> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Medya ve etik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Medya ve etik  (Okunma Sayısı 2432 defa)
16 Ağustos 2012, 15:32:24
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 16 Ağustos 2012, 15:32:24 »



Medya ve etik: Kötü olmak ölmekten iyidir!
Hakan ÇOPUR • 89. Sayı / MEDYA


Bir CIA ajanı Amerikan dış politikasının pragmatik etiğini şu sözlerle anlatıyor: “Yaşadığımız dünya ahlâkı olmayan bir dünya. Bu dünya çok güç ve az güç, çok mal ve az mal, çok güvenlik ve az güvenlik dünyası. Milletler kaçınılmaz olarak şu deyişe kendilerini veriyorlar: Kötü olmak ölmekten daha iyidir. Bu dünyada Amerika’nın dış politikası pragmatik olmuştur ve olmaya da devam edecektir.”

“Etik” sözcüğü, Yunanca ethos kökünden geliyor. En genel tanımıyla “töre bilimi” demek. Etik, yanlışı doğrudan ayırabilmek için ahlâkın doğasını anlamaya çalışan yazısız kurallar bütünü; bir başka deyişle etik, ahlâk felsefesi. Birçok temel etik ilkesi olsa da her bireyin ve toplumun etik ile olan ilişkisini farklı kılan ve bozuntuya uğratan sayısız unsur var. Eğer medya ile etik arasındaki ilişkiyi anlamaya çalışırsak, o zaman çok daha çetrefil ve az önce bahsi geçen CIA ajanının tarif ettiği türden “kötü olmak ölmekten iyidir” gibi karmaşık bir durumla karşılaşıyoruz. Medya patronlarına sorsanız size dünyanın, piyasanın, sistemin, devletin, toplumun, kısaca her şeyin “adaletsiz” olduğunu söylerler. Adalet olmadığı için ahlâk da yoktur. Dolayısıyla böyle bir dünyada kendilerinin de hayatta kalmak için bu mücadeleye ayak uydurduklarını anlatacaklardır. Kısa ve öz olarak medyanın etik ilkelere uygun davranması dünyanın en zor işlerinden biri; çünkü dünya etik değil. En azından etik ol(a)mayanların yaklaşımı bu.

“Kötü olmak ölmekten iyidir” zihniyeti medyada öylesine meşrulaştırıcı bir yaklaşım olarak derinlerde kabul gördü ki kimsenin Azrail’in adını duymaya tahammülü kalmadı. Medya devlerinin hayatta kalmaları, pastadan aldıkları payları sürdürebilmeleri için gerekiyorsa kötü olmaları, gerekiyorsa etiği, ahlâkı bir kenara koymaları pekâlâ mümkün ve olağan. Aksi takdirde sistemde yapısal sorunlar doğar ve önce birileri, sonra herkes altında kalır. İşte, bize anlatılmasa da, medya-etik ilişkisinin bu kadar vurdumduymaz bir çizgide seyretmesinin en önemli nedenlerinden biri bu bakış açısı. Ancak bu durum elbette büyük oranda bir meşrulaştırma çabası; özü vahşi kapitalizme ve sonsuz rekabete dayalı bir medya dünyasında büyük olmanın ve büyük olarak ayakta kalmanın “bedelinin” meşrulaştırılması. Bu bedel, etik ilkelere uymak ve ahlâkî davranmaktan öte piyasadaki rekabetin gerektirdiği her türlü koşula “uyum sağlamak.”

Küreselleşen bir dünyada yaşıyoruz ve dolayısıyla medya anlamında da küreselleşen sorunlarla yüzleşiyoruz. İnternet çağıyla birlikte uluslararası gazetecilik, televizyonculuk ve tabii internet medyası devreye girmiş durumda. Yani lokal ve sınırlı bir medyadan değil ulusal, uluslararası ve küresel bir medyadan bahsediyoruz. İşte böyle bir ortamda gazeteci, televizyoncu, medya patronu ve genel anlamıyla tüm medya mensuplarının nasıl bir medya etiğine sahip oldukları tartışılabilir. Medyada ciddi bir rekabet olduğu ve herkes haber atlatmaya, reyting ve tiraj toplamaya çalıştığı için medya etiği diyebileceğimiz şey sadece bazı yazılı belgelerde kalan cansız kurallar olarak kalıyor. Ayrıca etik olmayan medya davranışları söz konusu olduğunda denetleyici ve müeyyide uygulayıcı bir mekanizma olmadığı için iş daha da zor bir hâl alıyor.

Dünyada ve Türkiye’de medya etiği halleri
Birleşmiş Milletler’in dahi fonksiyon ve etkinliğinin ciddi biçimde tartışıldığı bir dünyada evrensel bir medya etiği üzerinde ittifak etmek pek mümkün değil. Evrensel bir basın ahlâkı oluşturma yönünde 1954’teki Bordeaux Bildirgesi, 1971 Münih Bildirgesi ve 1993’te Avrupa Konseyi’nin aynı yöndeki metni gibi üç önemli adımı sayabiliriz. 1970’lerde UNESCO çatısı altında filizlenen ve 1983’te “Gazetecilerin Uluslararası Mesleki Etik İlkeleri” olarak yayınladığı deklerasyon gibi önemli adımlar olsa da bugün birçok uluslararası zirveye rağmen üzerinde uzlaşılan evrensel ve yekpare bir medya etiği söz konusu değil. Bunun yerine genel kabul görmüş gazetecilik etik kuralları var.

Türkiye’de de gazetecilik temel ilkeleri bir kurallar manzumesi şeklinde (Türkiyeli Gazeteciler İçin Etik İlkeler) belirlenmiş. Ancak bu kurallar hem medyanın önemli bir bölümüne (örneğin internet medyasına) pek uğramamış hem de genel anlamda uygulamada ciddi eksiklikler var. Yine de bazı ülkelerde medya etiğine ilişkin denetleyici ve/veya düzenleyici kurum ve kuruluşların olması elbette bir değer taşıyor. Ancak tüm dünyada olduğu gibi Türkiye’de de temel sorunlardan ikisi, etik kurallarla ilgili sınırların nasıl belirlendiği ve değiştiği ve uygulamada tespit edilen sorunların nasıl giderileceğine ilişkin denetim mekanizmalarının zayıflığı.

Genel anlamda medya etiğine ilişkin tartışmaların medyatik alanda yapılıyor olması ilginç bir tenakuz. Zira bu alanda eleştirel bakışın nasıl muhafaza edileceği sorunu açık. Ancak bu durumda bazı gazeteciler, başka bazı gazetecilerin “etik olmayan davranışlarını” ortaya koymak ve eleştirmek için yeterince istekli olurlar. Dolayısıyla hakiki bir eleştirel bakış olmadan bile medya etiği yine medya saflarında tartışma konusu olabiliyor. Belki akademi ve ilgili sivil toplum örgütlerinde üretilecek eleştirel bakış ile medya etiği kısmen masaya yatırılabilir; ancak buradan çıkacak sonuçların medyada kabul görmesi de pek kolay değil. Medya etiğine ilişkin mekanizmaların temelli devlete/kamuya bırakılması halinde ise sansür, baskı ve özgürlüklerin ihlal edilmesi gibi sorunlar ortaya çıkabiliyor. Bu bakımdan medya-etik ilişkisinde mutlak karar verici bir mekanizma belki de hiçbir zaman olmayacak.

Her araç kendi ahlâkını taşır: İnternet medyasında etik
Ünlü Kanadalı iletişim bilimci Marshall McLuhan’ın “araç mesajdır” yaklaşımı, çokça tartışılan önemli bir sav. Ben, yeni medyanın hızla yükseldiği bu dönemde, aracın mesaj olduğu yaklaşımını daha fazla anlaşılmaya değer bir sav olarak görüyorum. Basit bir örnek olarak matbu bir gazete ile aynı gazetenin internetteki versiyonunu ele alalım. Çarpıcı bir örnek olsun diye şiddet içeren bir haberi alalım; matbu gazetede o haberle ilgili sınırlı bir şiddet fotoğrafı görürsünüz, ancak internete girdiğinizde aynı gazetede üzerine +18 koyulan rahatsız edici şiddet görüntülerini kolaylıkla görmeniz mümkün. Matbu gazetenin ahlâkı farklı, internetin ahlâkı ise daha farklı. Birinde görsellik ön planda, değiştirmeniz her zaman mümkün ve çok daha ayartıcı bir mecra; diğeri ise belli sınırlar içinde haberini vermek zorunda. Dolayısıyla kullanılan her farklı mecra kendi ahlâkını dayatıyor.

İnternet medyasındaki pastanın çok hızlı büyüdüğü bir dönemde rekabetin bu alana taşındığını söylemek yanlış olmaz. Dolayısıyla internet medyası kıyasıya bir yarış halinde ve her türlü malzeme kullanılmaya hazır. Müstehcenlik içeren haberler ya da müstehcen fotoğraflar, şiddet görüntüleri içeren haberler, bir haberi teyit etmeden anında yayınlamak (zira herkes haberi ilk veren olma peşinde), bireylerle ilgili haberleri isim ve fotoğraf kullanarak girmek ve daha birçok “destursuz” habercilik manevrası, internet medyasında etiğin ve ahlâk kurallarının ne denli zayıf olduğunu gösteriyor. Elbette ahlâkî bakımdan hassasiyet sahibi olan internet mecralarına sözümüz yok. Ancak “piyasaya” düşen bir haberin yarım saat içinde neredeyse tüm haber sitelerinde benzer şekilde çıkıyor olması gibi ilginç bir durumu da yaşıyoruz. Sanki herkes o haberi vermek zorundaymış, vermezse diğerlerinden geri kalırmış gibi. Dolayısıyla etik ilkelerle çelişen çok sayıda haber, her gün neredeyse tüm internet medyasında yer buluyor kendine. Hatta dil ve usluptaki hatalar, birçok sitede aynen tekrarlanıyor; çünkü herkes bir yerlerden kopyalayarak kullanıyor haberleri. İnternet medyası adeta denetimsiz bir dijital evren gibi; uygulamada çok eksik olsa da, yazılı ve görsel medyanın etik ile olan ilişkisi iyi-kötü şekillenmiş durumda, ancak internet medyasıyla ilgili daha yapılacak çok iş var.

Sonuç yerine: Ölmemek İçin Kötü mü Olmak Lazım!
Yazının başında, bir başkasından ödünç alarak, kötü olmanın ölmekten iyi olup olmayacağını ele almıştık. Eğer en başta “dünya zaten adaletsiz ve ahlâksız bir dünya” şeklinde bir kabulle yola çıkarsanız adil ve ahlâklı bir yapıcı eylemde bulunmanız zor olur. Hâlbuki dünya ve insan, içinde iyiliğin de kötülüğün de, adaletin de adaletsizliğin de, ahlâkın da ahlâksızlığın da olduğu bir dünya ve seçme hakkı/imkânı her zaman var. Medya unsurları, içinde bulundukları rekabet ortamını ve piyasa koşullarını öne sürerek etik dışı haberciliği meşru görebilir, bu durumda elbette kötü olmak ölmekten iyi. Zaten herkes böyle düşündüğü için sağlıklı bir medya-etik ilişkisi mümkün olmuyor. Herkes, “Kimse uymuyor ki ben uyayım” diye düşünüyor. Dolayısıyla herkes aynı tuzağa düşmüş oluyor. Ancak etik ilkeleri kendi varlığının temeli yapmış bir insan, topluluk, kurum ya da her ne derseniz deyin, ölmeden de iyi olabilir. Dünyada ve Türkiye’de bunun örnekleri yok mu; elbette var. Medya etiği belki en zor meselelerden biri medya için; ancak unutmayalım ki medya, toplum ile devlet arasında toplum adına iş gören bir yapı. Böyle olduğu için tüm toplumu doğrudan ilgilendiriyor. Hepimizi ilgilendirdiği için de medyanın etik kurallara uygun davranmasını ve buna göre habercilik yapmasını beklemek en doğal hakkımız.

Bu bağlamda yazımızı Mark Twain’den yaptığımız bir alıntı ile bitirelim: “Gerçek dünyada hiçbir şey, gerçek zamanında ve gerçek mekânında cereyan etmez. Onları düzeltmek tarihçilerin ve gazetecilerin işidir.”

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Medya ve etik
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:25:14 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Medya ve etik rüya tabiri,Medya ve etik mekke canlı, Medya ve etik kabe canlı yayın, Medya ve etik Üç boyutlu kuran oku Medya ve etik kuran ı kerim, Medya ve etik peygamber kıssaları,Medya ve etik ilitam ders soruları, Medya ve etikönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes