> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Din ve Mezheb Eserleri > Siyasi - İtikadi Mezhebler > Kadyanilik
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kadyanilik  (Okunma Sayısı 1129 defa)
27 Aralık 2009, 09:12:29
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 27 Aralık 2009, 09:12:29 »



Kadyanilik






Hindistan, Sultan Gazneli Mahmud´un[1] fethi ile müslümanîarin şline geçmiş ve onlar tarafından idare edilmeye başlanmıştı. îslamın hoşgörüsü, Hindistan´daki İslâmi idareyi, Hintlileri dinlerinde serbest bırakmaya sevketiniştir. Hindistan´da hakim olan. din «Budizm»[2] ve «Brahmanizm»[3] idi. Brahmanizmin mensupları, diğerlerine mshetîe daha çoktur.

İslâm, bu dini kabul etmeyen Hintlilere dolaylı olarak tesir etmiştir. Bu sebeple Hindular arasından, İslâmiyet ile Hinduizmi birleştirmeye çalışanlar da çıkmıştır. Meselâ: M. 1538 yılında ölen ?Tanaka» Islâmla Hinduizm´in karışımı sayılan bir din icadetmiştir. Bu dini, Kuzey. Hindistanm dağlık bölgelerinde yaşayan insanlar kabul etmiştir.

Goldzhier «El-Akide ve Eş-Şeria» adlı kitabında, bu din hakkında şöyle der: «Kanaatımızca, bu iki dini birbirine yaklaştıran ve bunları bağdaştıran en önemli unsur, İslâm tasavvufçulannın inandıkları «Vahdet-i vücud» teorisini benimseyerek pulculuğu silmeye ve ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalardır.»

islâm dini bu putperest dinlere tesir ettiği gibi, islâm´ı yeni kabul etmiş olan bazı müslümanlar da putperestliğe ait bir kısım düşüncelerden etkilenmişlerdi. Daha başka bir ifadeyle, İslâm´ı kabul ettiği halde, onun esaslarının tamamı henüz kalbinde yerleşmemiş olan bir kısım insanların kafalarını eski düşüncelerin işgal etmesi tabii idi

ingilizler, Hindistan´ı işgal ettiği halde, onun tamamına hakim olamayan İslâm idaresinin yerine kendi idari sistemlerini yerleştirdiler. Bu sebeple, bu ülkeye Hristiyan Avrupa kültürü girmeye başladı. Her nekadar bazı Hintliler, Hristiyan oldu iseler de, bunların sayılan, iki büyük gurubu teşkil eden Müslüman ve Hindular kadar değildi. Ayrıca İslâm ve Hinduizm´in karışımı şeklinde meydana çıkan «Sıkh» dinine mensup olanlar da mevcuttu.

Avrupa kültürü, müslüman olan bu insanların kalblerine girmeye başladı. Zaten bunların bazılarının kafalarında Hinduizm´in kaİıritüan mevcuttu. Bazıları ise, hernekadar İslâm´ı kabul etmişlerse de, bunlar tam bir teslimiyetle İslâm´a boyun eğmiş kimseler değillerdi. Bunlar, Allah Tealâ´nın, Kur´an-ı Kerim´de bizlere bildirdiği şu bedevi Araplara benziyorlardı: «Bedeviler, «iman ettik» derler. Sen onlara şöyle de: Hayır, iman etmediniz. Siz ancak «müslüman olduk» deyin. Çünkü iman, henüz kalbinize girmemiştir.»[4]

İslâmi esaslar, kalblerine tam olarak yerleşmemiş olan bu zayıf imanlı müslümanlann kalblerinde, Hristiyanlıkla kanşık olan Avrupa kültür ve medeniyeti büyük bir yer işgal etmeye başladı.

Avrupa kültür ve medeniyetini, bu eski ülkeye götüren İngilizler, bu kültürün tesirinde kalan müslümanlan seçiyor, kendilerine yaklaştırıyor ve bunları müslümanlar adına idareci seçiyorlardı. Bu gibi insanlar, o ülkelerde müslümanlan temsil ediyorlardı.

İşte bu sebeble, Hindistanda bir kısım sapık guruplar ortaya çıktı.Sayıda az olmalarına rağmen, bu gurupların en güçlüsü ve en çok faaliyette bulunanı «Kadyanîlik»tir.

İslâm´a maiedüen bu gurubun kurucusu Milâdî 26 Mayıs 1908 de ölen Mirza Gulam Ahmed el-Kadyanî´dir. Bu kişi, Lahor şehrinden, yaklaşık altmış mil uzakta bulunan «Çadiyan» da doğmuş ve Ölümünde de oraya defnedilmiştir. Mezarının üstünde «Mirza Gulam Ahmed el-Mev´ud» yani, vaadedilen Mirza Gulam Ahmed, yazılıdır. Bunun mânası şudur: «Şeriatı ihya edeceği ve kıyamet gününde insanları kabul ettireceği vaadedilen mehdi» yani, insanları cennetle müjdeleyen.

Gulam Ahmed, Keşmir´in yakınında bulunan «Serencar» denilen yerde, velilerden biri olduğunu iddia ettiği «Yusuf Asaf» isminde birinin kabrini bulduktan sonra, Hindli müslümanlar arasında nüfuzunu yaymaya başladı.

Guîam Ahmed, bu mezarın Hz. İsa´ya ait olduğunu iddia etti. Ve Hz. İsa´nın, başka birisine benzetilmesi üzerine asılmaktan kurtulduğunu ve Yahudilerden kaçarak oraya geldiğini, ölünceye kadar orada kaldığım ve oraya defnedildiğini söyledi.

Gulam Ahmed, iddialarını tarihi olaylarla ispata çalıştı. Buradaki iddiasında, Kur´an-ı Kerim´in ifade ettiği bir gerçeği de dolayısiyle kabullenmiş oldu ki, o da; Yahudilerin, Hz. İsa´nın göklere çıkarılmalarıdır. Gulam Ahmed, bu iddiası ile Hz. isa´nın göklere çıkaramadığını,, yeryüzünde oraya defnedildiğini ortaya atmış oluyor.

Böylece Gulam Ahmed, Allah Tealâ´nın : «Bilakis, Aîlahı onu kendi katma yükseltti.»[5] «Seni, katıma yükseltecek benim.»[6] buyurduğu âyetlerin zahirine dayanan tslâm âlimlerinin çoğunluğuna karşı çıkmış oluyor. Zira bu konuda çok az sayıda âlim, Hz. İsa´nın bedenen değil, ruhen semaya çıktığını söylemiştir.

Bizce Gulam Ahmed´in ilk icad ettiği görüş : «Hz. İsa´nın, bedenen değil, ruhen göğe çıkarıldığı, cesedinin ise yeryüzünde defnedildiği ve defnedildiği yerin de kendisi tarafından keşfedildiği» görüşüdür.

Guîam Ahmed, bu keşfi yaptığını iddia ettikten sonra, yeni bir mezhebe davet etmeye başladı. Gulam, Hicri 14. yüzyılın başında, dini yenileyen biri olduğunu iddia etti. Bu hususta, Resulullah´m şu hadisini delil göstermeye çalıştı, «Şüphesiz ki, Allah bu ümmete, her yüzyılın başında, dinini yeniden güçlendirecek birini gönderecektir.»[7]

Gulam "Ahmed, son yüzyılın mücscldidmin, kendisi olduğunu sanıyordu.

Gulam Ahmed, şu iddialarda bulundu:

1) Hz, İsa´nm kabrini o keşfetmiştir. Bu kabri bulması sebebiyle, Hz. Îsa´nm ruhu ve kuvveti ona girmiştir. Âhir zamanda çıkması beklenen Mehdi, kendisidir. Gulam Ahmed, Hz. İsa´nın ruhu ila ve Mehdilikîe dinî yenilemektedir, onda reform yapmaktadır. Söylediği herşey doğrudur. Kimsenin bunları inkâra hakkı yoktur. Çünkü o, Allah´dan alarak konuşmaktadır.

2) Gulam Ahmed, Mehdi olmakla yetinmez, ilâhın da kendisine girdiğini iddia eder.[8]

Gulam´in bu iddiası, Hz. İsa´nın gücünün kendisine girdiği iddiası ile bir paralellik içindedir. Gulam bu düşünceyi Hristiyanların inancından almıştır. Bugünkü Hristiyanlar, insanlıkla ilahlığın, Hz. îsa´-da birleştiğine inanırlar.

3) Gulam, göstermiş olduğu mucizelerin, görüşlerini ispat ettiğini iddia etmiştir. Hicri 1312, Milâdi 1894 de hem güneş hem de ay tutulmuştu. Gulam Ahmed, ay ve güneşin kendisi tarafından ve yine kendisi için tutulduklarını ve bu tutulmaların, kendisinin iddia ve peygamberliğim ispat eden mucizeler olduğunu iddia etti.

Gulam´ın bir kitabında şu ifadeler vardır: «Onun için aydınlatan ay tutuldu. Benim için ise, aydınlatan ay ve güneş tutuldu.» Gulam´a tâbi olan bazı taraftarları bu metni şöyle izah ettiler: Mânâ açıktır. Sadece ayın tutulması Hz. Muhainmed´in doğruluğuna delil olur da, hem ayın hem de güneşin tutulmasından sonra benim doğruluğum nasıl inkâr edilebilir?[9]

4) Gulam Ahmed, Allah tarafından gönderilen bir peygamber olduğunu iddia eder. Kendisinin peygamber oluşunun, Hz. Muhammed (S.A.V.)´in «son peygamber» oluşuyla çelişmediğini söyler. Çünkü Gulam, «Peygamberlerin Sonuncusu» mânâsına olan «Hâtemunnebiyyîn» ifadesini şu şekilde yorumlar: «Ondan sonra gelen her peygamber, onun mührü ve kabul etmesiyle gelir. Ve onun şeriatını diriltir ve yeniler.»

Gulam Ahmed, «Hakikatül Vahy» adlı kitabında şöyle der: «O, (Hz. Muhammed (S.A.V.), peygamberlerin hatemîdir.. Yani", mühür sahibi, sadece odur. Herhangi bir kimseye vahiy, ancak onun mühürü sayesinde nasibolur, Rab´le konuşma ve Rabbe muhatap olma kapısı, onun ümmetinin önünde kıyamete kadar kapanmayacaktır. Bugün mührün sahibi sadece O´dur. Muhammed (S.A.V.) ümmetinden başkasına nasibolmayacak olan peygamberliği, sadece onun mührü kazandırır.»[10]

Gulam, «Talim» adlı kitabında da, şunları söyler: «înanç bakımından, Allah´ın sizlerden istediği şeyler; Allah´ın birliğine, Muhammed´in, Allah´ın peygamberi ve peygamberlerin sonuncusu ve en üstünü olduğuna, ondan sonra peygamber gelmeyeceğine ve ancak ona tâbi olmak suretiyle Muhammedlik kisvesini giyenin, ondan sonra peygamber olabileceğine inanmanızdır. Çünkü hizmetçi, hizmet edilene ters davranmış olmaz. Asıldan meydana gelen fer´, asıldan ayrılmış sayılmaz.[11]

Gulam, diğer bir yazısında şöylo der: «Eğer Muhammed ümmetinden olmasaydım ve O´nun yolunda yürürneseydim, yaptığım iyi ameller dünyadaki bütün dağların ağırlığında da olsa, yine de Allah ile konuşma şerefine erişemezdim. Çünkü, Hz. Huhammed´in peygamberliğinin haricindeki bütün peygamberlikler kesilmiştir. Hz. Muhammed (S.A.V,)´den sonra, artık şeriat getiren bir peygamber gelmeyecektir. Fakat, şeriat getirmeyen peygamberin gelmesi mümkündür. Ancak herşeyden önce, böyle bir kişinin, Muhammed (S.A.V.)´in ümmetinden olması gerekmektedir.»[12]

Görüldüğü gibi Gulam, bu sözlerinde, peygamber olduğunu, ay ve güneşin tutulmalarının, bunun mucizesi olduğunu, kendisinin, bunların tutulacağını önceden haber verdiğini «Hatemül enbiya» sözünün, kendisinin peygamber olmasıyla çelişmediğini iddia ediyor. Çünkü o, «Hatem» kelimesini «son» manâsında almıyor. «Ondan sonra gelecek peygamberlerin, ancak onun mührüyle gelebilecekleri, yani, onun şeriatını ayakta tutmak şartıyla gelebilecekleri» mânâsında yorumluyor.

Gulam´ın davet ettiği mezhebin zamanla değiştiği anlaşılıyor. Gulam, önce Hz. îsa´nm ruhunun kendisine intikal ettiğini ve Allah´ın, kendisine girdiğini iddia ederken, daha sonra Hz. Muhammed´in peygamberliğinin gölgesi altında peygamberlik iddiasıyla yetinmiştir. Mucizeleri ise, anlattığımız hususlardır. Bu hususlar, ay ve güneşin tutulmasıdır. Bugün artık astronomi çok ilerlemiştir. Rasathanelerde çalışan bilginlerin, aylar öncesinden güneş ve ayın tutulacağını haber verdiklerini görmekteyiz. Onun devrinde de maddi ilimler, ileri durumdaydı. Verdiği haberlerin doğru çıktığı kabul edilse dahi, bunlarda mucizelik sıfatı yoktur. Çünkü, mucize demek ?karşı çıkanları susturan olay» demektir. Burada, başkalarının âciz kalması söz konusu olmadığı için, mucize de söz kon...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kadyanilik
« Posted on: 18 Nisan 2024, 23:01:24 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kadyanilik rüya tabiri,Kadyanilik mekke canlı, Kadyanilik kabe canlı yayın, Kadyanilik Üç boyutlu kuran oku Kadyanilik kuran ı kerim, Kadyanilik peygamber kıssaları,Kadyanilik ilitam ders soruları, Kadyanilikönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes