> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Siret Ansiklopedisi > Tevhidin Manevî Safhası
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Tevhidin Manevî Safhası  (Okunma Sayısı 801 defa)
29 Ağustos 2012, 08:09:09
Vatan Var Olsun !
Dünyalılar
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 8.940


« : 29 Ağustos 2012, 08:09:09 »



Tevhidin Manevî Safhası

Allah'ın elçisi Hz. Muhammed mesajını Hz. Musa ve İsa gibi mucizeler vasıtasıyla değil, Allah'ın, dış dünyadaki tezahürleri ve iç dünyamızdaki (nefis)lerini düşünme ve an­lama yoluyla iletmiştir. Yukarıda Allah'ın fizikî âlemde görülen tezahürlerinden kısmen bahsedilmiştir. Burada ise nefs üzerine ışık tutulacaktır. Nefs hakkında bilgi edinmek, Allah'ın bilinmeyen yanlarını açıklar ve O'nun sıfatları hakkında bir bilgi servetini bi­ze ihsan eder. Gerçekten bu Allah'ın sıfatları­na ve O'nu tanımaya bir anahtardır; O'nun hü­kümranlığına birçok pencereler açar ve mane­viyatın gelişmesine vesile olur.

Burada şu da belirtilmelidir ki, maneviyat; Allah'a yakınlıktan, O'nu bilmekten dolayı yüksek seviyede bir haz yarattığından olağa­nüstü görünmesine rağmen, The Ascent of an atİ! eseri yazarının da belirttiği gibi; Hı-nstıyanhğın tersine, sade kandan ve şaraptan, :t ve ekmekten ibaret değildir. Gerçekte manevıyat pratik bir şey olup, dünya meşguliyetleri ve ticari işlerin kötü anında insanı muha­faza eder. Maneviyatın üzerinde durduğu nokta, insanın kendi çabasıyla Allah'a olan yakınlığım ve beşerî münasebetlerini geliştir-mesidir. Bu tutum, manevî hayatı yaşayan müslümanlarda eşsiz bir manevî güç meyda­na getirmiştir. Kur'ân, insanı içinde bulundu­ğu mütevazı ortamdan, manevî kemalâtın zirvelerine çıkarmıştır: "Allah göklerin ve ye­rin nurudur. O'nun nuru, içinde lamba bulu­nan bir kandile benzer. Lamba cam içerisin­dedir. Canı sanki inciden bir yıldız. Ne doğu­ya ve ne batıya mensub olmayan bereketli bir zeytin ağacı(nm yağı)ndan yakılır. (Öyle mü­barek bir ağaç) ki, nerdeyse ateş değmese de yağı ışık verir! Işığı parıl parıldır. Allah, dile­diği kimseyi nuruna iletir. Allah insanlara mi­saller verir. Allah herşeyi bilir." (24: 35).

Allah "nûr" olarak vasıflandırılmıştır, çünkü O'nun mükemmelliği nûr olarak görülebilir. Nurunu ise ancak O'nun arzu ettikleri ve bu kuvveti verdikleri görebilir. Allah'ın yakınlı­ğını arzu eden, Rasûlünün rehberliği altında, O'nun rızasını, dostluğunu ve nurunu arayan kullarına bu ancak O'nun bir lûtfu ve ihsanı­dır. Gerçek müminin kalbi, ebedî olarak par­layan Allah'ın nuruyla daima aydınlatılır: "Ey huzura kavuşmuş insan! Sen O'ndan hoşnut, O da senden hoşnut olarak Rabbine dön. (Seçkin) kullarım arasına katıl ve cennetime gir!" (89: 27-30).

Böyle insanların görüş ufku genişletilir ve on­lar Allah'ın nurunu, O'nun bütün tezahürlerin­de görürler. Tabiatın çeşitliliği gözlerinde kaybolur ve bu çokluğun altında yatan Tevhid bunun yerini alır. Onlar Tevhid ruhunu her şeyde görürler ve şöyle seslenirler "Rabbi-miz, senin hakkındaki İlmimizi artır ve bizi itaatkâr ve ihlaslı bir kul eyle!" Böyle insan­lar için herşey yaratıcıyı hatırlatır. Onlar çiçe­ğin güzel kokusunda, sarp bir dağın yamacın­dan çağlayarak akan ırmağın sesinde, sık bir ormanda sonbaharda uğuldayarak esen rüzgârda, fırtınayla yükselen dalgalarda, kara­nın ve denizin yüzeyinde veya derinliklerindeki her harekette O'nun Varlığı'm görürler. Bütün bunlar onlara Rabb'ferinden taze bir habercidir ve kendilerini Rabb'lerine daha çok yaklaştırır. Bu, insanı daima, her yerde Allah'ı aramaya sevk eden marifetullahiır. Böylece O daha yakından tanınır ve O'nun Varlığı elde edilir.

Bu idrakin başka bir yönü de, Allah'ın rızası­na bütünüyle teslim olma arzusudur.Allah'ı seven ve O'nun varlığını arayan kimse yalnız O'na itaat etmelidir. O'nu sevmenin gerektir­diği birinci ve en önemli şey budur. İslâm ke­limesi "Allah'ın rızâsına teslim olma" mana­sına gelir. Bir insan eğer Allah'ın arzusuna kendisini tamamen teslim etmişse, bu insana maddî ve ruhî huzur garantisi verilmiştir. Gerçekten de tam bir huzur ancak Allah'ın emirlerine itaatte yatar.

Thomas Cariyle, Hz. Muhammed'in tecrü­besi ve tebliği hakkında şöyle konuşur: "Al­lah'ın anlatılamaz özel bir yardımıyla, o her-şeyi apaçık keşfetmişti, artık daha fazla ka­ranlık ve şüphe içinde değildi. Her şeyi gör­müştü; bütün putların zavallı birer odun par­çası olduğunu, her yerde ve herşeyin üzerinde Tek Allah'ın olduğunu, putların bırakılıp ken­disinden başka büyük olmayan Allah'a yönel­menin gerekliliğini görmüştü. O Hakk'tı. İlk olarak bizi yaratmış, şimdi de bize rızık ver­mekteydi. Biz ve her şey O'nun gölgesinden O'nun ebedî ihtişamını örten bir iğreti elbise­den başka bir şey değildik. 'Allahu Ekber, Allah en büyüktür!' Allah'a teslim olmak lâzımdır. Gerek bu dünyada, gerek ötekinde bize ne yaparsa hepsine razı olmak gerekir. Bizim bütün kuvvetimiz O'na teslim olmaktır. Bize gönderdiği şey ölüm de olsa, ölümden beter de olsa iyi, en iyi şey olarak karşılama­mız lâzımdır. Hâsılı kendimizi Allah'a teslim ediyoruz. Goethe der ki: 'Eğer Müslümanlık bu ise, biz hepimiz Müslüman olarak yaşamı­yor muyuz?' Evet, aramızdan her kimin haya­tında bir parça ahlâk varsa müslüman olarak yaşıyor demektir..." (Thomas Cariyle, On Heroes, Hero-Worship and the Heroic in History, 1911, ss. 290-291).

Cariyle şöyle vurgulamaya devam eder: "Bü­yük Hakikat karşıda duruyor ve ona gözlerini dikiyor. Ya ona cevap vermek yahut sefil bir surette ölmek lâzımdır. Şimdi, hem de şimdi-yoksa cevap mahşere kalır. Ona bir cevap bulman lâzımdır. İkbâl hırsı mı? Bütün Ara­bistan bu insana ne verebilir? Yunanlı Herak-lius'un tacı, İranlı Keyhüsrev'in tacı, dünyanın bütün taçları bu İnsan için ne ifade eder? Onun İşitmek ihtiyacında olduğu söz yeryü­züne değil, yukarıdaki Cennete ve aşağıdaki Cehenneme ait olan sözdür. Bütün dünya taç­ları ve saltanatları bir kaç kısa yıl sonra nere­de olacaklardır?... İslâm bütün kavgacı boş grupların (Yunanlılar, Zerdüştler ve diğerleri) başını yemiştir ki, zannederim bunda haklı idi. O bir kere daha doğrudan doğruya tabia­tın büyük kalbinden çıkmış bir Hakikatti. Arap putçuluklan, Suriye formülleri, hâsılı aynı derecede gerçek olmayan bütün şeyler bu ateş önünde yanmaya hazır kuru odun yı­ğınları gibi tutuşmağa mahkûmdurlar." (a.g.e., ss. 290, 298).

Böylece, Hz. Peygamber'in getirdiği Tek İlâh inancından çıkan asîl manevî güç, doğu­nun ve batının bütün dünyevî ideoloji ve fel­sefelerini yutmuş, gerçek ve pratik anlamda insanı Hakk ile tanıştırmıştır. Allah'ı bilme ve tanımanın ilmini elde etme yolundaki tehlike­leri kaldırmış ve bu uzun yolu kısaltmiştir. Dünyevî işlerle meşguliyet arasında insanı Allah'a götürecek sade reçeteleri bahsetmiştir.


 

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Tevhidin Manevî Safhası
« Posted on: 26 Nisan 2024, 00:40:35 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Tevhidin Manevî Safhası rüya tabiri,Tevhidin Manevî Safhası mekke canlı, Tevhidin Manevî Safhası kabe canlı yayın, Tevhidin Manevî Safhası Üç boyutlu kuran oku Tevhidin Manevî Safhası kuran ı kerim, Tevhidin Manevî Safhası peygamber kıssaları,Tevhidin Manevî Safhası ilitam ders soruları, Tevhidin Manevî Safhasıönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes