> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Tasavvuf Nedir ?  > Sizden Gelenler (Tasavvuf)  > Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ  (Okunma Sayısı 777 defa)
13 Ekim 2010, 17:09:48
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 13 Ekim 2010, 17:09:48 »



Tasavvuf Yolunun Önderlerinden Necmeddîn-i Kübrâ


Veli, riyazet veya daha değişik mücahede yollarıyla, beden ve cismaniyetini aşıp, kalb ve ruhun hayat mertebesine, dolayısıyla da Hak yakınlığına ulaşan, derken şahsı adına fenâ bulup yeni bir mânâ ile bekâya eren Allah’ın hususî iltifat, ihsan ve teveccühlerine mazhar hak eri demektir. Böyle bir hak dostu, bu pâye ile bulacağı her şeyi bulmuş ve başka arayışlardan da kurtulmuş demektir.



Asr-ı Saadet’ten bu tarafa İslâm’a gönül veren, Allah yolunda hizmet etmeyi, O’nun yüce dînini insanlara tebliğ etmeyi hayatının gayesi hâline getiren ve bu uğurda nice fedakârlıklara katlanarak hayatını ortaya koyan pek çok şahsiyet gelip geçmiştir. İslâm’ın insanlara tebliğ edilmesi, benimsetilip gönüllerde yer etmesinin sağlanması konusunda, özellikle Tasavvuf yolunu benimsemiş olan ilim, irfan ve maneviyat erlerinin müstesna bir yeri olduğu bilinen bir husustur. Tarihe mâl olmuş Tasavvuf büyüklerinin hayatları incelendiğinde, o insanların, İslâm’ın insanlara benimsetilip sevdirilmesi, İslâm ahlâkının, sevgi, kardeşlik ve dayanışma anlayışının toplumda hâkim kılınması davasına âdeta hayatlarını vakfettikleri görülecektir.

Necmeddîn-i Kübrâ Kimdir?

İşte bunlardan birisi de, XII. ve XIII. asırlarda yaşamış bir tasavvuf büyüğü ve gönül mimarı olan Necmeddîn-i Kübrâ (k.s.)’dır. Bu zat, İslâm dünyasında ortaya çıkan ve insanların irşadına yönelik önemli hizmetler ifa eden meşhur tarîkatlardan biri olan Kübreviyye’nin pîri, yani kurucusudur. Onun yaşadığı dönem, gerek Tasavvuf tarihi gerekse daha genel anlamda İslâm kültür ve medeniyet tarihi açısından, son derece önemli bir zaman dilimidir. Çünkü, İslâm ilim, kültür ve düşünce tarihinin bugün bile zirve kabul edilen pek çok şahsiyeti XI-XIII. asırlarda yetişmiştir. Tasavvuf tarihi açısından bakıldığında, bu asırlar tasavvufî düşüncenin adeta zirveye ulaşıp kemale erdiği, İmâm-ı Gazzâlî, Muhyiddîn İbn Arabî, Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî, Sadreddîn-i Konevî, Ferîdüddîn-i Attâr vb. tasavvuf büyükleri ile Abdülkâdir-i Geylânî, Seyyid Ahmed-i Rifâî, Hoca Ahmed-i Yesevî, Ebu’l-Hasan-ı Şâzilî, Ebu’n-Necîb-i Sühreverdî (kaddesellâhu esrârahüm) gibi tarîkat pîrlerinin yetiştiği dönemdir. Bu dönemin bir başka hususiyeti de, asırlarca Müslüman toplumlara hizmet eden ve zaman içerisinde yüzlerce şubeye ayrılarak, İslâm dünyasını bir ağ gibi saran sûfî tarîkatların ilk kurulduğu dönemi temsil etmesidir. Sosyal ve siyasi tarih uzmanları, Tasavvuf hareketinin düşünce alanında kaydettiği aşamanın ardından, tarîkatlaşma yoluyla topluma açılmasını ve onu âdeta manevî otoriteler etrafında teşkilâtlayıp kontrol altına almasını, o dönemde, doğuda Moğolların, batıda da Haçlıların İslâm dünyasını ciddi anlamda tehdit etmeye başlamasıyla izah etmektedirler. Nitekim, Müslümanlar arasında tesis edilmiş olan iman kuvveti, kardeşlik, dayanışma ve cihad ruhu sayesinde, söz konusu tehlikelere karşı gerekli direnç gösterilmiş ve o badirelerden bir şekilde çıkılabilmiştir.

İşte Necmeddîn-i Kübrâ (k.s.), bu dönemde yaşamış önemli bir Tasavvuf büyüğüdür. Muhtemelen 540/1145 yılında, Hârizm’in Hîve şehrinde dünyaya gelmiş, 618/1221’de dâr-ı bekâya irtihâl etmiştir. Asıl adı, Ebu’l-Cennâb Ahmed b. Ömer’dir. Necmeddîn ismiyle beraber Kübrâ lâkabı ona gençliğinde, üstün zekâsı ve giriştiği ilmî münakaşalarda hep galip gelmesi sebebiyle hocası tarafından verilmiştir. Altmış kadar mürîdini velayet mertebesine ulaştırdığı için kolayca velilerin kusurlarını yontup onları yetiştiren manasına “şeyh-i velî-tırâş” unvanıyla da tanınmıştır. Ticaretle meşgul olan ve dinî eğitime önem veren bir aileye mensup olan Kübrâ, gençlik yıllarını memleketi Hârizm’de geçirdikten sonra, ilim tahsili için memleketinden ayrılarak dönemin önemli ilim merkezlerine seyahatler yapar. Tasavvufî hayata sülûk etmeden önce gerçekleştirdiği bu ilmî seyahatler esnasında özellikle Hadîs ilmiyle meşgul olur. Nîşâbur, Hemedân, Isfahân, Mekke ve İskenderiye’de dönemin meşhur üstadlarından hadis okuyarak icazet alan Kübrâ, İskenderiye’de iken rüyasında Hz. Peygamber (s.a.s.) kendisine “Ebu’l-Cennâb” (dünyanın cazibedar güzelliklerinden ve ahirette rüsva olmaktan kaçınan) künyesini vermiş, hadis ilmiyle meşgul olduğu için kendisine iltifat etmiş ve gecelerini Kur’ân okumaya ayırmasını tavsiye etmiştir.

Otuz beş yaşına kadar, ömrünün en bereketli yıllarını hadis ve dinî ilimleri tahsille geçiren Necmeddîn-i Kübrâ’nın, daha sonra tasavvufî hayata yöneldiğini görmekteyiz. Zahirî ilimlerde (Şer’î ilimler) yeteri kadar kendini yetiştirdikten sonra, manevî alandaki eksikliklerini giderebilmek gayesiyle, intisab edebileceği bir mürşid-i kâmil arayışına girer. Bu sıralarda Dizfûl şehrinde iken hastalanır ve şehrin tanınmış şeyhlerinden İsmail-i Kasrî’nin dergâhında misafir edilir. Şeyh Efendi gece yanına gelerek onu semâ ayinine iştirak ettirir ve o gece iyileştiğini hisseder. Ertesi gün de Şeyh Efendi’ye intisab eder. Zahirî ilimlerdeki müktesebatının kendisini kibre sevk edebileceğini düşünen İsmail-i Kasrî, onu terbiye ve irşad için Ebu’n-Necîb-i Sühreverdî’nin halifesi Ammâr-ı Yâsir el-Bitlisî’ye gönderir. Bitlisî’nin yanında da sükûnetini muhafaza edemeyip bazı coşkun ve taşkın davranışlarda bulunması sebebiyle, Bitlisî onu Kahire’de bulunan Kâzerûn’lu Rûzbihân el-Vezzân el-Mısrî’nin yanına gönderir. Menkıbeye göre, Necmeddîn-i Kübrâ, Şeyh Rûzbihân’ı dergâhında çok az miktarda bir su ile abdest alırken bulur ve o esnada şeyhin onun üzerine serptiği birkaç damla suyu, kulağında şiddetli bir yumruk darbesi olarak hisseder ve kendinden geçer. Böylece içinde barındırdığı benlik duygusu önemli bir manevî darbe yemiş olur ki, buraya gönderilmesindeki asıl amaç gerçekleşmiş olur. Burada bir süre Şeyh’in terbiyesinden geçtikten ve onun kızıyla da evlendikten sonra, tekrar Şeyh Ammâr-ı Yâsir’in yanına dönerek manevî terbiyesine devam eder. Mısır’dan dönerken, Şeyhi Rûzbihân, Şeyh Ammâr-ı Yâsir’e vermesi için eline tutuşturduğu küçük bir notta şöyle diyordu: “Sende ne kadar bakır varsa, gönder, hepsini saf altın yapıp tekrar sana iade edeyim.” Bunu söylerken, Necmeddîn’i “bakır iken altına dönüştürmüş” olduğunu ifade etmek istiyordu. Şeyh Ammâr-ı Yâsir’in yanında birçok kez erbaîn çıkararak manevî terbiyesini ikmâl eden Kübrâ, şeyhi tarafından icazet verilerek irşâd vazifesiyle memleketine gönderilir. Rivayetlere göre, Necmeddîn-i Kübrâ’nın kendisinden etkilendiği ve tasavvufî hayata sülûk etmesinde rolü olan bir başka zat da, Tebrîz’de ilim tahsil ederken karşılaştığı cezbesiyle bi inen bir derviş olan Baba Ferec-i Tebrîzî’dir. Bu zat, kendisini zahiri ilimleri tahsilden vazgeçirerek eski bir derviş hırkası giydirmiş ve manevî hayatında gelişme kaydetmesine vesile olmuştur.

Dört yıl kadar süren bu tasavvufî terbiye süreci, kendi ifadesiyle, onda bulunan “hamlık”ları izale etmiş ve nefsanî badireleri aşmasını sağlamıştır. Bu sürecin akabinde, memleketi Hârizm’e dönen Necmeddîn-i Kübrâ (k.s.), bundan sonraki hayatını tasavvufî terbiyeye göre mürîdlerini irşâd etmeye vakfeder. O artık bir “mürşid-i kâmil” konumundadır. Vefatına kadar sürecek olan otuz sekiz yıllık zaman zarfında pek çok kimse onun irşâd halkasına katılarak terbiye görmüş ve feyzinden istifade etmiştir. Bu zatlar arasında, daha sonra eserleri ve faaliyetleriyle meşhur olmuş birçok kimse vardır. Mecdüddîn-i Bağdâdî (v. 1210), Radıyyüddîn Ali Lala (v. 1244), Sadeddîn-i Hammûye (Hamevî) (v. 1252), Seyfüddîn-i Bâherzî (v. 1259), Baba Kemâl-i Cendî, Cemâleddîn-i Cîlî ve Necmeddîn-i Dâye (v. 1256) bunlardan bazılarıdır. Molla Câmî’nin ifadesine göre, Mevlânâ’nın babası Bahâeddîn Veled de onun mürîdlerindendir. Yine meşhur sûfî Ferîdüddîn-i Attâr’ın da onun mürîdleri arasında yer aldığı söylenmektedir. Gerek kendi düşünceleri ve eserleri, gerekse yetiştirdiği şahsiyetler vasıtasıyla, Horasan bölgesi başta olmak üzere Orta Asya, Orta Doğu, Hint alt kıtası ve Anadolu’da tasavvuf kültürünün yayılmasına önemli katkılar sağlamış bir tasavvuf büyüğü ve gönül mimarıdır. Onun etrafında halkalanan insanlardan oluşan Kübreviyye tarîkatı Anadolu’da pek yaygınlık kazanmamakla beraber, özellikle Hz. Mevlânâ ve Necmeddîn-i Dâye vasıtasıyla Anadolu tasavvuf düşüncesi ve kültüründe, dolaylı da olsa belli bir etkisinin olduğu söylenebilir. XV. asırda Bursa’da yaşayan ve Yıldırım Bâyezîd’in damadı olacak kadar etkin bir şahsiyet olan Emîr Şemseddîn-i Buhârî’nin (Emir Sultan) de bir Kübrevî dervîşi olduğunu hatırlatmamızda fayda vardır.

Mücadelesi

Necmeddîn-i Kübrâ Hârizm’de irşâd faaliyetlerini sürdürürken, Moğollar Hârizm’i istila eder ve katliamlara girişir. Bunun üzerine Kübrâ, altı yüz kadar mürîdini toplar, ölüm tehlikesinden dolayı şehri terk edip, kendi ülkelerine giderek Allah yolunda hizmete devam etmelerini emreder. Kendisi ise, ilerlemiş yaşına rağmen ülkesini savunmak üzere düşmanla savaşmaya karar verir. Hârizm’in merkezi olan Gürgenç (Köhne Ürgenç)’in istilası sırasında, orada kalan bir grup mürîdiyle birlikte düşmana karşı savaşırken şehit düşer. Böylece, nefis ve şeytana karşı ömrü boyunca gerçekleştirdiği “manevî cihâd”ın yanında, “sûrî cihâd” denilen, dış düşmana karşı vatan savunmasını da bilfiil icra ederek, şehitlik payesiyle Rabbi’nin huzuruna çıkma bahtiyarlığına ulaşır. Menkıbeye göre, şehit olacağı esnada bir kâfirin perçemini sıkıca tutmuş ve o hâlde şehit düşmüş; ancak öldükten sonra da asla bırakmamış, ayırmak için perçemi kesmek zorunda kalmışlar. Hz. Mevlânâ da şu beytiyle bu olaya telmihte bulunmuştur:

Bir elden nûş edip îmân şarâbın,[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ
« Posted on: 25 Nisan 2024, 22:41:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ rüya tabiri,Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ mekke canlı, Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ kabe canlı yayın, Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ Üç boyutlu kuran oku Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ kuran ı kerim, Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ peygamber kıssaları,Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ ilitam ders soruları, Tasavvuf yolunun önderlerinden Necmeddîni Kübrâ önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes