KİNDÎ, YA'KÜB B. İSHAK
Ebü Yûsuf Ya'küb b. İshâk b. es-Sabbâh el-Kindî (ö. 252/866) İlk İslâm filozofu ve Meşşaî okulunun kurucusudur.
Hayatı ve Sahsiyeti.
Soylu bir ailenin çocuğu olarak Kûfe'de doğdu. Kindî ailesi, hem Emevî hem Abbasî hilâfetinde önemli devlet görevlerinde bulunmuş, babası İshak b. Sabâh, Halife Mehdî-Billâh, Hâdî İlel-hak ve Hârûnürreşîd zamanlarında yıllarca Küfe valiliği yapmıştır.Kindinin Kelâmın Mu'tezile elinde bağımsız bir ilim olarak şekillenmesi döneminde mezhebin Basra kolundan büyük ölçüde yararlandığı ve diyalektik alanındaki ilk zihnî disiplinini burada kazandığı düşünülmektedir. Halife Me'mûn'un takdirini kazanmış, sarayında düzenlenen dinî, ilmî, felsefî ve edebî toplantılara katılarak ilim ve felsefe alanlarındaki başarısını ve yetkinliğini kanıtladığı gibi Me'mûn'un 215'te (830) kurduğu Beytülhikme'deki âlim ve mütercimler kadrosu içinde yer almayı da başarmıştı. Dokuz Abbasî halifesi dönemine yetişen Kindî özellikle Me'mûn, Mu'tasım Billâh ve Vâsik-Billâh'tan yakın ilgi gördü.
Halife Mütevekkil-Alellah Ehl-i sünnet yanlısı bir politika izlemiş ve bu sırada Kindî gözden düşmüştür.
İslâm toplumunda naklî ve aklî ilimlerin sistemleştirildiği, yabancı milletlere ait ilim, düşünce ve kültür ürünlerinden Arapça'ya yapılan tercümelerin Beytülhikme'de en verimli bir düzeye ulaştığı, kelâm ve felsefe alanındaki spekülasyonların alabildiğine yoğunlaştığı, çeşitli din ve mezhepler arasındaki mücadelelerin kıyasıya devam ettiği III. (IX.) yüzyılda yaşamış, kullandığı terminolojiyle kelâmdan felsefeye geçişi sağlayan ilk İslâm filozofudur. İslâm toplumunda Aristoculuğu kuran en önemli isimdir. Kindî felsefenin tüm alt disiplinlerinde eser vererek ve felsefi yöntemleri dikkatle kullanarak İslâm dünyasında filozof olma unvanını elde eden ilk müslümandır.
Tercüme Hareketine Katkısı.
Abbasî Devleti, siyasî ve ekonomik gücünü ilmî ve fikrî alandaki çalışmalarla desteklemek üzere 215 (830) yılında Bağdat'ta Beytülhikme'yi kurarak kendinden önceki medeniyetlerin başarılarından yararlanmak istemiş ve bu amaçla tercüme hareketine büyük önem vermiştir. Kindî daha ziyade yapılan tercümeleri kontrol ederek dil, üslûp ve terminoloji açısından gerekli düzeltmeleri yapmıştır.
Mutezile ile Olan İliskisi
Kindî, Mu'tezile kelâmcılarının tartıştığı bazı problemleri benimseyerek o konularda eserler kaleme almıştır. Meselâ Risale fi'l-felsefeti'l-ûlâ adlı eseri başta olmak üzere diğer felsefî risalelerinde âlemin ezelîliğini savunan dehrîlere (ateistler) karşı onun yaratılmış olduğunu mantıkî ve matematik delillerle temellendirmeye çalışır. Öte yandan dönemin kelâmcıları gibi o da İslâm'ı savunmak amacıyla başka din ve kültürlere karşı reddiyeler yazmış. Hayatının ilk yılları da Mutezili ortamlarda geçtiği anlaşılmaktadır. Hayatının bir döneminin Mutezili tonda olması mümkündür. Fakat Kindî’nin verdiği eserler ve kullandığı yöntem göz önüne alındığında Mutezili kelamcısı olmaktan filozof olmaya doğru bir evrim geçirdiği kabul edilmelidir. Kindî’nin İslam felsefe geleneği açısından önemi din-felsefe ilişkilerine dair çözümü, felsefi kavram ve teorileri belli bir seviyede İslam dünyasına aktarması, yaptığı ilimler tasnifi ile dini ve akli ilimleri bir sistem altında tasnif etmesidir.
Din-felsefe uzlasması
Kindî, felsefeyi "İnsan sanatlarının en üstünü ve en değerlisi" olarak kabul eder. Felsefe varlığı ve gerçekliği anlamak için zorunludur. Risale fî hudû-di'l-eşyâ ve rusûmihâ adlı eserinde felsefeyi 1)Felsefe hikmet sevgisi; 2) insanın gücü ölçüsünde ALLAH'ın fiillerine benzemesi; 3) ölümü önemsemek;4) sanatların sanatı ve hikmetlerin hikmeti; 5) insanın kendini bilmesi ve 6) insanın gücü ölçüsünde ebedî ve küllî olan varlıkların mahiyet ve hakikatini bilmesi olarak tanımlar.
Kindi felsefeyi varlık ve gerçeklik hakkında bir araştırma olarak görür. "Felsefe insanın gücü ölçüsünde varlığın hakikatini bilmesidir" tanımıyla bunu açıkça dile getirir. Gayeleri söz konusu olduğunda ise din ile felsefe dünya ve ahret mutluluğunu hedeflemektedir. Böylece Kindî din ile felsefe arasında temelde bir uzlaşma görür. İkisinin de konusu ve amacı aynıdır.
Kindî insanın duyu algıları, akıl ve sezgi ile bilgi edindiğini belirtir. Duyu algılarının konusu daima maddî varlık alanıdır. Duyu organlarının dış dünyadan edindiği izlenimler ortak duyuda birleştirilerek tasarlama gücüne, tasarlama gücü de onları hafıza gücüne iletir. "Varlığın hakikatini kavrayan basit bir cevher" diye tanımlanan akıl insan nefsinin en temel fonksiyonu olarak tür, cins ve önsel bilgi (a priori) gibi duyu organlarına konu olmayan varlık alanlarının bilgisini verir. Diğer bir ifadeyle duyu organları tikelleri, akıl ise tümelleri algılamaktadır.
Müslüman bir filozof olarak Kindî vahyin güvenilir bir bilgi kaynağı olduğunu söyler. Onun mahiyetine ilişkin farklı bir teori geliştirmese de vahyin istek ve irade dışı bir olay olduğunu, beşerî bilginin aksine hiçbir çaba harcamadan, mantık ve matematik yöntemlerine başvurmadan ALLAH'ın peygamberlerin tertemiz ruhlarını aydınlatması sonucunda zaman faktörü olmaksızın ortaya çıktığını belirtir. Böylece
felsefe ve din hakikatin iki ayrı ifadesi olmaktadır. Bunun dışında Kindî felsefeyi birikimsel bulur. Yani felsefe insanlarının yüzyıllar boyunca tüm aklî çalışmalarının sonucunda oluşmuştur.
İlimleri Tasnifi.
Kindî ilimleri dinî ve insanî diye ikiye ayırır. Dinî (ilâhî) ilimlerin kaynağı vahiydir. Vahiy ise istek ve iradeye gerek kalmadan, çaba harcamadan, mantık ve matematik yöntemlerine başvurmadan ALLAH'ın peygamberlerin temiz ruhlarını aydınlatmasıyla oluşan bir bilgidir. İnsanî ilimleri de biri doğrudan ilim, diğeri başka ilimler için bir alet ve bir başlangıç sayılmak üzere başlıca ikiye ayırır. Doğrudan ilim olanlar da teorik ve pratik diye iki
grupta ele alınır. Teorik sayılanlarda altta fizik, ortada psikoloji, üstte metafizik bulunmaktadır.
Pratik ilimler ise ahlâk ve siyasetten ibarettir. Başka ilimlere giriş mahiyetindeki alet ilimleri de mantık ve matematik olmak özere iki kısma ayrılır. Aristo Matematiği alet ilimlerinden saymaz. Mantık, Aristo'nun Organon külliyatında yer alan Kategoriler, Önermeler, I. Analitikler, II. Analitikler, Topikler, Sofistik Delillerin Çürütülmesi, Hitabet ve Şiir'den ibarettir. Matematik ise başlıca aritmetik, geometri, astronomi ve müzik şeklinde dört disiplini içermektedir.
Metot Anlayısı.
Kindî, metot meselesini de ele alır. Nitekim matematik alanında ikna metodunu, metafizikte duyu deneylerini, belagatte ispat yöntemini uygulayanların bir şey elde edemeyecekleri açıktır. Kindî'ye göre herhangi bir ilim dalında araştırma yapanların önce o ilmin ilkelerini araştırmaları ve maddî varlık alanıyla metafizik alanın farklı olduğunu bilmeleri gerekir. Kindî her bir disiplin için farklı yöntemlerin olduğunu düşünür. Mantık ve matematiği ise düşünme kabiliyetini geliştirdiğinden dolayı ısrarla vurgular ve felsefe öğrenimi için ön şart sayar.
Metafizik.
İnsanın uğraşı alanına giren sanatların en değerlisinin felsefe, felsefenin de mertebe bakımından en yüce ve şerefli disiplininin ilk felsefe (metafizik) olduğunu söyleyen Kindî kozmik varlığı değişen ve değişmeyen diye iki kısma ayırır. Fizik (tabîiyyât) değişenin, metafizik ise değişmeyen varlıkların bilgisini içerir. Buna göre metafizik, teorik planda varlığın ilk sebebini ve en son gayesini araştıran bir disiplindir ve bu sebeple de çok önemlidir. Çünkü. "Biz bilgilerimizin sebebini bilirsek ancak o zaman onları tam olarak bilmiş oluruz. Elbette ki sebebin bilgisi sebeplinin bilgisinden daha değerlidir. Şu halde varlık hakkında insana küllî bilgi sunan ve oradan da ilk sebebin bilgisine yani Tanrı bilgisine götüren metafiziktir. Ayrıca metafizik felsefenin diğer disiplinlerine ait ilkeleri de içermektedir. Bundan dolayı metafiziğe ilk felsefe adı verilmiştir ki gerçekten doğru bir anlayıştır.
Kitâb fi’l felsefeti’l-ûlâ adlı eserinin girişinde ortaya koyduğu bu yaklaşımıyla Meşşâîlik'le irtibatlı olarak düşündüğünü ortaya koyan filozof, varlık hakkında araştırma yapmak ve bilgi edinmek için dört soru sormak gerektiğini söyler. Bunlar, "Var mıdır, nedir, nasıldır ve niçindir?" sorularıdır. "Var mıdır?" sadece varlığın mahiyetini soruşturur. Her mahiyetin bir cinsi bulunduğuna göre "nedir?" o cinsin ne olduğunu araştırmaya yönelik bir sorudur. "Nasıldır?" varlığın faslını (ayırım), "nedir?" ve "nasıldır?" terimleri ise varlığın türünü araştıran sorulardır. "Niçin?" sorusuna gelince varlığın gaye sebebini araştırır ki o da sebepler sebebi olan mutlak sebep yani ALLAH'tır.
Filozof, kendi döneminde âlemin ezelî olduğunu savunan materyalistlere karşı onun ALLAH'ın hür ve mutlak iradesinin bir sonucu olarak yoktan yaratıldığını birçok eserinde aksiyomatik (bedîhî) hipotezlerden hareketle ispata çalışır. Kindî, eserlerinde bu problemi bütün boyutlarıyla tartışır. Öklid'den beri bilinen aksiyomları âlemin yaratılmışlığmı sonsuz bir niceliğin imkânsız olduğu ilkesine dayandırarak kanıtlar. Buna göre,
l. Birbirinden büyük olmayan aynı cinsten nicelikler eşittir;
2. Eşitlerden birinin miktarı arttırılınca hem diğer eşitlerinden hem de arttırılmadan önceki durumundan daha büyük olur;
3. Kendisinden bir miktar eksilen her şeyin geriye kalan kısmı önceki durumundan daha azdır;
4. Nicelik bakımından sonlu olan iki cismin toplamları da sonludur;
5. Aynı cinsten olan iki şeyden küçüğü büyüğünü veya onun bir kısmını oluşturur;
6. Sonlu olan sonsuz olamaz.
Madde, Hareket, Zaman ve Mekân.
Madde, hareket ve zamanın varlıkları bir ve beraberdir: biri ötekinden önce veya sonra bulunamaz. Öyleyse bunlardan birinin sonradanlığı ispat edilirse diğerlerinin sonradanlığı da ispatlanm...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın