๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Süneni Ebu Davud => Konuyu başlatan: Zehibe üzerinde 18 Mayıs 2012, 20:34:15



Konu Başlığı: Şarap ve Ölü Hayvanın Satışından Alınan Para
Gönderen: Zehibe üzerinde 18 Mayıs 2012, 20:34:15
64. Şarap Ve Ölü Hayvanın (Satışından Alınan) Para


 

3485... Ebû Hureyre (r.a)'den, Hz. Peygamber (s.a)'in şöyle bu­yurduğu rivayet edilmiştir:

"Şüphesiz ALLAH (c.c), şarabı ve karşılığında alınan parayı, ölü hayvanı ve karşılığında alınan parayı, domuzu ve karşılığında alınan parayı haram kılmıştır."[484]

 
Açıklama

 

Hadis-i şerif, anılan üç şeyin hem kendilerinin hem de satılmalan karşılığında alınan paranın haram olduğunu çok açık bir şekilde bildirmektedir." Bunların haram oluşu Kur'an-ı Kerim'de de sa­bittir. Bakara sûresinin 173. âyetinde domuz ve ölü hayvan eti yasaklanmış­tır. Bu âyetin meali şu şekildedir: "Şüphesiz (ALLAH) size ölü hayvan etini, kanı, domuz etini, ALLAH'tan başkası için kesilen hayvanı haram kılmıştır; fakat, darda kalana,.başkasının payına el uzatmamak ve zaruret mikdarını aşmamak üzere günah sayılmaz. Çünkü ALLAH bağışlayandır, merhamet eden­dir."

Mâide sûresinin 90. âyetinde de içki, şeytan işi sayılarak şöyle denilmiş-tir:"Ey inananlar! İçki, kumar, putlar ve fal okları şüphesiz şeytan işi pis­liklerdir, bunlardan kaçının ki saadete eresiniz."

Hanefî mezhebinde caiz olmayan alışverişler; fasid ve bâtıl olmak üze­re ikiye ayrılır:

Bâtıl alışveriş: Hem asıl hem de vasıf yönünden sahih olmayan alışve­riştir. Başka bir deyişle, in'ikad şartlarının tamamı veya bir kısmı bulunma­dığı için sahih olmayan alışveriştir. Bâtıl alışveriş hiçbir şekilde mülkiyet ifade etmez. Dolayısıyla bâtıl bir alışverişle müşteri eline geçen mal onda emanet­tir; müşterinin elinde onun kusuru olmadan telef olsa satıcı durumunda olan şahıstan gider. Semavi hiçbir din tarafından mal kabul edilmeyen bir şeyin satışı da bâtıldır. Kanın satışı .gibi.                                          

Fasid alışveriş: Esasen sahih olup, vasıf yönünden sahih olmayan alış­veriştir. Fasid alışveriş aslında tam bir akiddir, fakat haricî vasıflar bakı­mından meşru değildir. Semavi din mensuplarından bazılarına göre mal sa-yılmadığı halde bazılarına göre mal sayılan bir şeyin başka bir mal karşılı­ğında satılması fasiddir. Fasid bir alışverişle satılan bir malı, müşteri kabzederse bu mülkiyet ifade eder. Dolayısıyla müşterinin elinde telef olsa müşte­riden gider.

Bâtıl olan alışverişlerin sahih olması mümkün değildir. Fasid olan alış­verişlerde ise fesada sebep olan şey kaldırıldığı zaman, akid sahih hale gelebilir.

Bâtıl ve fasid alışverişlerin tümü bunlardan ibaret değildir. Biz sadece konumuzu ilgilendiren yönünü aldık.

Hadis-i şerifte anılan, ölü hayvan eti (leş)nin satışı bâtıldır. Çünkü leş hiçbir semavi dinde mal olarak kabul edilmemektedir. Domuz ve şarabın, para karşılığı değil de başka bir mal karşılığında satışı fasiddir. Çünkü bun­lar hristiyanlara göre maldır. Para karşılığı satılması halinde ise satış bâtıl­dır. Bu ayırıma sebebin ne olduğu fıkıh kitaplarında vardır. Fakat biz bura­ya aktarmayı fazla ayrıntı görüyoruz. Ancak şunu belirtelim ki, şarap veya domuz herhangi bir meta (meselâ kumaş vs.) karşılığında satıldığında, metâa karşılık olarak konuşulan şarap veya domuz verilemez. O metam kıyme­ti para olarak verilir.

Hattâbî; hadisin delaletiyle bir hıristiyanın şarabını döken veya domu­zunu öldüren kişiye daman (ödeme) gerekmediğini söyler. Bu; İmam Şafiî'­nin görüşüdür.

Hanefîlere göre İse, bir müslüman bir zimmînin şarabını veya domuzu­nu telef etse bunların kıymetini öder. Çünkü bunlar her ne kadar bizim için mal değilse de zimmîlere göre maldır. Dolayısıyla bu itlaf, kıymeti olan bir malı itlaf olur. Biz müslümanlar zimmîleri kendi inançları ile başbaşa bırak­makla emrolunduk.

Domuzun kendisini olduğu gibi, kılını satmak da caiz değildir. Kılının kullanılıp kullanılamayacağı âlimler arasında ihtilaflıdır. İbn Şîrîn, el-Hakem, Hammâd, Şafiî, Ahmed b. Hanbel ve îshak domuz kılını kullanmayı mek­ruh saymışlardır. Hanefîler, zarurete binaen bazı iş dallarında onun kullanı­labileceğini söylemişlerdir. Hasenü'l-Basrî, Evzaî ve İmam Mâlik de Hanefîlerle aynı görüştedirler. Son görüşü biraz açalım: Bu gruba göre her-hangibir işin domuz kılından başka bir madde ile yapılması mümkün olmaz ise domuz kılını kullanmak cazdir, aksi halde caiz değildir.

Hattâbî, hadisin hayvan gübresi ve aynı necis olanların tümünün satışı­nın caiz olmayışına da delil olduğunu söyler. Hanefîlere göre ise; hayvan güb­resinin satışı caizdir. Çünkü bu madde tarladan daha fazla ürün alınması için kullanılır. Dolayısıyla maldır ve mal olan bir şeyin satılması caizdir. İn­san pisliğinin satılması ise hem Hanefî hem de Şâfiîlere göre caiz değildir. Ancak insan pisliği başka bir şeyle karışık olursa satılabilir. Çünkü bu du­rumda yararlanılır. Şâfiîlere göre hayvan tersinin satışı da caiz değildir.[485]

 
Bazı Hükümler

 

1. Ölü eti, domuz ve şarap haramdır.

2. Aynı haram olan bir şeyin satışı ve onun karşılı­ğında para alınması da haramdır.[486]

 

3486... Câbir b. Abdillah (r.a), Rasûlullah (s.a)'ı fetih yılında Mek­ke'de şöyle derken işitmiştir:

"Şüphesiz ALLAH (c.c) şarap (içki), leş, domuz ve putların satışı­nı haram kıldı." Kendisine:

Ya Rasûlallah, leş yağları konusunda ne dersin? Onlarla gemi­ler boyanıyor, deriler yağlanıyor, insanlar aydınlanıyor, dediler.

“Hayır, haramdır." buyurdu.

Daha sonra Rasûlullah (s.a) şöyle devam etti:

"ALLAH yahudileri kahretsin! -Veya ALLAH yahudilerin belâsını verin-. Şüphesiz ALLAH (c.c) onlara leşlerin iç yağlarını yasakladığı za­man, onu erittiler sonra satıp parasını yediler."[487]

 
Açıklama

 

Hadisin Buharı ve Müslim'deki rivayetleri de buradakinin aşağı yukarı aynıdır. Burada "ALLAH haram kıldı" denildiği hal­de Sahîhayn'da, "ALLAH ve Rasûlü haram kıldı" denilmiştir.

Metinde görüldüğü üzere Efendimizin bu hadisi irad buyurmaları Mek­ke'nin fethedildiği senede olmuştur. Âlimlerin bir kısmı, hadiste adı geçen şeylerin aslında daha evvel haram kılınıp Rasûlullah'ın o esnada hükmü duy­mayanlara duyurmak için tekrarlamış olmasının muhtemel olduğunu söylerler.

Hadiste beş şeyin satışının haram olduğu bildirilmiştir. Bunlar: İçki, leş, domuz, putlar ve leşlerin iç yağlarıdır. Bunlardan ilk üçü önceki hadisin şer­hinde izah edilmiştir. Burada put ve leşin iç yağı üzerinde duracağız.

Bilindiği-gibi put; taş, ağaç, tunç, alçı, bakır, demir gibi maddelerden çeşitli şekillerde yapılıp tapınılan, saygı beslenilen heykelciklerdir. İslâmiyetin en büyük hedefi, putçuluğu ortadan kaldırıp tek ALLAH inancını yerleştir­mektir. Dolayısıyla putu, değeri olan bir mal sayması düşünülemez. Onun için put satışı ve bunun karşılığında alman para haramdır. Bunda âlimler arasında herhangi bir görüş ayrılığı mevcut değildir. Ancak bazı Hanefîlerle Şâfiîlere göre, put parçalanır ve parçaları başka bir sahada kullanılabilirse bu parçaları satmak caizdir. Çünkü bunlar put olmaktan çıkmışlardır.

Leş yağını iki açıdan ele almak gerekir:

a) Satışı,

b) Kullanılması.

Hadiste, Hz. Peygamber (s.a); kendisine leşlerin iç yağı sorulduğunda, “O haramdır" karşılığım vermiştir. Bazı âlimler buradaki "o" zamirini; yağın satışına, bazıları ise kullanılmasına bağlamışlardır. Birinci görüşe göre; "on­ların satışı haramdır", ikinci görüşe göre ise "onların kullanılması haramdır" manası çıkar. İmam Şafiî, birinci görüşü benimsemiştir. Ona göre ölü hay­vanların yağlarıyla gemi boyamak, deri yağlamak, kandillerde yakmak; on­ları satıp parasını almak gibi değildir. Sahâbîlerden Hz. Ali, İbn Abbas ve İbn Ömer'in leş yağını kullanmanın caiz olduğu görüşünde oldukları nak­ledilir.

İmam Nevevî şöyle der:

"Yememek ve vücuda sürmemek şartıyla bu yağlan kendilde yakmak, pis zeytinyağından sabun yapmak, pis balı anlara yedirmek, leşi köpeklere yedirmek gibi konularda âlimler ihtilâf etmişlerdir. Bize göre bunların hepsi caizdir. Kadı lyaz bu görüşü İmam Mâlik, İmam Şafiî, Süfyân-ı Sevrî, İmam Ebû Hanîfe ve arkadaşlarından da nakletmiştir."

Hattâbî de; hadisin, pis zeytinyağını kandillerde yakmanın caiz, satışı­nım ise haram oluşuna delil olduğunu söyler. Yine Hattâbî'nin ifadesine gö­re put satışı ve bunun karşılığı para almanın haram oluşu; çamur, ahşap, demir, altın, gümüş ve buna benzer bütün maddelerden yapılan timsallerin satışının haram olduğuna da delildir.

Avnü'I-Ma'bûd'un bildirdiğine göre; âlimlerin çoğunluğu ölü hayvan­ların iç yağlarını hem satmanın hem de kullanmanın haram oluşu görüşün­dedir. Bu âlimlere göre ölü hayvanların sadece tabaklanmış derisinden ya­rarlanılabilir. Çünkü bu konuda özel nass vardır.

Hz. Peygamber (s.a) sahâbîlerin kendisine, ölü yağlarından bazı istifa­de şekillerini söyleyerek hükmünü sormaları üzerine, onun haram olduğunu söylemiş ve bunu yahudilerin yaptıklarına benzetmiştir. Rasûlullah (s.a)'ın bildirdiği üzere; yahudiler, ALLAH kendilerine ölü hayvanların yağlarını ha­ram edince bir hileye başvurmuşlar, yağları eritip isim ve şekillerini değişti­rerek parasını yemişlerdi. Hz. Peygamber (s.a) bu muamelenin yağı haram olmaktan çıkarmayacağını vurgulamış, yahudiler için beddua etmiştir. "Al­lah yahudileri kahretsin" diye terceme ettiğimiz o cümlenin dua manasına olmayıp, haber manasına olması da mümkündür. O zaman cümlenin tercemesi, "ALLAH yahudileri kahretti" şeklinde olur.

Hattâbî; Rasûlullah'm bu ifadesinden, yasak olan bazı şeyleri caiz hale getirmek için baş vurulan hilenin caiz olmadığı hükmüne varmıştır. Hattâbî şöyle der: "Bunda haramı helâl yapmak için uygulanan bütün hilelerin bâtıl olduğunun beyanı vardır. Yine bu, bir şeyin şekli ve isminin değişmesi ile hükmünün değişmeyeceğine delildir." Ancak Hattâbî'nin bu sözleri tüm sahalarda geçerli değildir. İsmi ve şekli değişince hükmünün de değiştiği bir çok mesele vardır. Meselâ: Şıra helâldir, fakat şıra şarap haline gelirse ha­ram olur. Tuzlaya düşüp ölen bir hayvanın eti haramdır, ama bu hayvan tuz haline gelirse helâl olur.[488]
 
Bazı Hükümler

 

1. Şarap, leş, put, domuz ve leşteki yağın satılması caiz değildir.

2. İbret alınması ve mukayesede bulunulması için başka din mensupla­rının başlarından geçen veya yaptıkları şeyleri misâl getirmek caizdir.

3. Hakkında nass bulunmayan meselelerin hükmünü, hakkında nass bu­lunan benzeri meselelerin hükmüne kıyaslayarak bulmak caizdir.

4. Haddizatında haram olan şeyleri kullanabilmek, onları caiz hale so­kabilmek için hileye başvurmak caiz değildir.[489]

 

3487... Abdü'l-Hamid b. Ca'fer, Ebû Asım ve Muhammed b. Beşşâr tarîki ile gelen rivayette, Yezîd b. Ebî Habîb:

"Atâ, Câbir'den naklen bana onun (önceki hadis) benzerini yaz­dı; o haramdır demedi (Rasûlullah'm "o haramdır" sözünü naklet­medi)" dedi.[490]

 

3488... İbn Abbas (r.anhüma)'ın şöyle dediği rivayet edilmiştir:

Rasûlullah (s.a)'ı; rüknün yanında otururken gördüm. Gözünü havaya doğru kaldırıp güldü ve üç defa:

"ALLAH yahudilere lanet etsin!" dedi, ve devamla;

"Şüphesiz ALLAH (c.c) onlara iç yağım haram etti ama onlar yağ­ları satıp, parasını yediler. ALLAH bir topluma bir şeyi yemeyi haram ettiğinde onlara parasını da haram eder" buyurdu.

Müsedded: Haiid b. Abdullah (et-Tahhân), hadisinde (İbn Ab­bas'in) "gördüm" (dediğini) söylemedi. Ayrıca (ALLAH yahudilere la­net etsin sözü yerine), "ALLAH yahudüeri kahretsin" dedi.[491]

 
Açıklama

 

Müsedded; hadisi, Bişr b. el-Müfaddal ve Halid b. AbdulIah'dan rivayet etmiştir. Metin Bişr'in rivayetidir. Halid'in rivayetinde İbn Abbas'ın "gördüm" ifadesi yer almamış, ayrıca Efendimi­zin yahudilere laneti, "ALLAH yahudüeri kahretsin, helak etsin" şeklinde ak­tarılmıştır. Bu farka metnin sonunda işaret edilmiştir.

Hadis-i şerif ifade ettiği hüküm itibariyle 3486 nolu hadisten farklı de­ğildir. Orada yeterince bilgi verilmiştir.[492]

 

3489... Mugîre b.Şu'be (r.a)'den, Rasûlullah (s.a) şöyle buyur­muştur:

"İçki satan kişi, domuzları da boğazlasın (domuz etini de yesin)."[493]

 
Açıklama

 

"Boğazlasın" diye terceme ettiğimiz kelime; bıçakla kessin, kestikten sonra yemek üzere parçalasan, manalarına gelir.

Efendimizin sözünün ifade ettiği mana şudur: İçki satmayı helâl sayan kişi, domuz eti yemeyi de helâl saysın. Nasıl ki domuz eti helâl değilse içki satmak da helâl değildir. Haramlık yönünden ikisi arasında fark yoktur.

Hz. Peygamber'in içki satışının haramlığını bir benzetme ile ifade bu­yurması; manaya kuvvet kazandırmak, içki satışının haramlığının ne derece şiddetli olduğuna dikkat çekmek içindir.

Hadis-i şerif; aynı haram olan şeyin ticaretinin de haram olduğuna de­lildir.[494]

 

3490... Âişe (r.anha)'nin şöyle dediği rivayet edilmiştir: Bakara sûresinin son âyetleri inince Rasûlullah (s.a) çıkıp onları bize okudu ve: “İçki ticareti haram edildi" buyurdu.[495]

 
Açıklama

 

Hadisin Buharı'deki rivayeti ile Müslim'in bir rivayeti aynen buradaki gibidir. Müslim'in bir rivayetinde ise Hz. Âişe: "Ra sûlullah (s.a) mescide çıktı ve içki ticaretini yasakladı” demektedir.

Sarihlerin belirttiğine göre; Âişe'nin kasdettiği âyetler Bakara sûresinin 275 ile 281. âyetleridir. Ancak, o âyetler içki ile değil, faizle ilgilidir. İçkinin haramhğına delâlet eden âyet Mâide sûresinin 90. âyetidir. Faizin haramlı­ğını bildiren âyet, içkinin haramlığını bildirenden hayli sonra gelmiştir. Hatta faiz âyetinin en son inen âyetlerden olduğu söylenmektedir.

İçki satışının haram oluşu, ya içkinin içilişinin haram oluş ile bir olmuştur; -bu ihtimali te*kid eden hadis ve prensipler vardır. 3488 nolu hadisteki, "ALLAH bir topluma bir şeyi yemeyi haram kıldığı zaman parasını da haram etmiştir" ifadesi bunlardandır. Bu durumda faiz âyeti ile içki ticaretinin yasaklığı te-yid edilmiştir- ya da içki ticaretinin yasak edilişi, içilişinin haram edilişinden sonra olmuştur.

îmam Nevevî konu ile ilgili olarak şöyle demektedir: "Kâdî ve başkaları derler ki: İçkinin haram edilişi Mâide.sûresindedir. Bu âyet faiz âyetinden çok önce inmiştir. Çünkü faiz âyeti ya en son inen âyettir, ya da en son inenlerdendir. İçki ticaretinin yasaklanışının, içkinin haram edilişinden sonra olması muhtemeldir. Hz. Peygamber (s.a)'in, içki haram edildiği zaman onun ticaretinin de haram olduğunu bildirip sonra fa­iz âyeti inince hem yasağı tekid hem de haberi yaymak için tekrar haber ver­mesi de muhtemeldir. Mümkündür ki sonraki mecliste önceden içki ticareti­nin yasak olduğunu bilmeyenler de bulunacaktır."

Sahih-i Müslim'deki Ebu Saîd el-Hudrî'den rivayet edilen bir hadiste Hz. Peygamber (s.a): "Kendisine bu âyet (Mâide, 90) ulaşan kimse, yanın­da içkiden bir şey varsa onu içmesin ve satmasın..." buyurmuştur. Yine Müs­lim'in İbn Abbas'tan rivayet ettiği başka bir hadise göre; içkinin yasaklan­dığını öğrendikten sonra, elindeki içkiyi satmak isteyen birisine: "Onu iç­meyi haram kılan, satmayı da haram kıldı" buyurmuştur. Bu rivayetler, iç­kinin içilmesi ile satılmasının yasaklanışının aynı ana rastladığı intibaını ver­mektedir. Ama Nevevî, "Görünüşe bakılırsa, içki satışı, içki haram edildik­ten az bir zaman sonra, daha içkinin haramhğı yayılmadan olmuştur" der.[496]

 

3491... Osman b. Ebî Şeybe ve Ebû Muâviye, A'meş'ten önceki hadisi aynı isnad ve aynı mana ile rivayet etmişlerdir. A'meş; "Son âyetler faiz hakkındadır" demiştir.[497]

 
Açıklama

 

A'meş, bu rivayette; önceki rivayette olması muhtemel bir zühule işaret etmektedir.Bakara suresinin son ayetleri faiz hakkındadır" demekten maksadı, içki satışı ile Bakara sûresinin son âyetle­ri arasında bir irtibatın olmadığına, dikkat çekmektedir.[498]

[484] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/30.

[485] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/31-32.

[486] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/32.

[487] Buharı, büyü 112; Müslim, müsâkât 71; Tirmizî, büyü 60; Nesâî, buyu 93, fer' 8; İbn Mâce, ticârât II; Ahmed b. Hanbel, II, 213, 362, 512.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/32-33.

[488] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/33-35.

[489] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/35.

[490] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/35.

[491] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/35-36.

[492] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/36.

[493] Dârimî, eşribe 9; Ahmed b. Hanbel, IV, 253.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/36.

[494] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/37.

[495] Buharî, büyü 105; Müslim, müsâkât 69, 70; eşribe 83; İbn Mâce, eşribe 7.

Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/37.

[496] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/37-38.

[497] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/38.

[498] Sünen-i Ebu Davud Terceme ve Şerhi, Şamil Yayınevi: 13/38.