Konu Başlığı: Bursevî'nin İşarî Hadis Metod ve Tekniği Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 12 Ekim 2011, 23:25:39 1. Bursevî'nin İşarî Hadis Metod ve Tekniği Araştırmanın konu ve kaynaklar kısmında tasavvufî hadis şerh faaliyetleri tanıtılırken bu konuda meydana getirilmiş literatürden biraz olsun bahsedilmiştİ. Esasen sûfilerin feyiz ve ilhamlarına dayanan İşârî yorum başlangıçta Kur'an âyetleri için söz konusu edilmekteydi. Tefsir tarihine baktığımız zaman tefsir çeşitlerinin rivayet ve dirayet olmak üzere İkiye ayrıldığını, ama zamanla buna işârî veya tasavvuf? denilen üçüncü bir metodun daha ilave edilmiş olduğunu görmekteyiz.Tefsir usûlü kaynaklan İşârî tefsirin şartları ve özelliklerinden söz ederken, bunun daha çok Kur'an İçin geçerli olduğundan bahsederler. Fakat işârî tefsirin yalnız Kur'an'a mahsus ve onunla sınırlı kaldığı söylenemez. Zira Kur'an âyetlerinin nasıl işârî mânaları varsa, Hz. Peygam-ber'in hadislerinin de işârî yorumlan vardır. Tefsir ilminde işârî tefsir şartlan aymsıyla hadis ilminde de geçerlidir. Resûlullah (s.a.)'in mübarek lisanlarından çıkan kelimelerin gelişi güzel, zahirinden tamamen uzaklaşarak yorumlanması mümkün değildir. Bunun belli kuralları, herkes tarafından kabul edilen bir ilkeleri olmalıdır. İslâm âlimleri işârî tefsir ve yorumun yapılabilmesi için şu şartlan İleri sürmüşlerdir: a. Zahirî mânaya aykırı olmamalıdır. b. Zahir mânanın dışında yalnız işârî mânanın geçerli olduğu İddia e-dilmemelidir. c.Yorum, lafızla alâkası olmayan bir tarzda yapılmamalıdır. d.İşârî yoruma şer'î ve aklî bir engel bulunmamalıdır. e.İnsanların zihinlerini alt üst eden biçimde olmamalıdır. [1616] İşârî tefsir ve yorumun yapılabilmesi için müfessirler tarafından tespit edilen bu temel ilkelere Bursevî'nin eserlerinde hangi ölçülerde riâyet edildiğini araştırmamız gerekmektedir. Zira bu araştırma sonucunda Bursevî'nin işârî veya diğer bir tabirle tasavvufî hadis şerhi ekolünde nasıl bir yere sahib olduğu konusunda bir kanaata varmamız mümkün olacaktır. Bu beş maddede ifade edilen prensiplerin hepsi önemli olmakla birlikte ilk iki maddedin içinde diğerleri de vardır. Bundan dolayı biz ilk iki madde üzerinde durmaya çalışacağız: Birinci madde:İşârî yorum zahirî mânaya aykırı olmamalıdır. Yani lafzın içerdiği dış mânaya dikkat ve riâyet etmeli, ondan uzaklaşmamahdır. Nitekim Bursevî'de bu hassasiyetin olduğunu Kitabü'n-Netice'deki, "Zavâhir-i edilleden udûi caiz değildir [1617] ve Şerh-i Pend-i Attar'daki, "Zahir şer'î mü-sadime etmeyen hadise bu mevzudur veya bâtıldır dememek gerektir [1618] sözlerinden anlıyoruz. Bursevî, bu prensipten hareketle nasslann yorumunda zahir mânaya dikkat edilmesini benimsemekte, bâtmîlerde olduğu gibi zahiri bırakıp bütünüyle batını bir anlayışı doğru görmemektedir. Bunu bir örnekle delillendirmek gerekirse şu örneği verebiliriz: Mülk Sûresi'nde yer alan, "Neredeyse cehennem öfkesinden patlayacak hâle ge/ir [1619] âyetinin tefsirinde Bursevî Peygamber (a.s.)'in; "Bana cehennem o kadar yaklaştırıldı ki, size dokunur korkusuyla onu geri itmeye başla-c/ım [1620] hadisini zikrettikten sonra şöyle demiştir: "Fakir der ki: Bu beyândan ve diğer sahih hadislerin delâletinden anlaşıldığına göre cehennem diğer canlı varlıklar gibi hayat ve şuur sahibi bir varlıktır. Başka varlıklardan zuhur eden şeyler ondan da zuhur eder. Ehlullaha göre bu ve bunun gibi yerlerde mecaza gitmeye gerek yoktur.[1621] Bu son cümlede görüldüğü gibi Bursevî, lafzın zahirî mânası maksadın anlaşılmasına yetiyorsa o takdirde mecaza gitmenin doğru olmadığı noktasına dikkat çekmektedir. İkinci madde: Zahir mânanın dışında yalnız işârî mânanın geçerli olduğu iddia edilmemelidir. Bursevî'nin eserlerinde bununla ilgili örnekler de bulmak mümkündür. "Men keteme ilmen ya'lemuhu ülcime bi-licâmin mi-ne'n-nâr: Kim bildiği bir İlmi gizlerse ağzına ateşten bir gem vurulur [1622] hadisi üzerinde dururken Bursevî şöyle demektedir: "Burada "Ucam" ibaretinden fehm olunan gerçi lisan ile ketmdir, feemma kaleme dahi şamildir. Zira kalem ile vâki olmak nâdirdir ki, sadr-ı evvelde kitabet kıllet üzerine vâki olurdu. Pes onların bihbirlerine Ukalan lisan ile idi. Hicretten yüz sene mürur ettikten sonra kalem ile imlaya bed' ettiler, tâ ki ilm-i ilahî ve şer'î nebevî evrakta müspet olup halk ondan müntefi'olalar.[1623] Bu misâl Bursevî'nin yalnız işârî mânayı kastetmediğini, işârî mânayı zahirî mânanın önünde değil, onun peşinden ikinci ihtimal olarak kabul ettiğini ortaya koymaktadır. Bursevî'nin en önemli ve en hacimli eseri olan Rûhu'1-beyân tefsiri işârî tefsirin önemli kaynakları arasında yer alır. Fakat Bursevî daha çok kendi ilim ve irfanına, ruhî ve şahsî tecrübelerine dayanmak suretiyle hadisleri şerhetmiş, kuru kuruya nakillerle yetinmemiştir. Zaten eserlerinde başka müelliflere çok fazla atıfta bulunmamıştır. Bulunduğu zaman da manevî otoritesine iyice İnandığı zâtların eserlerine başvurmuştur. Zira ona göre herkes hadislerdeki asıl maksadı kavrayamaz. Kitabü'n-Netice'de her asırda gelen ariflerin hadisleri şerh ve mânaları keşfe çalıştığını, fakat hadişlerdeki İnce kavramları anlamaktan âciz olanların yanlış tevillere kapılarak indî hükümlerle oyalandıklarını belirtmiş, Resûl-i Ekrem'in hadisleri için; "Bilmelidirler ki onun kelimâtı camiadır. Ve her âlim ve arif ki ondan bir nesne fehm eyleye, onun fevkinde dahi murâd-ı nebevi vardır. Kasır İse maksûd-ı nebeviyi fehm eyledim ve neticeye erdim zanneyler. Heyhat! [1624] demek suretiyle hadislerdeki mânaların son derece zengin ve derin olduğuna, herkesin şahsi kabiliyet ve manevî özelliklerine göre bir şeyler anlayabilecekleri noktasına dikkat çekmiştir. "Bilmiyorsanız zikir ehlinden sorun [1625] âyetinde kastedilenlerin ehl-i Kur'an ve hadis olduğunu belirterek müfessir ve muhaddislerin görüşlerine başvurmuş, ama bunun yanında tasavvufun bahşettiği derin mânalara, ince kavramlara işaret etmekten de geri durmamıştır. Bursevî'nin hadis tespiti konusunda son derece müsamahakâr davrandığı kesin olmakla birlikte, hadislere getirdiği İşârî yorumlarda her ne kadar kendinden önceki literatürden büyük ölçüde istifade etmişse de kendi şahsi görüşlerini rahatlıkla ifade ettiği yerler hiç de az değildir. Yaptığı İşarı yorumların bir kısmı münakaşaya davet etse de, kendinden önceki dönemlerde benzer yorumlar yapılmıştır. Dinin zahirine her konumda bağlı kalmaya çalışan Bursevî'nin tasavvufî yorumlarında tenkit edilecek çok ciddi noktaların olmadığını, işârî hadis faaliyetlerinde tamamıyla orijinal olmasa da ona yakın yeni fikirler ortaya attığını söyleyebiliriz. Bursevî'nin işârî hadis anlayışıyla ilgili verdiğimiz bu bilgilerden sonra onun eserlerinde hadisleri kullanırken nasıl bir yol İzlediği meselesine geçebiliriz. 1616] Süyûtî, İtkân, II, 235-239; Zehebî, Tefsir, I, 377; Zerkânî, MenâhU, I, 89; Sâbûnî, Tıbyân. s. 175; Ateş, Sülemî ve Tasavvufı Tefsiri, s. 13-15. [1617] Kitabun-Netice, 1,348. [1618]Şerh-i Pend, s. 71. [1619] Mülk (67), 8. [1620] Nesâî, küsûf 12,14, 19; Müsned, VI, 351. [1621] Rûh, X,83. [1622] Ebû Dâvûd, ilim 9; Tirmizî, ilim 3; İbn Mâce, mukaddime 24; Müsned, II, 263, 305. [1623] Kitabü'n-Netice, 1, 215. bk. Rûh, II, 142. [1624] Kıtabü'n-Netlce, II, 28-29. [1625] Nahl(l6),43. |