๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Sahih-i Müslim Muhtasarı => Konuyu başlatan: Vatan Var Olsun ! üzerinde 24 Aralık 2011, 21:27:07



Konu Başlığı: İslam'ın Garip Olarak Başlaması
Gönderen: Vatan Var Olsun ! üzerinde 24 Aralık 2011, 21:27:07
63- İslam'ın Garip Olarak Başlayıp Garip Olarak Sona Ermesi Ve iki Mescid Arasına Çekilmesi


115- Huzcyfe (r.a)'tan rivayet edilmiştir: “Ömer'in yanında idik. Bize:

“Resulullah (s.a.v.) fitneleri anlatırken (bunları) hanginiz işitti?” diye sor­du. Bazıları;

“Biz işittik” dediler. Ömer;

“Herhalde siz, kişinin, ailesi ve komşusu hakkındaki fitnesini kast edi­yorsunuz?” diye sordu. Onlar;

“Evet” dediler. Ömer:

“Sizin kast ettiğiniz bu fitnelere; namaz, oruç ve sadaka kefaret olur. Fakat Peygamber (s.a.v.)'i, deniz dalgası gibi dalgalanacak olan fitneleri anla­tırken bunları hanginizin işittiğini soruyorum?” dedi.

Huzeyfe der ki: Bunun üzerine cemaat sustu. Ben:

“Ben (işittim)” dedim. Ömer:

“Sen mi? Allah hayrını versin!” dedi. Huzeyfe der ki: Resulullah (s.a.v.)'i:

“Fitneler kalplere (tıpkı) hasır çubukları gibi dal dal sunulur. Artık onlar hangi kalbe işlerse o kalpte siyah bir leke meydana gelir. Hangi kalp onları kabul etmezse o kalpte beyaz bir leke meydana gelir. Böylece fitneler, iki çeşit kalbe yerleşmiş olur. (Bu kalplerden) biri, cilalı taş gibi bembeyaz olup gökler ve yer durdukça ona hiçbir fitne zarar veremez. Diğeri ise alaca siyah renginde olup tepesi aşağı duran testi gibidir. Bu kalp; iyiliği de tanımaz, münker idde inkar etmez. Sadece içine işleyen heva ve arazusunu bilir” der­ken işittim.

Ömer'e:

“Senin ile bu fitneler arasında kırılmak üzere olan kapalı bir kapı var!” dedim. Ömer;

“Bravo sana! O kapı gerçekten kırılacak mı? Açılmış bile olsa belki tek­rar kapanır” diye sordu. Ben de:

“Hayır, aksine kırılacak” dedim.

Sonra da ona; bu kapının, öldürülecek yada ölecek bir kimse(den kinaye) oldu­ğunu, yanılma olmayan dosdoğru bir hadis/söz olduğunu anlattım.[210]

Açıklama:

Fitne kelimesi sözlükte imtihan, ibtila ve deneme gibi anlamlara gelmektedir. Bazen küfür, rezalet, azab, savaş, musibet, sapıklık ve günah anlamlarında da kullanılır.

Bir kimsenin ailesi hakkında fitneye düşmesi; onlar tarafından başına gelen elem, keder, üzüntü, kötülük ve şüphelerdir. Komşusu hakkındaki fitneden maksat; komşusu zenginse onun gibi zengin olmak için üzülmesidir. Bu tür fitnelerin kefareti; beş vakit namazı vaktinde kılmak, orucunu tutmak ve zekatını vermektir,

“İyilikler, günahları giderir.” [211] ayeti de, büyük günahlardan sakınmak şartıyla beş vakit namaz, küçük günahları giderir diye tefsir edilmiştir.

Yine burada ortaya çıkacak fitnelerin büyüklüğü, deniz dalgasına benzetilmiştir. Yani kükremiş denizin dalgalan nasıl çalkalanır ve birbirine çarparsa fitneler de öylece birbirini takip edecek demektir.

Fitnelerin kalplere yerleşmesi de, hasıra benzetilmiştir. Buradaki “Sunulur” ifadesinden maksat; fitnenin kalbe hasır gibi döşenmesi yani yerleşmesidir. Hasır üzerinde yatan bir kim­seye hasır nasıl yapışır da vücudunda iz bırakırsa fitne de aynı şekilde kalbe yerleşir ve orada iz bırakır.

Hadiste fitnenin etkisine kapılmayan kalpler, cilalı taşa ve fitneye kapılanlar da alaca si­yah renginde olup tepesi aşağı duran testiye benzetilmiştir.

Huzeyfe'nin, Hz. Ömer'e:

“Senin ile bu fitneler arasında kırılmak üzere olan kapalı bir kapı var” demekle; onun hayatında bu fitnelerin ortaya çıkmayacağını anlatmak istemektedir. “Kırılmak” ifadesiyle, fitnelerin önlenemeyeceğine işaret etmiştir. Çünkü kırılan bir şeyin yerine iadesi zordur.

Huzeyfe, Hz. Ömer'in şehid edileceğini bilmiş, fakat bunu Hz. Ömer'in yüzüne karşı söylemekten çekinereke kapalı bırakmıştır. Çünkü Hz. Ömer, kapıdan kastın kendisi olduğu­nu biliyordu. Huzeyfe'nin maksadı, Hz. Ömer'in öldürüleceğini haber vermek olmayıp ölü­münden sonra fitnelerin ortaya çıkacağını bildirmek istemektedir.


116- Ebu Hureyre (r.a)'tan rivayet edildiğine göre, Resulullah (s.a.v.) şöyle bu­yurmaktadır:

“İslâm (eşine rastlanmadık bir şekilde) garib olarak başladı, yine ilk baş­ladığı gibi garîb olarak (eski) haline dönecektir. Gariblere müjdeler olsun!” [212]

Açıklama:

Garip, yabancı yerde bulunan kimseye denir. Hadis, müminin; hangi şartlarda olursa olsun gelecek hakkında karamsar ve kötümser olmaması gerektiğini belirtmektedir, öyleyse hadisi; “İslam, tarihte eşine rastlanmayan fevkalade hızlı bir yükselmeyle başladı. Ahir za­manda da tekrar böyle bir yükselmeye mazhar olacak” şeklinde anlamak, o mutlu günleri hazırlayan “Garipler olma” emel ve gayretine girmek daha uygundur.

Şu halde Resulullah (s.a.v.), İslam dışı adetleri hayattan çıkararak asli hüviyetiyle İslam'ı hayata tatbik edecek olan garipleri müjdelemekte, ümmete de böyle bir istikbali müjdelemek­tedir.

Hadisin bazı lafızlarında karamsarlık belirten ifadeler varsa bile, müjdeli hali anlatan şu hadis, garipleri şöyle anlatmaktadır:

“Garipler, benden sonra insanların ifsat edip bozdukları sünnetimi düzelte­cek olan kimselerdir” [213]

117- Abdullah İbn Ömer (r.anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre, Peygamber (s.a.v.) şöyle buyurmaktadır:

“İslâm eşine rastlanmadık bir şekilde garib olarak başladı, yine ilk baş­ladığı gibi garib olarak (eski) haline dönecek ve yılanın deliğine çekildiği gibi iki mescidin arasına çekilecektir.” [214]

Açıklama:

Bu hadiste; İslam'ın eşine rastlanmadık bir biçimde garib olarak başladığı, kıyametin sonuna doru garib olarak eski haline döneceği ve İslam'ın ilk başlangıç yerleri olan Mekke ile Medine'ye yani Mekke'deki Mescid-i Haram ile Medine'deki Mescid-i Nebevî'ye çekileceği belirtilmektedir. Dolayısıyla da kıyamete yakın İslam'ın başladığı devre döneceği, müslü­manların sayısının az olacağı ve bunların da zorluklarla karşı karşıya kalacağı bildirilmektedir. Kısacası; bu hadiste, kıyamete doğru meydana gelecek bir hakikati haber verme vardır.


[210] Buhârî, Mevâkitu's-Salat 4, Zekat 23, Savm 3, Menâkıb 25, Fiten 17; Tirmizî, Fiten 71, 2258; İbn Mâce, Fiten 9 3955.

[211] Hud: 11/114.

[212] İbn Mâce, Fiten 15, 3986; Hatîb el-Bağdâdî, Tarihu Bağdad, 11/307.

[213] Tirmizî, İman 13.

[214] Kuzâî, Müsnedu Şihâb, 1054; İbn Hibbân, Sahîh, 3727; Bezzâr, Müsned, 1182.