๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ => Sizden Gelenler( Güncel Meseleler ) => Konuyu başlatan: Sefil üzerinde 03 Eylül 2011, 20:28:08



Konu Başlığı: Sarayların temizliği kime emanet?
Gönderen: Sefil üzerinde 03 Eylül 2011, 20:28:08
Sarayların temizliği kime emanet?
(http://medya.zaman.com.tr/2011/09/03/saray.jpg)
 Her gün binlerce kişinin ziyaret ettiği saraylar dış etkilere, kire ve toza açık. Sık sık temizliğe ihtiyaçları olduğu aşikar. Peki, bu çok kıymetli vazoları, halıları, değerli fincanları kim temizliyor, halıları kim süpürüyor, vazoların tozunu kim alıyor? Bu sorunun peşine takıldık, vardık Beylerbeyi Sarayı'na. Gördük ki bu işi yapanlar hem eğitimli hem de genç...
İstanbul Boğaz Köprüsü'nden aşağıya indikten sonra Çengelköy'e doğru yol alırken hemen göze çarpar Beylerbeyi Sarayı. Denizin de, caddenin de dibinde. Köprünün biraz altında. Sultan Abdülhamid'in son 6 altı yılını geçirdiği saray, şimdilerde her gün ziyaretçilerle dolup taşıyor. Bizim ise buraya uğrama nedenimiz, aklımıza takılan "Acaba görkemli sarayları kimler temizliyor?" sorusu. Öyle ya caddenin dibinde dedik. Bir de her gün saraya yüzlerce ziyaretçinin girip çıktığı düşünülürse sarayın sık sık geniş bir temizliğe ihtiyacı olduğu kesin. Peki, sarayları temiz hale getirmek için bildiğimiz temizlikten farklı ne yapılıyor ve esas soru: Bu temizliği kimler yapıyor?

"Saray içerisindeki halılardan kırılacak eşyalara kadar bakımı, Obje Bakım ekibi yapıyor." diyor Milli Saraylar Daire Başkanlığı'nda görevli Ömer Cihat Uzun. "Halıların bakımıyla ilgili 3 arkadaş görevli. Halıcılık meslek yüksekokulundan mezunlar. Onlar sadece halılarla ilgileniyorlar. Diğer arkadaşlar da bütün taşınabilir eserlerden sorumlular." diye ekliyor. Uzun, her ne kadar "Tarihi objeyi temizleyecek kişinin restorasyon eğitiminden geçmiş olması gerekiyor." dese de restorasyon eğitimini almış kişilerin saray temizliği yapmaya başlaması çok yeni. Obje Bakım ekibi kurulmadan önce genel temizliği devlet memuru sayılan teyzeler yapıyormuş. Birkaç yıldır ise Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayı'ndaki malzemeler, restorasyon eğitimi alan genç bir ekibe emanet. Atatürk'ün odasındaki perdeleri, komidini, vazosu, sediri, saati, ecza dolabı da onların elinden geçmiş, Sultan Abdülhamid'in yatağı, metal heykelleri, Şeker Ahmet Paşa'nın tabloları da.

Bir obje 3-4 ayda bir temizleniyor

Pazartesi ve perşembe günleri Beylerbeyi Sarayı ziyarete kapalı. Bugünlerde sarayın ziyarete açık olan bölümleri temizleniyor. Diğer günler ise kapalı olan yerleri... Sarayın temizliğiyle restorasyon eğitimi almış 3 kişi görevli. "Bütün saray ve kasırlar çok toz alan yerlerde. Açık sergileme düzenine sahip ve ziyaretçisi eksilmeyen yerler. Yürürken insanların üzerinden çıkan ve dışarıdan gelen tozlar, denizden gelen hava kirliliği... Obje üzerinde zamanla birikiyor." diyor Ömer Cihat Uzun. O zaman devreye ellerinde elektrik süpürgesi ve fırçalarıyla Obje Bakım ekibi giriyor. Yapılan temizlik, fırça ve elektrik süpürgesiyle oluşan tozları temizlemekten ibaret. Bu işleme, önleyici konservasyon deniyor. Yani obje zarar görmeden müdahale etmek. Uzun, temizliğin periyodunun ziyaretçi yoğunluğuna göre değiştiğini söylüyor: "Dolmabahçe Sarayı farklı, burası farklı. Bulunduğu konum, çevresinden geçen araçların yoğunluğu, bunların hepsi etkili. Beylerbeyi'nde bir saray malzemesine 3-4 ayda bir sıra geliyor."

21 yıldır evlerini değil, sarayları temizliyorlar

Sarayın temizliğini, restoratör gençlerden önce memur sayılan teyzelerin yaptığını belirtmiştik. Ellerinde kovalar, temizlik bezleriyle sarayın içerisinde dolaşan 4 kadın gözümüze çarpıyor. Bunlardan ikisi yaşını başını almış belli. Diğer ikisi genç. Yanlarına yanaşıyoruz. İkisi de 21 yıldır Beylerbeyi Sarayı'nı temizliyor. İçlerinden biri, "Bu gençler gelmeden önce burada her yeri biz temizliyorduk. Bakma daha yeni geldi bu çocuklar." diye sitem ediyor. Diğeri ise işlerinin ellerinden alındığını ima ederek, "Gitmediğim köşk, saray kalmadı. Birkaç seferdir gitmiyoruz." diyor.

"Her an eserlere zarar

verme korkusuyla iş yapıyoruz"

Melih Topaloğlu, Beylerbeyi Sarayı'nda görevli restoratörlerden biri, 23 yaşında. Asıl branşı geleneksel Türk el sanatları. Vakıflar Genel Müdürlüğü'nde Koruma ve Restorasyon Derneği'nde 1 yıl restorasyon eğitimi aldıktan sonra Dolmabahçe ve Beylerbeyi Sarayı'nda çalışmaya başlamış. "Buram buram tarih kokan bir yerde, herkesin dokunamadığı eşyalara dokunuyorsunuz. Yapıldığı günü hayal ediyorsunuz. Bunlar herkese nasip olmayacak şeyler. Ancak her an esere zarar verme korkusu yaşıyoruz." diyor Topaloğlu ve ekliyor: "Her eserin kendi içinde bir çalışma metodu var. Bir konsolda çalıştığınız şekilde vazoda çalışamazsınız. Porselen yüzeylerde pamuklu bezler kullanıyoruz. Tekstil ve dokuma ağırlıklı eserlere mümkün olduğu kadar daha erken müdahale ediyoruz. Çünkü deforme olma olasılığı kompozit eserlere göre daha yüksek." diye araya giriyor Ferdi Aydoğan. O da tarih bölümü mezunu. Yüksek lisansını İstanbul Üniversitesi'nde taşınabilir kültür varlıklarını koruma ve onarım bölümünde yapmış. "Bizim görevimiz, bozulmayı en az düzeye indirmek." diyor diğer restoratör Onur Çoban. Aralarındaki tek restorasyon bölümü mezunu o. Çoban, tespit, müdahale ve bozulmaya karşı önlem aldıklarını söylüyor. Temizlik esnasında bozulan yerleri tespit ettikten sonra Dolmabahçe'deki atölyeye bununla ilgili rapor gönderiliyor.