> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Asrı Saadette İslam > Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı  (Okunma Sayısı 4185 defa)
30 Eylül 2010, 19:17:02
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 30 Eylül 2010, 19:17:02 »



ASR-I SAADET'TE OLUŞAN İSLÂM AHLÂKI


Doç.  Dr. Mustafa Çağrıcı
 

Mustafa Çağrıcı 1950 Yılında Sivas'a bağlı Şarkışla ilçesinde doğdu.1969 yılında Sivas İ.H.L.nden 1973'de İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünden mezun oldu. 1977 yı­lında İstanbul Yüksek İslâm Enstitüsünde İslâm Ahlakı asistanı o1du."Gazali'ye Göre İslâm Ahla­kı" konulu tezi ile doktorasını tamamladı ve aynı Enstitüde öğretim üyesi oldu. 1983 yılında Mar­mara Üniversitesi İlahiyat Fakültesi Kelam ana-bilim dalında yardımcı doçent, 1990 yılında da İslâm Felsefesi Tarihi anabilim dalında doçent ol­du. Halen Marmara Üniversitesi İlahiyat Fakülte­si öğretim üyeliği görevini sürdürmektedir. Eserleri:

- Gazali'ye Göm İslâm Ahlakı

- Ana Hatlarıyla İslâm Ahlakı

- Ahlakımız

- İslâm Üzerine Düşünceler

- Hadislerle Ahlakî Davranışlar

- İslâm Düşüncesinde Ahlak [1]

 

Birinci Bölüm


İSLAM AHLÂKININ DOĞUŞU


Giriş
 

Hz. Muhammed (s.a.v.) «Ben ahlâk güzelliklerini tamamla­mak için gönderildim.»[2] buyurmuştur. Bu hadis, bir bakıma, ahlâk ilminin gayesini göstermektedir. Gerçekten, ahlâk ilminin gayesi, Resûlallah'm yalın ifadesiyle ahlâk güzelliklerini, yani iyi huyları ve yüksek vasıfları insanlara kazandırmaktır.

islâm düşüncesine göre insan bir ruh ve beden varlığıdır.[3] İn­san, beden sağlığını olduğu kadar ruh sağlığını da korumak ve ge­liştirmek zorundadır. Kur'ân-ı Kerim1 deki «Kendi elinizde kendi­nizi tehlikeye atmayınız; iyilik yapınız..,»[4] mealindeki âyetin in­sanı, bedenî tehlikelere olduğu kadar ahlâkî hastalıklara ve manevî eksikliklere karşı da uyardığı ortadadır.

Hedefi bu hastalıkları tedavi etmek olan İslâm ahlâkının asıl kaynağı Kur'an ve onun ışığında oluşan Sünnettir. îslâm ahlâk düşüncesi Kur'an ve Sünnetle başlar. Bu iki kaynak dinî ve dünyevî hayatın genel çerçevesini çizmiş, amelî kurallarını belir­lemiş, böylece daha sonra fikıhçılar , hadisçiler, kelamcılar, muta­savvıflar, hatta filozoflar tarafından geliştirilecek olan ahlâk an­layışlarının temelim oluşturmuştur. Bu sebeple "Asr-ı Saadet'te Oluşan îslâm Ahlâkı"nı inceleyen bu çalışmada Kur'an ve Sün­netin ahlâkla ilgili hükümleri esas alınacak, ahlâk problemlerine bu perspektiften bakılmaya çalışılacaktır. [5]

 

A. İslâm'dan Önce Araplarda Ahlâkî Vaziyet Ve İslâm'ın Tesiri
 

Konuya girerken önemli bir noktaya işaret etmeyi gerekli gö­rüyoruz: insanlık âlemi bir değerler âlemidir. Değer hükümleri­nin, başka bir deyişle iyi-kötü telakkilerinin bulunmadığı, bazı davranışların onaylanıp bazılarının da yerilmediği hiçbir insan topluluğu düşünülemez. Kötü toplum —ne kadar kötü olursa ol­sun.— iyilik fikrinin tamamiyle ortadan kalktığı; faziletin, insan­ların zihninden ve hayatından silinip yok olduğu toplum değildir. Çünkü insanlarda ahlâk fikri din fikri kadar eski, köklü ve yay­gındır.

Buna göre Cahiliye Araplarınm da bir ahlâkı olmalıdır ve vardı. Şu halde bu ahlâkın genel karakteri ne idi ve îslâm ona ne yönde ve ne ölçüde tesir etti?

Özellikle, Ahlâk gibi, örf ve âdetlerle sıkı sıkıya alakası bulu­nan bir alanda içtimaî bünyeyi ve bu bünyenin kültürel yapısını, değerlerini, telâkkilerini bütünüyle red ve inkâr ederek tamamen yeni bir hayat sistemi kurmak ve onu cemiyete mal ederek başa­rıyla işlemesini sağlamak beşerî plânda mümkün değildir. Her os-yal değişiklik gibi ahlâk alanındaki değişikliğin dahi — hiç olmaz­sa bir ölçüde— kültürel bir zemine oturtulması, ma'şerî vicdanda kabul görebilmesi bakımından gereklidir.

- Bu sebepledir ki, tebliğ faaliyetinde mevcut sosyal imkânları ve imkânsızlıkları dikkatle göz önüne alan îslâm Peygamberi, içinde bulunduğu toplumun ahlâk telakkilerini tamamen reddet­mek yerine, bunlardan uygun bulduklarını, islâm'ın temel esprisi ile bağdaştıran bir uzlaşma yoluna gitmiştir. Onun, «îslâm'da, Cahiliye devrinin faziletlerinin tatbikine devam edilecektir.» manasmdaki hadisi bu müsbet tavrının örnek bir ifadesidir.[6] Aynı şeyi bir diğer hadisinde şöyle belirtmiştir:

«insanların Cahiliye devrinde hayırlı olanları —ilim irfan sahibi oldukları sürece—îslâm devrinde de hayırlıdırlar.»[7]

Ancak, yukarıdaki ifadelerden, islâm ahlâkının cahiliye ahlâkının bir devamı olduğu sonucu çıkarılmamalıdır. Zira islâm'ın, kendisinden Önceki ahlâk telâkkileri ile uyuşma halinde bulunduğu noktalar, sâdece fazilet sayılan bazı davranışların şekli ile ilgilidir. Buna karşılık islâm Dini, özde ve ruhta yani ahlâkî davranışların arkasındaki «niyet» te ve yöneldiği «gaye» de Cahiliye ahlâkından tamamiyle ve esaslı bir şekilde ayrılır. Bura­da, şekildeki yaklaşmaya rağmen özdeki ve muhtevadaki bu esas­lı ayrılığı daha iyi göstermek ve îslâm ahlâkının orijinalliğini be­lirtmek üzere bazı mukayeseler yapmakta yarar vardır.

Önce şunu belirtmeliyiz ki, Cahiliye devrinde ahlâka dair ya­zılmış müstakil eserler bulmak mümkün değildir. Fikrî ve ilmî ha­yatın son derce basit olduğu bu dönemde bir ahlâk ilminin veya felsefesinin geliştirilmemiş olması tabiîdir. Câhiiiye devrinin en Önemli ve belli başlı vesikaları sözlü cahiliye edebiyatı, özellikle şi­iridir. Ayrıca, Kur'ân-ı Kerim'de ve hadislerde de bu devrin ahlâk telâkkilerine ve yaşaşıyına dair Önemli malumat mevcuttur.

Bu kaynaklardan edinilen bilgilere göre dine fazla bir alaka göstermeyen, hatta, devrin hayat anlayışının, inanç ve düşüncesi­nin belli başlı dili olduğunu az önce belirttiğimiz şiirde dahi dine ve dinî mevzulara —meselâ— kadın, aşk, şarap gibi hafif mevzu­lardan daha az ve müphem bir yer veren Cahiliye Arabmda, yine de bir «Allah» mefhumu vardır. Bununla beraber putperestlik, onun Allah'a olan saygı ve alâkasını koparmış olup bu durum, di­nin insanda bıraktığı derûnî ve ahlâkî tesirden Cahiliye Arabım Önemli ölçüde mahrum kılmıştır.

Yaygın görüşe göre Cahiliye devrinde ahlâk «murue» (mü­rüvvet) tâbiri ile ifade edilirdi.[8] Bu tabir, başta yiğitlik ve cömert­lik olmak üzere, hürriyet, namusa düşkünlük, misafirperverlik, yardımlaşma ve dayamşma gibi faziletleri kapsıyordu.

Biçim bakımından ahlâkî olan bu kavramların o devrin anla­yışındaki muhtevaları, tatbik tarzları ve yöneldikleri idealler-bakımından da ahlâkî olup olmadığını anlamak için bunlardan önemli olanlarına biraz daha yakından bakalım. [9]

 

A) Yiğitlik (Şecaat Ve Cesaret)
 

Cahiliye Arabi yiğittir; silahını yanından bırakmaz, tbn Hal­dun (v. 808/1406)'un dediği gibi «şecaat ve cesaret onun seciyesidir.»[10] Ancak, Arabın yiğitliği kendi kabilesi uğruna öldürdüğü in­sanların sayısıyla ölçülürdü.[11] Şu halde müşrik Arapta şecaatin hedefi, insanî ideallerin gerçekleşmesi, hak ve adaletin yerini bul­ması gibi yüksek idealler değildir. Çünkü onun şecaati benlik ve gururundan gelmektedir. Şecaat ve cesaret gösterisinin altında ferdî ve kabilevî üstünlüğü ispatlama tutkusu yatmaktadır. Bu yüzdendir ki, kabileler arasındaki bitmek tükenmek bilmeyen sa­vaşlar onları maddeten ve manen perişan etmekte idi.

îslâm Dini, arabın öfkesini yatıştırdı; şecaatini duygusallık­tan kurtararak aklîleştircü; bu fazileti yeni ve üstün ideallere yö­neltti; taşkın ve şuursuz cesareti hilim, sabır, hak ve adalet kaygı­sı gibi yüksek sıfatlarla dizginledi. Böylece islâm, sonraları Türk­ler üzerinde göstermiş olduğu olumlu tesirlerden birini, daha önce Araplar üzeinde göstermişti. Kur'ân-ı Kerim1 de bu tesirin netice­sini ifade eden âyetlerden birinde şöyle buyurulmuştur.

«Hani, bir zamanlar siz (birbirinize) düşman kimselerdiniz de Allah gönüllerinizi birleştirdi ve O'nun lütfü ile (birbirinizin) dostları oldunuz. Bir ateş çukurunun tam kenarında idiniz ki, sizi oradan Allah kurtardı. »[12]

 

B) Cömertlik Ve Misafirperverlik
 

Cahiliye arabı cömert ve misafirperverdi. Fakat onda bu fazi­letlerin gayesi, kendisinin ve kabilesinin medhu sena edilmesine zemin hazırlamaktı. «Hürmet görmek; asaleti, sahaveti ve cesareti ile herkes arasında şöhret kazanmak, korku ve hayranlık ilham etmek. îşte... Arabın en yüksek ideali!»[13]

İslâm ahlâkı, cömertlik ve misafirperverliği devam ettirmek­le beraber, bunlara ahlâkî muhteva kazandırdı. Buna göre bu fiil-lerdeki niyet, şahsın ve kabilenin üstünlüğünü isbat etmek mak­sadı taşımamalıdır; insan sevgisi ve Allah rızâsı olmalıdır. Mülk Allah'ındır[14] ve Allah'ın mülkünü Allah'ın kullarına hizmette kul­lanmak, mahlûka himmet yoluyla Ma'bud'a hizmet etmek gere­kir, islâm Peygamberi, «Veren el alan elden üstündür.»[15] buyur­muştur. Fakat verirken almamak, yani gurura kapılmamak ve çı­kar gözetmemek gerekir. Kur'ân-ı Kerim, Araplarla birlikte bü­tün insanlara: «Biz size Allah rızası için ikram ederiz; sizden bir karşılık, bir teşekkür beklemeyiz.»[16] demelerini telkin ve talim ediyor; böylece Kant'tan 12 asır önce şartsız ahlâkın temel kanu­nunu getirmiş oluyordu. [17]

 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı
« Posted on: 19 Nisan 2024, 07:21:51 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı rüya tabiri,Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı mekke canlı, Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı kabe canlı yayın, Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı Üç boyutlu kuran oku Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı kuran ı kerim, Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı peygamber kıssaları,Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkı ilitam ders soruları, Asr-ı saadette oluşan islâm ahlâkıönlisans arapça,
Logged
17 Kasım 2014, 16:39:27
Gülbahar Aktay
Öğrenci Grubu
***
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 581



« Yanıtla #1 : 17 Kasım 2014, 16:39:27 »

konuyu paylaşandan ALLAH razı olsun.ödevime ve bana birçok şey kazandırdınız.teşekkürler
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Kainatta en yüksek hakikat imandır, imandan sonra namazdır.
17 Kasım 2014, 18:56:35
Yunus Emre

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 499



« Yanıtla #2 : 17 Kasım 2014, 18:56:35 »

allah bu paylasimi yapandan razi olsun
allahim bize teog a gireceklere yardim et yarrabbim
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Her Anımızda Allah için Niyet Edelim ( Allah için )  Yerken , İçerken , Giyerken , Çıkarırken , Gezerken , Dinlenirken Bakarken , Duyarken , Yatarken , Kalkarken , Otururken , Okurken , Yazarken ve daha nicesinde... ( Allah için ) Niyet Edelim.
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes