> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > İslam Tarihi Eserleri > Sahabe-i Kiram > Kerbela Faciası-2
Sayfa: [1] 2   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kerbela Faciası-2  (Okunma Sayısı 2183 defa)
20 Şubat 2010, 19:10:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 20 Şubat 2010, 19:10:56 »



Kerbela Faciası

2.Bölüm


İbn-i Ziyad´ın Müslim b. Akîl île Münâkaşası:
Müslim´in, Köşkün Damında Boynunun Vumılup Yere Düşürülmesi:
Muhtar b. Ebî Ubeyd´in Başına Gelenler.
Hâni b. Urve´nin Boynunun Vurulmasi:
Ahdul â´Iâ İle Umâre´iıin Boyunlarının Vurulması:
Müslim b. Akil İle Hâni´nin Başlarının Yezid´e Gönderilmesi:
Müslim b. Akîl´in Küfe´den Hz. Hüseyin´e Gönderdiği Mektup:
Hz. Hüseyin´in Yol Hazırlığına Başlaması, ibn_i Abbas´in Onu Vazgeçirmeye Çalışması:
Abdullah b. Zübeyr´in Küfe İşini Hz. Hüseyin´le Konuşması:
Muhammed b. Hanefiyye´nin Hz, Hüseyin´i Küfe´ye Gitmekten Vaz Geçirmeğe Çalışması:
İbn iAbbas´m Hz. Hüseyin´le tekrar konuşması:
Ömer b. Abdurrahman-ül Mahzûimî´nin Hz. Hüseyin´le Konuşması:
Abdullah b. Ömer´in Hz. Hüseyin´i Mektupla ve Şifahî Olarak Uyarması
İmam Şa´bî´nin, Irak´a Gitmemesi için Hz. Hüseyin´e And Veimesi:
Ebû Saîd-ül Hudrî´nin Hz. Hüseyin´e Öğütü.
Ahnef in Hz, Hüseyin´e âyeıt yazıp göndermesi :
Hz. Hüseyin´in Mekke´den Ayrılması :
Muhanuned b. Hanefiyye´nin Ağlaması :
Mekke Emniyet Birliği île Çatışma :
Abdullah b. Cafer´in Hz. Hüseyin´e Mektup Göndermesi :
Mekke Valisinin Hz. Hüseyin´e Mektup Göndermesi :
Hz. Hüseyin´in Mekke Valisine Cevabı :
Yezîd´in, Hz. Hüseyin Hakkında tbü-i Abbas´a Mektup Göndermesi
Yezîd´in Yazısına İbn-i Abbas´ın Cevabı :
Mervan b. Hâkemle Mekke Valisinin tbn.i Ziyad´a Mektup Göndermeleri:
Hz. Hüseyin´in Şâir Ferezdak´la Görüşmesi :
Hz. Hüseyin´in Rümme Vadisinden Küfelilere Mektup Göndermesi:
İbn-i Ziyâd´ın Tertibat Alması :
Kays b. Müshir´in Başına Gelenler :
Hz. Hüseyin´in Yolda Abdullah b. Muti İle Görüşmesi :
Züheyr b. Kayn İle Mülakat :
Müslim B. Akîl Hakkında Alman Acı Haberler Ve Akîl Oğullarının Direnişleri:
Hz. Hüseyin´e Teslim EdÛen Küfe Nüfus Deftetri :
Hz. Hüseyin´e Acı Haberleri Getiren Elçi :
Abdullah b. Buktur´un Başına Gelenler:
Hz. Hüseyin´in Başına Toplananların Dağılmaları :
Aliyyül Ekber´in, Hz. Hüseyin´e Bir Teklifi ve Akîl Oğullarının Direnmeleri :
İtrime Oğullarından Bîr Adamın Hz. Hüseyln i Uyarması
Hür b. Yezid´le Temas :
Hz. Hüseyin´in imam Olup Namaz Kıldırması ve Namaz Sonunda Konuşması
İlk Münâkaşa ve Anlaşmazlıklar :
Hz. Hüseyin´in, Küfe Süvarilerine Son Hitabı :
Hz.. Hüseyin´in, Eshabına Hitabı :
Züheyr b. Kayn´uı Hz Hüseyin´e Mukabelesi :
Hür´Ie Yapılan Münâkaşa ve Anlaşma :
Hz. Hüseyin´in, Küfe´deki Donun Hakkında Dört Küfeliden Bilgi Alması :
Tirmah b. Adiyy´in Hz. Hüseyin´i, Memleketine Götürmek İstemesi
Hz. Hüseyin´in, Ubeydullâh b. Hürle Görüşmesi :
Ölüm Haberi Verilen Rü´yâ :
Geri Dönmek için Yapılan Son Deneme :
Îbn-i Ziyad´m Nineva´da Gelen Elçisi ve Yazısı :
Ebüşşa´sâ´ın, Gelen Elçiye İlenmesi ve Onu Kınaması :
Hürr b. Yezîd´in, Hz. Hüseyin´i Nineva´ya İndirmek İstemesi :
Züheyr b. Kayn´ın, Hz. Hüseyn´e Ricası :
Kerbelâ´ya Konduruluş ve Hz. Hüseyin´in Bir Hâtırası :
Hz. Ali´nin Matracısınm Rivayeti :
Ömer b. Sa´d´in, Kerbelâ´da Görevlendirilmesi ;
Küfe Eşrafının Hz. Hüseyin´den Utanmaları :
Kesir b. Abdullah´ın Elçiliği Kabul Etmesi ve Ebû Stimâme île Münakaşaları :
Kurre b. Kays´in Elçiliği ve Hz. Hüseyin´in Teklifleri :
Ömer b. Sa´d´in, Durumu lbn-i Ziyad´a Bildirmesi :
İbn-i Ziyad´m İlk ve Son Kararı
Îbn-i Ziyad´ın Hz. Hüseyin Hakkında Ömer b. Sa´d´e Verdiği Emirler :
Hz. Hüseyin´le Esbabının Susuz Bırakılmaları îçin Tedbir Alınması:
Abdullah b. Ebî Husayn´m Küstahlığı ve Akıbeti:
Su îçin Yapılan Kavga:


İbn-i Ziyad´ın Müslim b. Akîl île Münâkaşası:

İbn-i Ziyad, Müslim b. Akîl´e «Söyle bakayım ey Ibn-i Akîl! Halka getirdiğin şeylerle onların toplu işlerini, tek kelimelerini dağıtan, bölen, onları birbirlerine düşüren sen değil misin?» dedi.

Müslim b. Akîl «Hayır! Ben, buraya öyle bir şey getirmiş değilim.

Fakat, Küreliler; senin babanın, onların hayırlılarını Öldürdüğünü, kanlarını döktüğünü, aralarında Kisrâ ve Kayserlerin işlerim işlediğini söylüyorlar!

Biz ise, onlara adaletle enir etmeyi getirdik.ve onları, Kitabullâh´ın hükümlerine göz-e^hareket etmeğe davet ettik!» dedi.

İbn-i Ziyad «Sen mi bunu yaptın ey fâsık (haktan ayrılmış, sapmış)! Sen, Medine´de şarap içtiğin sırada, biz, Küfeliicr arasında adaletle emr ve Kitabullüh´m hükmüne göre harekete davet etmez miydik?!» dedi .

Müslim b. Akîl «Ben mi şarap içerdim?!

Vallahi, Ailâh biliyor ki sen, doğru söylemiyorsun. Sen, bilmediğin bir şeyi söylüyorsun. Ben, senin söylediğin gibi değilim.

Müslümanların kanını içen; Allah´ın, öldürülmesini haram kıldığını öldüren; kan dökmek haram olduğu halde, kan döken; kızgınlık, düşmanlık ve su-i zania adam öldüren; çalgı çalan, oynayan; yapmayacağı kötülük bulunmayan kimse, elbette şarap içmeğe, benden daha elverişlidir!» dedi.

îbn-i Ziyad «Ey fâsık! Senin umup ta, Allah yanında göremeyeceğin hali, onun ailesi, ev halkı görecektir!» dedi.

Müslim b. Akîl «Ey îbn-i Ziyad, Sen, kimin ehlinden, ev halkından bahs ediyorsun?» dedi.

îbn-i Ziyad «Mü´minler Emîri Yezid´in ehlinden!» dedi.

Müslim b. Akîl «Biz, her halimizde Allah´a hamd ederiz. Allah´ın, bizimle sizlerin aranızda vereceği hükme razıyız!» dedi.

İbn-î Ziyad «Halifelik işinde sizin için bir hak bulunduğunu mu zan ediyorsun?» dedi.

Müslim b. Akîl «Vallahi, o, zan değil, belki yakîndir» dedi.

Ibn-i Ziyad «Ben, seni, Islâmiyette hiç kimsenin Öldürülmediği bir öldürüşle öldürmezsem, Allah, beni öldürsün!» dedi.

Müslim b. Akü «îslâmiyette olmayan şeyleri ortaya çıkarmağa, zaten, sen, herkesten ziyade elverişlisin!

Sen, en kötü bir şekilde adam öldürmeyi, en tüyler ürpertici bir şekilde cesedleri kesip biçmeyi, en çirkin âdet ve kötülükleri işlemeyi, her kötülük ve yaramazlıkta herkesi geçmeyi elden bırakma!

Buna, böyle olmağa, insanlar arasında senden daha lâyık ve elverişli bir kimse yoktur!» dedi.

îbn-i Ziyad, kalkıp Müslim b. Akîl´in yanına geldi ve ona, Hz. Hüseyin´e, Hz. Ali´ye ve Müslim´in babası Akü b. Ebî Talib´e sövdü.

Müslim´in, îbn-i Ziyad´a karşı daha fazla konuşmasına müsâade edilmedi.[1]

Müslim´in, Köşkün Damında Boynunun Vumılup Yere Düşürülmesi:

Ibn-i Ziyad, emr etti. Toprak bir çanakla su getirilip Müslim b. Akîl´e içîrildi. «Onu, köşkün damına çıkarıp orada boynunu vurunuz! Sonra, cese-dile başını bir araya getiriniz!

Ey îbn-i Eş´as! Vallahi, benim, sana güvencim olmasaydı, sana, bunu teslim etmek istemezdim. Kalk, kılıcınla yanıma gel. Üzerine düşen vazifeyi yerine getir, Müslim´in boynunu Vur!» dedi.

Muhammed b. Eş´as «Ey îbn-i Ziyad! Vallahi, onunla, benim aramda bir akrabalık olmasaydı, onu Öldürürdüm!» dedi.

îbn-i Ziyad «Müslim b. Akîl´in, kılıçla bagma ve boynuna vurduğu o adam nerededir?» diye sordu.

Adam, çağırıldı., Gelince, îbn-i Ziyad, ona «köşkün damına çık, onun boynunu vur!» dedi.

Müslim b. Akil, köşkün damına çıkarıldı. Çıkarılırken o, tekbir ve sale-vat getiriyor, istiğfar ediyor ve «Allah´ım! Bizi aldatan, bize yalan söyleyen vû bizi bırakan kavmla aramızda Sen hükmünü ver!» diyordu.[2]

Müslim b. Akıl, köşkün damında halkın göreceği bir yere çıkarılmıştı.

Halk, koşküa kapısındaki geniş meydanlık tarafında toplanmış- bulunuyordu. [3]

Bükeyr b. Humran, Müslim b. Akîl´in boynunu vurup dönünce, İbn-i İ yad «öldürdün mü onu?» diye sordu.

Bükeyr «Evet!» dedi.

İbn-i Ziyad «Siz, onu köşkün damına çıkarırken, o, nasıl oluyor, ne sö Iüyordu?» diye sordu.

Bükeyr «Tekbir getiriyor, Teşbih ve istiğfar ediyordu. Kendisini öldü mek içki yanına vardığım zaman (Allah´ım! Bizi aldatan, bize yalan söyleye ve sonra da, bizi bırakıp ölmemize sebep olan kavm arasında Sen hükmür ver!) diyordu.

Ona (Yaklaş yanıma! Hamd olsun Allah´a ki: senden öcümü aldırdı!) di dini. Boynuaa kılıçla bir darbe indirdim. Fakat, hiç bir şey yapamadım.

Bana (Ey kul! Dökülen kanma karşı beni kılıçla tırmalaman sana ye miyor mu?) dedi.»

îbn-i Ziyad «iDemek, ölürken de, övünüyor!?» diye mırıldandı.

Bükeyr «ikinci darbede onu öldürdüm» dedi. [4]

Müslim b. Akîl´in boynu vurulunca, başı, meydanlığa düştü. [5]

îbn-i Ziyad, Müslim b. Akîl´in cesedini sokaklarda çocuklara, ayağındaı çektirerek sürüttü. [6] Sonra da, astırdı.

Başını ise, Dımeşk´ta Yezid´e gönderdi.

Müslim b. Akıl, Hâşim oğullarından şehid edilip cesedi asılanların da başları, Dımeşk´a gönderilenlerin de, ilki idi. [7]

Muhtar b. Ebî Ubeyd´in Başına Gelenler

Müslim b. Akîl´in, evinde kaldığı Muhtar b. Ebî Ubeyd; Hâni b. Urve´nin, tbn-i Ziyad tarafından dövüldüğü ve haps edildiği gün, Hutarniye (Lekf) köyünden gelmiş, akşamdan sonra Küfe´nin Fil kapısında dikilirken, Hâni b. Ebî Hayyetülvâdiî´ye rastlamıştı.

Hani «Sen, burada ne duruyorsun? Ne halkın yarandasın, ne de, evindesin?» dîye sordu.

Muhtar «Sabaha çıkınca, yanlış işlerinizi ele alıp Kıyamet koparmayı düşünüyorum!» dedi.

Hâni b. Ebî Hayye «Vallahi, sanıyorum ki: sen, kendini öldüreceksin!» diyerek Amr b. Hureys´in yanma vardı. Muhtar´la aralarında geçen konuşmayı anlattı.

Amr b. Hureys; yanında bulunan Abdurrahman b. Ebî Umeyr´e «kalk, Amucanıa oğlunun yanına var. Arkadaşının nerede olduğunu bilmediğini kendisine haber ver. Kendi başına  bir yol tutmağa kalkmasın!» dedi.[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kerbela Faciası-2
« Posted on: 28 Mart 2024, 13:26:31 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kerbela Faciası-2 rüya tabiri,Kerbela Faciası-2 mekke canlı, Kerbela Faciası-2 kabe canlı yayın, Kerbela Faciası-2 Üç boyutlu kuran oku Kerbela Faciası-2 kuran ı kerim, Kerbela Faciası-2 peygamber kıssaları,Kerbela Faciası-2 ilitam ders soruları, Kerbela Faciası-2önlisans arapça,
Logged
20 Şubat 2010, 20:07:37
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #1 : 20 Şubat 2010, 20:07:37 »

Ömer b. Abdurrahman-ül Mahzûmî´nin Hz. Hüseyin´le Konuşması:

Ömer b. Abdurrahman b. Haris b. Hişam-ül Mahzûmî der ki: «Iraklılardan, Hüseyin´e mektuplar geldiği, Hüseyin´in Irak´a gitmeğe hazırlandığı sırada, Mekke´de yanma vardım. Allah´a hamd-ü senada bulunduktan sonra (îmdi, ey Amucamın oğlu! Ben, sana bir hacet için geldim.

Eğer, öğütümü tutmayı uygun görürsen, sana bir öğüt vermek istiyorum. Uygun görmezsen, sana söylemek istediğim şeyden vaz geçeceğim) dedim.

(Söyle! Vallahi, ben, senin, ne kötü bir şey düşünebileceğini, ne de çirkin bir iş işlemeyi arzu edebileceğini sanmam!) dedi. [49]

Ona: (Ey Amcamın oğlu! Seninle aramızda bir süt emişme akrabalığı var. Bilmem ki, ben, sana nasıl öğüt vereyim?) dedim.

Bana: (Ey Ebû Bekir! Sen, herhangi bir suçla suçlanmamış kimselerdensin. Ne söyleyeceksen, söyle!) dedi. [50]

İşittiğime göre, dedim, sen, Irak´a gitmek istiyormuşsun. Ben, sana karşı çok şefkathyımdır. [51]

Senin Baban; îslâmiyete ilk girenlerin ilki, İslâmiyet uyarınca hareket edenlerin en iyisi, tutuş ve yakalayış bakımından da, Müslümanların en zorlusu idi.

Halk, ondan dünyalık umdu. Onun sözlerini dinledi ve başına toplandı. O da kalkıp Muaviye´nin üzerine yürüdü. Samlılardan başka herkes, Babanın başına toplanmıştı.

Muaviye ise, Şamlılar katında nüfuzlu ve itibarlı idi.

Bunun üzerine, halk, dünyaya tama ederek ve oma saplanarak Babam yüksündüler ve bıraktılar. Allah´ın ikram ve rızasına eriginceye kadar Ona karşı gelmekten, kin tutmaktan geri durmadılar.

Babandan sonra kardeşine de, yapılmayacak şeyleri yaptılar.

Sen, bunların hepsinde bulundun ve bütün olan bitenleri de, gözlerinle gördün.

Demek ki Babana, kardeşine düşmanlık etmiş, Onlarla çarpjşmış olan Şamlıların, Iraklıların yanına gitmek istiyorsun?!

Halbuki, rakibin olan kişi, sayıca senden daha çok, hazırlılık ve kuvvetli* lik bakımından da, senden daha hazırlıklı ve daha kuvvetlidir.

Halk; ondan, daha çok korkar; dünyalığı, ondan, daha çok umar. Yanlarına varacak olursan, onlar, senden, mal ihsan etmeni istiyecekler. Çünkü, onlar, dünya ve dünyalık kuludurlar.[52]

Senin elde etmek istediğin beldelerdeki valiler ve Amirler onlardandır. Beytülmallar, Hazineler de, onların elindedir.

Halk ise, şu dirhem ve dinarların (gümüş paraların, altun liraların) kuludurlar. [53]

Sana yardım etmeyi va´d edenler, seninle çarpışır ve seni bırakırlar. Senden çok, ona ve onun adamlarına yardım etmeyi arzu ederler [54]Sana yardım va´d´inde bulunanların seninle çarpışmayacaklarından, sden ziyade, seninle çarpışanların yanlarında bulunmayı arzu etmeyeceklerinden emin değilim!) dedim.

Hüseyin: (Ey Amcamın oğlu! Allah, seni hayırla mükâfatlandırsın! Vallahi, biliyorum ki, sen, bana öğüt vermeğe geldin ve bağlayıcı konuşma yaptın.

Ben, senin görüşlerinden alacağımı aldım, bırakacağımı bıraktım. Sen, benîm nazarımda müşavirlerin Övülmeye en lâyık olanı ve öğütçülerin öğütcüsüsün! [55]

Allah, her ne takdir etti ise, Allah´ın, benim hakkımdaki hükmü ae ise, elbette yerine gelecektir!) dedi. [56]

Ona: (Ey Ebû Abdullah! Bizler, Allah´ın kullarıyız ve Allah katındaki ecri dileriz) dedim. [57]

Hüseyin´in yanından ayrılıp Haris b. Hâlid b. Âs´m yanına vardım. Haris, bana: (Hüseyin´le buluştuğun oldu mu?) diye sordu.

(Evet!) dedim.

(O, sana ne söyledi Sen, ona ne söyledin?) diye sordu.

(Ona şöyle şöyle söyledim. O da, bana şöyle şöyle söyledi) dedim.

Haris b. Hâlid: (Kabe´nin Rabbına and olsun ki: sen, ona gereken ögütü vermişsin. Arttk, onu kabul etmek veya bırakmak, ona âiddir!) dedi.» [58]

Abdullah b. Ömer´in Hz. Hüseyin´i Mektupla ve Şifahî Olarak Uyarması
Abdullah b. Ömer; Hz. Hüseyin´in Irak taraflarına doğru gitmek istediğini haber alınca, ona gönderdiği mektupta: yapmak istediği işin çok büyük olduğunu, kendisinin vurulup düşürüleceği yere götürülmek istenildiğini bildirdi: (Bana, Aişe, söyledi. O da, Resûlullâh Aleyhisselâmdan {Hüseyin, Babil toprağında öldürülecek!) buyurduğunu işitmişimdir, demişti» dedi.

Hz. Hüseyin, İbn-i Ömer.in bu mektubunu okuyunca, «Ben, elbette vurulup düşeceğim yere giderim!» dedi.

Abdullah b. Ömer, Hz. Hüseyin´in Irak´a doğru gittiğini haber alınca da, gidişinin ikinci gecesinde onunla buluştu.

Ona «Nereye gitmek istiyorsun?» diye sordu.

Hz. Hüseyin «Irak´a!» dedi.

Hz. Hüseyin´in yanında tomarlar ve mektuplar bulunuyordu.

İbn-i Ömer «Sakın, onların yanına gitme!» dedi.

Hz. Hüseyin «Bu, onların mektupları ve bana bey´atlarıdır.» dedi.

İbn-i Ömer «Şüphe yok ki, Allah, Peygamberini, dünya ile âhiret arasında muhayyer bıraktı. O da, âhireti tercih etti.

Siz de, Otodan bir parçasınızdır. Bunun için, hiç bir zaman dünyâya nail olamazsınız.

Allah, sizi, ancak, sizin için en hayırlı olana çevirir. Geri dönünüz!» dedi.

Hz. Hüseyin´in geri dönmeğe yanaşmadığım görünce, boynuna sarılıp onunla kucaklaştı ve vedâlaştı. [59]

İmam Şa´bî´nin, Irak´a Gitmemesi için Hz. Hüseyin´e And Verilmesi:

İmam Şa´bî, Hz. Hüseyin´e «Allah askına, Irak´a gitme!

Çücıki, Iraklılar, inkarcı, mücadeleci bir kavmdır. Babanı öldürdüler. Kardeşini dövdüler. Her şeyi yaptılar da, yaptılar!» dedi.[60]

Ebû Saîd-ül Hudrî´nin Hz. Hüseyin´e Öğütü

Ebû Saîd-ul Hudrî, Hz. Hüseyin´in yanına gelip «Ey Ebû Abdullah! Ben Senin için hayırlı bir öğütçüyüm ve şefkatliyim.

İşittiğime göre: Taraf darın olan Kavm Sana mektup yazmış. Sakın, onların yanına gitme!

Küfe´de Babandan işitmiştim, demişti ki (Vallahi, ben, onlara küstüm. Onlarda, bana küstüler.

Ben, onlara kızdım. Onlar da, bana kızdılar. Ben, onlardan bir vefa ve hayır görmedim.

Onların, ne sebatları, ne azimleri, ne de, kılıca dayanmaları ve göğüs germeleri var!)» [61]

Ahnef in Hz, Hüseyin´e âyeıt yazıp göndermesi :

Ahnef de Hz. Hüseyin´e Rum sûresinin son âyetim yazıp gönderdi.

Bu âyette meal olarak şöyle buyrulur:

«Sen, şimdi sabr et. Şüphe yok ki Allah´ın vadi hakdır. Buna kat´î inanç beslememekte olanlar, sakın, seni sabırsızlıkla hafifliğe götürmesinler! Rum: 60)» [62]

Hz. Hüseyin´in Mekke´den Ayrılması :

Hz. Hüseyin; Mekke´de Şaban, Ramiazan, Şevval ve Zilkade aylarında oturdu. Zilhiccenin sekizinde sah, Terviye günü Mekke´den Küfe´ye doğru ayrıldı. [63]

Muhammed b. Hanefiyye´nin Ağlaması :

Muhammed b. Hanefiyye, Hz. Hüseyin´in Ev halkıyle birlikte Mekke´den ayrılıp Küfe´ye doğru gittiğini Medine´de abdest aldığı sırada işitince, kendisini tutamayarak ağlamağa başladı ve gözlerinden damlayan yağların leğende sesler çıkardığı işitildi. [64]

Mekke Emniyet Birliği île Çatışma :

Hz. Hüseyin; Mekke´den yola çıkınca, Mekke valisi Amr b. Saîd b. Âs, kardeşi Yahya b. Saîd´in kumandasında gönderdiği emniyet birliğile önlerini kesti. «Nereye gidiyorsun? Don geri!» dediler, [65]

Birlik kumandanı «Mekke valisi, geri dönmeni sana emr ediyor. Dönmek istemezsen, seni, gitmekten zorla alıkorum!» dedi.

Hz. Hüseyin, dönmeyip yola devam etmek isteyince, iki taraf birbirlerine kamçılarla giriştiler.

Mekke valisi Amr b. Saîd, işitince, işicı, karışmasından korktu. Birlik kumandanına haber gönderdi. Dönüp gelmesini emr etti. [66] Mekke Emniyet birliği, Hz. Hüseyin ve Eshabinın, kendilerini dinlemiye-rek yola devam ettiklerini görünce «Ey Hüseyin! Allâh´dan korkmuyor musun da, cemaattan ayrılıp gidiyor ve şu ümmet arasına tefrika sokuyorsun?» diyerek seslendiler,

Hz. Hüseyin, onlara, Yüce Allah´ın sözüyle cevap verdi: Benim işim, bana, sizim işiniz de size âiddir. Benim yaptığımdan, siz uzaksını . Sizin yapmakta olduğunuzdan da, ben uzağım! (Yûnus: 41)»[67]

Abdullah b. Cafer´in Hz. Hüseyin´e Mektup Göndermesi :

Hz. Hüseyin´in oğlu Ali der ki «Mekke´den yola çıktığımız zaman, Abdullah b. Cafer, b, Ebî Tâlib, Hüseyin b. Ali´ye yazdığı mektubu, oğulları Avn ve Muhammed´le birlikte göndermişti.

Mektubunda şöyle diyordu:

İmdi, ben, senden, Allah´a and vererek diliyorum: mektubumu gördüğün zaman, geri dön!

Çünki, ben, sana karşı şefkatliyim.

Yönelip gitmekte olduğun yerde senin için helak olmak ve Ev halkın için de, kökleri kazınmak tehlikesi vardır!

Eğer, sen, bu gıkı öldürülüp yok edilecek olursan, yer yüzünün ışığı sönecektir.

Çünki, sen, doğru yolda olanların bayrağı ve Mü´minlerin ümidisin!

Gitmekte acele etme. Mektubun arkasından ben de, geliyorum. Vesselam»[68]

Mekke Valisinin Hz. Hüseyin´e Mektup Göndermesi :

Abdullah b. Cafer, kalkıp Mekke valisi Amr b. Saîd b. Âş´ın yanına yardı. Onunla konuştu. Ona «Sen, Hüseyin´e bir mektup yaz. Mektupta: her türlü emniyetinin sağlanacağını, kendisine iyilik edileceğini, akrabalık haklarının gözetileceğini, kendisine itimad verecek şekilde bildir ve geri dönmesini iste. Belki, bu, kendisini tatmin eder de, döaer» dedi.

Amr b. Saîd «Ne istersen yaz, bana getir, müh.ürleyeyim» dedi. Abdullah b. Cafer, bir mektup yazıp Amr b. Saîd´e getirdi. «Bunu, mühürle ve kardeşin Yahya b. Saîd´le gönder ona.

Çünki, Yahya, onu, senden daha çok ıknâ ve tatmin eder. Hüseyin, Yahya´yı, senden daha iyi tanır» dedi.

Amr b. Saîd, öyle yaptı....
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

20 Şubat 2010, 21:04:56
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #2 : 20 Şubat 2010, 21:04:56 »

Hz. Hüseyin´e Acı Haberleri Getiren Elçi :

Müslim b. Akîl´in vasiyyeti üzerine Muhamraed b. Eş´as´la Ömer b. Sa´d´in, Hz. Hüseyin´e göndermiş oldukları Elçi lyas b. Asel de, Hz. Hüseyin, Zübâle´de bulunduğu sırada, geldi. [98]

Müslim b. Akîl; Küfelilerin bey´attan sonra, kendisini terk ettiklerini Hz. Hüseyin´e yazmalarını, hem Muhammed h. Eş´as´a, hem de, Ömer b. Sa´d´e vasiyyet etmişti.

Hz. Hüseyin, Elçiden mektupları alıp okuyunca, işittiklerinin doğruluğuna kanâat getirdi. Müslim b. Akîl ile Hâni b. Urve´nin öldürülmeleri, kendisine çok ağır ve çetin geldi. [99] Hz. Hüseyin «Allah´ın takdir ettiği her şey başa gelir. Biz, kendimiz için, Allah katındaki ecri dileriz.» dedi. [100] Bundan sonra, Elçi, Hz. Hüseyin´in Rumme´den göndermiş olduğu Kays b. Müshir´in de, öldürüldüğünü haber verdi. [101]

Abdullah b. Buktur´un Başına Gelenler:

Hz. Hüseyin; Müslim b. Akîl´in yanma, süt kardeşi Abdullah b. Buktur´u da, yoldan göndermişti. O zaman, Müslim´in şehid edildiği haberini almamıştı.

Abdullah b. Buktur, Kadisiye´ye gelince, Husayn b. Nümeyr´in süvarileri tarafından yakalandı ve îbn-i Ziyad´a gönderildi îbn-i Ziyad, ona «köşkün damına çık!» dedi.

Abdullah b. Buktur, köşkün damına çıktığı zaman, halka «Ey insanlar! Ben, Resûlullâh Aleyhisselâmm kızı Fâtıma´nın oğlu Hüseyin´in Elçisiyim!

Mercâne´nin, Sümeyye´nin, babasının babası belirsizin oğluna garşı Hüseyin´e yardım ediniz!» dedi.

İbn-i Ziyad, köşkün damından, onun yere atılmasını emr etti. Kemikleri kırıldı. Son nefesim vermek üzre iken Abdulmelik b. Umeyr veya ona benzeyen saçlı ve up uzun bir adam gidip onu boğazladı.

Kendisinin bu hareketi kınanınca, adam «Onun rahatlığını istediğim için yaptım!» dedi.[102]

Hz. Hüseyin´in Başına Toplananların Dağılmaları :

Abdullah b. Buktur´un şehâdeti haberi de, Hz. Hüseyin´e Zübâle´de iken geldi,

Hz. Hüseyin, bu hususta gelen mektubu yanındakilere okuduktan sonra «İmdi, bize çok kötü bir haber geldi: Müslim b. Akîl, Hâni b. Urve ve Abdullah b. Buktur öldürülmüştür.

Tarafdarlaruniz bizden ayrılmışlar, ilgilerini ve yardımlarım kesmişlerdir.

Sizlerden geri dönüp gitmek istiyenler, dönsünler, gitsinler. Kendilerine bizden dolayı bir vebal ve sorumluluk yoktur!» dedi.

Bunun üzerine, Hz. Hüseyin´in yanındaki halk, başından sağa, sola dağılıp gittiler.

Medine´den kendisile birlikte gelen Eshabından başka yanında kalan olmadı.

Hz. Hüseyin, böyle yapmakla, gerçekten derd ortağı olacak, gerektiğinde, yanında kendisile birlikte ölmeyi göze alacak olanlardan başkasını başından dağıtmak istemişti. [103]

Hz. Hüseyin´in başından dağılanlar, yolculuk sırasında uğradığı yerlerden yanına katılmış olanlardı.

Kendilerine, Küfe´den yardımcılar geleceğini sanıp dururlarken, Müslim´in şehid edildiği haberini almaları, onların dağılmaları için kâfi gelmişti. [104]

Aliyyül Ekber´in, Hz. Hüseyin´e Bir Teklifi ve Akîl Oğullarının Direnmeleri :

Hz. Hüseyin´in oğlu Aliyy-ül Ekber «Babacığım! Sen de, geri dön!

Çünki, Iraklılar, gaddardırlar. Vefaları, sözlerinde durmaları azdır!» dedi-

Akîl oğulları «Hüseyin, geri dönücü değildir!» dediler ve onu Küfe´ye gitmeğe teşvik ettiler.

Hz. Hüseyin, Esbabına «Görüyorsunuz ki, Küfelilorden bize gelen, olmadı!» dedi. [105]

İtrime Oğullarından Bîr Adamın Hz. Hüseyln i Uyarması

Hz. Hüseyin, Akîk vadisine kadar ilerledi. Orada, Ikrime oğullarından bir adamla karşılaştı.

Adam, Hz. Hüseyin´e selâm verdi. [106]

Hz. Hüseyin, ona «Nereye gidiyorsun?» diye sordu.

Adam, nereye gittiğini bildirdi. [107] Sonra da, îbn-i Ziyad´ın, Kadisîye-Uzeyb arasına atlılarla tutturduğunu ve kendisini gözetlemekte olduklarımı haber verdi ve «Canım sana feda olsun! Geri dön!

Vallahi, sen, ancak, oklara ve kılıçlara doğru gidiyorsun!

Sana yazı yazmış, elçi salmış olanlar, Seni asla korumayacaklar, belki de, Seninle çarpışmağa kalkılacak olan halkın önünde ve başında bulunacaklardır!» dedi.

Hz. Hüseyin, ona «Sen, bana öğüt verdin ve erişecek haberi de, eriştk> din. Hayırla mükâfatlanasm! [108]

Ey Allah´ın kulu! Senin görüşün, bana gizli değildir.

Fakat, Allah´ın buyruğu muhakkak yerine gelir, geri kalmaz!» dedi. [109] Sonra da selâm verip yoluna devam etti. Şerat mevkiine indi. Orada geceledi. [110]

Hür b. Yezid´le Temas :

Hz. Hüseyin, seher vakti gençlere emr etti: Bütün su kapları dolduruldu. Hayvanlar da, suvarıldı. [111]

Şerat´tan ayrılıp yola devam edildi. Gün, yarılandığı, havanın sıcaklığı son dereceyi bulduğu sırada, Kayz mevkiine gelindi. [112]O sırada, adamlardan biri «Allâhü ekber!» diyerek tekbir getirdi.

Hz. Hüseyin de «Allâhü ekber! dedi ve ona «Ne için tekbir getirdin?» diye sordu.Adam «Hurma ağacı gördüm del» dedi.Esedîler «Biz, bu yerde hiç bir zaman hurma ağacı görmemişizdir!» dediler.

Hz. Hüseyin, Ksedîlere «Onun gördüğünü siz de, gördünüz mü?» diye sordu. Esedîler «Biz, aıncak at boyunları gördük!» dediler. Hz. Hüseyin «Vallahi, bunu, ben de, gördüm. Bizim için sığınacağımız bir sığmak olsa da, arkamızı oraya dayasak ve şu gelen cemaata tek yönden yönelsek!» dedi.

Esedîler «îyi olur. îşte, Zû Huşum, yanındadır. Soluna doğru bükül, oraya eriş! O kavm dahi senin gibi oraya koşmak, erişmek isterler!» dediler. Hz. Hüseyin, hemen oraya doğru yöneldi. Kafile de, kendisini takip etti. Uzaktan görünen süvariler, hızla gelip kavuştular. Süvariler, yaklaştıkları zaman, Hz. Hüseyin ve kafilesi, yoldan saptı. Süvariler de, onları, takiben yoldan saptılar. Onlar, Esedîlerin dedikleri gibi, arı sürüsünü andırmakta idiler ve kuş kanatları gibi, bayrakları vardı. Zû Husum´a doğru, onlar da, sür´atla ilerlemeğe başladılar. Hz. Hüseyin. Onlardan önce Zû Husum´a yetişip, orada kondu. Emr etti: çadırlar kuruldu. [113]

Biraz sonra, süvariler de Zû Huşun dağına geldiler. Onlar, Hür b. Yezid-üt Temîmî´yül Yerbûî´nin kumandası altında bin atlı idiler. [114]Hz. Hüseyin, Eshabımn sarıklarını sardırmış, kılıçlarım boyunlarına tak-dırmıştı.

Öğle sıcağının şiddetlendiği sırada idi ki Hür b. Yezid´le süvarileri, Hz. Hüseyin ve Eshabımn karşısında yerlerini almışlardı.

Hz. Hüseyin,gençlere «Şu cemâati sulayımz!» dedi. [115]

Süvariler, gençlerin getirdikleri sulardan içtiler. [116]

Gençler; ağaçtan tekneleri, su kaplarını, tasları doldurup atlara da, yanaştırdılar. Onlar da, üçer, dörder, beşer içip suya kanınca, çekildiler, başkaları yanaştılar ve bu suretle bütün atlar suvarıldılar. [117]

Sonra, süvarilerin hepsi, atlarının gölgesinde ve dizginleri ellerinde olduğu halde, öğle namazı vaktine kadar oturdular. [118]

Hz. Hüseyin´in imam Olup Namaz Kıldırması ve Namaz Sonunda Konuşması:

Hz. Hüseyin; Haccac b. Mesruk-ul´Cu´fî´ye emr edip ezan okuttu, îzârını, Ridasını ve mestini giydi. Müezzin, kamet getirdi.

Hz. Hüseyin, süvari birliği kumandanı Hür b. Yezid´e «Namazı, kendi adamlarınla mı kılmak istersin? [119]

Yoksa, bizimle birlikte mi kılarsın?» diye sordu. [120]

Hür «Yok, yok! Sen, kılarken, biz de, senin namazına uyarak namazımızı kılarız» dedi. [121]

Hz. Hüseyin, öne geçip cemaata öğle namazım kıldırdı. Namazım bitirince, yüzünü cemaata çevirdi. [122]

«Ey insanlar! mazeretimi, önce, Allâh´ü teâlâ´ya, sonra da, size arz ederim.

Sizin gönderdiğiniz mektuplarımız, saldığınız Elçileriniz bana gelmedikçe, ben, buraya çıkıp gelmiş, değilim.

Siz: (Yanımıza gel! Bizim uyacağımız bir îmam ve Önderimiz yok. [123]Ola ki, Allah, senin sayende, bizjeri doğru yolda toplar!) dediniz. Eğer, siz, bu sözünüzün üzerinde duruyorsanız ve bana sağlam and ve tatmin edici sözlerinizden de, söz veriyorsanız, sizinle birlikte şehrinize geli: rim.

Şâyed, siz, böyle yapmazsanız ve şehre gelmemi istemiyorsanız, sizin yanınızdan ayrılır, geldiğim yere döner, giderim!» dedi. Sustular. [124] Hz. Hüseyin´in sözlerine itiraz etmediler. [125] Hz. Hüseyin, çadırına girdi, Eshabı, başına toplandılar.

Hür de, yerine, haymasma döndü. Onun da, başına adamları toplandılar. Hür, adamlarını, önceki gibi, atlarının gölgelerinde, dizginleri, ellerinde olmak üzre, oturttu. îkindi namazı vakti olunca, Hz. Hüseyin, müezzine emi- etti, ikindi ezanını okuttu. Kamet getirilince, geçip cemaata ikindi namazını kıldırdı. Selâm verdikten sonra, cemaata yüzünü döndü. ADâh´a, hamd-ü sena etti. «imdi, size derim ki: ey insanlar! AUâh´dan korkunuz. Hakkı, Allah´ın razı olacağı ehline tanıyınız.

Biz, Ehl-i Beyt´iz ve bu işe; zulümle, azgınlık ve düşmanlıkla üzerinizde hükümlerini yürüten o iddiacılar güruhundan da, onlardan olmayanlardan da,.aranuzda bulunan sairlerinden de, daha lâyık ve müstahık bulunu-yoruzdur.

Eğer, siz, bizden hoşlanmıyor ve bu yoldaki hakkımızı da,, tanımıyorsanız, bana mektup ve Elçi gönderenlerinizin görüşlerinden başka görüşte iseniz, yanınızdan ayrılır, geri döner, giderim!» dedi.[126]

İlk Münâkaşa ve Anlaşmazlıklar :

Hür b. Yezid «Ben, vallahi, bu bahs etmiş olduğun mektupların ne olduğunu bilmiyorum!» dedi.

Hz. Hüseyin «Ey Ukbe b. Sem´an! içinde, onların, bana yazdıkları mektuplar bulunan, heybeyi çıkarıp getiriniz!» dedi.İçi, mektuplar ve sahifelerle dolu heybe getirilip Hür ve adamlarınınönüne serildi.

Hür «Biz, bu mektupları sana yazanlardan değiliz. Fakat, sana kavuştuğumuz zamandan itibaren, seni, Küfe´de îbn-i Ziyad´a gotürünceye kadar senden ayrılmam...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

20 Şubat 2010, 21:11:42
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #3 : 20 Şubat 2010, 21:11:42 »

Ebüşşa´sâ´ın, Gelen Elçiye İlenmesi ve Onu Kınaması :

Hz. Hüseyin´in Eshabmdan Yezîd b. Muhâsır Ebüşga´sâ-ül Kindi, İbn-i Ziyad´m elçisine bakıp «Allah, seni kahr etsin! Sen Mâlik b. Nüseyr-ül Beddî değil misin?» dedi.

Adam «Evet!» dedi. Kendisi, Kindîlerdendi.

Ebüşşa´sâ «Hay anan ağlasın! Sen, ne diye bu işi üzerine alıp geldin?» diyerek ona çıkıştı.

Mâlik b. Nüseyr «Ben, ancak, îmam ve Önderime itaat, Ona olan bey´atı-ma riâyet maksadile geldim!» dedi.

Ebüşşa´sâ, «Sen, Rabbma isyan edip İmam ve Önderine itaat etmekle kendini mahv ettin! Dünyada ayıb, Âhirette de, Cehennem ateşini kazandın!» dedi ve «Biz, onları, ateşe çağıran İmam ve Önderler yaptık.

Kıyamet gününde ise, onlar, azaplarının kaldırılması hususunda asla yardıma kavuşturulmayacaklardır. (Kasas: 41)» âyetini okudu ve «İşte, senin îmam ve Önderin odur!» dedi.[142]

Hürr b. Yezîd´in, Hz. Hüseyin´i Nineva´ya İndirmek İstemesi :

Hür b. Yezîd, Hz. Hüseyin´le Eshabmı çöktürmek için oldukları yerde durdurdu.

Çünki, orada, ne bir su, ne de, bir köy vardı.

Hürr b. Yezid «Hayır! Vallahi, §u adam, benim hareketlerimi gözetlemek

üzre gönderilmiş bir casus iken, ben, bu dileğinizi yerine getirmeğe güç ye,-tiremeyeceğim!» [143]

Vali İbn-i Ziyad´ın emrinin yerine getirilmesi zaruridir, Hz. Hüseyin´le Eshabı «Bırak ta biz şu (ok yetişecek kadar uzaktaki, Nineva, yahut Gadırıyye, yahut gefiyye (Sakabe) köyüne konalım?» dediler.

Sen, buraya konuver! Başka türlü hareket edip te valiye karşı beni güç duruma düşürme!» dedi.[144]

Züheyr b. Kayn´ın, Hz. Hüseyn´e Ricası :

Züheyr b. Kayn, Hz. Hüseyin´e «Anam, babam Sana feda olsun ey Resullullâh´ın oğlu! Vallahi, bize, şunlardan başka gelen olmasa, biz, onlara yeter, hepsinin hakkından geliriz!

Ya bunlardan başkaları da, bize gelecek olurlarsa, ne yaparız? Gel, Sen, müsaade et te biz, şunların işini bitiriverelim?

Cünki, bunlarla çarpışmak, bunlardan başka gelecek olanlarla çarpışmaktan kolaydır.» dedi.

Hz. Hüseyin «Onlar, çarpışmağa kalkmadıkça, çarpışmayı kendim başlatmayı, hoş bulmayorum!» dedi. [145]

Züheyr b. Kayn «Bizi, şu yakınımızdaki Fırat kıyısındaki köye götür, oraya kondur.

Çühki, orası, üzerimize gelecek olanlara yol vermez bir sığmaktır. Fırat ta, oradan görünüp durmaktadır.

Onlarla çarpışırsak, orada kendimizi koruyabiliriz ve onlardan sonra gelecek olanlarla da çarpışmak bize kolay olur.» dedi.

Hz. Hüseyin «Nedir ismi o köyün?» diye sordu.

Züheyr «El´Akr (medhuş olmak, yaralamak, boğazlamak)» dedi.

Hz. Hüseyin «ETAkr´dan Allah´a sığınırız!» dedi. [146]

Hz. Hüseyin, Hürr´e «Bizi biraz daha ilerlet te, konalım artık!» dedi. [147]

Kerbelâ´ya Konduruluş ve Hz. Hüseyin´in Bir Hâtırası :

Taff´[148] ve Kerbelâ´ya[149] gelince, Hürr ve adamları, Hz. Hüseyin´in önünde durarak onu ve arkadaşlarını durdurdular.

Hürr «in artık bu yere! Fırat nehri de, yakınındadır!» dedi. Hz. Hüseyin «Nedir bu yerin ismi?» diye sordu. cKerbelâ!» dediler. Hz. Hüseyin «Üzüntülü, tasalı, mihnetli ve belâlı yer!

Babam, Siffın´a giderken buraya uğramıştı. Ben de, yanmda idim. Durdu ve buranın neresi olduğunu sordu, ismi, kendisine haber verilince (Onların, hayvanlarından aşağı indirilecekleri yer, işte, burasıdır! Kanlarının döküleceği yer de, işte, burasıdır!) dedi.

Bunun ne demek olduğu kendisinden sorulunca da (Muhammed´in Ehi-i Beytinin yükleri, ağırlıkları işte, burada indirilecek!) demişti.» dedi. [150]

Hz. Hüseyin, Kerbelâ´da ağırlıkların indirilmesini emr etti ve indirildi.

Kerbelâ´ya. Hicretin altmış birinci yılı Muharrem ayının başında çarşamba günü gelinip konulmuştu. [151]

Hz. Ali´nin Matracısının Rivayeti :

Hz. Ali´nin Matracısı Ebû Abdullah Yahya´nın rivayetine göre: Hz. Ali, Sıffın´a giderken Ninevâ hizasına gelince, MatracıSEîa «Ebû Abdullah! Fırat kıyısında biraz dur! Ebû Abdullah! Fırat kıyısında biraz dur!» diyerek seslendi.

Ebû Abdullah «Ne için duracağız?» diye sordu.

Hz. Ali «Ben, bir gün, Peygamber Aleyhisselâm´ın yanına girmiştim. Gözlerinden yaşlar akıyordu.

(Ey Allah´ın Peygamberi! Seni, gözlerinden yaşlar akıtacak dereceye bir getiren mi oldu?) diye sordum.

(Evet! Biraz önce, Cebrail, yanımda idi. Hüseyin´in, Fırat kıyısında şehid edileceğini bana haber verdi.

Onun toprağından sen de, koklar mısın?) dedi. Ben de (olur!) dedim.

Bunun üzerine, elini uzattı. Bir avuç toprak avuçlayıp bana verdi. Gözlerimin yaşını tutmağa kadir olamadım!» dedi. [152]

Ömer b. Sa´d´in, Kerbelâ´da Görevlendirilmesi

Küfe Valisi tbn-i Ziyad, Ömer b. Sa´d b. Ebî Vakkas´ı, Küfelilerden dört bin kişilik bir kuvvetle Rey Valiliğine tayin edip Buyrultu´sunu eline vermiş, o da, askerlerile birlikte vazifesi başına gitmek üzre Küfe´den ayrılmış bulunuyordu.

Hz Hüseyin´in işi çıkınca, tbn-i Ziyad, Ömer b. Sa´d´i geri çağırdı. «Önce, Hüseyin´in üzerine git. Onumla aramızda olan işi hail et. Sonra da, kendi işinin basma git!» dedi.

Ömer b. Sa´d «Allah, sana iyilikler versin. Eğer, benim bu işten bağışlanmamı uygun görürsen, beni bağışla!» dedi.

îbn-i Ziyad «Olur! Rey valiliğine tâyinin hakkındaki Buyrultu´muzu bize geri ver!» dedi.

Ömer b. Sa´d «Ne için?» diye sordu.

tbn-i Ziyad «Buraya, Hüseyin´in üzerine gitmediğin için!» dedi.

Ömer b. Sa´d «Bana bir gün möhlet ver. Bir düşüneyim bakayım?» dedi.

Ömer, İbn-i Ziyadın yanından evine dönüp öğütçülerine danıştı.

Danıştığı kimselerden, keındisini bu işten sakındırmayan bir kimse çıkmadı.

Kız kardeşinin oğlu Hamza b. Mugîre b. Şube «Ey dayı! Allah aşkına, Hüseyin´in üzerine gidip te, Rabbına karşı günaha girme! Hüseyin´le aranızdaki akrabalık hukukunu çiğneme!

Vallahi, yer yüzünün bütün mülk-ü saltanatı senin olsa da, onlardan ve hattâ bütün dünyadan çıkıp gitmen, Hüseyin´in kanını dökmüş olarak Allah´ın huzuruna çıkmandan senin içini daha hayırlıdır!» dedi.

Ömer b. Sa´d «İnşâallah, ben de, öyle yapacağım!» dedi.

Abdullah b. Yesar-ül Cühenî der ki «Hüseyin´in üzerine gitmesi, kendisine emr edildiği zaman, Ömer b. Sa´d´in yanına varmıştım.

Ömer b. Sa´d: (Vali, bana, Hüseyin´in üzerine gitmemi emr etti. Gitmekten kaçındım.) dedi.

(Allah, seni isabet ettirmiş, doğru yola götürmüş. Ayrıl, sakın yapma, Hüseyinin üzerine gitme!) dedim, yanından çıktım.»

Ömer b. Sa´d, tekrar İbn-i Ziyad´ın yanma vardı.
Ben, harp fenninde filan, filan kişilerden daha bilgili ve yeterli değilim!» dedi.

îbn-i Ziyad «Küfelilerin Eşrafım bana Öğretmeye kalkma!

Ben, göndereceğim kimseler hakkında sana danışacak değilim!

Leşkerlerimizle gideceksen, git! Gitmeyeceksin, Rey valiliği hakkındaki Buyrultumuzu bize geri ver! [153]

Sen, onunla çarpışmağa gitmiyecek olursan, seni azl eder, evini yıkar, boynunu da vururum!» dedi. [154]

Ömer b. Sa´d, bütün gece düşündü. Ertesi günü sabah olunca, kendisine buyurulan işe razı oldu. [155]

«Gidiyorum!» dedi.[156]

Küfe Eşrafının Hz. Hüseyin´den Utanmaları :

Hz. Hüseyin´in Nineva´ya, Kerbelâ´ya indirilişinin ertesi günü, Ömer b. Sa´d, dört bin atlı ile Kerbelâ´ya geldi.

Azre b. Kays-ül Ahmesî´ye «Git te ona (Hz. Hüseyin´e) buraya ne için geldi ve ne istiyor? sor!» dedi.

Azre, Hz. Hüseyin´e (Gel!) diye diye mektup yazan Küfelilerdendi. Bunun için, Hz. Hüseyin´in yanma gitmeğe utandı.

Hz. Hüseyin´e mektup yazan Küfeli Reislerin hepsine bu iş teklif edildi. Hepsi de kaçtılar ve onun yanına gitmek istemediler.[157]

Kesir b. Abdullah´ın Elçiliği Kabul Etmesi ve Ebû Stimâme île Münakaşaları :

Kesîr b. Abdullâh-uş Şâbî, gitmek için ayağa kalktı.

Kendisi, çok cesaretli, gözünü daldan budaktan sakınmaz bir süvari idi.

«Ona, ben giderim. Vallahi, isterseniz, ona istediğimi yapabilirim. Onu, öldürebilirim de!» dedi.

Ömer b. Sa´d «Ona kötülük yapılmasını istemiyorum. Fakat, sen, ona git te, ne diye geldiğini, Sor!» dedi.

Hz. Hüseyin´in Eshabmdan Ebû Sümâmet-üs´Sâidî, Kesîr b. Abdullah´ın kendilerine doğru gelmekte olduğunu görünce, Hz. Hüseyin´e «Ebû Abdullah! Allah, Sana iyilikler ve selâmetler versin!

Sana. yer yüzü halkının en şerlisi, kan dökmek ve kötülük yapmakta en cür´etlisi geliyor!» dedi ve hemen kendisi ona doğru vardı. «Kılıcını bırak yere!» dedi.

Kesîr b. Abdullah «Vallahi, ne kılıcı bırakmak var, ne de, iyilik!

Ben, ancak bir Elçiyim. Eğer, beni dinlerseniz, size, söylemek üzre gönderildiğim sözü tebliğ edeceğim. Dinlemekten kaçınırsanız, dönüp gideceğim!» dedi.

Ebû Sümâme «Ben, geleyim de, söyleyeceğini, bana bildir. Senin söylediklerini, ona, ben eriştiririm. Seni, onun yanına bırakmam!

Çünki, sen, fâcir, günahkâr, Allah´ın emirieriıne aykırı tutum ve davra-nışh bir kimsesin!» dedi.

Kesîr b. Abdullah, Hz. Hüseyin´le Ebû Sümâme´ye söğüp sayarak Ömer b. Sa´d´in yanına döndü. Olan bitenleri ona haber verdi.[158]

Kurre b. Kays´in Elçiliği ve Hz. Hüseyin´in Teklifleri :

Ömer b. Sa´d, Kurre b. Kays-ul Hanzalfyi çağırdı. «Baksana Küre! Hüseyin´in yanma var. Buraya ne için geldi ve ne yapmak istiyor? Kendisine sor!» dedi.

Kurre b. Kays, Hz. Hüseyin´e doğru gitti.

Hz. Hüseyin» onu, gelirken, görünce, «Bunu, tanıyor musunuz?» diye so...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

20 Şubat 2010, 21:20:05
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« Yanıtla #4 : 20 Şubat 2010, 21:20:05 »

[1] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 67-68.

[2] Taberî-Tarih c. 6, s. 212-213

[3] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 241

[4] Taberi-Tarih c. 6, 3. 213

[5] Dineverİ-Kitabül´ahbar s. 241

[6] Yükubî-Tarih c. 2, s. 243

[7] Mes´ûdi-Murûcuzzeheb c. 3, s. 70

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 68-69.

[8] Taberi-Tarih c. 7, s. 58-59

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 69-71.

[9] Taberi-Tarih c. 6, s. 213-114

[10] Mes´ûdi-Murûcuzzeheb c, 3,.s.69

[11] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 71-72

[12] Taberi-Tarih c. 6, s. 214

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 72.

[13] Taberi-Tarih c. 6, s, 214-215

[14] Dineveri-Kitabürahbar s. 242

[15] Taberi-Tarih c. 6, s. 215

[16] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 242

[17] Dinaveri-Kitalbül´ahbar s. 242, Taberi-Tarih c. 6, 215

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 73-74.

[18] Taberi-Tarih c. 6, s. 211.

[19] Taberi-Tarih c. 6, s. 2li, Dineverİ-Kitabül´ahbar s. 243

[20] Taberl-Tarih c. 6f s. 224

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 74.

[21] Dineveri-Kitabürahbar s. 243

[22] Taberi-Tarih c. 6, s. 216

[23] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 243

[24] Taberi-Tarih c. 6, s. 216

[25] Taberi-Tarih c. 6, s. 216, Dineveri-Kitabül´ahtaar s. 243

[26] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 243

[27] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 243,

[28] Dineveri-Kitabül´ahbars.243.

[29] Taberi-Tarih c. 6, s 216.

[30] Dineveri-Kitabürahbar s. 243

[31] Taberi-Tarih c. 6, s. 216

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 74-75.

[32] Mes´ûdî-Murûcuzzeheb c. 3, s. 65

[33] Taberi-Tariü c. 6, s. 216

[34] Mes´ûdî-Murûcuzzeheb c. 3, s. 65

[35] Dinevari-flCitabuTahbar s. 244

[36] Zehebi-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 197

[37] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 76-77.

[38] Ebülfida-Elbidaye Vennihâye c. 8, s. 165

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 78.

[39] Taberİ-Tarih c. 6, s. 216-217

[40] Taberi-Tarüı c. 6, s. 216-217, Dinaveri-Kitabül´ahbar s. 244

[41] Dmaveri-Kitabürahlbar s. 244

[42] Mesıidi-Murûcuzzeheb c. 3, s. 64, 65

[43] Zehebî-Âlâmünnübelü c. 3, s. 200

[44] Mes´ûdi-Murûcuazeheb c. 3, s. 65, Zehebî-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 1S6, Ze-hebî-Tarüml´islâm c. 3, s. 12

[45] Zehebî-Alâmünnübelâ c. 3, s. 196, Tarihül´islâm c. 3, s. 12

[46] Dineverî-Kitabürahbar s. 244

[47] Taberi-Tarih c. 6, s. 217

[48] Mes´ûdî-ıMurûcuzzeheb c. 3, s. 65

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 78-80.

[49] Taberi-Tarih c. 6, s. 215-216

[50] Mes´ûdî-Murûcuzzeheb c. 3, a. 66

[51] Taberi-Tarih c. 6, s. 216

[52] Mes´ûdî-Murûcuzzeheb c. 3, s. 66

[53] Taberi-Tarih c. 6, s. 216

[54] Mes´ûdi-Murücuzzeheb c. 3, s. 66

[55] Taberi-Tarih c. 6, s. 216

[56] Taberi-Tarih c. 6, s. 216, Mes´ûdi-Murûcuzzeheb c. 3, s. 66

[57] Mes´ûdİ-Murûcuzaeheb c. 3, s. 66

[58] Taberi-Tarih c. S, s. 216, Mes´ûdi-Murûcuzzeheb c. 3, s. 66

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 80-82.

[59] ibn-i Abd-i Rabbih-Ikdülferld c. 2, s. 220, Zehebİ Alâmûnnübelâ c. 3, s, 196

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 82-83.

[60] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 83.

[61] Zehebi-Alâmünnübelâ c. 3, s. 197

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 83.

[62] Zehebî-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 200

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 84.

[63] Taberi-Tarih c. 6, s. 215

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 84.

[64] Taberi-Tarih c. 6, s. 223

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 84.

[65] Taberi-Tarih c. 6, s. 217-218

[66] Dine veri -Ki tabül´ahlbar s. 244

[67] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 84-85.

[68] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 85.

[69] Taberi-Tarili c. 6, s. 218-219

[70] îbn-i Esîr-Üsdülgabe c. 2, s. 21

[71] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 85-86.

[72] Taberi-Tarih c. 6, s. 219-220

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 86-87.

[73] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 87.

[74] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 87

[75] Zehebî-´Iâmünnübelâ c. 3, s. 2O4205

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 87

[76] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 245

[77] Taberi-Tarih c. 6, s. 218

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 88

[78] Taberi-Tarih c. 6, s. 223, Dineveri - Kitabül´ahbar s. 245-246

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 88-89

[79] Dineveri-KitabüFahbar s. 243

[80] Taberi-Tarih c. 6, s. 222

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 89

[81] Tabcri-Tarih c. 6, v 22´,, Dineveri-Kıtabül´ahbar s. 246

[82] TaberîTarih c. 6, s. 230

[83] Taberi-Tarih c. 6, s. 224

[84] Taberi-Tarih c. 6, s. 224, Dineveri-Kitabül´ahbar s. 246

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 89-90

[85] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 246

[86] Taberi-Tarîh c. 6, s. 224

[87] Dtneveri-Kitabür&hbar s. 246

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 90-91

[88] Taberi-Tarih c. 6, s. 224

[89] Dineveri-KJt&bül´ahbar s. 246

[90] Taberi-Tarihc. 6, s. 224

[91] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 247

[92] Taberi-Tarih c. 6, s. 224-225

[93] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 247

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 91-92.

[94] Taberi-Tarih c. 6, s. 225

[95] Dineveri-KitaMl´ahlbar s. 247

[96] Taberi-Tarih c. 6, s. 225

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 92-94

[97] Zehebi-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 201

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 94

[98] Taberi-Tarih c. 6, s. 211, Dine veri -Ki tabül´ahbar s. 247

[99] Dineveri-KitabüFahbar s. 247-248

[100] Taberi-Tarih c. 8, s. 211

[101] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 248

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 95

[102] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 95

[103] Taberi-Tarih c. 6, s. 226

[104] Dineveri-Kitabürahbar s. 248

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 96.

[105] Zehebî-Âlâmünnübelâ c. 3, s. 201*202

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 96.

[106] Dinoveri-Kitabül´ahbar a. 248

[107] Taberî-Tarih c. 6, s. 226

[108] Dineverl-KitabüTahbar s. 246

[109] Taberi-Tarih. c. 8, s. 226

[110] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 248

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 97.

[111] Taberi-Tarih c. 6, s. 227

[112] Dineverİ-KitabüTahbar s. 248

[113] Taberi-Tarih c. e, s. 227

[114] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 249, Taberi-Tarih c. 6, s. 227

[115] Taberi-Tarih c. 6, s. 227

[116] Dineveri-Kitalbül´ahbar s. 249

[117] Taberi-Tarih c. 8, s. 228

[118] Dineveri-Kitabül´ahbar a. 249

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 97-99.

[119] Taberi-Tarih c. 6, s. 228

[120] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 249

[121] Taberi-Tarih c 6, s. 228

[122] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 249

[123] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 249, Taberi-Tarih c. a, s. 228

[124] Taberi-Taiih c. 6, s. 228

[125] Dineveri-Kitabül´ahbar s. 249

[126] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 99-100.

[127] Taberi-Tarih c. 6, s. 228

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 100-101.

[128] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 101-102.

[129] M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz. Hüseyin ve Kerbela Faciası, Akçağ Yayınları: 102.

[130] Taberi-Tarih c. 6, s. 229

M. Asım Köksal, İslam Tarihi Hz...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1] 2   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes