> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Mostar Aylık Kültür ve Aktüalite Dergisi > Diğer Yazılar > Bedenin anlamı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Bedenin anlamı  (Okunma Sayısı 1506 defa)
16 Ağustos 2012, 15:42:39
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 16 Ağustos 2012, 15:42:39 »



Bedenin anlamı
Alper Çeker • 89. Sayı / DİĞER YAZILAR


Beden, maddî bir cisim olarak antik Yunan filozofları tarafından ruhun karşısında, ruhun karşıtı olarak anlamlandırılmış. Türkçede “tin” sözcüğü ruh ve soluk anlamına gelir. Dinlenmek fiilî, soluklanmak anlamında. Yunancada da “psûkhe”, hem soluk hem de ruh anlamına gelir. Bedenin canlılığını sürdürmesi için soluğa, insanın da varlığını sürdürmesi için ruha ihtiyacı vardır. Kur’an’da Sad suresinde bedenin çamurdan meydana geldiği, buna karşılık Allah’ın insana kendi ruhundan üflediği yazar (nefahtü fihi min ruhi). Aynı ifade Hicr suresinde de geçer. Allah’ın insana ruh vermesi, “nefahtü” fiilî ile dile getirilir. Yani ruh solunmakta, üflenmektedir. Tabii ki bu bir mecazdır ve asıl vurgulanmak istenen, ruhun ele gelmezliği, bedenin aksine cismani olmayışıdır. Yunus Emre’nin “Ölür ise ten ölür, canlar ölesi değil” mısraı, mutasavvıfların bu konudaki algısını özetlemektedir. Tasavvuf ehli, bedenin geçici olduğunu ve can kuşuna kafes görevi gördüğünü düşünür. Can kuşu, ten kafesinden ölüm yoluyla kurtulur. Ancak dervişler Hz. Muhammed’in (s.a.v) “Ölmeden önce ölünüz!” hadisini ve Al-i İmran suresindeki “her nefs ölümü tadacaktır” ayetini şöyle yorumlarlar: “ Her nefis ölümü tadacaktır ifadesinde, ölümün yok olunacak bir şey olmadığı, ancak ‘nefs’ tarafından tadılacak birşey olduğu açık olarak bildirilmektedir. O halde emmare mertebesinde kalan nefs ile diğer mertebelerde olan nefislerin ölümü tatmaları değişik değişik olacaktır. Gerçek ifade ölümün ‘beden’ tarafından değil ‘nefs’ tarafından tadılacağıdır. Böylece nefsimizin üzerimizde ne büyük tesiri ve yeri olduğu da görülmektedir.”

Pozitivizm ve zekâ-beden karşıtlığı
Pozitivizm ile birlikte ruh-beden karşıtlığı yerini zekâ-beden karşıtlığına bıraktı. Ve modern toplumda beden siyaseti ortaya çıktı. M. Foucault, Deliliğin Tarihi ve Hapishanenin Doğuşu kitaplarında, disiplinci iktidarın nasıl beden siyaseti yaptığını anlatır; gözetleme, denetleme, ayrıştırma gibi cezaların tek nesnesi bedendir. Bedenlere itaat ettirilmesi, topluma itaat ettirmektir. Cezaevinde, orduda, devlet dairesinde, okulda, fabrikada iktidarın hedefi, nesnesi bedendir. Hatta sirkin doğuşu bile, bedenlerine itaat ettirilmiş akıl hastaları ile yapılan gösterilerden kaynaklanmaktadır. Toplumdan ilk tecrit edilenler olan cüzzamlılar, bedenlerindeki farklılık yüzünden bu uygulamaya maruz kalmışlardır. Pozitif hukuk açısından insan, bedeni üzerinde sınırsız bir tasarruf hakkına sahip değildir; örneğin rızaya dayalı olsa bile bedene uygulanan bazı tıbbi müdahaleler suçtur. Beden, birtakım irfanî akımlarda ise çilenin nesnesidir. Budistler sürekli perhiz halindedir ve düzenli olarak yürürler. Seyahat ve çile tasavvufta da vardır çünkü beden, her biri bir hayvan imgesi ile işaret edilen ve gem vurulması gereken nefsanî arzuların kaynağıdır. Çilenin sonunda bedenin insanın değil; insanın bedeninin efendisi olması amaçlanır. Amerika Birleşik Devletleri ordusunun Türkiye’de de uygulanan eğitim talimnamesinde, askerlerin sürekli olarak boş işlerde bile olsa çalıştırılması ve bedenlerini yorma yoluyla itaatin sağlanması amaçlanmaktadır.

Maddî bedensellik
Rabelais ünlü romanı Gargantua’da, kahramanı Gargantua’yı (“grotesk” olarak nitelendirilen dev) abartılı bir bedende betimler. Bu beden, insanbiçimli Yunan ilahlarının kusursuz betimlerinin tam tersidir. Mihail Bahtin, Rabelais ve Dünyası adlı kitabında Rabelais’in, eserindeki “maddî bedensellik” ilkesinin; yani insan bedenini yeme, içmeye ait imgelerle temsil etmenin dikkat çektiğinin pek çok kişi tarafından ifade edildiğini yazar. Bahtin’e göre bu açıklamalar, modern XIX. yüzyıl ideolojisinin “maddesellik” ile “beden”e atfettiği dar ve kendine uydurarak değiştirdiği anlamı temel alan yorumlardan başka bir şey değildir: “Tekrar edelim: Beden ve bedensel hayat grotesk gerçekçilikte, kozmik ve tüm bir halka ait olma gibi bir karaktere bürünür. Burada sözü edilen, modern anlamda beden ve onun fizyolojisi değildir, zira bireyselleştirilmiş bir şey söz konusu değildir. Maddî bedensellik ilkesi biyolojik anlamda bireyde ya da burjuva egosunda değil, halkta, sürekli büyüyen ve yenilenen bir halkta barınır. İşte bedensel olan her şeyin heybetli, abartılı ve ölçüye gelmez oluşu da bundandır.”2 Yani bireysel beden, modern bir şeydir.

Kürtaj tartışmaları ve “benim bedenim” sloganı
Bedene yönelik siyaset, 20. yüzyılda feminist hareket tarafından tepki gördü. Her ne kadar feminizmin tüm dünya için geçerli tek bir tanımı olmasa da, feministler kadının bir beden olarak, bir bedenden ibaret görülmesine karşı çıktılar. İktidarın bu bedenlere dört işlemi uygulayarak kadınları birer istatistik nesnesi haline getirmesine, yani sayılara indirgemesine de haklı olarak itiraz ettiler. Ancak bu itirazın tuhaf bir biçimi, Türkiye’de kürtaj tartışmaları sırasında yaşandı. Avrupa’da istenen oranda genç nüfusun artmaması, emeklilerin maaşlarının ödenmesini sağlayacak bir üretimin oluşmasını engellemektedir. Türk hükümeti Türkiye’nin ileride benzer bir durum yaşamaması için bir nüfus planlamasına gitti; önce üç çocuğu teşvik etti, daha sonra da kürtaj yasağını tartışmaya açtı. Bir grup kadın “benim bedenim” başlıklı kampanya çerçevesinde bu tartışmalara karşı tepkilerini dile getiren ifadeleri bir kâğıda yazıp, daha sonra makale olarak yayımlamak yerine çeşitli uzuvlarına sloganlar yazdılar ve bedenlerinin bu bölgelerinin fotoğraflarını çekip gazetelerde yayımlanmasına önayak oldular. Bedenin bu yolla araç olarak kullanılmasının, öncelikle iktidarın ona bakış açısından hiç bir farkı yoktur. Oysa feminist bir hareketin, beden yerine ruh ya da zekâyı öne çıkaran bir tepki vermesi; yani göğüslerinin, bacaklarının fotoğrafları yerine bu konuda söylenmesi gereken sözleri yayımlamaları, bir tartışma başlatmaları gerekirdi. Bedene yüklenen bu anlam; aslında inanan bireyler için ruha, maddeci dünya görüşü için de zekâya aittir. Fotoğrafı aracılığıyla sergilenen, eski Yunanlıların insanbiçimli ilahları gibi kendisine tapınılması istenen “benim bedenim”, Marx’ın metası gibi fetişleşmiş; bu bedenin imgesi dilin yerini almıştır ve onu sergileyen kadının, onu disiplin altına almaya çalışan, dört işleme tabi tutan iktidardan artık bir farkı kalmamıştır. Sonuçta kadın bedeni iktidarın elinde Kybele, bireyin elinde de Afrodit olmuştur. Kybele üremeye, soyun devamını sağlamaya hizmet eder; Afrodit ise estetik bir haz nesnedir ve seyredilmesi için mutlaka sergilenmesi gerekir.

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Bedenin anlamı
« Posted on: 28 Mart 2024, 16:42:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Bedenin anlamı rüya tabiri,Bedenin anlamı mekke canlı, Bedenin anlamı kabe canlı yayın, Bedenin anlamı Üç boyutlu kuran oku Bedenin anlamı kuran ı kerim, Bedenin anlamı peygamber kıssaları,Bedenin anlamı ilitam ders soruları, Bedenin anlamıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes