S.Ü. FIKIH USULÜ 5. HAFTA ÖZET
KIYASIN TANIMI VE RÜKÜNLERİ
Kıyasın TanımıArapça’da “kıyas” kelimesi, sözlükte “bir şeyi ölçmek”, “miktarını belirlemek” ve “bir şeyi bir şeye eşitlemek”, “bir şeyi başka bir şeyle karşılaştırmak” gibi anlamlara gelir.
Usûlcülerin kullandığı bir terim olarak ise kıyas, "Kitab, Sünnet veya icmâda hükmü bulunmayan meseleye, aralarındaki illet birliği sebebiyle, bu kaynaklardan birinde yer alan meselenin hükmünü vermek" demektir. Bu sebeple kıyas, ilk olarak hüküm koyma işlemi olmayıp aslında var olan bir hükmün ortaya çıkarılması işlemi olarak görülmektedir.
Kıyasın RükünleriBir kıyas işleminden söz edebilmek için dört rüknün bulunması gerekir:
1) Asıl ( الأصل ): Hükmü nass veya icmâ tarafından belirlenmiş mesele. Buna “makîs aleyh” de denir.
2. Fer’ ( الفرع ) : Hükmü nass veya icmâ tarafından belirlenmemiş olan mesele.
3. Aslın hükmü ( حكم الأصل ) : Asıl hakkında sabit olan ve kıyas yoluyla da fer’e de uygulanmak istenen hüküm.
4. İllet ( العلة ): Asla ait hükmün konulmasına sebep olan özellik.
Kıyas yoluyla fer’e de uygulanmasına karar verilen hükme gelince, bu, kıyasın neticesidir; kıyasın rüknü değildir.
Kıyas Örnekleri
Birinci örnek:Kur’an-ı Kerim’de “hamr (şarap)”ın haram olduğu şu şekilde belirtilmektedir: “Ey iman
edenler! Şarap, kumar, dikili taşlar ve şans okları, birer şeytan işi pisliktir. Bunlardan
kaçının ki kurtuluşa eresiniz. Şeytan, şarap ve kumar yolu ile aranıza düşmanlık ve kin
sokmak, sizi Allah’ı anmaktan ve namazdan alıkoymak istiyor. Artık bunlardan vazgeçtiniz
değil mi?” [el-Mâide, 5/90-91]
Bu âyet şarabın haram olduğunu açık olarak gösterdiği gibi bu haramlığın hikmetini de
belirtmektedir. Bu hikmet, şarap içmenin ortaya çıkardığı dini ve dünyevî kötü sonuçların
önlenmesidir. Hamr, yapısında bulunan “iskâr (sarhoş edicilik)” özelliği sebebiyle insanın
aklını örtmekte ve bu kötü sonuçları doğurmaktadır. Bir başka deyişle hamrın haram
olmasının illeti, sarhoş edicilik özelliğine sahip olmasıdır.
Ayette geçen “hamr” sözcüğü Hanefîlere göre üzüm suyundan ateşte kaynatılmaksızın
elde edilen içkinin adıdır. Buna göre, belirtilen içkinin dışında kalan viski vb. sarhoş edici
maddeler âyetin kapsamına dâhil değildir. Fakat bu içkilerin içilmesi de, Kur’an’ın hamr
hakkında açıkladığı kötü sonuçları içermektedir. Şu halde bu içkilere de kıyas yoluyla
hamrın hükmü uygulanır.
Buradaki kıyas örneğini rükünlerine ayırarak şu şekilde göstermek mümkündür:
1. Asıl (Makîs aleyh): Hamr (şarap),
2. Fer’ (Makîs): Viski,
3. Aslın hükmü: Haramlık,
4. İllet: Sarhoş edicilik
Fer’in hükmü (kıyasın sonucu): Viskinin haram olması.
İkinci örnek:Kur’an-ı Kerimde, Cuma namazının farziyetini belirten âyette: “Ey İman edenler! Cuma günü namaz için ezan okunduğunda Allah’ı zikretmeye koşun ve alış-verişi bırakın…” [
1. Asıl (Makîs aleyh): Cuma namazı vaktinde alış-veriş yapmak,
2. Fer’ (Makîs): Cuma namazı vaktinde kira sözleşmesi, tamirat vb. fiilleri yapmak,
3. Aslın hükmü: Haramlık,
4. İllet: Cuma namazını kılmaktan geri durup başka şeyle meşgul olma.
Fer’in hükmü (kıyasın sonucu): Cuma namazı vaktinde kira sözleşmesi, tamirat vb. fiillerle uğraşmanın haram olması.
Üçüncü örnek:Hz. Peygamber (s.a.v.) kedinin artığı ile ilgili olarak “o necis değildir; kediler sizin etrafınızda dönüp duran varlıklardır” buyurmuştur.
1. Asıl (Makîs aleyh): Kedinin artığı
2. Fer’ (Makîs): Kedi dışında evlerde bulunabilen hayvanların artıkları,
3. Aslın hükmü: Necis olmama,
4. İllet: İnsanların etrafında bulunma, insanlarla iç içe yaşama,
Fer’in hükmü (kıyasın sonucu): Kedi dışında evlerde bulunabilen hayvanların artıklarının necis olmaması.
KIYASIN HÜCCET DEĞERİİslam hukukçularının büyük çoğunluğu, kıyasın şer’î-amelî hükümlerin bilinmesini sağlayan bir delil ve İslam hukukunun esaslarından biri olduğu konusunda fikir birliği etmişlerdir.
Mutezile mezhebine mensup Nazzâm, Zâhirîler ve bir kısım Şiîler, kıyasın bir hüccet olmadığı kanaatindedir.
1. Kitaptan delillerKıyasın hüccet olduğunu kabul eden çoğunluğun Kitap’tan zikrettikleri delil Haşr sûresinin 2. Âyetidir. Bu âyette, Nadîroğulları Yahudilerinin kendi güç ve kudretlerine güvenerek kibirlendikleri, ancak hiç beklemedikleri anda Allah’ın onların kalplerine attığı bir korku sebebiyle yurtlarını terk ettikleri belirtilir. Âyetin sonunda “onlar evlerini kendi elleriyle ve müminlerin elleriyle harap ediyorlardı. Ey akıl sahipleri, ibret alın! buyrulmuştur.
Bu âyette فَاعْتَبِرُوا یَا أُولِي الْأَبْصَارِ “Ey akıl sahipleri, ibret alın!” ifadesi kıyasın delil olduğunu göstermektedir.
Kur’an-ı Kerim’de pek çok hükmün illeti ile birlikte zikredilmiş olması hususu da kıyasın hücciyetini desteklemektedir. Bunlara birkaç örnek verelim:
· Kısasta sizin için hayat vardır ey akıl sahipleri. Ola ki [adam öldürmekten] sakınırsınız
· Sana [kadınların] âdet hâlini soruyorlar. De ki o bir tür eziyettir, o halde kadınlarla âdet döneminde ilişkide bulunmayı terk edin. [el-Bakara, 2/222]
Görüldüğü gibi bu âyetlerde hükmün konuluş gerekçelerinin de zikredilmesi, hükmün sebep ve illeti ile birlikte var olacağını ifade etmektedir ki kıyas da zaten bunu ortaya koymaktadır.
2. Sünnetten delillera. Hz. Peygamber (s.a.v.) Muâz bin Cebel’i Yemen’e hâkim olarak gönderirken aralarında konuşma geçmiş.
Hz. Peygamber (s.a.v.) Muâz’ın bu cevabı üzerine memnun bir şekilde onun göğsüne vurup “Allah’ın elçisinin elçisini Allah’ın razı kılacağı şeye muvaffak kılan Allah’a hamdolsun” dedi.
b. Hz. Peygamber (s.a.v.)’in bizzat kendisi pek çok meselede iki mesele arasındaki benzerlikleri dikkate almış ve bunu ashabına da öğretmiştir.
* Örneğin bir kadın gelerek yaşlı ve yolculuk yapamayacak durumda olan babası yerine kendisinin hac yapıp yapamayacağını sorduğunda Hz. Peygamber (s.a.v.) ona “babanın birine borcu olsa öder misin?” diye sordu. Adam “öderim” diye cevap verince, Hz. Peygamber (s.a.v.) “Allah’a olan borç ödenmeye daha layıktır” şeklinde cevap verdi.
* Hz. Ömer ile Hz. Peygamber (s.a.v.) arasında bir gün şöyle bir konuşma geçti:
- Ey Allah’ın rasûlü! Bugün büyük bir hata işledim. Oruçluyken tuttum da karımı öptüm.
- Oruçluyken ağzını çalkalamış olsan bunun oruca zararı olur mu?
- Hayır olmaz.
- Öyleyse üzülmene gerek yok.
3. Sahabe uygulamasından deliller* San’a’da bir kadın, dostu ile bir olup kocasını öldürmüştü. Halife Hz. Ömer’e bu durum ile ilgili mektup ulaşınca sahabe ile istişare etti. Hz. Ali Hz. Ömer’e şu soruyu sordu: “Bir grup insan bir deveyi birlikte çalıp boğazlamış olsalar hepsine hırsızlık cezasını uygulamaz mıydın?” Hz. Ömer “evet uygulardım” deyince Hz. Ali “bu da onun gibidir” dedi. Hz. Ömer bu görüşü kabul etti ve valisine mektup yazarak bu hükmü uygulamasını emretti.
4. Aklî deliller* İslam dini son dindir, kıyamete kadar başka bir din gelmeyecektir. Öyleyse İslamî kaynakların, insanların kıyamete kadar meydana gelebilecek bütün ihtiyaçlarına cevap verebilmesi gerekir.
Kıyası Reddedenlerin Delilleri1. Kitaptan delillerKimi âyetlerde dinin tamamlandığı, Kitapta hiçbir şeyin eksik bırakılmadığı belirtilmektedir. Kıyas yapmak ise Kitapta eksik bazı konuların bulunduğunu iddia etmek anlamına gelir.
Kur’an’da “zanna uymayı” yasaklayan pek çok âyet bulunmaktadır. Kıyas dediğimiz
şey de zanna uyarak hüküm vermekten başka bir şey değildir. Çünkü kıyas işleminde a)
hükmün illetinin tespiti, b) Hükmün illetinin asıl dışında fer’de de bulunduğunun tespiti, c)
Ta’lîl edilen aslın talile elverişli olup olmadığı vb. hususlar hep zanna dayanmaktadır. Din
hakkında zanna dayalı konuşmak yasaklandığına göre ve kıyas da bu şekilde zanna dayalı
hüküm verme olduğuna göre Allah’ın dini hakkında zanna dayalı konuşma anlamına gelen
kıyas yasak olmalıdır.
2. Sünnet ve sahabe uygulamasından delillerHz. Peygamber (s.a.v.)’in soru soran bazı kimselerin sorularına o duruma benzer başka bir durum zikrederek cevap vermesi kıyas yapma anlamına gelmez, yalnızca hükmü zihinlere daha iyi yerleştirmek için bir benzetme anlamına gelir. Bu durum kıyasın meşrû olmasını gerektirmez.
Sahabeden pek çoğu dinî meselelerde kişisel görüşü öne sürerek hüküm ve fetvâ vermeyi kötü görmüştür.
3. Aklî delillerKıyas ihtilafa yol açar. Çünkü aslın belirlenmesi, aslın illetinin belirlenmesi ve bu illetin
fer’de de bulunup bulunmadığının belirlenmesi gibi hususlar her bir müctehidin farklı
görüşler ileri sürmesine müsait hususlardır. Bu kadar ihtilaflara yol açma özelliğine sahip
bir hüküm verme yönteminin dince meşrû görülmesi mümkün değildir; çünkü dinde ihtilaf
kötülenmekte her vesile ile birliğin önemi üzerinde durulmaktadır.
KIYASIN ŞARTLARIKıyasın geçerli olması için bazı şartların bir araya gelmesi gerekir. Bu şartların...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın