> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Din ve Mezheb Eserleri > Siyasi - İtikadi Mezhebler > Şiilik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Şiilik  (Okunma Sayısı 1776 defa)
20 Ocak 2010, 20:12:29
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 20 Ocak 2010, 20:12:29 »



Şiilik






A) Kısaca İzahı:

B) Şiiliğin Doğduğu Yer Ve Zaman:

C) Eski Felsefenin Şii Mezhebine Tesiri:

D) Şii Mezhebinin Fırkaları:

1) Sebeiyye:

2) Ğurabiyye:

Şiiliğin Dışındaki Fırkalar.

3) Keysaniyye:

4) Zeydiyye:

Zeydiye´nin Bazı Görüşleri

5) İmamiye:

A) İsnaaşeriyye:

İmamiye´ye Göre Halifenin Mevkii

B) İsmailiyye:

6) Hakimiye:

7) Dürziler:

8) Nusayriye:



I. ŞİÎLİK[1]

A) Kısaca İzahı:



Şiilik, îslâm siyasî mezheplerinin en eskisidir. Şiilerin ve mezheplerinin Hz. Osman (RA)´ın son dönemlerinde ortaya çıktığını, Hz. Ali (R.A.)´m döneminde ise gelişip yayıldığım daha önce izah etmiştik.

Hz. Ali (R.A.) insanlarla oturup kalktıkça insanlar onun hayranı oluyorlar, kabiliyetini, ilmini ve dindarlığını son derece beğeniyorlardı. Aşırı uçlar, insanların bu duygularını istismar edip, kendi görüşlerini yaymaya başladılar.

Emevîler döneminde Hz. Ali (R.A´.)´ın çocuklarına karşı yapılan zulüm ve işkenceler çoğalıp had bir safhaya varınca, Resulûllah´m soyundan olan bu insanlara karşı sevgi hisleri gittikçe arttı, insanlar bunlara, zulüm neticesinde şehid olanlar nazarıyla bakmaya başladı. Bu yolla Şiî mezhebinin çerçevesi gitgide genişledi ve mezhebin mensupları çoğaldı.

Bu mezhebin temel prensipleri îbn-i Haldun´un, «Mukaddime» adlı eserinde zikrettiği şu esaslardan ibarettir:

«Hilafet meselesi, ümmetin görüşüne başvurulan umumî meselelerden değildir. Halife olacak kişi de ümmetin tayini ile başa gelecek birisi değildir. Hilafet, dinin temel prensibi ve İslâm´ın bir esasıdır. Herhangi bir peygamberin bundan gafil olması, onu ihmal etmesi ve bunu ümmete bırakması asla caiz değildir. Bilakis peygamberlerin, ümmete imam tayin etmesi onun üzerine bir görevdir. İmamın da, büyük küçük bütün günahlardan beri olması gerekir.»

Bütün şiîler Ali b. Ebi Talib (R.A)´ın, Peygamber Efendimiz (S. A.V.) tarafından seçilmiş bir Halife olduğu ye onun, ashab-ı kiram (R.A.)´ın en efdali olduğu hakkında ittifak etmişlerdir.

$üler, sahabe-i kiram içinde de Hz. Ali´yi bütün sahabeden üstün sayanların bulunduğunu ileri sürmektedirler. Ilımlı bir Şiî olan îbn-i Ebil Hadid, Hz. Ali´yi bütün sahabeden üstün sayan sahabîler olarak şunları zikretmiştir.

Âmraar.b. Yasir, Mikdad b. Esved, Ebu Zer el-Ğifari, Selman el-Farisî, Cabir b. Abdullah, Ubey b. Kâ´b, Huzeyfe, Bureyde, Ebu Eyyûb el-Ensarî, Sehl b. Hanif, Osman b. Hanîf, Ebu el-Heysem ,b. et-Teyhan, Ebu et-Tıfl Âmir b. Vâile, Abbas b. Abdühnuttalip ve oğuîîan ve bütün Haşimoğullan.

İbn-i Ebil Hadid şöyle devam ediyor: «Zübeyr b. Avam da önceleri bu görüşteydi. Daha sonra bu görüşünden döndü.» İbn-i Ebil Hadid, Benî Ümeyye´den bazılarının da aynı görüşte olduklarını Sa´d b. el-As´m bunlardan biri olduğunu sölyer.[2]

Bütün şiiler aynı görüşte değildirler. İçlerinde Hz. Ali ve oğullarını takdir hususunda çk aşırı gidenler bulunduğu gibi, itidalli davrananlar da bulunmaktadır. Mutedil şiîler, Hz. Ali´yi, bütün sahabe-i kiramdan üstün sayma, herhangi bir kimseyi kâfirlikle itham etmeme ve Hz. Ali´yi beşeriyet üstü bir varlık kabul etmeme yolunu tutmuşlardır. Mutedil şiilerden olan İbn-i Ebil Hadid şöyle der:

«Bu meselede, düşüncelerine katıldığımız arkadaşlarımız kurtuluşa eren kimselerdir. Çünkü onlar, orta yolu tutmuşlardır. Hz. Ali´nin, âhirette varlıkların en efdali, cennette en üstün derecelisi, dünyada da varlıkların en üstünü, en çok özellikleri, meziyetleri ve kahramanlıkları bulunanıdır. Ona her düşmanlık eden veya buğzeden Allah Tealâ´nm düşmanıdır. Kâfir ve münafıklarla beraber, ebedî olarak cehennemde kalacaktır. Ancak tevbe ettiği, Hz. Ali´yi sevdiği ve onu dost edindiği tesbit edilen kişi müstesnadır. Hz. Ali´den önce Halife olan faziletli muhacirlere gelince, değil, onlarla kılıçla savaşması veya kendisine biata davet etmesi Hz. Ali onların Halifeliğini reddetse, onlara kızsa, yaptıklarını hoş görmeseydi dahi onların helak olduklarını rahatlıkla söylerdik. Bunlara Resulullah (S.A.V.) gazap etmiş gibidir. Çünkü Resulullah onun hakkında şöyle buyurmuştur: «Sana karşı savaşmak, bana karşı savaşmaktır. Seninle barışmak, benimle barışmaktır.»[3]

Diğer bir hadis-i şerifte ise : «Allahım sen ona dost olana dost ol düşman olana da düşman ol.»[4] buyurmuştur. Bir başka hadis-i şerifte de: «Seni ancak mümin bir kişi sever ve sana ancak münafık bir kimse buğzeder.»[5] buyurmuştur. Fakat bizler, Hz, Ali´nin, kendisinden önce Halife olanlarının hilafetine razı olduğunu, onların peşinde namaz kıldığını, onlarla hısım olduğunu ve onların yemeklerini yediğini görürüz. Hz. Ali´nin yaptıklarına karşı çıkmaya ve ondan nakledilen meselelerde aşırı gitmeye hiç hakkımız yoktur. Meselâ : Hz. Ali Muaviye ile alâkasını kestiği için biz de alâkamızı kes­tik, ona. lanet ettiği için biz de lanetledik. Şam halkının ve içlerinde bulunan Amr b. ´Âs, oğlu Abdullah ve benzeri hayatta kalmış sahabenin sapık olduklarına hüküm verdiği için biz de onların sapıklıklarına hükmettik.

Kısaca biz, Hz. Ali ile Peygamber´in arasında sadece bir peygamberlik rütbesi farkını görüyoruz. Bunun haricindeki bütün meziyetleri, ikisinin arasında eşit görüyoruz. Hz. Ali´nin kendisine karşı çıktığı tesbit edilmeyen büyük sahabîlere dil [6]uzatmayız.[7]



B) Şiiliğin Doğduğu Yer Ve Zaman:


Daha önce izah ettiğimiz gibi Şiilik, üçüncü Halife Hz. Osman (R.A.) zamanında ortaya çıktı, Hz. Ali (R.A.) zamanında ise Hz. Ali (R.A.)´ın hiçbir katkısı olmaksızın büyüdü ve gelişti. Hz. Ali (R.A.)´ in üstün kabiliyetinin istismarı buna vesile olmuştu. Hz. Ali vefat edince şiilik, mezhepler haline geldi. Bazıları çok aşırı iken bazıları mutedil idi. Fakat her halükârda şiiler, ehl-i beyte bağlılıkta aşın bir taassuba kaçmalarıyîa tanınmışlardır.

Emeviler dönemi, Hz.Ali (R.A.)´in şiüer tarafından takdir edilişinde, aşın davranıimasma teşvik e´diyordu. Çünkü Muaviye (R.A.) kendi döneminde, oğlu Yezid ve daha sonra gelen Emeviler döneminde, Ömer b. Abdülaziz dönemine kadar devam eden kötü bir âdet meydana getirmişti. O da; Cuma hutbelerinin sonunda, hidayet ön­deri Ali b. Ebi Talib (R.A) ´e lanet okunmasıydı. Diğer sahabîler bu tutumu şiddetle eleştirdiler. Muaviye ve valilerini bundan sakındırdılar. Peygamberimizin zevcesi Ümmü Seleme (R.A.) Muaviye´ye yazdığı bir mektupta bundan vaz geçmesini isteyerek şöyle demiştir.

«Siz minberlerinizden Allah´a ve Resulüne lanet okuyorsunuz. Çünkü sizler Ali b. Ebî Talib´e ve onu sevenlere lanet okuyorsunuz. Ben ş´ahidim ki Resulullah (S.A.V.) de Ali´yi severdi.»

Buna ilâveten Muaviye´nin oğlu Yezid döneminde, hadis-i şerifte zikredildiği gibi cennet gençlerinin efendileri olan iki kardeş Hasan ve Hüseyin´in ikincisi yani Hz. Hüseyin zalimce öldürüldü, kanı heder edldi, dinin yasaklan çiğnendi. Hz. Ali ve Hz. Hüseyin´in kız-îan esir cariyeler olarak Yezicve gönderildi. Halbuki bunlar Resulullah´m kızının çocukları ve kendisinin temiz soyundandı.

İnsanlar bütün bu olupbitenleri gördü, bunlara engel olamadı, ve bunları önlemeye gücü yetmedi. Dolayısıyla mecburen öfkelerini yuttular, ister istemez susmak zorunda kaldılar, gitgide ızdırap ve hınçları arttı. Bunun neticesi olarak ta, Enıevilerin aşın derecede işkenceye tâbi tuttuklan kimseleri, aşın derecede büyütmeye başladılar.

Evet, düşünce ve duyguların devamlı baskı altında tutulması kişiyi, davranışlannda ve yargilannda aşmlığa sevkeder. Çünkü, şefkat ve merhamet duygulannm kabarması, kendisine acınan kişiyi yüceltir ve kutsallaştır.

Şiilik ilk önce Hz. Osman (R.A.) ödneminde Mısır´da başladı. Çünkü Şiiliğin propagandasını yapanlar, Mısır´da bu iş için uygun bir ortam buldular. Şiilik, daha sonra Irak´a sıçradı ve orayı merkez edindi. Mekke, Medine ve Hicaz topraklannda bulunan diğer şehirler, sünnet ve Hadis´in beşiği olmaya devam ederken Irak şülerin karargâhı haline gelmişti.

Acaba neden Irak, Şiiliğin merkezi olmuştur? Bunun birkaç sebebi vardı.

1) Hz. Ali (R.A´.) hilafeti boyunca Irak´ta kaldı. Orada insanlarla görüştü, Iraklılar Hz. Ali´yi takdir etmeyi gerektiren faziletlerini bizzat gördüler ve hiçbir zaman Emevîlere kalben dost olmadılar.

2) Hz. Muaviye, hilafeti döneminde Irak´a vali olarak Ziyad b. Ebih´i gönderdi. Ziyad, görünüşte muhalefeti ortadan kaldırdıysa da insanların kalbinden, karşı gelme duygularını süenıedi.Ziyad´dan sonra Yezid devrinde Irak´ın valiliğini Ziyad´ın oğlu yaptı. Bunun döneminde Emevîlere karşı ilk ayaklananlar Iraklılar oldu.

3) Âbdülmelik b. Mervan döneminde iktidar Mervan oğullarına geçince Âbdülmelik vali olarak Irak´a meşhur Haccac´ı gönderdi. Haccac baskıyı daha da artırdı. Her baskı arttıkça şülik mezhebi de güçlendi.

4) Diğer yandan Irak, eski medeniyetlerin birleştiği bir yerdi. Irak´ta Fars ve Keldanî ilimleri ve bu milletlerin medeniyet kalmtı-lan bulunuyordu. Aynca bu ilimlere Yunan felsefesi, Hint düşüncesi katılmıştı. Bu medeniyet ve düşünceler Irak´ta birbirleriyle yoğu-ruldular böylece Irak, îslâm fırkalannın birçoğunun meydana geldiği bir yer oldu. Özellikle felsefe ile ilişkisi olan fırkalar... işte bu sebepledir ki Irak´ın düşünce yapısına uygun bir çok felsefî görüşler, şülik mezhebine karıştı.

5) Bütün bunlara ilâveten Irak, ilmi araştırmaların beşiği ve Iraklılar da zeki insanlardı. Bunlar hakkında İbn-i Ebil Had...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Şiilik
« Posted on: 20 Nisan 2024, 01:33:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Şiilik rüya tabiri,Şiilik mekke canlı, Şiilik kabe canlı yayın, Şiilik Üç boyutlu kuran oku Şiilik kuran ı kerim, Şiilik peygamber kıssaları,Şiilik ilitam ders soruları, Şiilikönlisans arapça,
Logged
20 Ocak 2010, 22:10:52
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« Yanıtla #1 : 20 Ocak 2010, 22:10:52 »

1) Sebeiyye:


Bunlar, Abdullah İbn-i Sebe´ye tâbi olanlardır. İbn-i Sebe´ Hiyreli bir Yahudi idi. Kendisini müslüman olarak gösteriyordu. Annesi siyah bir cariye olduğu için İbn-i Sebe´ye «Siyah kadının oğlu» anlamına gelen «îbnüssevda» da denilirdi. Bu kişinin Hz. Osman (R.A.) ve valileri alyhinde aşırı propaganda yapanlardan bir olduğuna işa­ret etmiştik.

İbn-i Sebe´, bozuk düşüncelerini ve fitne zehirini müslümanlar arasında peyderpey yayıyordu. Görüşlerine esas olarak Ali İbn-i Ebî Talib´i almıştı. îbn-i Sebe´, Tevratta her peygamberin bir vekili olduğunu gördüğünü, Hz. Ali´nin de Hz. Muhammed´in vekili olduğunu, Hz. Muhammed, peygamberlerin en üstünü olduğu gibi Hz. Ali´nin de vekillerin en üstünü olduğunu ve Hz. Muhammed´in tekrar dünyaya döneceğini insanlar arasında yaymaya başlamıştı.

îbn-i Sebe´ bu hususta şöyle der: «Mesih İsa´nın döneceğini söyleyipte Muhammed´in döneceğini söylemeyene hayret ederim.» İbn-i Sebe´ bu görüşünden daha da ileri giderek, Hz. Ali´nin «Allah» olduğuna hükmetti. Bu sözler kendisine ulaşınca Hz. Ali onu öldürmek ´ istedi. Fakat Abdullah ibn-i Abbas buna mâni oldu ve Hz. Ali´ye şöyle dedi: «Eğer onu öldürürsen, arkadaşların seninle ihtilafa düşerler. Halbuki sen Şamlılarla tekrar savaş etme karanndasm.». Bunun üzerine Hz. Ali îbn-i Sebe´yi Medain´e sürgün etti.

Hz. Ali (R.Â.) şehit edilince İbn-i Sebe´ insanların Hz. Ali´yi sevmelerini ve şehit oluşuna çok üzülmelerini istismar etti. Hz. Ali´nin ölümü hakkında insanları saptırmak ve onların inançlarım bozmak için karakterine uygun olarak çeşitli yalanlar yaymaya başladı, îbn-i Sebe´öldürülenin Hz. Ali olmayıp, onun şekline giren bir şeytan olduğunu, Hz. İsa´nın göğe çekildiği gibi Hz. Ali´nin de göğe çekildiğini anlatmaya başladı ve şöyle dedi: «Yahudi ve Hristiyanlar Meryemoğlu îsa´yı öldürdükleri iddialarında yalancı oldukları gibi Hariciler de Hz. Ali´yi (R.A.) öldürdükleri iddialarında yalancıdırlar.

Yahudi ve Hristiyanlar, asılmış bir kişi gördüler, onu İsa´ya benzettiler. Hz. Ali´nin öldürüldüğünü söyleyenler de böyledir. Hz. Ali´ye benzeyen bir kişinin öldürüldüğünü gördüler, onun Ali olduğunu zan-´ nettiler. Halbuki Ali göğe çekildi. Gök gürültüsü onun sesi, şimşek çakması ise onun gülümsemesinin bir eseridir.»

Sebeîler, gök gürültüsünü işittikleri zaman şöyle derler «Esselâ-mü aleyke ya Emireî müminin» (Selâm senin üzerine olsun ey müminlerin emiri).

Ömer İbn-i Şurahbil, Abdullah İbn-i Sebe´ye şöyle söylenildiğini nakleder. «Hz. Ali öldürüldü». İbn-i Sebe´de şöyle cevap verdi. «Eğer bize bir kâse içinde onun beynini dahi getirseniz, öldüğüne inanmayız. O, gökten inip, bütün yeryüzüne hükmetmeden ölmiyecektir.»[14]

Sebeilerden bazıları şöyle derdi: «îlah, Hz. Ali ve ondan sonra gelecek olan imamlara huîül etmiştir.» Bu söz, ilâhların bazı insanlara hulul ettiğini, ilâhın ruhunun, liderden lidere intikal ettiğini iddia eden bir kısım eski dinlerin görüşüne uygundur. Nitekim eski Mısırlılar, Firavunlar hakkında bu iddiada bulunurlardı.

Sebîlerden bir zümre de ilâhın, Hz. Ali ile birleştiğini iddia etmişler ve ona «Allah işte sensin- demişlerdir. Hz. Âli (R.Â.) yukarıda da izah ettiğimiz gibi, bunları yakmak istedi.

EI-Farku Beynel Firak, Abdulkahir el-Bağdadî.[15]



2) Ğurabiyye:



Bu gurup da aşın fırkalardan biridir. Bunlar, Sebeîler gibi Hz. Âli´yi ilâhi aştırmamış! arsa da O´nu hemen hemen Hz. Muhammed (S.A.V.)´den üstün saymışlardır. Bunlar, peygamberliğin aslında Hz. Ali´ye ait olduğunu, fakat Cebrail´in, hatâ ederek Hz. Ali yerine Hz. Muhammed´e geldiğini iddia ederler. Bunlara «Kargacılar» anlamına «Ğurabiyye» deniiişinin sebebi; bunların, «Karganın kargaya benzediği gibi Hz. Ali de Hz. Peygamber´e benzer» demeleridir.

Âlimler, bu tutarsız sözü çürütmüşlerdir. Bu âlimlerden biri olan İbn-i Hazm de «Fisal» adlı kitabında bu sözün mânâsız olduğunu ortaya koymuştur.

Aslında bu söz, tarihi bilmemek ve gerçekleri çiğnemekten başka birşey değildir. Hz. Peygamber´e peygamberlik geldiğinde Hz. Ali, dokuz yaşında küçük bir çocuktu. Peygamberlik gibi ağır bir vazifeyi yüklenecek yaşta değildi. Dokuz yaşındaki bir kişi dinen sorumlu bile değildir. Nerde kaldı ki dini insanlara tebliğ edecek güçte olsun!..

Yukarıdaki iddianın, gerçeklere ters düşmesine gelince; Hz. Âli (R.A.) fizikî yönden Hz. Muhammed (S.A.V.)´e benzemiyordu. Herbirinin kendisine mahsus bir vücut yapısı vardı. Buna rağmen, fizikî bakımdan tamamen birbirlerine benzediğini farzetsek bile Hz. Muhammed (S.A.V.)´e peygamberlik gönderildiği anda bu benzerliğin mevcut olduğunu iddia etmek, efsaneden başka birşey değildir. Çünkü kırk yaşındaki olgun bir kişi ile dokuz yaşındaki bir çocuğun birbirlerine benzemeleri imkânsızdır. O halde nasıl olur da Cebrail, olgun bir kişi ile çocuğu birbirinden ayırdedemez? Yine, nasıl olur da «Karganın, kargaya benzediği» derecede Hz. Ali, Hz. Muhammed´e benzemiş olur?[16]



Şiiliğin Dışındaki Fırkalar


Şiiler, yukarıda geçen sapık inançlı fırkaları ve benzerlerini, kendilerinden saymazlar, onların aşırı olduklarını söylerler ve onların çoğunu müslüman dahi kabul etmezler. Nerde kaldıki kendilerinden saysınlar.

Bu sebeple biz de deriz ki: Bu fırkalar İslâm tarihinde «Şiilik» adı altında zikredilmişler, bunlardan tamamen beri olan birçok Şii yazarlar ise, bunların suçlarının cezasını çekmişlerdir.

Hasılı durum ne olursa olsun İslâmdan çıkan bu fırkaların buküngü Şiiler arasında gözle görülecek hiçbir varlıklar yoktur. Bugünkü Şiilerin arasında, imamları, insanların gözü önünde açıkça ilahlaştıran veya Cebrail´in peygamberliği getirirken hata ettiğini iddia eden hiçbir kimse yoktur.[17]



3) Keysaniyye:


Bunlar, Muhtar b. Ebî Ubeyd b. Mes´ud es-Sakafi adlı kişiye tâbi olanlardır1. Muhtar, önceleri Haricî mezhebine tâbi idi, daha sonra Hz. Ali´ye yardım eden şiilerden oldu. Keysaniyye, Keysan adlı bir kişinin adını taşımaktadır, Keysan´m, yukarıda adı geçen Muhtar adlı şahıs olduğu söylenilmiştir. Diğer bir görüş ise Keysan´ın Hz. Ali (R.A.)´ın kölesi veya oğlu Muhammed b. Hanefiye´nin talebesi olduğunu söylemiştir.

Hz. Ali´nin oğlu Hüseyin tarafından Akil´in oğlu Müslim Kûfe´ye gönderildiği zaman Muhtar da Irak halkının durumunu tesbit edip Resulûllah´m kızının oğlu Hz. Hüseyin´e ne ölçüde yardım edebileceklerini anlamak için Kûfe´ye gelmişti.

Küfe valisi Ubeydullah b. Ziyad, Muhtar´ım oraya geldiği duyunca onu tutuklayıp zindana attı ve dövdü. Muhtar şehitlerin efendisi Hüseyin (R.A.)´ın şehid edilişine kadar hapishanede kaldı.Kız kardeşinin kocası Abdullah b. Ömer, Ubeydullah b. Ziyad´dar: Muhtar´ın serbest bırakılıp Kûfe´den çıkarılmasını rica etti. Bunun üzerine Muhtar Hicaz´a gitti. Giderken şunları söylediği rivayet edilir:

«Müslümanların efendisi ve peygamberlerin efendisinin torunu, zulmen katledilen şehid Hüseyin b. Ali´nin kanına kan istemekte devam edeceğim. Rabbime yemin olsun ki, onun öldürülmesine karşılık olarak Hz. Zekeriyya´nm oğlu Hz. Yahya´nın kanma girmeleri dolayısıyle öldürülenlerin sayısı kadar kişi öldüreceğim.»

Sonra Muhtar, îbn-i Zübeyr´e taraftar oldu. İbn-i Zübeyr Hicaz´ı ve çevresinde bulunan İslâm topraklarını istilâ etmeye hazırlanıyordu. Muhtar, İbn-i Zübeyr başanya ulaştığı takdirde kendisini vali tayin etmesi şartıyla ona beyat etti. Muhtar, İbn-i Zübeyr ile beraber Şamlılara karşı savaştı. Yezid ölüp, müslümanlar parçalanınca Muh­tar Kûfe´ye döndü. Bu gelişinde Kûfe´ye Hz. Hüseyin´in kardeşi ve kanının velisi Muhammed b. Hanefiyye tarafından Kûfe´ye gönderildiğini, Muhammed b. Hanefi´nin şehid Hüseyin´i öldürenlerden intikam alması için kendisini vazifelendirdiğini iddia etti. Muhammed b. Hanefi´yi «Vekil Mehdi» diye adlandırdı ve halka şunları söyledi:

«Şüphesiz ki beni vekil Mehdi gönderdi. Beni sizlere vekil ve vezir olarak gönderdi. Benden, imansızları öldürmemi ve ehl-i beytinin kanını istememi ve zayıfları savunmamı istedi.»[18] Muhtar, Hz. Hüseyin´in kanının velisi olması ve insanlar arasında büyük bir mevkii bulunması hasebiyle Muhammed b. Hanefi´nin namına durmadan insanları davet etti. İnsanlar, Muhammed b. Hanefî´yi çok seviyorlar, ilmini ve faziletini takdir ediyorlardı. Gerçekten Muhammed b. Hanefî, geniş bilgiye sahip, derin bir âlimdi. Büyük bir mütefekkir idi. işlerin sonucunu iyi kestirdi. Babası, emirel müminin Hz. Ali, kendisine savaş sanatını öğretmişti.

Muhtar, durmadan bu büyük zat adına insanları davet ediyor ve bir takım gerçek dışı efsaneler yayıyordu. Neticede İbnül Hanefiye´ye, Muhtar´m evham ve yalanları ulaşıp, onun kötü niyetli olduğunu anlayınca, Muhtar´dan beri olduğunu halk huzurunda ilân etti, îbnül Hanefiye´nin bu açıklamasına rağmen, Hz. Hüseyin´in inti­kamının alınmasını şiddetle arzulayan bir kısım Alevîler yine de Muhtar´a tâbi olmuşlardır.

Muhtar, kâhinler gibi seçili konuşmalar yaparak gelecekten haber verdiğini iddia ederdi. Bu konuşmalarından şu örneği görelim :

«Dikkat edin! Denizlerin, hurma ağaçlarının ve bütün ağaçların, çorak çöllerin ve masum meleklerin rabbine yemin ederim ki her azgını, delip geçen oklarla ve parçalayan kılıçlarla öldüreceğim. Dinin direğini dikip, müslümanlarm dağınıklıklarını giderip, müminlerin gönlünü hoşnut edince artık benim için dünya önem taşımayacak, kapımı çalan ölüm, umurumda olmayacaktır.»

Muhtar, Hz. Hüseyin´i öldürenlere ve Alevilere düşman olanlara karşı yoğun bir savaşa girdi, bunlardan çok kişi öldürdü. Hz. Hüseyin´in, katline karıştığını bildiği herkesi öldürdü.

Muhtar´ın bu tutumu, onu insanlara sevdirdi. Özellikle Şiiler Muhtar´ın çevresinde toplandılar, onunla birlik...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

20 Ocak 2010, 22:37:16
zahdem

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2.060


Site
« Yanıtla #2 : 20 Ocak 2010, 22:37:16 »

allah razı olsun.uzun olmasına ragmen okuyabildim.(biraz gözlerim yoruldu tabiki)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes