> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Yahudilik Ve Hıristiyanlık
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Yahudilik Ve Hıristiyanlık  (Okunma Sayısı 10054 defa)
02 Ağustos 2012, 16:14:12
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 02 Ağustos 2012, 16:14:12 »



Yahudilik Ve Hıristiyanlık

İslâm, bu iki dinin hususi durumlarına uyum gösterir. Öncelikle, hepsi Allah'ın dinidir. Bu dinlerin dünya üzerindeki kurucuları -İbra­him, Musa, Davud, İsa- Allah'ın peygamber­leridir. Kitapları -Tevrat, Mezmur, İncil- Al­lah'tan gelen vahiylerdir. Bu peygamberlere ve onlardan gelen vahiylere İnanmak İslâm inancının bir parçasıdır. Onlara inanmamak veya onlar arasında ayırım yapmak dinden çıkmak olur. "...Bize indirilene de, size indi­rilene de inandık; Tanrımız ve tanrınız birdir ve biz O'na (Müslüman olarak) teslim olanla­rız." {Ankebut sûresi [29]: 46). Allah, Pey­gamberini ve mü'minleri "Allah'tan vahyedi-lene iman edenler," "Allah'a, meleklerine, ki­taplarına ve peygamberlerine İman edenler" ve "Allah'ın peygamberleri arasında ayırım yapmayanlar" olarak ifade eder {Bakara süresi [2]: 285).

Kur'ân'da, bu belirlemeye karşı çıkan ve ön­ceki peygamberleri tekelci bir şekilde ayrı tu­tan Musevi ve Hıristiyanlara karşı şöyle buy-rulur: "Ey Kitâb ehli, neden İbrahim hakkın­da tartışıyorsunuz? Oysa Tevrat da, İncil de ondan sonra indirilmiştir. Düşünmüyor musu­nuz?" (Âl-i İmrân sûresi: 65). Yahudiler Hz. İbrahim'i (İsmail'in, İshak'ı, Yâkub'u ve evlat­larını) Yahudi; Hıristiyanlar da Hıristiyan ka­bul ediyor ve bu yüzden tartışıyorlardı. Kur'ân onlara diyor ki: "Haydi (diyelim) siz biraz bilginiz olan şey hakkında tartıştınız; ama hiç bilginiz olmayan şey hakkında neden tartışıyorsunuz? Oysa Allah bilir, siz bilmez­siniz. İbrahim ne yahudi, ne de hıristiyandı; dosdoğru bir müslümandı. Müşriklerden de değildi." (3: 66-67). "(Ey Muhammed) De ki; 'Allah'a, bize indirilene, İbrahim'e, İshâk'a, Yâkub'a ve oğullarına indirilene; Musa'ya, İsa'ya ve peygamberlere Rableri tarafından verilene inandık; onlar arasında bir ayırım yapmayız, biz O'na teslim olanlarız." (3: 84). "Nuh'a ve ondan sonra gelen peygamberlere vahyettiğimiz gibi [ey Muhammed] sana da vahyettik . Nitekim İbrahim'e, İsmail'e, İs-hak'a, Yakub'a, ve evlatlarına, İsa'ya, Ey-yub'a, Yunus'a, Harun'a, Süleyman'a da vah-yetmiş ve Davud'a da Zebur'u vermiştik." (4: 163). "Allah ki, O'ndan başka tanrı yoktur; daima diri ve (yaratıklarını) koruyup yöneti­cidir. Sana Kitâb'ı hak ile ve kendinden Önce­kini tasdik edici olarak indirdi. Bundan önce de insanlara doğru yolu göstermek için Tevrat ve İncil'i indirmişti... " (3: 2-4) "(Sana, ey Muhammed) inanan Yahudiler, Hıristiyanlar ve Sabiilerden kim Allah'a ve ahiret gününe iman edip de salih amel işlerse artık onlara korku yoktur ve onlar mahzun da olacak de­ğillerdir." (Mâide sûresi [5]: 69).

İslâm'ın Yahudiliğe ve Hıristiyanlığa, kurucu­larına ve kitaplarına verdiği değer yalnızca bir lütuf değil, onların dinî değerinin kabulü­dür. İslâm onları müsamaha göstermesi gereken "ayrı görüşler" olarak değil, Allah'ın in­dirdiği, meşru dinler olarak görür. Dahası, onların bu meşru konumu ne sosyopolitik du­rumla, ne kültürle, ne de bir medeniyetle ilgilidir. Dinî bir mahiyet taşır. Bu yönüyle, İslâm tektir. Zira daaha önce başka hiçbir din, diğer dinlere inanmayı kendi inancının ve şehadetinin zaruri bir şartı yapmamıştır. Hıristi­yanlar, Musevilerin kitabını kendilerinin ka­bul ederler. Hatta bazı Hıristiyanlar Tevrat'ı, bir başka deyişle Yahudi kanununu kendileri için bağlayıcı addederler. Bununla birlikte Hıristiyanların çoğunluğu, St. Paul, İsa'nın asıl görevinin kanundan kurtarmak (apolitrosis) olduğunu anladığından beri kendilerini Yahudiliğin kurallarından bağımsız hisseder­ler. Bütün Hıristiyanlar Yahudi kitabını "Hiristiyanî" tefsire tâbi tutarlar ve Musevili­ği Allah'ın insanları kurtarma planının bir başlangıcı, Hıristiyanlık için bir preperatio olarak görürler. Musevilik kendi başına bir din değildir, yalnızca kendi içinde geçerlidir.

İslâm, tutarlı bir şekilde Musevilik ve Hıristi­yanlıktaki dinî gerçeğin bu tasdikinin peşine düşmüştür. Kendini onlarla bir hâle getirmiş­tir. Allah'ın birliği, üç dindeki vahyin asıl kaynağı bizi mecburen vahyin ve dinlerin bir­liğine götürür. İslâm kendini dinî sahneye du­rup dururken gelmiş olarak görmez. Bunun yerine Musevilik ve Hıristiyanlığın önceki peygamberleri tarafından sunulan aynı gerçe­ğin yeni bir tasdikçisidir. Onların hepsini de Müslümanlar olarak ve kitaplarını da bir ve kendisininkiyle aynı görür. Haniflik ile birlik­te İslâm öncesi Arabistan'ın tek tanrılı ve ahlâkî dini, Musevilik, Hıristiyanlık ve İslâm hep birlikte özü ve çekirdeği bir ve aynı olan, bir dinî anlayış oluştururlar. Bu dinî anlayışın birliği eski Yakın Doğu'yla ilgilenen medeni­yet tarihçileri tarafından kolaylıkla müşahade edilebilir. Bu hakikat, bu eski insanların edebî ürünlerinde izlenebilir ve coğrafyaları, dilleri (ki bu gruplanma "Sami" olarak adlandırıl­malarını sağlamıştır), nüfus yapılan, tarihleri ve sanat eserleri tarafından desteklenmekte­dir. Burada daha önce eski yakın doğu dinleri hakkında vardığımız sonucu hatırlamak uy­gun olacaktır (Bkz. Fârûkî, İslâm Kültür At­lası, Kısım 2 ve 3). Orada Yakın Doğu dinî anlayış birliğinin bilinen edebiyatı şekillendi­ren beş temel prensipten oluştuğunu görmüş­tük: Allah'ın yaratıklarından ayn, farklı, ontik hakikati; insanın Allah'a kulluk için yaratıl­masının amacı; Yaratan'ın yaratılışla ilgisi; Allah'ın iradesinin şekillenmesi olarak ortaya çıkan kanun; insanın dünyayı olması gereken şekle getirme kabiliyeti; ve nihayet insanın ilâhi emri yerine getirerek ulaştığı saadet ve mutluluk veya bu görevi yerine getirirken ba­şarısız olması sonucunda çektiği acı ve uğradığı azâb.

İslâm bütün bunları dikkate almıştır. Samilerin merkezî dinî geleneklerini "haniflİk" ola­rak adlandırmış ve kendisini onunla bir gör­müştür. İslâmî "hanif' kavramı Kari Rohner'in "anonim Hıristiyanlar"ıyla karşılaş tırıl-mamalıdır. "Hanif Kur'ânî bir tasniftir; kili­senin ilâhî rahmet hakkındaki iddiasından et­kilenen modern bir teologun icadı değildir. İslâmî sistemde ondört yüzyıldan beri mev­cuttur. Bu İnsanlar, kendilerinden nefret edil­mekle birlikte katlanılan dinî idealist hurafe­leri değil, inanç ve fazilet örnekleri ve dini hayatın en şerefli temsilcileridirler. İslâm'ın eski peygamberleri ve onların takipçilerini ta­nıması onlara Yahudiler veya Hıristiyanlar ta­rafından duyulan saygı veya sadakatin azal­masıyla etkilenmemelidir. İslâm'da, Hıristi­yanlar, sofulukları ve tevazularıyla, Müslü­manlara en yakın olanlar olarak yüceltildiler. Kendilerinin, peygamberlerinin ve kitapları­nın bu şekilde övülmesine rağmen Yahudi ve Hıristiyanlar Peygamber ve takipç ileriyle ters düşmekte ve onları reddetmekte ısrar ederler­se Müslümanlar maalesef onları "...deyin ki: 'Şâhid olun, biz muhakkak müslümanlarız!" (Âl-i İmrân sûresi [3]: 64) âyetinde ifade edildiği şekilde görmeye mecbur olurlar.

İslâm, bir dinin en mantıklı şekilde kişiye ve­rebileceği şeylerin daha fazlasını verir. Diğer dinlerin peygamberlerini ve kurucularını, kitabını ve öğretisini kabul etmiştir. O dinin Tanrısıyla kendi Tanrısının bir ve aynı olarak belirlemiş ve her iki dinin mensuplarının Al­lah indinde dost olduğunu belirtmiştir.

Diğer Dinler: İslâm, peygamberliğin evren­sel olduğunu, bütün zaman-mekânı kuşattığı­nı ve her insana bir peygamber gönderilme­den hesaba çekilmeyeceğini öğretir. (İsrâ sûresi [17]: 15) Allah'ın yargılaması onun ku­rallarının nakledilmiş ve yürürlüğe konulmuş olmasını gerektirir. Böyle bir nakil ve/veya yürürlüğe koyma işlevi, peygamberlik mües­sesesidir. Bu peygamberlerden bazıları ço­ğunlukla tanınırlar, fakat bazdan bilinmezler. Yahudilerin, Hıristiyanların veya Müslüman­ların bilmemeleri yahut kabul etmemeleri on­ların olmadığı anlamına gelmez. İslâm Al­lah'ın peygamberleri arasında farklılık gözet­mediğini, bütün zaman ve mekânların pey­gamberlerinin tek ve aynı tebligatta bulun­duklarını öğretir. Yani ibadet ve tapınma yal­nızca Allah'a karşı yapılmalıdır; kötülükler­den kaçınılmalı ve daima hakkın peşinde olunmalıdır (Nahl sûresi [16]: 36). Böylelik­le İslâm kendisiyle bir vahiy almış olan bütün insanlar arasında bir eşitlik bağı için gerekli temelleri kurar. Burada, "Bütün peygamberler tek ve aynı mesajı getirdilerse insanlık dinleri bu tarihî çeşitliliklerini nereden kazanmıştır?" sorusuyla karşılaşırız. İslâm'ın buna cevabı hem nazarî ve hem de tatbikatıyla olacaktır.

İslâm bütün peygamberlerin mesajlarının iki kısımdan oluşan bir mahiyet taşıdığını söyler: Tevhid, yani Allah'ın tek Allah olduğunu ve bütün ibadet, kulluk ve itaatin yalnızca O'na yönelik olması gerektiğinin kabulü; ahlâkîlik, yani iyiyi yapıp kötüden kaçınmaktır. Her va­hiy, geldiği insanlara uygulanabilecek ve böylece tarihi şartlara uyum sağlayabilecek bir kanun dizisi şeklinde gelmiştir. Bu şekil­deki bir özelleştirme vahyin özünü değil yal­nızca ibadetin "nasıl" yapılacağını belirler. Vahyin bu İslâmî nazariyesi insanlığı tartış­maların ötesine çekerek, din ve ahlâkın temel prensipleri etrafında toplar.

Dinî farklılıkların ikinci sebebi, Allah'ın vah­yinin her zaman bütün insanlar tarafından ka­bul edilmemiş olmasıdır. Birinci olarak, kaza­nılmış haklan olan bazıları sürekli cömertlik, ve fedakârlığı ve zenginin fakire vermesini savunan ilâhi bölüşme emirlerine katılmazlar. İkinci olarak, düzenli bir sosyal hayatı des­tekleyen vahiy, her zaman yönetilenlerin ka­nuna uymalarını tavsiye eder. Fakat bir hâkimin kontrolü altında olma fikri kendi yol­larını kendileri çizmeyi seven yönetici ve krallar için her zaman kabul edilir olmayabi­lir. Üçüncü olarak, ilahi vahiy insana kendisi­ni kendisine göre değil, Allah'a ve O'nun hü­kümlerine göre değerlendirmesi gerektiğini hatırlatır. Fakat insan kibirlidir ve kendisini beğenmek ve üstün tutmak insan için sürekli bir eğilim olmuştur. Dördüncü olarak, vahiy insanlardan nefislerini disipline etmelerini ve arzularını kontrol altında tut...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Yahudilik Ve Hıristiyanlık
« Posted on: 28 Mart 2024, 23:39:53 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Yahudilik Ve Hıristiyanlık rüya tabiri,Yahudilik Ve Hıristiyanlık mekke canlı, Yahudilik Ve Hıristiyanlık kabe canlı yayın, Yahudilik Ve Hıristiyanlık Üç boyutlu kuran oku Yahudilik Ve Hıristiyanlık kuran ı kerim, Yahudilik Ve Hıristiyanlık peygamber kıssaları,Yahudilik Ve Hıristiyanlık ilitam ders soruları, Yahudilik Ve Hıristiyanlıkönlisans arapça,
Logged
14 Mayıs 2015, 17:21:04
Burcu 8/B

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 413



« Yanıtla #1 : 14 Mayıs 2015, 17:21:04 »

Yahudilik ve Hıristiyanlık dinin kitabları bir çok kez değiştirilmişken İsalmın kitabı olan.Kuran hiç bir şekil de değiştirilmemiştir.
Allah sizden razı olsun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes