> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası > Denemeler > Düsünce ve benlik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Düsünce ve benlik  (Okunma Sayısı 842 defa)
01 Eylül 2010, 22:30:26
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 01 Eylül 2010, 22:30:26 »



DÜŞÜNCE ve BENLİK

Düşünmenin büyük ölçüde ilham işi olduğunu kabullenemeyişin asıl sebebi, varlığın benliğinden kopması ve pozitivist etkilerdir.

 

Düşünmek bir anlamda benlikle ilgili bir sorundur. Eğer benliğin tanrısal bağlantıları zayıf değilse, yani yitik, negatif, ezik, çatlak,  bulanık değilse, ilhama da düşünmeye de kapalı değildir. Benlik insan varoluşuna ve hakikatin özüne yoğunlaşmakla asil karakterini bulur. Derinliğine incelendiğinde benliğin bizi aşan alanı fark edilecektir. Müteâl kaynağı itibariyle bizi aşan ama özel hususiyeti bakımından bize uzantılı bir alan. Benlik bizi aşan alanla içkin bağlantılar kurduğumuz temeldir. Temeldir diyorum, çünkü benliğin çöktüğü yerde ne kişilikten, ne kimlikten, ne bilinçten söz edilebilir. Benlik insanın hatta varlığın özüdür. Öyleyse varoluşsal özellikleri ondan ayrı düşünmenin imkânı olmamalıdır. Başta düşünmek olmak üzere özelliğimizle ilgili hiçbir nitelik benliğimizden bağımsız, bağlantısız ele alınamaz. Benlik bütün bir varlığın birbiriyle aşkın bağlanışlar gerçekleştirdiği, buluştuğu anlam paydasıdır.

 

Modern zamanlarda başta Freud psikanalizi, ardından Adler’e Jung’a, içlerinde yaklaşımlarını en olumlu bulduğum Erich Fromm’a kadar benlik sorunu,  materyalist konjonktürün oluşturduğu algı düzlemi ve düzeyi içinde yüzeysel ele alınmıştır. Öze inemeyerek benliği anlamaya çalışan düşünsel çabalar; kültürel, aktüel değişkenleriyle uğraşmak zorunda kaldıkları insan tabiatının karmaşık yapısı içinde bocalayıp durdu. Varlık, tanrısal bağlanışlarıyla bütün olarak ele alınmadığı sürece, çırpınış devam edecek gözükmektedir. “Düşünmek bir benlik sorunudur” derken haddizatında düşünmenin tanrısal cevherden yoksun olmayan bir çaba olduğunu söylüyoruz. İster o cevherden kaynaklansın, ister o cevhere yönelsin. Platon, hakikati bulma çabasında aklın üstüne sezgiyi, ama onun da üstüne ‘yaradılış’ı kor. Platon’un ‘İdealar Şeması’na göre ‘yaradılış’ iyilikle örtüşmek (buluşmak, birleşmek) zorundadır; yaradılış doğrudan iyiliktir. Bizce bu benlikten başkası değildir.

 

İçine tanrıyı da alacak sonsuzlukta varlığa ilgisiz olmak insanın kendi hakikatine ilgisiz kalması ile ilişkilidir. Anlama ve algılama imkânlarımız, varlığın; aşkın, içkin ve kendiliğinden işleyen akışından yoksun kalmıştır. Tasarlayarak geldiğimiz noktada ne varlığın ilhamla kavranacak boyutu kalmıştır ne de benliği ilhama açık insan. Yani insan aşkın boyutunu, donanımını yitirmiştir. Metafizik duyarlıkları tıkanmış, körelmiştir. Artık o hissedişle ürperişle düşünmüyor. Çünkü düşündükleri onu ürpertmiyor. Ürperiş boyutu olmayan bir hazcılık onunki. Tamamen dışsal. Ve kalbin, ruhun enerjisini sömüren. Kierkegaad’taki anlamıyla ‘ürperiş’, varlığın tanrısal salınımını kendi içimizde duymanın, tüm benliğimizi saran dalgasına tutulmaktır. Tüm benliğimizi saran ve aşan. Bu ürperiş varlığın hakikati bizzat kendinde duymasının cezbesidir. Oysa tensel zevk bedensel doyumu çoğaltmak için iç sesimize sağır kalmayı sorun görmemekte hatta gerek görmektedir. Sorun gördüğü zaman zevk azalmakta, hatta hüzne dönüşebilmektedir. O nedenle çağcıl insan zaman zaman kendini kendinden bile gizlemekte, iç gözünü, kalp gözünü benliğine kapatmaktadır. İç körlüğüne, ruh körlüğüne mukabil dış gözü olabildiğine açıktır. Çağdaş insan iç boyutunu, iç açısını kaybetmiştir. Ne o boyuta ne o açıya gerek duymadığından dış gözüyle, dünya gözüyle görmektedir. Daha doğrusu dünyacı gözüyle görmektedir. O gözle, o bakışla gördüklerini, gördüklerini gördüğü kadar tanımlamayı, beynine yerleştirmeyi düşünce sanıyor. Üstelik düşünmeyi sadece bundan ibaret sanıyor. Gördüğü ile gördüğü kadar düşünüyor. Gözüyle düşünüyor.

 

Eğer bütün bir benliği ile düşünseydi bu handikabı yaşamayacaktı. Bu anlamda yaradılışa yani üst benliğe dönmek, hem tanrı ile yeniden bağlantı kurmak hem de düşünme yeteneğimizi tekrar kazanmak olacaktır. Varlığın doğasında yanılmaz bir his, aşkın, etkin bir duygu, şaşmaz bir akıllılık vardır. Düşünmek dediğimiz faaliyet bütün bunların hülasasıdır. Düşünmek, biraz gözünü yumarak görebilmektir. Dışarıya gözümüzü kapatmak nesnelerin, sınırların bağlarından kurtulmak demektir. Hakikatin sonsuzluğuna, sonsuzluğun hakikatine yönelişin ilk önemli aşaması nesnel biçimlerin, sınırların dünyasından sıyrılmak olmalıdır. Gerçek orada, sınırların ötesindedir. Uzak sandığın ötenin kendi içinde gizlendiğini hissetmen zor olmayacak. Şimdiye kadar bir zorluk yaşadıysan kendi zahmetine katlanma hususunda gönülsüz davrandığındandır. Kimi tasavvurlar, algılar, anlayışlar kendinle arana girdi, aranı açtı. Kendi uzağında ne bir başarın ne sahici bir sevincin ne üzüncün oldu. Kendin olarak var olmayı göze alamamanın asıl sebebi, gerçek benliğinle arana gerilen perde sebebiyledir. O perde cevherinin içini ve dışını aydınlatan ışığını karartmayı amaçlıyordu. Dışarının alaca loşluğunda hoşluk sürüp gidecekse o perde açılmamalıydı. İyi ama o perdeyi açmaksızın kendin olamayacak, kendi bilincine varamayacaktın. Senin olmayan sevinçlerin, hüzünlerin, senin olmayan amaçların adamı olacaktın. Sana bir rol biçiliyordu ve sen kendi rolünü oynayacaktın. Bu sen miydin? Benlik sancısı düşüncesini kışkırtmayan, düşünmeyi benliğinin muazzam coşkusuna dönüştüremeyen bu adam sen miydin?

 

İnsanın ciddi manada benliğine dönmesi, düşünmesi için yeter sebep olmalıdır. Eğer bugün bir düşünce sıkıntısı varsa benlik problemi var olduğu içindir. Modern insan boş benliklerin, yitik benliklerin hatta bir adım ileride negatif benliklerin sahibidir. Çağdaş insan, hayatı da hakikati de sulandırmıştır. Yapay, yapmacık kişiliğiyle, yapay, yapmacık bir hayat yaşamaktadır. Düşünmenin onun benliğine denk düşen gerçek karşılığı ve gerekliliği yoktur. Düşünmek onda bir benlik sorunu, benlik de düşünmekle gelişecek bir öz olmaktan çıkmıştır. Daha anlaşılır bir dille ifade edelim: Her düşünmenin mutlaka benliğimizde veya yaşantımızda sahici, ciddi bir sebebi olmalıdır. Olmalıdır ki, ciddi manada düşündüğümüzü bilelim. Cidden düşünmüş olalım. Düşünmek ciddi bir iştir. Varlığımızla birebir ilgilidir. Varlığımızı hafife almayacaksak, hakikati hafife alamayacaksak düşünceyi de hafife alamayız. Buna kimsenin hakkı yoktur. İş olsun diye hakikati eğip bükmek, laf olsun diye hakikatle oynamak bir Bel’am şeytanlığıdır.



Necmettin EVCİ
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Düsünce ve benlik
« Posted on: 19 Nisan 2024, 15:28:29 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Düsünce ve benlik rüya tabiri,Düsünce ve benlik mekke canlı, Düsünce ve benlik kabe canlı yayın, Düsünce ve benlik Üç boyutlu kuran oku Düsünce ve benlik kuran ı kerim, Düsünce ve benlik peygamber kıssaları,Düsünce ve benlik ilitam ders soruları, Düsünce ve benlikönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes