Konu Başlığı: Örf Ve Âdetlerin Tashihi Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 26 Temmuz 2012, 10:51:51 Örf Ve Âdetlerin Tashihi Bid'atler gibi örf ve âdetler de insanlar arasında kurumlaştığı vakit engellemek zor olur. Pratikte ise pek çok durumda bid'atlerden daha az zararlı değildirler. En kötüsü de, bazen dinî bir mahiyet ve görünüm arzederler. Arabistan'da yerine getirilmesi'nin zaruriliğine inanılan pek çok âdet ve törenler vardı. Rasûlullah bid'atlerle beraber bunları da kaldırmayı gerekli gördü. Araplar çok hisli insanlardı; itibarlı şahsiyetlerin veya yakınlarının ölümlerinden fevkalâde etkilenirler ve bunu değişik surette ifade ederlerdi. Kadınlar cenazelerde bağırıp çağırarak ağlarlar, yüzlerini tırmalarlar, başlarını traş ederler, giysilerini parçalarlar ve kendilerine özel kısıtlamalar koyarak kocalarının matemini evlerinin dışında da yıllarca tutarlardı. Bu âdet Arap kadınları arasında çok yaygındı. Rasûlullah bu âdeti çok şiddetli takbih ve ikazlarla durdurdu. Şahsî matem bir yana, bir şahıs öldüğünde kabile çapında bir matem söz konusuydu. Kabilenin bütün kadınları bir araya geliyor ve ölen insanı överek, onun faziletlerinden bahsedek yas tutup ağlıyorlardı. Ölüye ağıt yakıp ağlamaya nevh denilirdi. Bu iş için kiralanan kadın ağlayıcılar (nevhatenlnevhager) kabile çapındaki matem törenlerini yönetirlerdi. Bu âdet Asr-ı Saadet'te de câri idi. Ancak Hz. Peygamber ne zaman böyle bir vak'a görse derhal ve şiddetle kadınları takbih ederdi. Ümmü Seleme kocasının ölüm haberini alınca, üzüntü içerisinde, "seyyah seyahatte iken öldü. Öyle çok yas tutacağım ki bu yas daima hatırlanacak" dedi. Bu niyetle kalktığında, (Arap âdetlerine göre) bir diğer kadın da onun yasma ortak olmak istedi. Hz. Peygamber bunları gördü ve "Allah'ın bu evden kovduğu şeytanı yine bu eve sokmak mı istiyorsunuz?" buyurdu. (Müslim). Cafer b. Ebû Tâlib'in şehadet haberi geldiğinde evinin kadınları cahiliye devrindeki gibi yas tutmaya başladılar. Bu haber iletildiğinde, Hz. Peygamber haberi getiren kişiyi yası durdurtması için gönderdi. Fakat o kişi bunu başaramayıp geri geldi. Hz. Peygamber o şahsı aynı gayeyle tekrar gönderdi ise de mâni olamadı. Üçüncü defa Hz. Peygamber; "git ve bu kadınların ağzına toprak doldur" buyurdu. (Müslim). Cenaze merasimiyle ilgili olarak da benzeri cahili âdetler vardı. Meselâ, Araplar cenazeyi götürürken ata binerlerdi. Hz. Peygamber, bazı kişilerin bir cenazeyi götürürken ata bindiklerini görünce; "Melekler yürürken sizler ata binmeye utanmıyor musunuz?" buyurdu. (Sünen-i İbni Mâce). Yine cenazeye sadece (uzun) gömlekleri ile refakat ederler ve üzüntü ifadesi olarak elbiselerinin alt kısmını çıkarırlardı. Hz. Peygamber bazı insanları bu durumda gördüğünde; "Cahiliye devrinin yollarını mı takip ediyorsunuz?" buyurdu. (Sünen-i İbni Mâce). Kadınlar da sık sık cenazeye eşlik ederlerdi. Hz. Peygamber birgün bazı kadınların oturduklarını gördü ve "niye oturuyorsunuz?" diye sordu. Kadınlar "bir cenaze bekliyoruz" dediler. Hz. Peygamber "onu yıkayacak mısınız?" buyurdu. Kadınlar "hayır" dediler. "Onu taşımaya yardım mı edeceksiniz?" dedi. Kadınlar "hayır" dediler. "Onu mezara indirmeye mi yardım edeceksiniz?" buyurdu. Kadınlar yine "hayır" deyince Hz. Peygamber "O halde geri dönün" buyurdu. ( İbni Mâce). Hacc ibadetlerini bitirdikten sonra Araplar, Mina'da toplanıp kendilerinin ve atalarının yaptıklarıyla övünüp sohbet etmeyi âdet hâline getirmişlerdi. Bakara sûresinde yer alan âyette bu husus şöyle ifade edilmektedir: "Hac ibadetlerinizi bitirince atalarınızı andığınız gibi hatta, daha kuvvetli bir anışla Allah'ı anın..." (2: 200). Bu şekil övünme ve kutlamalar bazen kabileler arasında sürtüşmelere yol açardı. Rasûlullah onlara bu kötü alışkanlıktan vaz geçmelerini ve atalarının adını anmak yerine, vakitlerini Allah'ı anmak ve tefekkür etmekle geçirmelerini bildirerek bu âdeti de yasaklamıştır. Araplann bir başka âdeti de atalarının adına yemin etmeleri idi. Bir keresinde Ömer b. Hattâb bu şekilde yemin ettiğinde Rasûlullah: "Allah, atalarınızın adıyla yemin etmenizi yasakladı. Sadece Allah'ın adıyla yemin edin veya susun" buyurdu. (Sünen-i îbni Mâce). |