> Forum > ๑۩۞۩๑ İlim Dünyası Online Dergi Dünyası ๑۩۞۩๑ > Semerkand Aylık Tasavvuf Dergileri > Ayın Konusu > Kutlu Zamanlar
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kutlu Zamanlar  (Okunma Sayısı 1248 defa)
15 Temmuz 2011, 12:53:16
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 15 Temmuz 2011, 12:53:16 »



Kutlu Zamanlar


Temmuz 2010 139.SAYI


Ali YURTGEZEN kaleme aldı, AYIN KONUSU bölümünde yayınlandı.

Hepimiz dünya pazarında sermayesi eriyen, şu veya bu oranda zarara uğramış kullarız. Bazılarımız bunun farkındadır ve merhamet istemektedir. Rahman ve Rahim olan Allah yine imdadımıza yetişmekte, sonsuz merhametinin eseri olarak bu kez “bereketli zamanlar” bahşetmektedir bizlere.

Gafletle geçirdiğimiz, kulluğumuzu ihmal ettiğimiz, salih amellerle doldurup yeterince değerlendiremediğimiz zamanları telafi imkanıdır bu mübarek vakitler. Seher vaktidir, cumadır, Ramazandır, bayramdır, kandil geceleridir.

Hepsi de saptığımız çıkmazdan bizi sırat-ı müstakime döndürecek birer kutlu kapıdır. Rahmet ve mağfirete vesiledir. Müflislerden olmamamız için sermayemizin artırılarak bize yeni bir hamle şansı tanınmasıdır.

Şöyle bir kıssa nakledilir:

Büyük İslâm alimi Fahrüddin Râzî rh.a. “Tefsîrü’l-Kebîr” diye bilinen “Mefâtihü’l-Gayb”ını bitirmek üzeredir. Asr suresine kadar gelmiştir. Fakat bu surenin “Andolsun zamana ki, insan gerçekten büyük bir ziyan içindedir” mealindeki ilk iki ayeti arasında münasebet kurmakta zorlanmaktadır. Allah Tealâ’nın üzerine yemin ettiği “zaman” anlamındaki “asr” ile insanın “hüsran”ı, yani yanılgısı yahut uğradığı büyük zarar ilişkisine dair düşündükleri içine sinmemektedir.

Bu sıkıntıyla çıkıp dolaştığı günlerden birinde, pazarda buz satan bir adama rastlar. Adam, etraftan gelip geçenlere yalvarırcasına şöyle seslenmektedir:

– Sermayesi eriyen şu kula merhamet edin!

Râzî bu sözleri duyar duymaz;

– Anladım, der; Asr suresini şimdi anladım.

Geçen gün ömürdendir

Evet; Asr suresinde “Andolsun zamana ki, insan gerçekten büyük bir ziyan içindedir.” buyuruyor Allah Tealâ. Çünkü biz istesek de istemesek de ömür sermayemiz her geçen gün biraz daha eriyor, alıp verdiğimiz her nefeste biraz daha eksiliyor.

Fakat ne zamanı durdurmak, ne de ecelimizi ertelemek elimizde olmadığına göre, ömür sermayesinin giderek azalması, neden bizim için bir hüsran olsun? Üstelik sermayenin bir yatırıma dönüştürülmek üzere zaten harcanması, sarf edilmesi gerekmiyor mu?

Surenin devamında “Ancak iman edip salih ameller işleyenlerin, birbirlerine hakkı ve sabrı tavsiye edenler”in zarara uğramayacakları beyan buyurularak, bu soruların cevabı veriliyor aslında. Hüsran, zamanın ve ömrün geçip gitmesi ile değil, geçip giden bu sürenin değerlendirilememesi, içinin doldurulamaması ile ilgilidir ve her halükârda buzun eridiğini fark edememenin sonucudur.

Öyleyse “geçen gün ömürdendir” hakikatini unutmadan, zamanın ve zamandan bir bölüm olması nedeniyle de ömrün kıymetini bilmek gerekiyor. Bir şeyin kıymetini bilmek, o şeyin varlık sebebini, maksadını bilmekle mümkün. Ömür bir emanettir. Allah’a kulluk ederek, imanla salih ameller işleyerek bize ahiret saadetini kazandırabilecek bir ticaretin Allah tarafından ikram edilmiş sermayesidir. Fakat dediğimiz gibi, sürekli eriyen bir sermayedir bu.

Bereketli zamanlar

Gerçi Cenab-ı Hak, kulunun dünya imtihanı dediğimiz ticaretinde “fevzü’l-azîm”e, yani en büyük kazanca nail olması için ona bütün imkanları bahşetmiştir. Doğru ile yanlışı ayetler indirerek bildirmiş, peygamberleri vasıtasıyla yol göstermiş, salih kullarıyla hep hakka ve hayra çağırmıştır. Lakin insan şaşıran, unutan, gaflete düşen bir varlıktır. Zaman zaman hata yapar, doğru yoldan sapar, böylece ömrünü heba edebilir.

Ayrıca, hayatının geçen kısmını güzel ve hayırlı amellerle yaşamış olsa dahi, hep daha güzelinin, daha hayırlısının yapılabileceğine dair bir ukde vardır içinde. “Keşke”leriyle beraber, buzun her geçen saniye biraz daha erimesiyle, endişeleri de çoğalır.

Hepimiz dünya pazarında sermayesi eriyen, şu veya bu oranda zarara uğramış kullarız. Bazılarımız bunun farkındadır ve merhamet istemektedir. Rahman ve Rahim olan Allah yine imdadımıza yetişmekte, sonsuz merhametinin eseri olarak bu kez “bereketli zamanlar” bahşetmektedir bizlere.

Gafletle geçirdiğimiz, kulluğumuzu ihmal ettiğimiz, salih amellerle doldurup yeterince değerlendiremediğimiz zamanları telafi imkanıdır bu mübarek vakitler. Seher vaktidir, cumadır, Ramazandır, bayramdır, kandil geceleridir. Hepsi de saptığımız çıkmazdan bizi sırat-ı müstakime döndürecek birer kutlu kapıdır. Rahmet ve mağfirete vesiledir. Müflislerden olmamamız için sermayemizin artırılarak bize yeni bir hamle şansı tanınmasıdır.

Zihnimiz bulanmadan

Şu sıralar yine böyle bereketli zamanları idrak ediyoruz. Üç ayların içindeyiz. Hz. Peygamber s.a.v.’in Recep ayı girince, “Allahım, Recep ve Şaban’ı bize mübarek kıl ve bizi Ramazan’a ulaştır.” sözleriyle dua ettiğini hep hatırda tutan müslümanlar, Recep ayını asırlardır Ramazan-ı Şerifin giriş kapısı gibi görmüş. Feyz ve bereketinden azami istifade için Recep ayının başından itibaren nafile ibadetlerle, Regaib’le, Miraç’la, Berat’la arınarak ayların en faziletlisine, on bir ayın sultanı Ramazan’a, bin aydan daha hayırlı Leyle-i Kadr’e yürümüş.

Günümüzde de artan dinî duyarlılığa paralel olarak üç aylara daha fazla önem verildiğini, mübarek gecelerin özel programlarla kutlandığını görüyoruz. Fakat modern anlayışın zihinleri bulandırdığı bir çağda yaşıyoruz ve bu bulanıklık bazen kutlu vakitlerle ilgili coşku ve heyecanımızın ölçüsünü kaçırmamıza, aşırı uçlar arasında savrulmamıza yol açıyor; yeni tartışmalar doğuruyor. Birileri çıkıyor “İslâm’da zamanın kutsallığı diye bir şey yoktur; bütün bunlar bid’attır” diyor. Bir başkası böyle zamanlara mahsus hiç duyulmadık ibadet şekilleri öneriyor. Mübarek vakitlere karşı son zamanlarda gözlemlediğimiz itibar artışında bir kekrelik hissediyoruz. Bir şeyler yerli yerine oturmuyor sanki. Onun için çok da anlamlı olmayan tartışmalara girmek yerine kestirmeden ifade edelim ki kerahet vakitleri olduğu gibi müstahsen vakitler de vardır. Bahar ve yaz mevsimlerinin güz ve kışa göre daha bereketli olması gibi manen de daha bereketli zamanlar vardır.

Ekim için uygun zaman ayrıdır, hasat için ayrı. Aynı günahın haram aylarda işlenmesi halinde sair zamanlara nazaran nasıl daha fazla cezası varsa, mübarek zamanlarda yapılan ibadetlerin sair zamanlara göre daha çok sevabı vardır. Bütün bunların ötesinde Alemlerin Rabbi “Leyletin mübâreketin” (Duhan, 3) buyurmuşsa, söylenecek söz kalmamıştır.

Hikmetinden sual olunmayan

Peki bu neden böyledir? Bir vakti mübarek kılan üstünlük ve şeref o vakitte zuhur eden hayırlı bir olaydan dolayı mıdır, yoksa vakit bizatihi şereflidir de söz konusu hayırlı olayın zuhuru bilhassa o vakte mi denk düşürülmüştür? Yani mesela Kadir Gecesi, Kur’an bu gecede nazil olduğu için mi bin aydan daha hayırlıdır, yoksa zaten bin aydan daha hayırlı olduğu için mi Kur’an bu gecede indirilmiştir? Allah bilir. Esasen bize düşen de bu sırrı çözmek değil, böyle zamanların bereketinden istifadenin yollarını aramaktır.

Eskiler mübarek gecelerden istifadeyi “ihya etmek” tabiriyle anlatırlar. Mübarek geceleri ihya, geçmişte o gecede zuhur eden hayırlı olayı, kendimizi ona muhatap kılarak, halihazıra taşımak demektir. Bu, Regaib gecesinde Allah Rasulü s.a.v.’in yolunu gözlemektir. Miraç gecesinde O’nun getirdiği hediyelerle sevinip namazı gözümüzün nuru yapmaktır. Berat gecesinde tevbe-i nasuhtur, kıblemizi gözden geçirmektir. Kadir gecesinde Kur’an’ı ayet ayet kalbimize indirmektir. Ve Mevlid Kandilinde, gelişiyle cihanı aydınlatan Habib-i Kibriya s.a.v.’in nurunu sünnet-i seniyyesi ile hayatımıza taşımaktır. Nihayet mübarek vakitleri ihya, ihya olmanın, dirilmenin, gerçekten hayat bulmanın imkanıdır ki alameti sırat-ı müstakim üzere yürümeyi sürdürmektir.

Devreden zaman

Başa dönelim. Mübarek vakitlerin, kaçırdığımız fırsatları, tükettiğimiz ömür sermayesini, ihmal ettiğimiz kulluk vazifelerini telafi için Allah Tealâ’nın merhametinin eseri bir ikram olduğunu söylemiştik. Kutlu vakitlerin sadece bire bin veren bereketi değil, genel olarak zamanın tabi kılındığı düzen de bu sonsuz merhametin tecellilerindendir. Kur’an, zamanın dönen, devreden bir akış olduğunu haber verir bize. Âl-i İmran suresinin 14. ayetinde işaret buyurulduğu üzere “devran”, önce mazrufuyla döndürülür insanlar arasında. Dönüp duran zamanın bazen sevindiren, bazen tasalandıran zuhuratıyla sabır ve şükür talimine tabi tutulan müminlerin imanı böylece kavi kılınır. 

Furkan suresinin 62. ayetinde ise, “Allah, zikretmek ve şükretmek isteyen kimseler için gece ile gündüzü birbiri ardınca getirendir.” buyurularak, zamanın bir “zarf” olarak da devrettiği anlatılır. Bu defa yeni bir fırsat için döndürülmektedir zaman.

Nitekim İbni Abbas r.a., bu ayetin tefsirinde “gece ile gündüzün, amel etmeye ihtiyaç duyulan hususlarda birbirine halef kılındığını” söylemiştir. Enes b. Malik r.a. de, yine aynı ayetin nüzulü üzerine Hz.Peygamber s.a.v.’in, bir gece Kur’an okuyamadığı için üzülen Hz. Ömer r.a.’e, “Ey Hattab Oğlu, andolsun ki Allah senin hakkında bir ayet indirdi” deyip bu ayeti okuduğunu ve “Geceleyin kaçırdığın nafile ibadetleri gündüzünde; gündüz kaçırdığın yahut yapamadığını da gecende ifa et.” buyurduğunu nakleder.

Devrana girip yükselmek

Hz. Ömer r.a.’ın, “Ya Rabbi, senden zamanın iyisini ve vakitlerimi bereketli kılmanı niyaz ediyorum” duası meşhurdur...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kutlu Zamanlar
« Posted on: 18 Nisan 2024, 09:57:41 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kutlu Zamanlar rüya tabiri,Kutlu Zamanlar mekke canlı, Kutlu Zamanlar kabe canlı yayın, Kutlu Zamanlar Üç boyutlu kuran oku Kutlu Zamanlar kuran ı kerim, Kutlu Zamanlar peygamber kıssaları,Kutlu Zamanlar ilitam ders soruları, Kutlu Zamanlarönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes