> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Risale-i Nur Külliyatı > Mesnevi-i Nuriye > Katre birinci bab
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Katre birinci bab  (Okunma Sayısı 946 defa)
16 Şubat 2011, 16:34:58
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 16 Şubat 2011, 16:34:58 »



Birinci Bab

Lâ ilâhe illâllah beyanındadır.


Allah'tan başka hak bir ilâhın bulunmadığını kalben tasdik ve lisanen ikrar ettiğime, bütün gören ve görünen eşyayı şahit gösteriyorum.

Öyle bir Allah ki, vücub-u vücuduna ve Vahid, Ehad, Ferd, Samed olduğuna Hazret-i Muhammed (a.s.m.) bir şahid-i sadık ve bir burhan-ı nâtıktır.

Öyle Muhammed (a.s.m.) ki, icmâ ve tasdiklerine mazhar olmakla, enbiya ve mürselîne siyadet ünvanını; ve ittifak ve tahkiklerini almakla, imamü'l-evliyâ ve'l-ulemâ lâkabını almıştır.

Ve öyle Muhammed (a.s.m.) ki, âyât-ı bâhire, mucizat-ı katıa ve secâyâ-yı sâmiye ve ahlâk-ı âliye sahibi olmakla mehbit-i vahy-i İlâhî olmuştur.

Ve öyle bir Muhammed (a.s.m.) ki, âlem-i gayb ve melekûtu seyir ve ziyaret etmekle, ervahı müşahede ve melâikeyle musahabe, cin ve insanlara irşad vazifesini almıştır.

Ve öyle bir Muhammed'dir (a.s.m.) ki, şahsiyet-i mâneviyesiyle kâinatın kemaline bir fihriste olmakla, bütün saadetlerin ve medeniyetlerin düsturlarını havi bir şeriata sahiptir. Ve öyle bir Muhammed'dir (a.s.m.) ki, âlem-i şehadette iken gaybiyattan haber verir bir beşîr ve nezîr olup bütün kuvvetiyle, kemal-i ciddiyetle ve vüsuk ile ve itminanla, yüksek bir imanla nev-i beşere karşı tevhid dinini Lâ ilâhe illâllah ile ilân ve ilâm ediyor.

Ve keza, öyle bir Allah ki, vücub ve vücûduna, celâl ve cemaline, Vahid-i Ehad olduğuna şehadet edenlerden birisi de Furkan-ı Hakîmdir.

Ve öyle bir Furkan-ı Hakîmdir ki, bütün enbiya kitaplarının tasdiklerine mazhardır.

Ve öyle bir Furkan-ı Hakîmdir ki, bütün akıllar ve kalbler, hükümlerini kabul ve tasdike icmâ ettikleri ve cihat-ı sittesinden nur-efşan bir kitaptır.

Ve öyle bir Furkan-ı Hakîmdir ki, mazhar-ı vahiy olan resullerce, mahz-ı vahiydir. Ehl-i keşif ve ilhamca ayn-ı hidayettir. Mâden-i iman ve mecma-i hakaiktir. Hükümleri delâil-i akliyeyle müeyyed ve fıtrat-ı selîmenin şehadetiyle musaddaktır. Lisanü'l-gayb olup, âlem-i şehadette nev-i beşeri (1) ile tevhide emir ve dâvet ediyor.

Öyle bir Allah ki, vücub-u vücud ve vahdetine, şu kitab-ı kebir denilen âlem, bütün yazıları ve fasıllarıyla, sayfalarıyla, satırlarıyla, cümleleriyle, harfleriyle şehadet ettiği gibi; şu insan-ı kebir denilen kâinat da, bütün âzâsıyla, cevahiriyle, hüceyratıyla, zerratıyla, evsafıyla, ahvaliyle delâlet eder. Yani bu kâinat, ihtiva ettiği bütün envâıyla Lâ ilâhe illâllah ve o âlemlerin erkânıyla Lâ hâlıka illâ hû; ve o erkânın âzasıyla Lâ sânia illâ hû; ve o âzanın eczâsıyla Lâ müdebbire illâ hû; ve o eczânın cüz'iyatıyla Lâ mürebbiye illâ hû; ve o cüz'iyatın hüceyratıyla Lâ mutasarrife illâ hû; ve o hüceyratın zerratıyla Lâ hâlıka illâ hû; ve o zerratın tarlası olan esiriyle Lâ ilâhe illâ hû söyleyerek, bütün envâıyla, erkânıyla, âzâsıyla, eczâsıyla, hüceyratıyla, zerratıyla, esiriyle, elli beş lisanla vücub-u vücud ve vahdetine şehadet ve delâlet eder. Şu lisanların tafsili gelecektir. Şimdi icmal ile zikredeceğim. Şöyle ki:

Kâinat terkiplerindeki intizam, cereyan-ı ahvaldeki nizam, suretlerdeki garabet, nakışlarındaki ziynet, yüksek hikmetler, eşyadaki muhalefet ve mümaselet, câmidattaki muavenet, birbirinden uzak olan şeylerdeki tesanüd, hikmet-i âmme, inayet-i tâmme, rahmet-i vâsia, rızk-ı âmm, hayatlar, tasarruf, tahvil, tağyir, tanzim, imkân, hudus, ihtiyaç, zaaf, mevt, cehil, ibadet, tesbihat, daavat ve hâkezâ, pek çok sıfatlar lisanlarıyla Hâlık-ı Kadîm-i Kadîrin vücub ve vücuduna ve evsaf-ı kemaliyesine şehadet ettikleri gibi; Esmâ-i Hüsnâyı tilâvet ederek, Cenab-ı Hakka tesbih ve Kur'ân-ı Hakîmi tefsir ve Resul-i Ekremin (a.s.m.) ihbaratını tasdik ediyorlar.

Geçen lisanların tafsiline geçiyoruz. Şöyle ki:

Kâinatta görünen tanzimat, nizamat, muvazenat, kabza-i tasarrufunda bir mizan ve nizam bulunan Hâlıkın vücub-u vücuduna delâlet etmekle  cümlesini okur.

Ve keza, kâinatta intizam ve ıttırad hüküm-fermadır. Bu iki sıfat, mutasarrıfın vahdetine ve bir olduğuna şehadet etmekle hakikatini ilân ediyor.

Ve keza semâvat sayfasını güneş ve yıldızlarla yazan kudretle, balarısıyla karıncanın sayfalarını hüceyrat ve zerratla yazan kudret bir olduğundan; ile meselenin ilânıyla Hâlıkın bir olduğuna delâlet ve şehadet eder.

Ve keza, meselâ bulutla arz gibi câmid ve mütehalif şeylerde tecavüb ve muavenet, yani birbirinin hâcetine cevap vermek ve seyyarat gibi şemsten pek uzak olan yıldızların şemse veya birbirine tesanüd etmeleri, bütün eşyanın bir Müdebbirin idaresinde bulunduğuna şehadet ederek ile ilân eder.

Ve keza, semâvatın yıldızlar gibi âsâr-ı muntazamadaki müşabehet ve arzın birbirine benzeyen çiçeklerinde, hayvanatındaki münasebet, Hâlıkın bir olduğuna delâletle şehadetini ile ilân eder.

Ve keza, herbir zîhayat, çok isim ve sıfatların tecellîsine mazhardır. Meselâ, bir zîhayat vücuda geldiğinde Bâri isminin cilvesine, teşekkülünde Musavvir sıfatının cilvesine, gıdalandığı zaman Rezzak isminin cilvesine, hastalıktan şifa bulduğunda, Şâfi isminin tecellîsine, ve hâkezâ, tesirde mütesanit, âsârda mütehalif, çok sıfat ve isimlere mazhardır. Bu sıfatların ve isimlerin hedefleri bir olduğundan, elbette müsemmâları da bir olur. İşte her bir zîhayat, şu mazhariyetle Hâlıkın bir olduğuna dair olan şehadetini, ile ilân eder.

Ve keza, manzume-i şemsiyeyle balarısının gözleri arasındaki irtibat ve keyfiyetçe birbiriyle münasebetleri, ikisinin bir Nakkaşın nakşı olduğuna olan delâletlerini ile ilâm ediyorlar.

Ve keza, zerrat arasındaki câzibenin, güneş ve yıldızlar arasında bulunan câzibeye kardeş olması, her iki kısmın da bir kalem-i vahidin yazısı olduğunu ile izhar ediyorlar.

Ve keza, terkip ve mürekkebatta görünen intizam, o mürekkebattaki her zerrenin, lâyık mevziine konulmasıyla hasıl olmuştur. Binaenaleyh, o zerreleri, aralarındaki münasebetler bozulmamak şartıyla lâyık mevkilerine koyabilmek, ancak bütün o mürekkebatı yaratabilecek bir kudret sahibine hastır.

İşte, zerrattaki intizam ve şu vaziyetin lisanıyla Allahu ekber diyerek, yu okur.

Ve keza, bir neviden bir ferdin, bütün efraddan imtiyazını temin edecek teşahhus ve taayyününün kalem-i kudretle yazılması, bütün nev-i beşerin, meselâ, efradının nazar-ı kudrette meşhud ve melhuz olduğunu istilzam eder. Çünkü, bir fert, alâmet-i farikası cihetiyle bütün efrada muhalif olacaktır. Eğer bütün efrad hazır bulunmazsa, taayyünlerinde, alâmatlarında muhalefetin bulunmaması ihtimali vardır. Bu ihtimal ise bâtıldır. Öyleyse, bir ferdin hâlıkı, bir nev'in hâlıkı olacaktır.

Ve keza, bir nev'e hâlık olabilmek, cinse de hâlık olabilmeye mütevakkıftır. En nihayet, iş da nihayet bulur...

Ve keza, hilkat ve yaratılışın Vâcibü'l-Vücuda isnad edilmesini, nazarları çok kısa olanlar, baîd, garip, külfetli olduğunu tevehhüm etmekle inkârına zehab ediyorlar. Halbuki, esbaba isnad edilirse, onların tevehhüm ettikleri bu'd, garabet, külfet kat kat muzaaf olarak hakikate inkılâp eder. Çünkü Vâcibe daha kolay olur. Meselâ, bir adamdan birkaç şeyin suduru, birkaç adamdan birşeyin sudurundan daha ehvendir. Meselâ, balarısının hilkati, kudret-i İlâhiyeye isnat edilmezse, nihayetsiz müşkilât olur.

Maahaza, vahidin kesrete yaptığı vaziyet ve maslahatı, kesret çok meşakkatlerden sonra yapabilir. Meselâ, bir kumandanın pek çok neferlere verdiği intizam vaziyeti o neferlere verilse, suhuletle yapamazlar. Demek Hâlık-ı Vahide yapılan isnadda zahiren bu'd ve garabet varsa da, esbab ve kesrete edilen isnadda muzaaf olarak müteselsil muhaller vardır. Şöyle ki:

Herbir zerrede, Vâcibü'l-Vücudun sıfatlarını farz etmek lâzım geliyor. Çünkü, nakıştaki kemal, san'attaki hüsün, o sıfatları ister. Hem şirketi kabul etmeyen vücub hakkında, gayr-ı mütenahi şeriklerin farzı lâzımdır. Hem herbir zerrenin, bütün zerrelere hem hâkim-i mutlak, hem mahkûm-u mutlak olması lâzım geliyor. Çünkü, nizam ve intizam öyle ister. Hem herbir zerrede, ihatalı bir şuur, tam bir ilim lâzımdır. Çünkü, zerreler arasında tesanü...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Katre birinci bab
« Posted on: 26 Nisan 2024, 18:42:59 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Katre birinci bab rüya tabiri,Katre birinci bab mekke canlı, Katre birinci bab kabe canlı yayın, Katre birinci bab Üç boyutlu kuran oku Katre birinci bab kuran ı kerim, Katre birinci bab peygamber kıssaları,Katre birinci bab ilitam ders soruları, Katre birinci babönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes