> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Varlığın Tabiatı Ve Zaman
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Varlığın Tabiatı Ve Zaman  (Okunma Sayısı 1399 defa)
09 Şubat 2011, 14:40:31
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 09 Şubat 2011, 14:40:31 »



Varlığın Tabiatı Ve Zaman

 Zaman, varlığın ne dışında ne de içinde bir şeydir. Varlığın bizzat kendisidir [78]. Boyutlar, maddi cismin bir özelliğidir; fakat dış­ta bir varlıkları yoktur. Zaman da maddi cismin bir başka bo­yutudur [79]. Muhammed İkbâl (1357/1938), Eş'arilerin, Allah'ın ya­ratıcı faaliyetine nasıl başladığını "Her şeyin hazineleri yalnız bizim yanımızdadır. Biz onu ancak belli bir ölçü ile indiririz" (Hicr, 21); ayetine dayandırdığını naklederken, bu görüşe katılmaktadır [80]. Bu âyet ve açıklamalardan ise makro bir âlemin var olduğunun sinya­li verilmektedir. Bilimin kozmik arka plan deyip, büyük patlamaya öncelik saydığı, ısı ışınımı, yumuşak bir kümelenmenin erken aşamaları ile başlayan bir âlem olmalıdır [81]. Böyle bir âlemde zamanın ölçüsü ve ölçümü olmasa da bir uzamdan bahsedilmesi [82], Orada zamanın var olduğu halde ölçülemediğini göstermektedir. Çünkü maddi cisimlerin zamanı, bu dünya ve gezegenlerin dönüşünden ileri gelmektedir [83]. Bu zaman; geçmiş, şimdiki ve gelecek zamana bölünebilir. Ancak bu zamanın niteliği, ilk günü geçmeden, ikinci günü gelmeyecek tarzdadır.

Maddi olmayan cisimlerin zamanı ise sıra takip etmesine rağ­men günlerin her biri, maddi cisimlerin birer yılına eşittir. Maddi olmayan cisimlerin zamanından kademeli olarak gidildiğinde en son ilahî zamana varılır. Bunda süre diye bir şey yoktur. Bu se­beple bunun ne bölünmesi, ne sıra takip ermesi ve ne de değiş­mesi meselesi ortaya çıkar. Bu zaman, ebediyetten de üstün başı ve sonu olmayan zamandır. Allah'ın varlığının önceliği, zamanın önceliğinin bir sonucu olmayıp, zamanın önceliği, ilahî zâtın önce­liğinin bu sonucudur. Bu itibarla ilahî zaman, Kur'ân-ı Kerim'de Ümmü'l-Kitâb (kitapların anası) (Âl-i İmran,7) olarak tanımlanan zamandır. Bu zaman, sebebi ve sonucu sırasından bağımsız ola­rak, bütün tarihi ebediyet üstü şimdide toplamıştır [84]. Bu mutlak za­man anlayışı, parçalara bölünmeden mutlak varlığı ifade eden, el-Kindî (258/872) nin tartıştığı "ezel" [85], İbn Arabi'nin adına "zaman­ların zamanı", "dehr-i evvel", dediği şeylerle örtüşen, İnsanın var­sayımını ortadan kaldıran, insana bağımlı olmayan zamandır. Bu temellendirmeye göre, rölatif olan zaman için lazım gelen sakınca­lar, mutlak zaman için lazım değildir. Halbuki kelâmcıların bir kıs­mına göre bir şey ne şimdi, ne gelecekte, ne de geçmişte var de­ğilse, onun varlığı imkânsızdır. Temel kabulü mutlak zaman olan düşünce, zamanlardan (geçmiş, gelecek, şimdi) hiç birisinde var olmayan bir şeyin, var olamayacağı düşüncesiyle de çelişmektedir. Kısaca kelâmcılar, hareket ve zamanı, gerçekte olmayıp varlığa bağlı olarak kabul etmektedirler. Mutlak zaman anlayışını reddedenlerin yaklaşımı kısaca şöyledir:

Eğer zaman mevcut olsaydı, Allah için de bir ölçü olacaktı. Ayrıca şu andaki hareket, mevcut; geçmiş ve gelecekteki hareket ise mevcut değildir. Oysa Allah mevcuttur. Eğer zaman hareketin ölçüsü olsaydı, her varlığın ölçüsü olacağından Allah'ın da ölçüsü olması gerekirdi. Allah, her zaman vardır; zaman ise her zaman mevcut değildir. Diğer yandan zaman sabit olmadığına göre, sabit olan Allah'a uygulanamaz. Eğer zaman sabit kabul edilirse; sabit olmayan harekete uygulanamaz [86]. Mutlak zaman anlayışı, varlığın geçicilik ve dâimilik diye zıtlıkları uzlaştıran bir belirtiyi ortaya koy­maktadır. O nedenle varlığın zamanını kozmolojik, biyolojik veya jeolojik oluşumlardan ibaret saymak, varlığın geçiciliğine ait za­manı ortaya koymak olur. Mutlak zaman anlayışı böyle bir zama­nın, yaratılış fiili ile oluştuğunu kabul etmekte, "gecenin ve gündü­zün değişmesi onun eseridir" (Mü'minûn, 80) ayetini de buna delil göstermektedir [87]. Aynca mutlak zaman anlayışını savunanlar, bu ayeti geçiciliğe delil gösterirken; kendi savundukları mutlak zaman anlayışına delil gösterememektedirler. Temelini felsefî düşünceden alan mutlak zaman anlayışına delil olabilecek bir nas ve bilimsel tez mevcut değildir.

Eğer geçicilik olmasa, süre de olmazdı. Dolayısıyla varlık ken­dini ortaya koyma imkânını bulamazdı. Çünkü varlık, kendisini, bir anda tam olarak ortaya koyamamaktadır [88]. Kimse taneye ba­karak onun tekrar taneler verinceye kadarki aşamalarını izleme­den, söz konusu taneyle ilgili aşamaların niteliklerini algılayıp anlatamaz. Alınan besinlerin süt ve kan olabilmesi bir anda gerçekle­şememektedir. Mide, bağırsak, ciğer ve damarlar gerekli işlemleri yaptıktan sonra bu sonuca ulaşılmaktadır (Nahl, 66) [89]. Yine bütün faziletler ve ruhî olgunluklar zamanla kazanılır. Gazların oluşumu ve değişimi, galaksilerin evrimi, hep zamana bağlı olarak meydana gelmektedir [90]. Her şeyi vaktinde yapan "salîk", mutlak zamanı ya­kalar [91], şeklindeki kanaat de felsefi düşünceye dayanmaktadır. Tedricen hayatını bir plân dahilinde tanzim eden insan, zamanı, ruhun tabiatına uygun olarak kullandığında "fena" mertebesine ulaşır [92]Çünkü hayat, hastalık, kazanmak ve kaybetmek zamanın ayrılmaz bir karakteridir [93]. Olaylar, tecrübe ve imtihan zaman içinde gerçekleşmektedir. Öncelik ve sonralık, değişim, dünya ve ahiret, âmel, mükâfat ve ceza [94] hep zamanın ürünüdür. Oruç ve hac gibi dinî (Yûnus, 5; İsrâ, 12; Teğâbun, 17) [95], borçlar, îcâr, söz­leşmeler gibi sosyal hayatın gerekleri, hamilelik gibi biyolojik ge­lişmeler [96], hep zamana kodlanmış hususlardır. Ömrün boşa gitme­mesi, değerinin anlaşılması ve ona göre yaşanması için Allah, Kur'an'da, asra yemin etmekte (Asr, 1) ve rahatlamayı bekleyen insana zararda olduğunu bildirmektedir [97]. Varlık her an başka bir haldedir. O nedenle zaman değişmektedir [98]. Burada sözü edilen an, zamanın en küçüğü ve dakiki olarak değerlendirilmiş, zamanın büyüğünün hesaplanamıyacağının altı çizilmiştir.

İbn Arabi'deki "tecdîdu'1-halk" nazariyesi Eş'arîlerdeki "cevher-araz" görüşüne benzer. Buna göre cevher, daimî; araz ise de­ğişkendir. Bir araz iki "an"da devam etmez [99]. Eser, ancak madûma aittir. Mevcut için eser yoktur. Mevcudun eseri olursa, yok hükmündedir. İlahî sıfatlar, bizzat bir varlığa sahip değildir. Bizzat var olan her şeyde, onların eseri vardır. Binaenaleyh ma'dum, mutlak yokluk değildir [100]. Allah birdir, çokluk ondan sudur etmiştir ve bu, bir süreç içerisinde olmuştur [101]. Gelecek bugün görünmez, yarın görünür. Bu gün akılla var kabul edilen/gayb, yarın duyu or­ganlarıyla kabul edilebilir. Dünya, gayba intikal etmiş olan geçmiş ile, gayptan gelecek olan arasındaki bir noktada bulunan, şimdideki bir halkadır. Dolayısıyla varlığın sınıfları ve bu sınıfların her anı, farklı farklı âlemler oluşturur". [102]

Ekonomik hayat, ona ait düzenlemeler [103], ister geçici, ister ebedî olsun meta [104], saymak, zabıt tutmak (Mutaffifîn, 9), öncelik-sonralık [105] tespitleri, negatif cephedeki ribâ, kesb gibi kavramlar zamansaldır [106]. Bilginin değerlendirildiği anda, geçip gitmiş olan şeylere dayanması gerekir [107]. Endişe ve üzüntü gibi durumlardan Allah'a sığınan Peygamber, zaman içerisinde farklı deneyimlerden geçen mü'minin yara almadan kurtulmasını amaçlamaktadır [108]. İnsan zamandan tecrit edildiğinde, değer yargıları da ortadan kal­dırılmış olur. Zira insan, kendisine tanınan zaman içerisinde belir­ginleşir; değer yargılarını ortaya koyar. Bunlara bağlı olup olmama yönünden hem insanlar, hem de ilahî adalet indinde bir değerlen­dirmeye tabi tutulur. İnsan hayatının tanzimi, zamanın işaret ve ölçümleri sayesinde bir anlam bulur ve kolaylaşır. İşte saat, böyle bir hizmeti icra eden bir ölçüm aletidir. Kültürel zamanın çeşitliliği, fiziksel zamanın bir mesafelendirilme aracı olarak kullanılması aynı paraleldedir [109]. Peygamber ve kitapların gönderilişi (Ankebût, 27), İnsanın kendini yenilemesi, tecrübe, ilim ve mal edinmesi zaman sayesinde olur [110]. Zamanın tabiatı, varlığın menfaati, münhasıran insanlığın mutluluğu içindir. Gece ile gündüzün meydana gelme­sinde, varlığın yaratılışına konulan kanun hakimdir. Geceyi yara­tan, uykuyu da yaratmıştır. Bütün canlılar, güçlü olsun zayıf olsun hepsi, gecede dinlenir. Zamanın tabiatı değiştirilirse; kümeste lamba yakarak tavukları yanıltıp, yem yedirilip fazla yumurtlattırılırsa, tavukların ömrü kısalır. İlaçlarla işçileri uyutmayan iş veren­ler, ilk altıncı saatte dikkatsizliğin başladığını görecektir. Dolayısıyla bu da işe ve üretime negatif olarak yansıyacaktır [111]. Arızî olan, za­rarlıdır. İnsanın fıtratında ilim, vazife, uhuvvet, hukuk, içtimaiyat vardır. Günah, isyan, kin, düşmanlık, zatî ve fıtrî değildir. Yer yü­zünde insan ezelî ve kadîm değildir. Bilâhare tedricen meydana gelen tenasül, başlangıçta mevcut değildir. İlk insan (Bakara, 30), yerin tam bir devrinden sonra bir yaratılış olayıyla varlık alemin­deki yerini almıştır. Bugün, kanun olan neslin devamı, başlangıçta harikadır [112].

Bazen zamanın küçük bir parçası, büyük bîr kısmından daha değerlidir. Allah'ın kuşluk vaktine mukabil bütün geceyi zikretme­sinin (Duha, 1, 2) sebebi, gündüzün bir tek saati bile bütün geceye denk oluşundandır. Gündüz sevinç, ferahlık, gece ürkeklik ve en­dişe vaktidir. Duha süresinin 1. ve 2. ayetleri, dünyanın keder ve üzüntülerinin, sevinç ve rahatlıklardan daha fazla ve sürekli oldu­ğuna işaret etmektedir. Çünkü kuşluk vakti tek bir saattir, gece ise bir çok saattir. Kuşluk buluşup tanışma, harekete geçme vakti ol­duğundan, haşre benzer. Gece, insanların, kabrin karanlığında sü­kûna erişlerinin bir benzeridir. Ne var ki üstünlük, ölüme değil ha­yata, ölümden sonra da ölüm öncesine aittir [113].

"Varlığı ortaya çıkartan, onu aydınlatan, belirgin yapan, gi­zemini ortadan kaldıran zamandır" [114]. Edimsel (fiilî) zaman sonlu­dur. Sonsuzluk, zamanın biçiminin içsel niteliğidir. Olaylar açısın­dan bir olayın sonsuza kadar aynı olacağını söylemek zordur. An­cak başka bir şekilde olabileceği söylenebilir [115]. Şu hal...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Varlığın Tabiatı Ve Zaman
« Posted on: 19 Nisan 2024, 05:32:00 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Varlığın Tabiatı Ve Zaman rüya tabiri,Varlığın Tabiatı Ve Zaman mekke canlı, Varlığın Tabiatı Ve Zaman kabe canlı yayın, Varlığın Tabiatı Ve Zaman Üç boyutlu kuran oku Varlığın Tabiatı Ve Zaman kuran ı kerim, Varlığın Tabiatı Ve Zaman peygamber kıssaları,Varlığın Tabiatı Ve Zaman ilitam ders soruları, Varlığın Tabiatı Ve Zamanönlisans arapça,
Logged
05 Şubat 2019, 14:51:18
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.663


Site
« Yanıtla #1 : 05 Şubat 2019, 14:51:18 »

Esselamu aleyküm Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

05 Şubat 2019, 14:53:35
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #2 : 05 Şubat 2019, 14:53:35 »

Esselamu aleykum. Kainatı ve zamanı oluşturan yoneten rabbime binler kez subhanallah..
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes