> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Suat Yıldırım Meali > 42 – Şura Suresi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: 42 – Şura Suresi  (Okunma Sayısı 1114 defa)
15 Şubat 2011, 14:39:40
Ekvan
Varlıklar, alemler, dünyalar. (Evren).
Tecrübeli Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 19.233


« : 15 Şubat 2011, 14:39:40 »



42 – ŞûRÂ SÛRESİ


Mekke’de nâzil olmuş olup 53 âyettir. Adını, 38. âyette geçen ve toplum yönetiminde pek önemli olan şûrâ kavramından almıştır. Bu sûrenin hedefi, bütün hak peygamberlerin İslâm dinini tebliğ ettiklerini bildirmek ve bu dinin karşısına çıkanları uyarmaktır. Müminleri ise cennetle müjdelemektir. Sûre Kur’ân vahyine işaret ederek başladığı gibi, yine aynı konu hakkında tafsilat vererek sona ermektedir.

Bismillâhirrahmânirrahîm.

1-2 – Hâ, Mîm. Ayn, Sîn, Kâf.

3 – (O üstün kudret, tam hüküm ve hikmet sahibi) azîz ve hakîm olan Allah, böylece sana da, senden önceki resullere de buyruklarını vahyeder.

Vahy: Asıl muhatabı dışında kimsenin anlayamayacağı derecede mesela, bir elektrik akımının geçmesi gibi gizli ve hızlı işaretle bildirme anlamınadır.

4 – Göklerde ve yerde ne varsa O’nundur. O, yüceler yücesidir, pek büyüktür.

5 – Öyle ki neredeyse gökler üstlerinden yarılacaklar.

Melekler Rab’lerini överek tenzih ve takdis eder ve yerde bulunanlar için mağfiret dilerler.

İyi bilin ki, gafur ve rahîm O’dur (affı, merhamet ve ihsanı pek boldur). [40,7]

Allah engin merhametiyle yoldan çıkmış, isyankâr, Kendisini bile inkâr eden müşriklere yıllarca mühlet verir, rızıklarını vermeye devam eder. O kadar ki onlar neredeyse bu dünyanın bir sahibi olmadığını zannetmeye bile giderler.

6 – Allah’tan başka bir takım hâmiler (veliler) edinenlere gelince, Allah onları daima gözetleyip kontrol etmektedir, sen onlar üzerinde yönetici değilsin.

Kur’ân-ı Kerimde velî kelimesi hamî, koruyucu, idareci, ilah, dost, yardımcı gibi anlamlarda kullanılmıştır.  a- Bir şahıs, başkasının koyduğu kanunlara ve hükümlere uyarsa onu veli edinmiş sayılır [4,119; 7,30] b- Bir şahıs, birinin yol gösterdiğine inanıp, öbür yolların yanlışlığını düşünürse onu veli edinmiştir [2,257; 17,97] c- Bir kimse, kötülüklerini gözardı ederek, bir başkasının âhirette kendisini kurtaracağına inanırsa onu veli edinmiş olur. [6,51; 29,22] d- Bir şahsın, kendisine mal ve evlat vereceğine ve diğer ihtiyaçlarını gidereceğine inanırsa onu veli edinmiştir [11,20; 13,16].

7 – Böylece sana Arapça bir Kur’ân vahyettik ki sen Anakent olan Mekke ile bütün etrafını uyarıp irşad edesin ve gerçekleşeceğinde hiç şüphe olmayan mahşer günündeki büyük buluşmayı haber veresin.

O ne müthiş manzara: Bir kısım cennette… bir kısım cehennemde! [64,9; 11,103-105]

8 – Eğer Allah dileseydi bütün insanları, aynı dine bağlı, tek ümmet yapardı.

Ama O, insanların hak etmelerine göre dilediği kimseyi rahmetine dahil eder, Zalimlerin ise ne hâmileri, ne de yardımcıları vardır.

9 – Gerçek bu iken, bilakis onlar Allah’tan başka birtakım hâmiler edindiler. Olacak iş midir bu! Hâmi ancak Allah’tır, ölüleri diriltecek de O’dur ve O her şeye kadirdir.

10 – Hangi hususta ihtilaf ederseniz bilin ki O’nun hükmü, Allah’a aittir. İşte Rabbim olan Allah budur.

Ben de yalnız O’na dayanır ve güvenir, O’na yönelip gönül veririm. [4,59]

11 – O gökleri ve yeri yoktan yaratandır.

Size kendi nefislerinizden eşler yarattığı gibi davarlara da eşler yarattı. O, bu düzen içinde sizi üretiyor.

Onun benzeri hiçbir şey yoktur. O, her şeyi hakkıyla işitir ve bilir.

Bu âyet, Allah’ın sıfatları konusunda muhkem bir âyettir. Aynı konuda bir çok müteşabih âyet de vardır. Zira Kur’ân-ı Kerîm’in üslubuna müşahhas anlatım metodu hâkimdir. Müteşabih âyetlerin zahirleri ilk anda, Allah’ın bazı sıfat, isim ve fiillerini yaratıklardaki kavramlarla ifade ettiğinden, bir benzerlik hatıra gelebilir. İşte bu benzetmeyi gidermek için o müteşabih âyetler bu gibi muhkem âyetlerin ışığında incelenir. Böylece Allah’ın zat, sıfat ve fiillerinde hiçbir yaratığa benzemediği kesinlikle anlaşılır.

12 – Göklerin ve yerin hazinelerinin anahtarları O’nun yanındadır.

Dilediğinin nasibini bollaştırır, dilediği kimsenin nasibini daraltır. Çünkü O, her şeyi bildiği gibi her duruma en uygun olanı da bilir.

13 – O, “Dini doğru anlayıp hükümlerini uygulayın ve o hususta tefrikaya düşmeyin” diye, din esasları olarak Nuh’a emrettiğini, hem sana vahyettiğimizi, keza İbrâhim’e, Mûsâ’ya, Îsâ’ya emrettiğimizi sizin için de din kıldı.

Senin insanları dâvet ettiğin esaslar, müşriklere çok ağır gelmektedir.

Halbuki Allah dilediği kullarını bu din için seçer ve gönülden Kendine yöneleni ona hidâyet eder. [33,7; 5,48]

14 – Geçmiş ümmetler, ancak kendilerine buna (tefrikanın haram olduğuna) dair bilgi ulaştıktan sonra, sırf aralarındaki ihtiras ve haset yüzünden, bölündüler.

Daha önce Rabbin tarafından yürürlüğe konulan vaad, yani cezayı belirli süreye, kıyamete kadar erteleme sözü olmasaydı, onların işleri çoktan bitmişti bile!

Ehl-i kitaptan sonra kitaba vâris kılınanlar (Mekke halkı) onun hakkında derin bir şüphe içindedirler.

15 – Onun için sen durma, hakka dâvet et ve sana emredildiği tarzda dosdoğru ol, sakın onların keyiflerine uyma ve şöyle de:

“Allah hangi kitabı indirmişse ben ona inandım.

Hem bana, aranızda adaletle hükmetmem emri verildi.

Allah bizim de, sizin de Rabbinizdir.

Bizim işlerimizin sorumluluğu bize, sizinkilerinki ise size aittir.

Bizimle sizin aranızda bir tartışma sebebi yoktur.

Allah hepimizi bir araya toplayacaktır.

Hepimiz de O’nun huzuruna götürüleceğiz.” [10,41]

16 – İnsanların çoğu dine dâveti kabul edip girdikten sonra,

Allah’ın dini hakkında hâlâ, ileri geri tartışanların itirazları, Rab’leri yanında boştur.

Onlara büyük bir gazap ve şiddetli bir azap vardır.

İtirazları boştur; zira ne naklî, ne aklî; ne teorik ne pratik hiçbir tutamakları yoktur. İlmî ve amelî açıdan güzelliği ve haklılığı ortada olan hak ve istikamet karşısında yapılan münakaşa, sırf bir haksızlık ilanından ibaret kalır.

17 – Allah hakkı bildirip ikame etmek için kitabı ve adalet ölçüsünü indirmiştir.

Hep gerçeği bildiren o kitabın bildirdiği kıyamet, ne bilirsin, belki de yakın olabilir? [57,25; 55,7-9]

Bu âyet Kur’ân, kâinat mizanı (dengesi) ve kıyamet arasında tam bir irtibat bulunduğunu gösterir. Kur’ân dünya dengesini en güzel şekilde kurmayı öğreten bir kitaptır. Hayatın gidişatını iyi inceleyen kimse, dünyanın da bir sonu olup ebedî bir hayatın başlamasını bildiren kıyametin geleceğini anlar. Fakat inanmayan kâfirler acele gelmesini isterken, müminler sabırla, tayin edilen vakti gözler, hatta onun dehşetinden endişe ederler.

18 – Kıyamet saatinin gelmesini acele ile isteyenler, ona inanmayanlardır.

Müminler ise O’nun gerçekten vaki olacağını bilir ve ondan kaçınırlar.

Kıyamet hakkında münakaşa edenler, haktan ve gerçekten çok uzak, derin bir sapıklık içindedirler.

19 – Allah kullarına büyük lütuf sahibidir.

Dilediği her kulunu, bir türlü rızıklandırır. O, pek kuvvetlidir, üstün kudret sahibidir. [11,6]

20 – Kim âhiret mahsülü isterse, onun ürünlerini fazla fazla artırırız.

Kim de sırf dünya menfaati isterse ona da ondan veririz, ama âhirette onun hiç nasibi olmaz. [17,21; 2,201]

21 – Yoksa Yüce Allah’ın izin vermediği birtakım şeyleri

kendilerine din diye kabul ettirmek isteyen putları mı var?

Şayet Allah’ın cezayı ertelemeye dair hükmü olmasaydı işleri çoktan bitirilmişti.

Zalimlere elbette gayet acı bir azap vardır.

22 – Büyük duruşma günü zalimlerin, kendi yaptıkları işlerden bucak bucak uzak durup, korkudan titrediklerini görürsün.

Halbuki çare yok, onların cezası tepelerinin üstünde durmaktadır.

İman edip makbul işler işleyenler ise, cennet bahçelerindedirler.

Rab’leri yanında, cennette, istedikleri ne varsa kendilerine verilecektir.

İşte bu da pek büyük bir lütuftur.

23 – İşte bu, Allah’ın iman edip makbul ve güzel işler yapan kullarına verdiği mutluluk müjdesidir. De ki: Ben bu risalet ve irşad hizmetinden ötürü, sizden akrabalık sevgisinden başka beklediğim hiçbir karşılık yoktur.

İşte kim böyle bir sevgi olsun, başka iyi işler olsun gerçekleştirirse, Biz de onun o iyiliğinin sevap ve mükâfatını kat kat artırırız. Çünkü Allah gafurdur, şekûrdur (çok affedicidir, kullarının az işlerini fazlasıyla ödüllendirir). [4,40]

Buradaki akrabalık sevgisi şu şekillerde olab...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: 42 – Şura Suresi
« Posted on: 29 Mart 2024, 12:40:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: 42 – Şura Suresi rüya tabiri,42 – Şura Suresi mekke canlı, 42 – Şura Suresi kabe canlı yayın, 42 – Şura Suresi Üç boyutlu kuran oku 42 – Şura Suresi kuran ı kerim, 42 – Şura Suresi peygamber kıssaları,42 – Şura Suresi ilitam ders soruları, 42 – Şura Suresiönlisans arapça,
Logged
30 Haziran 2018, 02:42:22
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 30 Haziran 2018, 02:42:22 »

Esselamu aleykum. Yeri göğü yaratan yöneten rabbime inanan ona sığınan ve her anında hayri bulan kullardan olalim. Kur anın rehberliğinde bu ayetler ışığında yaşayalım inşallah. Rabbim razı olsun paylasimdan kardeşim. ..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes