> Forum > ๑۩۞۩๑ İslami İlimler Dunyası ๑۩۞۩๑ > Dini Konular > Dini makale ve yazılar  > Putçuluğun modern tezahürleri
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Putçuluğun modern tezahürleri  (Okunma Sayısı 1355 defa)
30 Kasım 2010, 17:57:08
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 30 Kasım 2010, 17:57:08 »



Putçuluğun Modern Tezahürleri


Putçuluk, vaktiyle tek bir ümmet olan insanlığın zamanla ayrılığa düşmesi sonucu ortaya çıkmıştır. Peki bu ayrılığın temel nedeni nedir? Elbetteki şirktir. İnsanlık, vaktiyle tek ümmet iken birliği sağlayan nasıl ki tevhid akidesi ise, zamanla ayrılığa düşmesinin sebebi de şirktir. Ve şirk koşan insanlar, konumlarını meşrulaştırmak için putçuluğu üretmişlerdir. Dolayısıyla putçuluğun kökeninde Allah’a gereğince inanmama ve ‘heva’ vardır. Bu durum, bütün zamanlar ve çağlar için de geçerlidir.

Allah’a gereği gibi inanmak, O’nun isim ve sıfatlarıyla doğru bilinmesidir. Allah’ın isim ve sıfatlarından herhangi birini eksik ya da yanlış bilmek, kişiyi ya da toplumları şirke götürür. Örneğin antik dönemde Yunanlılar, tek tanrı inancını bilmelerine rağmen, Tanrı’yı göğe hapsettikleri için, onun sıfatlarını başka ‘ilahlara’ atfetmişlerdir. Yunan mitolojisi bunun örnekleriyle doludur. Mekkeli müşrikler de Allah’ın tek yaratıcı olduğunu bilmektedirler, fakat özellikle O’nun ilahlık ve rablık vasıflarını tanımamaktadırlar. Hatta bazıları “Allah’a yaklaştırsınlar diye” putlara tapmaktadırlar.

Putçuluğun önemli sebeplerinden biri putlara ‘aracılık’ işlevi atfetmek iken, bir diğer sebebi de ‘aşırı sevgi’dir. İnsan, hemcinslerinden ‘fetişleştirdikleri’ni putlaştırır ve çoğu kez de bunu başlangıçta sakıncalı görmez. Zaman içerisinde aşırı sevgi, putlaştırmaya dönüşür ve bir süre sonra da puta hürmet, yasalaşır. Artık putlaştırılan şey, ‘yüce’ bir mevkidedir ve insan ona saygıda kusur etmemelidir. İşte bu, insanın hemcinsine ‘kul’ olması sürecinin başlangıcıdır. Tarih boyunca görülen putçuluk tezahürlerinde bu faktörün önemli ölçüde etkili olduğu söylenebilir.

Bilindiği üzere, genellikle ‘doğa üstü’ vasıflar atfedilen varlıklar putlaştırılır. Bu, insanın ‘tapınma’ güdüsünün sapkın bir tezahürü olarak görülebilir. İnsan, ‘olağan’ ve ‘doğal’ varlıklara değil, doğa üstü güçleri olduğunu varsaydığı güçlere tapınır. Ancak Kur’an’ın açık beyanına göre, insanlardan da putlar edinilebilmektedir. Büyük liderler, saygın kişilikler, kurtarıcılar, Mesihler vs. de putlaştırılabilmektedir. Bunun nedeni, bu kişilerin de zaman içerisinde ‘olağanüstü’ vasıflara sahip olduklarına inanılmasıdır. Ya da bu vasıfların bu kişilere atfedilmesidir. Her ikisi de tarih boyunca görülmüştür. Ancak toplum yaşamı için daha önemli olanı ikincisidir ve şirkin yaygınlaşmasının önemli nedenlerinden biri de budur. Bu bağlamda sadece bir siyasal önder ya da dini lider değil, bir peygamber bile putlaştırılabilmektedir.

Burada dikkat edilmesi gereken önemli bir nokta vardır ki o da şudur: şirk, insanın fıtratında olan tapınma ihtiyacının ilme ve hakka dayalı bir şekilde giderilmemesi durumunda ortaya çıkar. Yoksa insan öyle veya böyle bir varlığa tapacaktır. O da olmazsa, kendi nefsini ilah edinecektir. Bunun olmaması için, inancın ilme ve hakka dayalı olması gerekir. Bu da Allah’ı gereği gibi bilmekle mümkündür. Allah gereği gibi bilinirse, bütün isim ve sıfatlarıyla bilinir ve o zaman başka bir varlığa herhangi bir olağanüstü güç atfetmek de imkansızlaşır.

İşte vahy tam da bu noktada devreye girmektedir. İnsanlar şirk nedeniyle aralarında ayrılığa düştükten sonra, Allah rahmetinin müjdecisi olan peygamberler göndermiştir. Peygamberler, insanın Allah’ı gereği gibi bilmesini sağlayacak ‘ilm’ ile gelmişler ve kulluğun nasıl yapılacağının pratik örneği olmuşlardır. Özetle, vahy ilimdir, haktır. Ve Hakk geldikten sonra batıl, şirk zail olur. Putçuluğun kökeninde yatan şirki ortadan kaldıran, vahydir. Allah’ın bildirmesi olmasa, insanlar O’nun isim ve sıfatlarını gereği gibi bilemezler. Zaten bu nedenledir ki vahy ‘inzal olunur.’ Bundan sonra insanlara düşen ona teslim olmaktır.

Ancak teslim olma noktasında bazı sorunlar vardır. Zaman içerisinde toplumsal bilinç yitirildiği zaman, şirk gizli kapılardan içeri girebilir. Çünkü insan zayıf yaratılmış bir varlıktır ve çokça ‘zulmeder.’ Bu yüzden, vahyin kazandırdığı bilinç korunmadıkça, şirk tehlikesi her daim vardır. Bu tehlikeden Ümmet de hali değildir. Nitekim Allah’ın Resulü, Yahudi ve Hıristiyanların akıbetine duçar olmamaları için Ümmet’ini uyarmıştır. Ancak zaman içerisinde şirk felsefe, tasavvuf, modernite hatta kimi itikadi mezhepler aracılığıyla, kapıdan giremese pencereden, pencereden giremese bacadan içeri girmenin yollarını bulmuştur. Burada kimi zaman halkın cehaleti, kimi zaman entelektüel tekabür, kimi zaman da yöneticinin kaprisleri etkili olmuştur. Ve sonuçta İslam’ın asli ilkelerine aykırı inançlar dahi benimsenebilmiştir.

Bilinmelidir ki, bütün şirk çeşitleri, ‘zulümdür.’ Kur’an’ın ifadesiyle en büyük zulüm, şirktir. Çünkü şirk, gerçekten de Allah’a karşı yapılmış bir haksızlıktır. Allah, bütün eksikliklerden münezzeh, bütün kemal vasıflarına sahip varlıktır. O yüzden, Allah’a ortak koşmak, aynı zamanda, O’na bir eksiklik atfetmek demektir. Bu ise, hakkı ait olduğu yere koymamak anlamına gelir. İşte şirkin ilimsizlikle bağlantısını da burada kurmak gerekir. Allah’ı gereği gibi bilenler, şirk koşmazlar. Dolayısıyla şirk koşanlar Allah’ı gereği gibi bilmeyenlerdir. ‘Modern şirk’in tezahürlerini tam da bu noktada ele alabiliriz.

Bilindiği gibi modernite, bilim yoluyla hakikati bulabileceğini iddia eder. Burada değerlerin, kültürün, inancın yeri yoktur. Laboratuvar ortamında test edilmeyen bir hipotez, hakikat kabul edilemez. Deneyle kanıtlanmamış nesnel gerçeklik yoktur. Bu yüzden, din, modernite için ‘konu dışı’dır. Fakat insanlığın soruları bitmeyeceği için, bilim, özellikle varlığın kökeni konusunda bir ‘açıklama’ bulmak zorundadır. Darwin’in evrim teorisini işte bu bakış açısından değerlendirmek gerekir. Her ne kadar laboratuvar ortamında kanıtlanmamışsa da, modern bilim, varlığın kökenini açıklamak zorundadır. Çünkü varlık bir ‘olgu’ olarak insanın gözü önündedir ve bir açıklama beklemektedir. Hakikatin tek yolu olduğu iddiasında olan bilimin bu konuda her hangi bir izah getirmemesi düşünülemez. İşte bu yüzden, modern bilim, varlığın kökeni konusunda nihai bir açıklama getirdiğini iddia etmese de, evrim teorisi aracılığıyla, insanlığın sorduğu soruya cevap verme ihtiyacı duymuştur. Ve bu teori aracılığıyla, doğrudan veya dolaylı bir şekilde, ‘yaratılmışlık’ gerçeğini inkar etmek durumunda kalmıştır. Bu son derece önemlidir ve ‘iktidar’ kavramıyla da alakalıdır. Çünkü ‘yaratmak’ ‘emretmek’le alakalı bir kavramdır. Yaratan, emretme hakkına da sahiptir. Din bunu söylemektedir. Fakat modernite, işte bu olguyu reddetmek suretiyle, ‘siyasal iktidar’ı da kendi uhdesinde tutmaktadır. Dolayısıyla bu durum, bize şu gerçeği göstermektedir: iktidar, hakikat kavramıyla derinden ilişkilidir. Hakikati bilim temsil ediyorsa, siyasal iktidarı belirleyecek olan da yine bilim olmalıdır. “Hayatta en hakiki mürşit ilim” ise, siyasal iktidar Sultan’da değil, rasyonel bireylerin toplumsal çıkarlarını temsil eden parlamentolarda olmalıdır. Modernitenin hakim olduğu modern çağda, bütün dünyada bu modelin uygulamalarının görülmesi boşuna değildir. Modern çağ, bilimin iktidarına tanıklık etmiştir.

Bu açıdan bakıldığında modern çağ, bilimin putlaştırıldığı bir çağ olarak görülebilir. Çünkü modernite, hakikat iddiasını tekeline almaya çalışmakla, aslında bir nevi ilahlık taslamaktadır. Modernitenin iddialarını kabul edenler de, onun ‘kulları’ olmuş olmaktadırlar. Kul, ilahına niçin tapınır? Onu hak bildiği, onun sözlerini gerçek kabul ettiği ve O’nun gücünün de buradan geldiğine inandığı için. O halde bilimi, hakikatin tek kaynağı olarak gören kişinin ‘din’i, bilim dinidir. O bilim dininin bağlısı, yani kuludur. Bilim ne söylerse ona inanır; bilim neyi inkar ederse, o da onu inkar eder. Bilim, “Tanrı deneysel yolla ispatlanamaz” diyorsa, o da Tanrı’nın varlığı sorununu gündemine almaya bile gerek görmez. Çünkü ispatlanamayan şeyin varlığını tartışmak abestir.

Çok-kültürlülük kavramının pozitivist mantığa aykırı olmasının nedenini de burada aramak gerekir. Çok-kültürlülük modern döneme değil, postmodern evreye özgü bir kavramdır. Postmodern evrede ise zaten, bilim putu büyük ölçüde yıkılmıştır. Hakikat görecelidir; Büyük Anlatılar iflas etmiştir ve “ne olsa gider.” Bu bakımdan, demokrasi havarilerinin postmodern evrede çok-kültürlülük kavramına sıklıkla vurguda bulunmalarını anlamak zor değildir. Ancak burada şu hususa da dikkat edilmelidir: hiçbir demokraside, çok-kültürlülük, iktidarın dine (veya başka ‘marjinal’ ideolojilere) devredilmesinin meşruiyet temeli olamamıştır. Çok-kültürlülük, ancak “çorbada benim de tuzum olsun” diyenlere küresel pastadan pay verilmesini sağlayabilmiştir. Yani postmodern evrede, iktidarın meşruiyetini sağlayan temeller hala değişmemiştir. Ve din hala modern bilimin temelleri üzerinde yükselen siyasal iktidarlara yönelik en büyük tehdit olarak görülmektedir.

Bu böyledir ve modern dönemin siyasal iktidarları bu noktada haklıdırlar. Çünkü modernite ile dinin en başta hakikat algılayışları farklıdır. Öteki farklar da zaten buradan çıkmaktadır. Müslüman, hakikatin kaynağı olarak Allah’ı bildiği için, O’nun vahyine teslim olmuş kişidir. Müslüman, Allah’ı tanımayan bilimi “hayattaki en hakiki mürşit” olarak göremez. Bu yüzden, müslümanın inancının temel ilkeleriyle modern bilimin en temel argümanları çelişir. Bu çelişkiyi ‘uzlaştırarak’ gidermenin de imkanı yoktur. İşte bu şirk olur. Zaten mümkün de değildir. Epistemolojik görececilik, bu bakımdan, şirk olarak görülmelidir. Çünkü bütün hakikat iddialarına benzer bir değer atfeder. Halbuki İslam’da hakikat tektir ve kaynağı da Allah’tır. Bu kabul edilmediği taktirde “kullara kulluk” olgusu ortaya çıkacaktır ve sahabelerden birinin dediği gibi, cihad, “kulları kullara kulluktan kurtarıp tek Allah’a ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Putçuluğun modern tezahürleri
« Posted on: 28 Mart 2024, 23:49:07 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Putçuluğun modern tezahürleri rüya tabiri,Putçuluğun modern tezahürleri mekke canlı, Putçuluğun modern tezahürleri kabe canlı yayın, Putçuluğun modern tezahürleri Üç boyutlu kuran oku Putçuluğun modern tezahürleri kuran ı kerim, Putçuluğun modern tezahürleri peygamber kıssaları,Putçuluğun modern tezahürleri ilitam ders soruları, Putçuluğun modern tezahürleriönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes