önce, ne de sizden sonra o bilgeyle yolculuk yapma imkanı olan biri olmadı, olmayacak.

Bilge adam, sizinle yolculuk yapmayı tek bir şart ile kabul ediyor. Yolculuk esnasında bilge adamın yapacaklarına karışmayacaksınız. Kendisi size bir şeyler anlatmadıktan sonra soru sormayacaksınız. Bilge adamın işine karışmamak ve yolculukta yaşanacak olaylara sabredeceğinize söz verip yolculuğa çıkıyorsunuz.

Yolculuğunuz bir gemiyle başlıyor. Geminin sahibi size izzet ve ikramlarda bulunuyor. Ancak bilge adam, hiçbir gerekçe yokken, gemiyi deliyor. Gemi yavaş yavaş su almaya başlıyor. Size bu kadar iyilikleri dokunan geminin sahibine teşekkür edip dua etmeniz gerekirken, bilge adamın yaptığını görünce sinirleniyorsunuz. “Bu mudur senin insanlığın! Ne yapmaya çalışıyorsun?” diyerek öfkeleniyorsunuz.

Bilge adam, “Hani bana karışmayacaktın? Hani yaptıklarımı sorgulamayacaktın? Hani soru sormayacaktın?” deyince, verdiğiniz sözü hatırlıyorsunuz. Öfkenize hakim olamadığınızı, bir daha işlerine karışmayacağınız, başka soru sormayacağınızı ifade edip, özür dilediğiniz için, bilge adam sizinle yolculuk yapmaya devam ediyor.

Birlikte yürümeye devam ediyorsunuz. Yolda küçük bir çocuğa rastlıyorsunuz. Her halinde fakir olduğu belli olan çocuğa yaklaşan bilge adam, çocuğa hiçbir şey söylemeden onu öldürüyor. İşlenen cinayete sinirlendiğinizden daha çok, masum bir çocuğun öldürülmesine dayanamıyorsunuz. “Masum bir cana nasıl kıyarsın? Bu çocuk sana ne yaptı şimdi? Sen ne kadar kötü kalpli birisin öyle?” diyerek, öfkenizi yüzüne haykırıyorsunuz bilge adamın.

Bilge adam; “Ben sana, benimle yolculuk yapmaya dayanamasın, demedim mi?” diyerek, size yolculuk öncesi yaptığı uyarıyı hatırlatınca hatanızı anlıyorsunuz. “Bana son bir şansa daha verin. Söz veriyorum, şayet bir kez daha işinize karışırsam, soru sorsam, size verdiğim söze aykırı davranırsam, sizinle yolculuk yapmaya devam etmeyeceğim” diyerek, yola birlikte devam etmeye onu ikna ediyorsunuz.

Bir köye ulaşıyorsunuz. Yol yorgunluğu, açlık ve susuzluktan ikinizde bitkin düşmüşsünüz. Köy halkından yiyecek içecek istemeye karar veriyorsunuz. Hangi kapıyı çaldıysanız yüzünüze kapanıyor. Hiç kimse sizinle ilgilenmiyor. Köy meydanında ki sudan içerek, bulabildiğiniz birkaç lokmayı yiyerek dinleniyorsunuz bir köşede.   

Bir müddet dinlenen bilge adam, köyde yıkılmak üzere olan bir bahçe duvarını onarmaya başlıyor. Büyük bir usta titizliğinde duvarını örüyor. İşini bitirip yola devam etmeye niyetlenince, “Bu köy halkı bize hiç iyi davrandı. ne karnımızı doyurdular, nede susuzluğumuzu giderdiler. Sen de bu insanlar için koskoca duvarı tamir ettin. Bari duvarı tamir etme karşılığında biraz para alsaydın da, ihtiyaçlarımızı giderseydik!” diyerek bilge adamın karşısına dikildiniz.

“Seninle yaptığımız yolculuk burada sona erdi!” diye söze başladı bilge adam. “Bana verdiğin sözü tutamadığın için seninle yolculuk yapmam artık imkansız. Üçüncü kez beni hesaba çekip sorguluyorsun. Yolculuk gördüklerine sabretmek kolay değildi elbette. Senle yollarımızı ayırmadan önce sana, yolda gördüklerin hakkında bilgi vereyim.

Yola çıktığımız zaman bindiğimiz geminin sahibi bize ikramlarda bulunduğu halde onun gemisini deldiğim için bana kızmıştın. Ben o gemiyi, geminin sahibini mükafatlandırmak için deldim. Fakir ve yoksul olduğu halde, insanlara ikramda kusur etmeyen gemi sahibinin gemisini delmeseydim, savaş hazırlığı için civardaki bütün sağlam gemileri toplayan zalim bir kral, onun gemisine de el koyacaktı. Gemi elinden alınmasın diye gemiyi deldim.

Öldürdüğüm masum (!) çocuk için bana çok sinirlendiğini biliyorum. O çocuğun anne ve babası çok iyi ve  çok dindar insanlar. Öldürdüğüm çocuk yaşasaydı, anne ve babasına zulmedecekti. Bu kadar iyi insanların evlat zulmüyle kahrolmasını istemediğim için o çocuğu öldürdüm. Bu evlatları ölünce, yeni bir çocukları daha dünyaya gelecek. İnşallah yeni doğacak olan çocukları onları üzmeyecek, kendilerine layık bir evlat olacak.

Bize kötü davranan köylülerin duvarını örmeme hem sinirlendin hem de şaşırdın. O köyde ördüğüm duvarın sahibi, köydeki öksüz bir çocuk. Ben o duvarı örmeseydim, hiç kimseye iyilikleri dokunmayan köy halkı, öksüz çocuğun duvarına ve duvarın altında ki defineye sahip çıkacaklardı. O duvarın altında define olduğunu hiç kimse bilmiyor. Öksüz çocuk büyüyüp kendi malına sahip çıkacak güce erişinceye kadar, define orada görünmesin diye duvarı tamir ettim.

Şimdi anladın mı evlat? Gemisini kurtarmak için deldiğimi, evlat eziyeti çekmesinler diye evlat acısı yaşattığımı, öksüze sahip çıkmak için duvar ördüğümü şimdi anladın mı evlat? Benimle yolculuk yaparken gördüklerine sabredemedin. Umarım bu anlattıklarım sana ders olur da, hayatta başına gelecek olan sıkıntılara sabredersin.

Haydi Allah’a emanet ol!

(Kehf suresinde geçen ayetler ışığında  (Kehf suresi: 65 – 82) tarafımdan kurgulanmış bir hikayedir.)

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Hızırla gezen Musa as gibidir insan
« Posted on: 20 Nisan 2024, 16:20:06 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Hızırla gezen Musa as gibidir insan rüya tabiri,Hızırla gezen Musa as gibidir insan mekke canlı, Hızırla gezen Musa as gibidir insan kabe canlı yayın, Hızırla gezen Musa as gibidir insan Üç boyutlu kuran oku Hızırla gezen Musa as gibidir insan kuran ı kerim, Hızırla gezen Musa as gibidir insan peygamber kıssaları,Hızırla gezen Musa as gibidir insan ilitam ders soruları, Hızırla gezen Musa as gibidir insanönlisans arapça,
Logged
16 Eylül 2010, 08:40:06
Hadice
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 5.945


« Yanıtla #1 : 16 Eylül 2010, 08:40:06 »

Kuran-ı Kerim’i mezarlıkta okumak için indirilmiş bir kitap gibi algılayanlar, sadece Perşembe akşamları Yasin okumak için Kuran’ı ellerine alanlar, Ramazan ayında hatim indirmek dışında Kuran’la ilişkisi olmayanların, Hızır kıssasından hayat dersi alması beklenemez elbette.

Kuran’ı hayat gözlüğü yapmayıp, kutsal gün ve gecelerde okunacak bir kitap muamelesi yapanlar, hayatın sıkıntıları karşısında Allah’a değil, ilaçlara sığınmak zorunda kalıyorlar. 

Hızır kıssası perspektifinde hayata bakmayı başaran bir Müslüman, başına gelen bir çok sıkıntıya sabretmesini bilecektir.

 “Bizim yanımızda dolanan, bize başımıza gelen olayların hikmetini anlatan Hızır yok ki yanımızda!” diye düşünenlere, iki şey tavsiye ediyorum. Kuran Meali ve Peygamberler tarihini mutlaka tekrar tekrar okuyun. Çünkü Kuran, Hayat Rehberi, Peygamberler tarihi, Çileler tarihidir. Sadece çileler tarihi değil, çileler karşısında ki duruşu ve bu duruşun dünya ve ahrette ki mükafatını da görüyor insan, Peygamberler tarihini okuyunca.

Hayat yolculuğunu, Hızır’la gezen Musa (as) gibi, yürümeyi ve sonlandırmayı Allah (cc) hepimize nasip etsin.

Sait ÇAMLICA

Eğitimci – Yazar

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes