Konu Başlığı: Hadis Olduğunu İddia Edenler Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 13 Ekim 2011, 23:56:17 a. Hadis Olduğunu İddia Edenler Fütûhât'ta iki yerde görebildiğimiz hadis şu şekildedir: "Verade fi'l-hadisi's-sahihi keşfen ğayru's-sabiti naklen an Resûlillah (s.a.) an Rabbihi azze ve celle ennehü kale: Mâ hazâ ma'nâhu: Küntü kenzen lem u'raf feahbebtü en u'raf fehalaktü'l-halka ve tearraftü ileyhim fearafûnî: Ben bilinmeyen bir hazine idim. Bilinmek istedim de halkı yarattım. Onlara kendimi tanıttım, onlarda beni tanıdılar. [1546] Bursevî, Kenz-i Mahfî adım taşıyan risalesinin baş tarafında şöyle demektedir: "Fütûhât-ı Mekkiyye'de hadisin keşfen sahih, naklen gayr-i sabit olduğu yazılıdır. Yani bu hadis-i mezkûr gerçi inde'l-huffaz sabit değildir. Nitekim İmam Süyûtî Dürer-i Münteşira nam kitabında, 'La aste leh: Aslı yok der. [1547] Feemmâ inde'l-mükaşifîn sahihtir. Zira huffaz sened ile naklederler, mükaşifûn ise fem-i nebeviden bizzat alıp söylerler. Bir nesnenin senedinin malum olmamaktan fî nefsi'İ-emr adem-i sübûtu lazım gelmez. Belki keşif sahih olunca esah olur. Zira keşifte vehim ve hayal olmaz. [1548] Yine aynı risalede nakledildiğine göre, Hz. Dâvûd (a.s.)'m Cenab'ı Hakk'a mahlûkatı niçin yarattığını sormuş, bunun üzerine Allah Teâlâ; "Ben gizli bir hazine idim, bilinmeyi istedim. Bilinmek için de mahlûkatı yarattım" diye cevap vermiştir. [1549] Yani Dâvûd (a.s.) Allah Teâlâ'ya yaratılışın sırrından sormuş, Allah Teâlâ da bu kudsî hadis ile cevap vermiştir. Nitekim Fenari (Ö.834/1431) Risâle'sinde Dâvûd (a.s.)'ın bir vakit âlem-i zulûmattan sıyrılıp, âlem-i envâra yöneldiği bir sırada, Cenab-ı Hak ile aralarında böyle bir konuşmanın geçtiğini bildirmektedir. [1550] Bursevî bu hadisi Kitabü'n-Necat adlı eserinde, "Künrü kenzen ki hadis-i kudsîdir, ona Dâvûd (a.s.)'a hitab olunmuştur [1551] demekte, Ferahu'r-rûh'da ise, "Hadis-i kudsî'de Hz. Davud (a.s.)'a hitab edip 'küntü kenzen' buyurdu [1552] şeklinde zikretmektedir. İbn Arabî ile Bursevî'den başka Sa'duddîn Saîd el-Ferğmânî (ö.?) Muntehe'l-medârik adlı eserinde ve Konevî (ö.673/1274), Hadis-i Erbaîn'de bunu hadis olarak zikretmiştir. [1553] [1546] Fütuhat, II, 399 (198. Bab), II, 322 (178. bab); FüsÛs, s. 304 [1547] Süyûtî, Dürer, s. 193. [1548] Kenz-i Mahfî, s. 2. [1549] ag.e, s. 2. bk Rûh, IX, 178; Hayatu'l-bâl, vr. 126b; Kitabü'n-Netice I 85 148 325 437 II 137-176,244,352. [1550] Kenz-i Mahfî, s. 3; Ferah, 1,169, II, 4; Kitabü'n-Necât, vr. 40a' Rûhu'l-Mesneuî I 39 no 166,11,484. [1551] Kitabü'n-Necât, vr. 40a. [1552] Feröfi, 11,4. [1553] Karî, s. 141. (Ebû Ğudde'nin dipnotu); bk. Konevî, Hadis-i Erbain, s. 82-83. |