> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Edebiyat Eserleri > Makale Dünyası >  Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü  (Okunma Sayısı 2177 defa)
08 Eylül 2010, 21:31:42
Zehibe

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 31.681



Site
« : 08 Eylül 2010, 21:31:42 »




Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü



Mehmet Dere




ALLAH’a hoşgörü isnadı doğru olmasa da, hoşgörüye kaynaklık teşkil edecek afv u safh, günahları bağışlamak, yaratılmışların bütününe şefkat ve merhamet etmek, onların ayıp ve kusurlarını örtmek, Cenâb-ı Hakk’ın Zâtı’na mahsus sıfatlarıdır ki, Ğafûr, Rahîm, Afuv ve Settâr O’nun Kur’ân-ı Kerim’de en çok geçen isimlerindendir.

Sözlüklerde hoşgörü; insanların davranışlarını anlayışla karşılayıp hoş görmek, insanlar arası münasebetlerde orta yolu takip etmek, sert ve katı hükümlü olmamak, karşılıklı ilişkilerde kolaylık, kendi düşünce ve inançlarına zıt düşünce ve inançları hoş görme, dengeli olma, farklı olan bir şeye sabır gösterip katlanma, tolerans, müsamaha gibi mânâlara gelir (Ayverdi 2006, 2: 1239; Eren vdğr., 1988, 1: 653; Doğan 1996, 499).

Hoşgörü Arapçada tesâmuh ve semâha kelimesiyle ifade edilir ki, Türkçemizde kullandığımız müsamaha kelimesi buradan gelmiştir. Kolaylık göstermek, yumuşak davranmak, katlanmak, affetmek gibi mânâlara gelir (Çağrıcı 2004, 32: 71).

Batı dillerinde ise hoşgörü, tolerans kelimesiyle ifade edilir ki, Lâtince tolerare kelimesinden türemiştir. Dayanmak, tahammül etmek, katlanmak, hazmetmek, devam ettirmek, izin vermek gibi anlamlara gelir (Yürüşen 1996, 18).

Bütün bunlardan da açıkça anlaşılacağı üzere hoşgörü kavramının muhtevasında genel olarak; anlayış, saygı göstermek, mazur görmek, affedici olmak, medenî olmak, sabretmek, katlanmak, tahammül göstermek, rahatsız olmamak, farklılıklara ve farklı görüşlere sınır koymamak ve onlara olumsuz bir tepki vermemek, fikirlerin karşılıklı anlayış ve olgunluk içerisinde tartışılması gibi anlamların barındığı ifade edilebilir (Aslan 2005, 33).

İslâm, insanların ferdî ve içtimâî hayatı için en iyi insanî erdemi öngörmektedir. Bu insanî erdemlerden biri de hoşgörüdür. Zîrâ hoşgörü, fertler arasında sevgiyi ve saygıyı artıran, sosyal katmanlar arasında güven ortamı oluşturan ahlâkî ve insanî bir erdemdir.
İnsanlar arası münasebetlerde dengeyi koruyan ve onları birbirine yaklaştıran hoşgörü, hissî bir tavır olarak ferdin bir konuda hemfikir olması, aldırış etmemesi, olaylara kayıtsız kalması veya kendi inançlarından ve özbenliğinden taviz vermesi değil, farklılıkların şuuruna varması, değişik inanç, düşünce, kimlik ve kültürlere anlayışla ve olgunlukla bakabilmesidir. Bir diğer ifadeyle hoşgörü, başkalarından nefret etmeme şuurunu kazandıran bir erdemdir, ahlâkî sistemlerin en temel unsuru ve diğer unsurlara kaynaklık edebilecek önemli bir ruh disiplinidir (Keskin 19967, 13).

İnsan hak ve özgürlükleri çerçevesinde ise hoşgörüyü, hiçbir etnik yapı din, inanç, dil, kültür ve kimlik ayrımı gözetmeksizin bütün insanları doğuştan beraberlerinde getirdikleri özellikleriyle kabul etmek, onlara kendilerine özgü bu nitelikleri konusunda yapacakları düşünsel ve işlevsel durumlarda herhangi bir engel çıkarmamak, bu hak ve özgürlüklerin dışarıdan bir müdahaleye maruz kalmadan rahat bir şekilde kullanım imkânı bulması diye tarif edebiliriz (Aslan, 33).

Hoşgörü, dinde de çok önemli bir husustur. Günümüzde “dinî hoşgörü”, “dinî tolerans”, “dinî çoğulculuk” sıkça kullanılan kavramlardır. Bu kavramlar, fertlerin kendi ihtiyaç ve uygulamalarının yanı sıra, yeryüzünde farklı düşünen, inanan ve yaşayan başka kimselerin de var olduğunu, dolayısıyla bu farklılıkların olgunluk içerisinde ve anlayışla karşılanması gerektiğini ortaya koymaktadır (Günay 1998, 428).

İnsan hak ve hürriyetlerinin şemsiyesi altına giren sahalardan biri de din ve inanç özgürlüğüdür. Din ve inanç hürriyeti, insanın sahip olduğu en önemli haklardan biridir; inanç hürriyetinin diğer hak ve özgürlüklerle de çok yakın münasebeti vardır. Tarih boyunca insanlar, din ve inanç özgürlüğü hususunda çok duyarlı olmuşlar; din ve inanç özgürlüğüne yapılan baskılar ve zulümlerle canları pahasına mücadele etmişlerdir. Tarih, bu tür olayların en büyük şahididir. Dolayısıyla din ve inanç özgürlüğü noktasında kaydedilecek gelişmeler “birarada yaşama tecrübesi” ve “dünya barışı” adına insanlık için çok ciddi bir kazanç olacaktır (Çiçek 1998, 73).

Bir inancın sadece zihinde, düşünce seviyesinde kalması bir anlam ifade etmez, önemli olan bu inancın hiçbir baskıya ve kısıtlamaya maruz kalmaksızın ifade edilmesi, açıklanması, yaşanması, yayılması fiiliyata geçirilmesidir. Bu sebeple hak ve hakikatin ortaya çıkması için en geniş mânâda din ve inanç özgürlüğünün sağlanması gerekir (Karatepe 1996, 109).

Hz. Peygamber (s.a.s.) İslâm’ı insanlara tebliğ ettikten sonra, onları vicdanlarıyla baş başa bırakmış, iman edenleri “din kardeşi” olarak kabul etmiş, İslâm’ı kabul etmeyip eski din ve inançlarında kalmak isteyenlere karşı herhangi bir olumsuz tavır içine girmemiş, onlara gereken hoşgörüyü ve saygıyı göstermiş, Ashabına da böyle yapmalarını emretmiştir (Apak 2003, 419). Hz. Peygamber’in (s.a.s.) bu uygulamasının temeli de yine Kur’ân’a dayanmaktadır. Zîrâ Kur’ân’da, Müslümanların gayrimüslimlere karşı nazik ve hoşgörülü olmaları öğütlenir: “İçlerinden zulmedenler hâriç, Ehl-i Kitapla ancak en güzel şekilde mücadele edin ve deyin ki: Bizim Tanrımız da sizin Tanrınız da birdir ve biz O’na teslim olanlardanız.” (Ankebût, 29/46). İman etmeyen insanlar, müsamahasız ve olumsuz bir tavır ve tutuma sahip olsalar da, Müslümanlar onlara karşı davranışlarını daha da iyileştirmeli, lütufkâr ve yumuşak davranmalıdır. Bu sebepten de İslâm, gayrimüslimlere düşmanlıkta ileri gidilmemesini, hoşgörülü ve adaletli davranılmasını, onların hikmetle ve güzel öğütle Hak dine davet edilmesini emreder (Nahl, 16/125). Bu olumlu tavır ve davranışlar neticesinde Müslüman olmayanlar, İslâm dini ve Müslümanlar hakkında olumlu kanaat edinecekler, belki de dost olacaklardır (Fussilet, 41/34; Mümtehine, 60/7).

ALLAH, bütün müminleri, gayrimüslimlerin inançlarını, kendilerince kutsal saydıkları değerlerini kötü bir şekilde anmamaları, onlara karşı hoşgörülü davranmaları noktasında uyarmıştır: “Onların ALLAH'tan başka yalvardıkları tanrılarına hakaret etmeyin ki, onlar da cahillik ederek hadlerini aşıp ALLAH'a hakaret etmesinler.” (En’âm, 6/108).

Gayrimüslimlere tanınan din ve vicdan özgürlüğü, dinî ayin, ibadet, dinî eğitim-öğretim, ibadet yerlerini istedikleri gibi düzenleme ve idare etme gibi alanlarda kendini gösterir. İslâm dini, her şeyden önce gayrimüslimlere kendi inançlarını koruma ve dinlerini serbestçe yaşama izni vermiş, bunun neticesinde Müslümanlar ile gayrimüslimler asırlarca hoşgörü, huzur ve barış içerisinde “birarada yaşama tecrübesi”nin en güzel örneklerini vermişlerdir. Bu açıdan “Medine Vesikası/Medine Sözleşmesi” çok önemli bir örnektir. Hz. Peygamber (s.a.s.) Medine’ye hicret edince, şehri idarî, siyasî ve hukukî bir yapıya kavuşturmak için bir anayasa hazırlamıştır ki, bu anayasa dünya tarihinin ilk yazılı anayasasıdır. Bu anayasaya Medineli Yahudiler, Medineli müşrik Araplar ve Medineli Hıristiyan Araplar iştirak etmiştir. Bu anayasa/sözleşme, dinî hoşgörü, din ve inanç özgürlüğü bağlamında çok önemlidir. Yahudilere ve diğer dinî gruplara din ve inanç özgürlüğü verilmiş; inanç ve dinî ayinlerinde serbestlik tanınmıştır (Hamidullah 1990, 1: 197; Sarıçam 2005, 278; M. Akif Aydın 1991, 3: 153).

Hz. Peygamber (s.a.s.) Yahudileri Kur’ân’ın emriyle: “ALLAH’tan başkasına tapmayalım, O’na hiçbir şeyi ortak koşmayalım. ALLAH’ı bırakıp da kimimiz kimimizi ilâhlaştırmasın.” (Âl-i İmrân, 3/64) şeklinde aralarında ortak bir söze çağırmıştır. Resûlullah (s.a.s.) başlangıçta namazlarında Beytü’l-Makdis’e yönelmiş, –Bakara Sûresi’nin 144. âyeti nâzil olunca kıble Mescid-i Haram olmuştur- Müslümanların Ehl-i Kitap tarafından Yahudiler ve Hıristiyanlar tarafından kesilen hayvanları yemelerine ve iffetli kadınlarıyla evlenmelerine izin vermiştir (Hamidullah 1: 586). Yine Resûlullah (s.a.s.), Yahudilerin cenazelerine insana saygı için ayağa kalkmış, bunu Ashabına da tavsiye etmiştir. Müşriklerin girmesini yasakladığı mescide, Ehl-i Kitap olan Yahudilerin girmesine izin vermiştir (Sarıçam, 222).

Hz. Peygamber’in (s.a.s.) Yahudilere uyguladığı bir diğer dinî hoşgörü örneği ise şu şekildedir: İslâm’dan önceki devirde, çocuğu olmayan Medineli Ensar ve Hazreçli aileler eğer çocukları olursa, onları Yahudi yapacaklarına dair söz vermişlerdi. Bunun sonucunda Medine’de bu yolla Yahudileşmiş bir miktar çocuk da bulunuyordu. İslâm gelince bu Ensarlı ve Hazreçli Müslüman aileler, bu yolla daha önceden Yahudileştirdikleri çocuklarını Müslüman olmaları için zorlamışlardı. Bunun üzerine Bakara Sûresi’nin 256. âyeti nâzil olmuştur: “Dinde zorlama yoktur, artık doğrulukla eğrilik birbirinden ayrılmıştır. O hâlde kim tâğûtu reddedip ALLAH’a inanırsa, kopması asla mümkün olmayan bir kulpa yapışmıştır. ALLAH, her şeyi bilen ve işitendir.” (Yazır 1993, 2: 141). Yahudilerle yapılan Benî Nadîr Gazvesi sonrasında Benî Nadîr Yahudileri yanlarına –yukarıda bahsettiğimiz– Yahudileşmiş çocukları da almak istemişler, Müslüman anneleri ve babaları buna engel olmak istemişlerse de, Resûlullah (s.a.s.) Yahudileşmiş bu çocukların Benî Nadîr Yahudileriyle birlikte gitmelerine izin vermiştir (Hamidullah 1: 584).

İslâm Tarihi’nde Hz. Ömer (r.a) döneminde Yahudilere uygulanan dinî hoşgörüyle ilgili vereceğimiz şu örnek oldukça düşündürücüdür: Hz. Ömer (r.a) bir gün Yahudilere ait Beytü’l-Makdis’e girip ahalisiyle görüştükten sonra, dönüşte toprağa yarı hâlde gömülmüş bir heykel kafası gördü. Daha sonra bunun Romalıların gömdüğü bir Yahudi heykelinin kafası olduğunu öğrendi. Hz. Ömer (r.a) bu heykeli alarak eteğiyle sildi ve onu topraklarından temizledi (Sakallı 1996, 134).

İslâ...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
« Son Düzenleme: 08 Eylül 2010, 21:32:28 Gönderen: Reyyan »
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü
« Posted on: 28 Mart 2024, 23:32:20 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü rüya tabiri, Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü mekke canlı, Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü kabe canlı yayın, Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü Üç boyutlu kuran oku Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü kuran ı kerim, Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü peygamber kıssaları, Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörü ilitam ders soruları, Din ve İnanç Özgürlüğü Açısından Hoşgörüönlisans arapça,
Logged
26 Ocak 2014, 13:19:44
-merve-7d-

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 746


« Yanıtla #1 : 26 Ocak 2014, 13:19:44 »

paylaşım için çok teşekkürler
sayenizde ödevimi yaptım allah razı olsun..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

"Birisi sordu: 'Aşıklık nedir ?' Dedim ki : " Benim gibi olursan bilirsin!.."
HZ.MEVLANA
06 Şubat 2014, 23:15:35
✿ Yağmur ✿

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 6.684


Site
« Yanıtla #2 : 06 Şubat 2014, 23:15:35 »

SELAMÜNALEYKÜM;
İnsanlık gerçekten ama gerçekten önemli hususların üzerinde durması gerekiyor. Hoşgörü insanda olması gereken bir şeydir. İnanç ve din özgürlüğünde hoşgörü kelimesi çok önemlidir. 

Din ve inanç özgürlüğünün ve birarada yaşama tecrübesinin en iyi örneklerinden biri de Endülüs Emevileridir. Kendi idarecilerinin baskısından ve zulmünden bıkan yerli Hıristiyan halk ile, İspanya Vizigot Krallığı idarecilerinin zorla Hıristiyanlaştırma politikasına maruz bırakılan Yahudiler, bu mağduriyetten kurtulmak için Müslümanları, ülkelerini fethetmeye davet etmişler, bunun üzerine İslâm fatihleri Endülüs’ü fetih hareketlerine girişmişler, yerli halktan da destek görmüşler, Lekke Vadisi Savaşı dışında ciddi bir direnişle karşılaşmamışlar, aksine yerli halkın desteği ve yerli halkla yapılan anlaşmalar vasıtasıyla Endülüs, İslâm hâkimiyetine girmiştir

Bu konuda çok büyük alimler  de vardır. Bu alimlerin başında hoşgörüsü ile Mevlana Celaleddin Rumi Hazretleri gelir.O kadar hoşgörülü bir insandı ki onun bu davranışını anlatmak mümkün değil.Görmeniz gerekirdi. Kıskançlık ve kin duygusunu hiç sevmez ve hiç davranış sergilemezdi böyle   :) :) :)
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

09 Mart 2014, 17:16:45
Burcu 8D

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 1.332



« Yanıtla #3 : 09 Mart 2014, 17:16:45 »

paylaşım için teşekkürler ödevimde yardımcı oldu
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Ne kadar acıdır insanın teselliyi sigara da araması. Çok mu zor elini semaya kaldırıp yalvarması!
25 Şubat 2015, 15:17:15
Rukiye Çekici

Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 694


Site
« Yanıtla #4 : 25 Şubat 2015, 15:17:15 »

Evet şefkat ve merhamet biz müslümanlar için önemli olmalı. Çünkü önemli..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

RUKİYE ÇEKİCİ 7c 438
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes