> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Uygulamaya Açık Bir Teklif
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Uygulamaya Açık Bir Teklif  (Okunma Sayısı 798 defa)
29 Ağustos 2012, 08:30:17
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 29 Ağustos 2012, 08:30:17 »



Uygulamaya Açık Bir Teklif

Bütün hayat sistemleri ideolojik olduğu kadar tatbikinde de, baştanbaşa bir kontrole ve onarıma gerek duyar. Aydın sınıfının, hem manevî hem fıkhî alanlarda böyle bir hareke­tin gerekliliğine, gerçek ve samimi bir şekil­de inanmasının yanısıra, vahyin kaynağıyla aramızda bir mesele olmaksızın, bütün sis­temlerimizi normal ve sağlıklı temeller üzeri­ne oturtacak, bu işleri yapacak bir arzu duy­ması gerekir. Çünkü vahiy, dinin rehberliğin­de İnsanın gelişmesinde ona yardımcı olan dahilî bir rehberlik kaynağıdır. Bu amaç açı­sından manevî liderliklerin manevî sistemle­rin mahiyeti, yapısı ve metodları üzerinde tahlilî bir şekilde düşünmeleri zarurîdir. Orta­daki durumun, teoride ve uygulamada başarı oranını önceden tahmin etmeli ve Hz. Pey­gamber tarafında Kur'ân ve Sünnet şeklin­de vasiyyet edilen manevî gerçeklerle bu du­rumu karşılaştırmalıdırlar.

Eğer manevî sistemlerinin hem ideolojik alanda hem de pratikte vahiy ve maneviyat­tan sapmış olduğunu görürlerse, diğer sistem­lerden alınmış olan bu bozuk fikir, anlayış ve yöntemleri bir kenara atıp Rehberliğin İlâhi temellerine yeniden dönmelidirler. Bu işlem­ler sırasında her ne kadar arzu edilmese ve acı verici de olsa takip olunan anlayışlar, çok hürmet gören şeyhlerin metodları, manevî halkaların liderleri tahlil edilmelidir. Hakikati ve Allah rızasını arayanlar için, bu işlemlere, hiçbir merhamet, acıma hissi engel olmamalı­dır. Bu maneviyatımızın (Kur'ân ve sünnet) orijinal kaynaklarıyla ilişkimizi koruyabilme­miz için yapılması gerekli bir görevdir. Ma­nevi liderlerin, orijinal kaynağın nurunu, yüz­yıllarca bulandırmış ve donuklaştırmış olan bu kiri uzaklaştırmadaki başarılan bütün müslümanların başarısını tayin edecektir. Manevî ve sufiyâne şuurumuzda samimi ola­rak yeni bir ruhu ve gayreti canlandırıp kuvvetlendirmedikçe, muhtemelen, ancak "oriji­nal kaynak"tan gelebilecek olan yüksek çap­taki bu manevî liderliği sağlayamayacaklar­dır. Ne kendileri mükemmel ölçülere ve tak­vaya erişebilirler ne de müridlerine güzel amel ve hareketleri telkin edebilirler. İslâm sadece düşünce ve teoriden ibaret olan insan

hayatında fikir ve uygulama alanında rol oy­namayan bir maneviyatı tasvip etmez. Ger­çekte İslâm maneviyatı Allah'ın izni ile, ger­çek olan dünyanın incelenmesinden ve göz­lenmesinden gelir. Hakikatler üzerinde çalış­mak ve düşünmek ancak insanın zihnini fizikî sınırların ötesindeki âleme yöneltebilir. Fizikî âlem, insan hislerine esas gerçeğin göstergesi durumunda olan sayısız harikuladelikler ve sırlarla doludur. Böylece maddî dünya üzerinde tefekkür etme insanı Yaratıcının büyüklüğünü ve azametini anla­maya sevk eder. Ona hayatında inkılâb yapa­cak, hayatında yeni bir amaç ve gayret vere­cek olan bir maneviyat hissini telkîn eder.

İslâm bütün öğretileri vahye dayanan tek din­dir. Eğer ibadetler, Hz. Peygamber'in sa­habelere aşıladığı aynı ruhla yapılsaydı şahıs­lar arasında daha yüce ahlâkî ve manevî özel­liklerin büyüyüp gelişmesinde mucizeler gös­terebilirdi. Böyle yapılan ibadet insanı Al­lah'a yaklaştırır ve O'nunla olan ilişkilerinde kuvvetli bir âmili gösterirdi. İnsanın manevî mükemmelliğe ve ahlâkî faziletlere sahip ol­masını mümkün kılar, insanlar arasındaki ilişkiyi kökünden değiştirerek toplumu ve sosyal sistemimizi mükemmel ve dayanıklı bir temel üzerine bina edilmesini sağlardı. Kur'ân'm mesajı ortada fakat manevî liderle­rimiz ondan yapıcı şekilde faydalanamamak­tadırlar. Her yerde açıklandığı gibi Allah'ın kullarına daveti daima açıktır: "Kullarım, sa­na benden sorar(lar)sa (söyle): Ben (onlara) yakınım. Dua eden, bana dua ettiği zaman onun duasına karşılık veririm. O halde onlar da bana karşılık versin (benim çağrıma uy­sunlar, bana inansınlar ki, doğru yolu bul­muş olalar." (2: 186); "Rabb'iniz buyudu ki: 'Bana dua edin, duanızı kabul edeyim. Bana kulluğa tenezzül etmeyenler, aşağılık olarak cehenneme gireceklerdir." (40: 60). İnsan ne­rede ve ne zaman İsterse onunla ilişki kurabi­lir: "Rabb'ini, içinden yalvararak ve korka­rak, yüksek olmayan bir sesle, sabah akşam an, gafillerden olma!" (7: 205). Bu davet gü­nün veya gecenin herhangi bir zamanında yapılan duaya icabet için, şartsız ve ilâhî bir va­adi taşır: "İman eden ve sâlih amel işleyenle­rin dileklerini kabul eder; lütuf ve kerimnden onlara, daha fazlasını verir..." (42: 26).

Hz. Peygamber, Cibril hadisi olarak bili­nen hadislerinde ihsariı açıklarken "Sanki görüyormuşsun gibi Allah'a ibadet etmendir. Her ne kadar sen O'nu görmüyorsan da O se­ni görüyor" ifadelerinden anlaşıldığı gibi, kul eğer arzu ve onu yapacak kuvvete sahipse na­mazlarda Allah ile karşı karşıya gelebilir ve ona kalbini açabilir.

Bütün  bu  fırsatlar,  insanın  zamanın  ve mekânın değişen meydan okumalarına cevap verebilmesi akîdevî ve pratikteki meselelerini çözebilmesi manevî şuurunu ve mükemmelli­ğini en yüksek seviyede tutabilmesi için sağ­lanmıştır. Bu fırsat, Allah ile manevî bağı canlı tutacak olan insan enerjisini ve arzusu­nu yeniden canlandırmayı ve kuvvetlendir­meyi hedef almışlardır. O Allah ki daima canlı ve her şeye kadirdir. Müslüman liderler ibadetlerin gerçek ruhunu taşıdıkları sürece rehberliklerinin gücü ve tazeliği zamanın ih­tiyaçlarını karşılayabiliyordu. Fakat ibadetleri gerçek ruhunu kaybeder kaybetmez Allah ile olan ilişkileri zayıfladı ve müslüman yığınlara gerekli olan doğru rehberliği sağlamada et­kisiz kaldılar. Yavaş yavaş müslümanların manevî ve ahlâkî seviyeleri düştü bu düşüş kendini kurumların ve hayat nizamlarının de­jenere olup kötüleşmesinde kendini açıkça göstermiştir.

Burada şunu da belirtmeliyiz ki, ibadetsiz gerçek bir İslâmî ruh elde edilemiyeceği gibi, İbadetlerin amaçlarını, hikmetlerini ve pratik­teki manalarını anlamadan, görünüşteki şekil­lerini yerine getirmekle insan yaratılış amacı­nı yerine getirmiş olmaz. Ki Allah insanları dünya üzerinde kendi adına etkili ve yaratıcı bir halifeliği tesis etmeleri için halketmiştir. İnsanın yaratılışından önce, melekler, bu iba­det şekliyle ilgilendiler. Kur'ân bu gerçeğe şu ayetlerle değinir: "Bİr zamanlar Rabbin me­leklere: 'Ben yeryüzünde bir halife yarataca­ğım' demişti. (Melekler:) 'Orada bozguncu­luk yapacak, kan dökecek birisini mi (halife) yapacaksın? Oysa biz seni överek teşbih edi­yor ve seni takdis ediyoruz!' dediler. (Rabb-'in): 'Ben sizin bilmediklerinizi bilirim.' de­di." (2: 30). Böylece Allah meleklere onların, inşanın halifelik'vazifesinin hikmetini ve fel­sefesini anlayamayacağını açıkça bildirdi. Melekler Rabb'lerinin emirlerini itaat ile ve ihlasla yerine getiriyordu ama bu ibadetleri Allah'ın istediği amaç için yeterli değildi. Al­lah Teâlâ, meleklerin yaptığı ibadetten daha değişik bir şey istiyordu. Allah, insanı yarattı, ona kendi isteği ve iradesiyle, meleklerde ve diğer varlıklarda olduğu gibi zorlamaksızın itaat ve isyan olarak kullanabileceği kuvveti verdi.

İslâm'da namaz, oruç ve diğer ibadetler haya­tın bir parçası olup onlardan ayrı değildir. Mesela yönetim, yargı, alış-veriş, savaş ve barış gibi uluslararası olaylar kısacası insanın bütün sosyal kurumları İbadetlerden ayrı de­ğildir. Namazda imamlık yapan aynı zaman­da, devlet meselelerinde, mahkeme kararla­rında, ticaret işlerinde yönetim ve hukukta söz sahibi olabilir. İslâm, parçaları birbirin­den ayrılmayan bütünlükçü ilâhi bir nizadır.

Beşiktan mezara Allah'ın emirlerine ve rıza­sına uygun olarak yapılan bütün işler bir çeşit ibadettir. Bu İslâm'da zühd ve takva olarak kabul edilir. Bu kitabın sonraki bir bölümün­de zikrolunacağı gibi, ibadet bütün kâinat sis­teminde insanın genel tutumunu yansıtır. Eğer insan ibadetin bu çeşidine gerçek an­lamda riayet ederse, sadece kâinatın iç huku­kuna tam bir uygunlukla adalet ve mizan (denge) unsurlarını yerine getirmiş olmaz, aynı zamanda insanın manevî bilincini "diri tutacak, zamanın ve mekânın İhtiyaçlarına göre onu tam kapasitede çalıştıracak olan iba­detin pratik faydalarından da istifade etmiş olur. Manevî liderlerimiz müslümanlara iba­detlerini gerçek manada yapabilecekleri reh­berliği sağlayamaz -ibadetlerle, günlük ha­yattaki meseleleri ve dini oluşturan sistem ve kurumlar arasında irtibat kurumazlarsa; müs-lümanları manen ve ahlaken yükseltecek, sosyal sistemlerini yönetecek ve güç ve moti­vasyonu aşılayacak yeni ruhu canlandırmaları mümkün olmayacaktır.

Bunun gibi, hukuk uzmanlarımız, modern teknoloji ve sanayinin getirdiği yeni, karma­şık problemleri çözmede usûl ve yaklaşımla­rının yapısı üzerinde yeniden düşünmelidir­ler. Bu âlimlerimiz Kur'ân ve Sünnet'in reh­berliğini altında, özellikle şeriatın muhtelif emirlerindeki illet (sebeb) ve mesâlihi (fay­da) bulmaya çalışmalıdır. Muhakkak ki Allah Teâla, hikmetini bilemesek de, bütün emirle­rini bir hikmet ve güzeliğe bina etmiştir. Fa-Her ne kadar hikmetini bilip-anlamasak da emirler uyulması açısından zorunlu olup, fay­dalarını ve hikmetini bilmemiz de gerekli de­ğildir. Bununla birlikte hukukçularımız için, şeriatın hükümleri üzerinde doğru şekilde yo­rum yapabilmeleri, doğru olarak çeşitli du­rumlarda uygulayabilmeleri ve bu hükmün hikmeti, güzelliği üzerindeki şüpheleri gide­rebilmeleri İçin şeriatın emirlerinin hikmetini bilmeleri gereklidir. Şeriat hükümlerinin bu büyük faydalarını ve hikmetlerini gören kimseler, bazı toplumlar ve zamanlar için ne ka­dar kapsamlı ve faydalı olursa olsun beşerî kanunların her çağın insanını faydalandıracak dahili hikmetlere sahip olmadığına kânî ola­caktır. Bu sadece Hz. Peygamber'in şeria­tının hak oluşunu tesis etmekle kalmayacak aynı zamanda müslümanlarm imanlarını kuv­vetlendirecek ve onlara gönül huzuru vere­cektir. Hz. İbrahim, Rabbinin ölülere nasıl hayat verdiğini kendine göstermesini niyaz etti: "(Allah): 'İnanmadın mı?' dedi. (İbra­him): 'Hayır (inandım), fak...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Uygulamaya Açık Bir Teklif
« Posted on: 18 Nisan 2024, 20:53:08 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Uygulamaya Açık Bir Teklif rüya tabiri,Uygulamaya Açık Bir Teklif mekke canlı, Uygulamaya Açık Bir Teklif kabe canlı yayın, Uygulamaya Açık Bir Teklif Üç boyutlu kuran oku Uygulamaya Açık Bir Teklif kuran ı kerim, Uygulamaya Açık Bir Teklif peygamber kıssaları,Uygulamaya Açık Bir Teklif ilitam ders soruları, Uygulamaya Açık Bir Teklifönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes