SİSTEMATİK KELAM 4. ÜNİTE ÖZETİ ( DETAYLI )
1.İMANIN TANIMI
''Güven içinde olmak '' anlamına gelen imanın sözlük anlamı ise ''tasdik etmek, doğrulamak, söylediğini kabullenmek, gönül huzuru, güven vermek, şüphesiz inanmaktır.
Terim anlamı ise; Allah'tan getirdiği kesin olarak bilinen hükümler (zarurat-i diniyye) konusunda Peygamberi tasdik etmek, ona tereddütsüz inanmaktır.
A. İMANIN MAHİYETİNE DAİR FARKLI GÖRÜŞLER
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com İmanın nasıl oluştuğu, içeriği, kapsamı konusunda farklı görüşler vardır.
1. İman ''kalbin tasdik'idir ( Eş'ari, Maturidi kelamcılarına göre şarttır.)
* Bu kanaat bazı ayet ve hadisler ışığında oluşmuştur, bunlardan bazıları;
--Allah munafıklar hakkında '' Ey peygamber ! kalpleri iman etmediği halde ,ağızlarıyla ''inandık'' diyen kimselerden ve yahudilerden küfür içinde koşuşanların hali seni üzmesin''(Maide 5\41)ayeti bir delildir.
--Bir gün ashabdan Üsame b.Zeyd düzenlenen bir baskın sırasında yakaladığı adama ''la ilahe illallah'' dediği halde onu öldürmüş baskın dönüşü olayı anlattığında Peygamberimiz : öldürdüğün adam doğruyu mu söylüyor yalan mı söylüyor kalbini yarıp baktın mı? diyerek onu azarlamıştır.
2. İman ''kalbin bilgisi (marifet) dir.
Cehm b. safvan (cehmiyye mezheb imamı) imanı kalbin marifetinden ibaret olup tasdik olmaksızın Allahın ve peygamberin haber verdiği şeyleri kalben bilmek olarak tanımladığı nakledilir.
3. İman ''dilin ikrarı''dır
İkrar, imanın dil ile söylenmesidir.
**Mürcie ve Keramiyye imamları imanı, ''inanılması gereken hususları kalbin tasdiki olmaksızın, dil ile ikrarıdır.'' diye tarif ettikleri nakledilir.( bu görüşün delili olarak da peygamberin şu sözü gösterilir; '' İnsanlar Allahdan başka ilah yoktur,Muhammed onun elçisidir deyinceye kadar onlarla savaşmaya emrolundum'')
!!Eğer bu görüş doğru olsaydı münafıkların gerçek mü'min olmaları gerekirdi.!!
4. İman ''kalbin tasdiki'' ve '' dilin ikrarıdır''
Ebu hanife , Pezdevi gibi alimler başta olmak üzere hanefi fıkıhçılar da bu görüştedirler.
* Maturidi ve Eş'ari ise ikrarı; dünya hükümlerinin uygulanabilmesi açısından şart görürler ,yani ikrarı imanın parçası, aslı, gerçeği değil şartı olarak görürler.
5. İman ''kalbin tasdiki'' ''dilin ikrarı'' ve ''amel''dir.
Hariciler, Mu'tezile, Zeydiyye , İmam Malik ve bazı Selef alimleri bu görüşü benimser. Onlara göre imanın rüknu 3 tür. Bu rükunlarda birinin terki (amel dahil) iman gerçekleşmez.
B. EHL-İ SÜNNET KELAMINA GÖRE İMAN-AMEL İLİŞKİSİ
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com 1. Amel imanın bir parçası değildir
Maturidi ve Eş'ari kelamcılarına göre amel imanın parçası değil sadece ameli terkeden dinden çıkmaz mü'mindir fakat günahkardır.Allah dilerse onu affeder dilerse azab eder.
2. Amelin gerekliliği meselesi
Amel ve ibadetlerde tembellik yapıp,ibadetten kaçmak bir mü'mini dinden çıkarmaz. Fakat imanı olgunluğa eriştirmez.Allahın yasaklarını çiğnerse Allaha olan bağlılığı yavaş yavaş zayıflar günün birinde iman sönüp gider. Bu amelin eksikliğinin dinden çıkarmasa da imanı gitgide söndürdüğünden büyük bir tehlikedir.
C. İMAN SINIFLANDIRMALARI
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com 1. İcmali ve tafsili iman
İcmali iman: İnanılacak şeylere toptan inanmaktır. Bu imanın özü en kısa şeklidir ki ,bu kelime i şehadet ve kelme-i tevhid le özetlenmiştir. Allah'a ve Peygambere imanı kapsar.
Tafsili iman: İnanılacak şeylerin her birine açık ve geniş bir şekilde ayrıntılı olarak inanmaktır. Tafsili iman ,imanın en geniş şeklidir; 3 derecede incelenir.
a. Birinci derece: Allah'a , Peygamberine , ahiret gününe kesin olarak inanmaktır.
*Tafsili imanın 1. derecesi ,icmali imana göre daha geniştir.Çünkü ahirete iman da eklenmiştir.
b. İkinci derece: Allah'a , Meleklerine, kitaplarına, peygamberlerine, ahirete , yeniden dirilişe , cennet cehenneme, sevap azap olduğuna , kaza ve kadere ayrı ayrı inanmaktır.
**Peygamberimiz de imanı bu şekilde açıklamıştır.
c. Üçüncü derece: Hz .Muhammed'in Allah'tan aldığı ve bizlere kesin olarak ildirdiği hükümlerin diğer ifadeyle ayet, mütevatir hadislerle sabit olan itikadi ameli ve ahlaki hükümlerin hepsine ayrı ayrı ,bütün ayrıntılarıyla inanmaktır. Mesela namaz oruç zekat gibi farzları ; helal haram olan şeyleri de yani hükümlerini de bilip inanıp yürekten tasdik etmektir.
** Tevatüren sabit olmayan meşhur ahad hadislerle sabit bir hükmü inkar eden iman dairesinden çıkmaz.
2. Taklidi ve tahkiki iman
Tahkiki iman (istidlali ): Hakiki imandır yani delillerle kuvvetlendirilen imandır. Hakiki iman olup kulaktan dolma bilgilerle değil gerçekten araştırıp delillerle kuvvetlendirilen imandır.
Taklidi iman: Aileden , hocadan, çevreden görüp duyarak öğrenerek iman etmeye denir. Genel kabule göre bu da caiz bir iman çeşididir. Fakat bu tür inanca sahip kişiler sorumludur. Sapık inançsız kişilerin bu kişilerin kafasını karıştırarak imandan götürmesi muhtemeldir. Bu yüzden imanını Allahın delilerii araştırarak kuvvetlendirmesi gerekir.
D. İMANDA ARTMA EKSİLME
Ameli imandan bir cüz olarak gören Hariciyye, Mu'tezile , Zeydiyye, Selefiyye ye göre iman hem miktar hem de nitelik yönünden artar ya da eksilir.Bu durumda işlenen iyi fiillerle iman artar günahlarla eksilir. Bazı ayetler buna delildir;
'' İman edenlere gelince, (her inen sure) onların imanını arttırır. (Tevbe 9\124)''
'' İmanlarını bir kat arttırsınlar diye mü'minlerin kalplerine güven indiren O dur.''( Feth 48\4)
Ehl-i sünnet kelamcılarına göre imanın artıp eksilmesi konusuna 2 yönden bakmak gerekir;
1. İman ,iman esasları yönünden artmaz ya da eksilmez. Çünkü bir kimse iman esaslarından birini inkar etse o kişi iman etmiş sayılmaz ,iman gerçekleşmiş olmaz ki artıp eksilsin...
2. İman nitelik yönünden artma eksilme gösterir.Kiminin imanı zayıflar kimininki kuvvetlenir.Kiminin imanı kamil, kimininki noksandır.
E. İMAN - İSLAM İLİŞKİSİ
Kuranda iman ile islam bazen aynı manada bazen de farklı kavramlar olarak ele alınmıştır.
iman ile islam aynı manada kullanılırsa bu durumda islamın gerekli olan hükümlerin dinden olduğuna inanmak ,islamı bir din olarak benimsemek ve ona boyun eğmek manası anlaşılır.İslam çok geniş bir kavram olup teslimiyet demektir. Teslimiyet ise 3 türlü olur; ya kalben olur ki bu kesin inançtır.Ya dille olur ki bu da ikrardır. Ya da organlarla olur ki bunlar da ibadettir.
Eğer iman ile islam aynı manada kullanılırsa her mümin müslimdir, her müslim de mümindir.
**Eş'ari ve Maturidiye göre iman ile islam ayrı şeylerdir.
Kuranda iman ile islamın ayrı şeyler olduğu belirtilmiştir.
'' Bedeviler ''inandık'' dediler. De ki: Siz iman etmediniz ama ''boyun eğdik'' deyin.Henüz iman kalplerinize yerleşmedi.''(Hucurat 49\14)''
F. İMANDA İSTİSNA
Bir kimsenin mümin olup olmadığı şeklindeki soruya ''inşAllah müminim'' demesi ''imanda istisna'' kavramsallaştırılması bakımından tartışılmıştır.Ashabul hadis gibi ameli imandan gören ve imanın artıp eksilebileceğini savunan gruplara göre hiç kimse Allah katında gerçek mümün olup olmadığına göre emin olamaz.Bu nedenle İnşAllah müminim demesi gerekir.
*Hanefilere göre ise caiz değildir.
*Eşari ye göre ise Allahın insanı son nefesteki durumuna göre değerlendireceğinden inşAllah müminim demesi caiz ve gereklidir.
G. İMANIN GEÇERLİLİK ŞARTLARI
Ennas Whatsap Grubu / ilimdunyasi.com 1. İman ye's (ümitsizlik) halinde olmamalıdır.
2. Mü'min inkara ve dini yalanlamaya alamet sayılan şeylerden birini yapmamalıdır.
3. İslami hükümlerin hepsini bir bütün kabul edip , hiçbirinin yerine getirilmesinden çekinmemeli,inatçılık yapmamalıdır.
4. Mü'min Allahın rahmetinden ümitsiz , azabından da emin olmamalıdır. Korku ve ümit arasında olmalıdır.
H. KÜFÜR, ŞİRK, İRTİDAT, NİFAK
1. Küfür : Sözlükte 'örtmek ' anlamında geçer. Terim anlamı ise; Hz peygamberin Allah'tan getirdiği kesinleri inkar edip yalanlamaktır. İnkar edene 'kafir' çoğul olarak ise 'küffar' ve 'kefere ' denir.
İlim adamları meydana geliş şekli,sebebi, ve yeri itibariyle küfrü 4 e ayırmışlardır.
a. Küfr-i İnkari : Allah ,peygamberi ve onun Allahtan getirmiş olduğu esasları kişiin kalbiyle kabullenmemesi ,diliyle de inkar etmesidir.
b. Küfr-i cühud : Kişinin kalbiyle Allahın ilah olduğunu bilmesine rağmen bilerek ve hür iradeyle inanç esaslarını kabule yanaşmamasıdır.Şeytanın küfrü buna örnektir.
c. Küfr-i inadi: Kişinin kalpten Allahı ve gerçeği bilip dil ile de zaman zaman açıklamasına rağmen, haset, sapıklık,şan, şöhret, makam endişesi ve kavmiyetçilik gibi sebeplerle İslamı bir din olarak kabullenmemesidir. Bu çeşit küfre çevresinden ar edip gurua yedirilemediği için küfr-i ari de denir. Peygamberimizin amcası Ebu Talib'in küfrü bu çeşittir.
d. Küfr-i Nifak: Kişinin inanılması gereken şeyleri diliyle söylemesi fakat kalbiyle tasdik etmemesidir. Münafıkların küfrü gibi..
2. Şirk : Ortak koşmak anlamında olan şirk ,küfür ile yakın anlamdadır. Aralarındaki fark küfrün daha genel,şirkin daha özel olmasıdır.Bu manada her şirk küfürdür. Fakat her küfür ,şirk değildir.Her müşrik kafirdir fakat her kafir müşrik değildir.
Tevhide zıt olan şirk bir ayrıma göre 5 kısımdır.
a. Şirk-i istiklal : İki bağımsız ilah kabul edenlerin şirkidir.Mecusi ve seneviler örnektir.(düalist-ikici)
b. Şirk-i te...
[
Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın