๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Tarihül-İslam => Konuyu başlatan: Sümeyye üzerinde 25 Nisan 2011, 12:59:29



Konu Başlığı: Peygamberimizin kabilelere tebliğe çıkması
Gönderen: Sümeyye üzerinde 25 Nisan 2011, 12:59:29
Peygamberimizin Kabilelere Tebliğe Çıkması

 


İsrail, Osman b. el-Muğîre,-Sâlim b. Ebİ'l Ca'd isnadıyla Câbir'in (r.a) şöyle dediğini bildirir. Rasülulah (s.a.v) hac zamanı arafatta kendini insanlara arz ediyor ve:

"Beni kendi kavmine götürecek kimse varmı? Çünkü Kureyş beni Rabbimin kelamını tebliğ etmekten alakoydu." buyuruyordu. Ebû Dâ-vûd da bu hadisi Muhammed b. Kesir-fsrâil ile nakleder. Bu hadis (rical yönünden) Buharî'nin şartlarını taşımaktadır.[594]

Mûsâ b. Ukbe İbni Şihab'tan naklediyor:

-Rasûlullah (s.a.v) bu yıllarda, her hac mevsiminde kendini kabi­lelere arzediyor, toplumun ileri gelenleriyle konuşuyor, buna rağmen kendini barındırıp korumaları dışında başka birşey istemiyordu. O şöyle diyordu:

"Sizden hiç birinizi her hangi bir şeye zorlamayacağız. Da'vet ettiğim şeye sizden razı olan varsa ne âla. İstemeyene asla zorla­mam. Ben sadece beni öldürmek isteyenlere karşı korumanızı istiyo­rum. Tâki böylece Rabbimin Risaletini tebliğ edebileyim ve Allah benim ve bana yoldaşlık yapan kimse hakkında dilediği hükmü verin­ceye kadar kalayım"

Lakin hacca gelenlerin hiç biri bu ricayı kabul etmiyor ve "Onu kendi kavmi bizden iyi bilir. Siz kendi kavmini ifsâd etmiş birinin bi­zi İslah edebileceğinimi sanıyorsunuz?" diyorlar ve Efendimizi (s.a.v) geri gönderiyorlardı. İşte onların bu red etmeleri Ensar lehine bir be­reket depolaması oluyordu.

Bu arada Ebû Talib Ölmüş ve Rasûlullah eskisinden daha çetin bir imtihanla karşılaşıyordu. Kendini belki barındırırlar ümidiyle Taifteki Sakîf kabilesine gitmeyi arzu etti. Onlardan üç kişi buldu. Bunlar, Abdliyâleyl, Habib b. Amr ve Mesûd b. Amr idiler. Bunlar Sa-kiflilerin seyyidleriydi. Efendimiz (s.a.v) onlara kendini takdim edip durumun vehâmetini anlattı. Kavminin kendine ona karşı saygısızlık­ta bulunduğu hususları açıkladı.

Onlardan birisi: "Eğer Allah seni peygamber gönderdiyse Ka'be-nin örtüsünü çalmış olayım" dedi. Diğeri; Allah senden başkasını göndermekten âcizmiydi?" dedi. Ötekide: "Vallahi seninle şu oturum­dan sonra asla biraraya gelmeyeceğim. Vallahi eğer sen gerçekten Allah'ın peygamberi isen, benimle konuşmaya tenezzül etmeyecek kadar hakkın ve şerefin olması lazım. Yok Allah adına yalan sö-ylüyorsan, ben seninle konuşamayacağım kadar şerli birisin dedi. Bö­ylece Efendimizi istihza ve alaya aldılar. Efendimizin kendileriyle istişare ettiği şeyleri kavimleri arasında yaydılar ve Peyğameber (s. a.v)in geçeceği yolun kenarına iki saf halinde oturdular. Peygamberi­miz (s.a.v) yanlarına geldiğinde her adımını kaldırıp yere basışında ayaklarına taş vurarak ezip kanlar içinde bıraktılar. Onların ellerin­den kurtulduğunda ayaklarından kanlar akıyordu. Onların bahçelerin­den birine doğru yönelip bir asmanın gölgesine sığındı. Çok üzüntü ve acı içindeydi. Bahçede Rabia oğlu Utbe ile kardeşi Şeybe vardı. Rasûlullah onları görünce eski düşmanlıklarını bildiği için onlara ait bir yerde olmaktan hoşlanmadı. Onlarda Efendimizi görünce Addâs adındaki köleyi Ona gönderdiler. Addas Ninovâ halkından hıristiyan bir gençti. Beraberinde üzüm vardı. Addâs gelince Rasûlullah ona: "Yâ Addas! Sen hangi diyardansın?" buyurdu. "Ninova halkından" dedi. Nebi (s.a.v) de:

"Salih kişi Yûnus b. Metta'nın şehrindenmisin?" Duyurdu. Addâs "Sen Yûnus b. Mettâ hakkındaki haberi nerden biliyorsun?" deyince, Efendimiz:

"Ben Allanın Rasülüyüm. Yunusun haberini bana Allah verdi." buyurdu. Addâs Efendimizden bu haberi duyunca Rasûlullah'ın (s.a.v) önünde secdeye kapanıp kan ak­makta olan el ve ayaklarını öpmeye başladı. Utbe ve Şeybe köleleri­nin bu yaptıklarını görüp ses çıkarmadılar. Yanlarına gelince, "Sana ne oldu da Muhammedin ayaklarına kapanıp öptün?" dediler. O da "Bu zat salih bir insandır. Allanın bize gönderdiği, Yunus b. Metta denilen bir peygamberin hakkında bildiğim şeyleri bu zatta bana ha­ber verdi." deyince ona güldüler, ve "Sakın bu adam seni hıristiyanîı-ğından saptırmasın. Bu çok düzenbaz bir adamdır." dediler. Rasûlul-lahta Mekke'ye geri geldi.[595]

Yûnus b. Yezîd derki: Zührî'den bana Urve haber verdiki kendis­ine Âişe (r.a) anlatmışki: Birgün Rasûluİlaha (s.a.v): "Sana Uhud gü­nündeki sıkıntıdan daha beter sıkıntı çektiğin bir günün oldumu?" dedim. Buyurduki:

«Senin kavminden neler çektim gördüğüm en çetin bela akabe gününde oldu. O gün kendimi İbni Yâlil b. Abdi Kûlâl'e arzetmiştim. O arzumu yerine getirmedi. Üzgün bir halde önüme doğru yürümeye başladım. Ancak (Mekke yolu üzerindeki) Karnü's Seâlib denen yere gelince kendime gelebildim. Başımı kaldırınca beni bir bulutun gölge­lendirdiğini gördüm. Dikkatle bakınca içerisinde Cibrîli gördüm.[596] Ce­brail bana seslenerek:

"Şüphesiz Allah (c.c) kavmiyin sana söylediklerini ve ne diyerek seni geri çevirdiklerini duymuştur. Onlar hakkında dilediğin şeyi ken­disine emretmen için sana dağlar meleğini göndermiştir" dedi. Sonra dağlar meleği seslenerek beni selamladı ve:

- Yâ Muhammed! Şüphesiz Allah kavmiyin sözlerini duydu. Ben dağlar meleğiyim. Dilediğini bana emredesin diye Rabbin beni sana gönderdi. Eğer (Ebû Kubeys ile el-Ahmer'den ibaret olan) Ahşeb dağlannı onların  üzerine kopar ive rmemi dilersen öyle  yapayım, dedi. RasuJulIah (s.a.v) de ona:

«Aksine ben, Allanın onların en şerlilerinden (bir rivayetle zür-riyetlilerinden) Allaba kulluk edip ona hiçbir şeyi şirk koşmayan kimseler çıkaracağını ümit ediyorum,» buyurdu. Bu hadisi Şeyhayn nakletti.[597]

Bekkâi, İbni İshak'tan nakleder: Bana Yezîd b. Ziyâd, Muham-med b. Ka'b el-Kurazî'nin şöyle dediğini anlattı. Rasûlullah (s.a.v) Taife varınca Sakîfliler'den bir kaç kişiyle görüşmeye yöneldi. O gün bunlar toplumunun lider konumunda olanlarıydı, bunlar Abdi Yâlîl b. Amr ile Kardeşleri Mesûd ve Habîb olmak üzere üç kişiydiler. Bun­lardan birinin yanında Kureyşin Cumah boyundan bir kadın vardı. Rasûlullah (s.a.v) onların yanına varıp oturdu ve onları Allah'a da'vet etti. İçlerinden birisi: "Allah seni Peygamber diye gönderdiyse Ka'be' nin örtüsünü parçalayayım" dedi. Biriside: 'Allah senden başka gön­derecek kimse bulamadımı" dedi. Öbürü de: "Vallahi ben seninle ko­nuşmayacağım" dedi.

İbni İshak hadiseyi aynen İbni Şihâb'm hadisinde olduğu gibi an­latıp şu bilgileride ilave etmiştir. Bana anlattığına göre Rasûlullah (s.a.v) biraz sakinleşince şöyle duâ etmiş:

"Allahim! Gücümün zayıflığını, çaremin azlığını ve insanlar nez-dindeki umursanmazlığımı sana şikayet ederim. Ey Rahmet edenlerin en iyi rahmet edeni! Zayıfların Rabbi sensin. Sen benim Rabbimsin.

Beni (buhalde) kime bırakıyorsun, bana surat asan -neseben- bana uzak otanlarami, yoksa işimi kendine havale ettiğin düşmanamı? (Bu perişan halde bile) eğer bana öfkeli değilsen (ben bu sıkıntılara) hiç önem vermem. Gazabiym bana gelmemesi veya hoşnudsuzluğuyun bana isabet etmesinden, senin afiyetin bana daha genişlik verir. . Karanlıkların kendisiyle aydınlandığı dünya ve âhiret işlerinin dü-zenlene bilmesi ancak onun üzerinde olan yüzüyün nuruna sığınırım.

Sen kendin razı olana kadar af ederek razı olmak ancak senin elindendir. Güç ve kuvvet ancak senindir.[598]

Bana Hüseyin b. Abdillah b. Ubeydulîah b. Abbâs bana haber verdiki: Ben Rabîa b. Abbâd'ı Babama şöyle anlatırken duydum: Ben küçük bir çocukken Mina'da babam ile beraberdim. Rasûlullah (s.a.v) de Arap kabilelerinin yanında durmuş onlara:

"Ey falanca oğulları! Ben Allanın size gönderdiği Rasülüyüm. Al­lah size kendine ibadet edip hiç bir şeyi ona ortak koşmamanızı ve Ondan başka bütün taptıklarınızı terketmenizi bana iman edip beni tasdik etmenizi ve ben Allanın benimle gönderdiği ilahi hükmü açı­klayana kadar beni korumanızı size emrediyor" buyurdu. Efendimizin arkasında şaşı gözlü, alçak boylu başında iki tutum saçı bulunan, üzerinde Aden işi bir elbise bulunan bir herif duruyordu. Rasûluîlah sözünü bitirince bu herif şöyle dedi:

-"Ey falan oğulları! Bu herif sizi Lât ve Uzzâ'yı bırakmaya Mâ­lik b. Ukayş oğullarından olan sizin dost ve müttefikiniz olan kabile­den sıyrılıp çıkarak kendi getirdiği bid'at ve dalâlete girmeye çağı­rıyor. Sakın ona itaat etmeyin Onun konuştuklarını dinlemeyin" dedi. Ben babama "bu kimdi?" diye sordum da bana "bu Muhammedin Amcası Abdü'l Uzza Ebû Lehebtir" diye cevap verdi.[599]

Bana İbni Şihâb haber verdiki Nebî (s.a.v) Hacdaki vakfe yaptık­ları yerde Kinde kabilesine geldi. İçlerinde Müleyh denen liderleri vardı. Rasûlullah (s.a.v) onları Allah'a îmana çağırıp kendini onlara arz etti isede onlar reddettiler.[600]

Bana Muhammed b. Abdurrahman b. Abdillah b. Husayn anlatti-ki: Efendimiz (s.a.v) hacca gelen KELB kabilesinden vakfe yerinde duran ve Abdullah oğullan denen bir oymağa da gelip kendini arze-derek onları AMaha çağırdı. Onlara: "Ey Abdullah oğullan! Allah ba­banızın adını en güzel koymuş" buyurup Allah'a inanmaya çağırdıy-sa da onlar bu da'veti kabul etmediler.[601]

Yine İbni İshak derki: Bana arkadaşlarımdan biri anlattıki: Efen­dimiz (s.a.v) Hacdaki konukladıklan yerlerinde Hanife oğullarına da gelip onları Allaha çağırarak kendini arzetmişti. Arablardan hiç bir kabile Efendimizi bunlardan daha çirkin red etmemiştir.[602]

Yine bana Zührî'nin anlattığına göre; Nebî (s.a.v) Âmir b. Sa'saa oğullarına gelip kendini onlara arzeyleyerek Allaha da'vet etmiş. On­lardan Bahîra b. Firâs denen bir adam: "Vallahi şimdi ben bu genci Kureyş'ten almış olsam bununla bütün arapları yerim" deyip sonra Efendimize: "Ne dersin şimdi biz senin bu dinine girsek sonra Allah seni muhaliflerine gâlib kilsa sen Öldükten sonra bu işin kırallığı bi­ze kalırmı?" deyince Efendimiz:

"Bu iş Allahındır. Onu dilediğine verir." buyurdu.

Adam da "Demekki bizim göğüslerimiz senin önünde (koruyucu olmak için) arablara hedef olacak, Allah seni üstün getirince liderlik başkasının olacak ha. Bizim senin dinine ihtiyacımız yok" deyince hepsi reddettiler.[603]




[594] İbni EM Şeybe 14/310, Hâkim 2/612, Tirmizî 2925, İbni Mâce 201, Ebû Dâvûd 4737, Müsned 3/390, İbni Adiy 3/1272, Dârami 2/440, Ebû Nuayni Delâiİ   1/290, Beyhakî Delâil 2/413..

İbni Ebî Şeybe ve diğer bazı rivayetlerde burada şu ilave var:

-Efendimiz bu isteği üzerine Hemedanlı bir adam yanma geldi, ve; "ben varım" dedi. Efendimiz "sen, kimlerdensin?" buyurdu. "Hemedândan" dedi. Efendimiz (s.av) "Kavmiyin koruyııcak kadar gücü varmı?" buyurdu. Adam "evet" dedi. Adam oradan ayrılıp gitti. Sonra kavminin ona verdikleri sözü bozabileceklerinden korkarak Nebi (s.a.v)in yanına geri geldi ve "Ben önce gidip kavmime bunu teklif edeyim sonra gelecek hac mevsiminde yine sana geleyim" dedi. Ertesi mevsime vakit kalmadan az sonra Receb ayında Medine Ensânnin elçileri Efendimize geldiler.

[595] Beyhakî Delâil 2/414; Urve Meğazi 117; Ebû Nuaym Delâilinde (H. no 221); îbni Lehî'a Ebû'l Esved isnadıyla Urve b. Zübeyr'den nakleder. İbni İshak bunu isnadsız olarak verirken İbnİ Abdii'l Ber "Ed Dürer"inde S. 65; Taberî de Tarihinde 2/344 nakleder. İbni Hişâm 2/173. Zehebî hadisteki bilginin sıhhatine şahit oldugunan olsa gerek isnada ilişmez. Ama hadis mürseldir.

[596] Müellif Beyhakî rivayetinde "Bulutun Cibril olduğunu gördüm" ifadesi varsada Buharî ve Müslim bunu "İçinde Cebrail vardı" diye zabtetmişlerdir ki bu daha doğrudur.

[597] Buharî Bedîü'l Halk 59/7; Müslim 1795; Be^akî Deiâil 2/417, Ebû Nuaym Delâil H. no: 213; Beyhakî Esma ve Sıfat 176; İmam Ahmed Müsned 1/258.

[598] İbni Hİşâm 2/172, Taberânî bu duayı Ca'fer'den nakleder.

[599] İbni İshak 232; İbni Hişâm 2/173; Taberî Tarih 2/348; Taberâni 5/61 h. no 4584. 4589; Müsned 3/492 4/341; Dârakutnî 3/45; tbni Hibban 16/82; Bey S. Kübra 1/76; Beyhakî Delâil 2/185 Ukaylî 1/106.

[600] İbni İshâk 232; İbni Hişâm 2/174; Teberi Tarih 2/349.

[601] İbni ishak Meğazi 232; İbni Hişâm 2/174; Taberî 2/349.

[602] İbni İshak 232; İbni Hişâm 2/174, Taberî 2/349.

[603] İbni Hişâm 2/174; Taberî 2/350.

     İmam Zehebi, Tarihu’l-İslam, Cantaş Yayınları: 1/ 396-402


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberimizin kabilelere tebliğe çıkması
Gönderen: Sevgi. üzerinde 24 Aralık 2021, 04:12:42
Esselamü Aleyküm. Bilgiler için Allah sizlerden razı olsun kardeşim


Konu Başlığı: Ynt: Peygamberimizin kabilelere tebliğe çıkması
Gönderen: Mehmed. üzerinde 30 Aralık 2021, 13:12:46
Ve aleykümüsselam Rabbim paylaşım için razı olsun