Konu Başlığı: Lümmetüş Şeytân ve Kötülüklerin Süslü Gösterilmesi Gönderen: ღAşkullahღ üzerinde 20 Şubat 2011, 17:39:07 Lümmetü'ş - Şeytân ve Kötülüklerin Süslü Gösterilmesi İnsanın şerre olan meylini anlatırken şeytanı anlatmamak olmaz. İlk insan Âdem (as) ile eşinin işledikleri ilk günahta, büyük hisse şeytanların atası olan İblis'indir. “Bunun üzerine şeytan onların ayağını oradan kaydırdı, içinde bulunduklarından onları çıkarıvermişti. [805] Allah, bundan önce, Âdem (as)'a secde etmediği için, Şeytan'ı cennetten koğduğunda, O, Allah Teala'dan mühlet istemişti de bu mühlet kendisine verilince [806] hemen, insanlara karşı savaş ilan etmişti: “(Madem ki) sen beni azgınlığa mahkum ettin, ben de bu sebeple, andolsun ki onları saptırmak için senin doğru yolunda oturacağım. Sonra, andolsun ki, onların önlerinden arkalarından, sağlarından, sollarından (yanıltmak için hak ve batılın her cihetinden[807] kendilerine geleceğim, sen de onların çoğunu, şükrediciler olarak bulamayacaksın.” [808] İblis böylece hak dinden insanları saptıracağım, onları Allah'a itaat ve ibadetten alıkoyacağını iddia etmişti.[809] Allah, imtihan için, bu ahdine rağmen İblis'e mühlet vermişti.[810] Ama insanlara onun apaçık bir düşmanları olduğunu da bildirmişti [811] Çünkü O, ahdine uyarak, insanları saptırmak için uğraşır [812] Birçoklarını da hakdan saptırır [813] Bunun için, şeytanın en büyük silah vesvesesidir. O, insanların göğsüne daima vesvese verendir [814] Hâkim'in rivayetinde İbn Abbas (ra): “Hiçbir kimse yoktur ki, kalbinde gaflet zamanlarında vesvese veren, uyanık anlarında, Allah'ı andığı zamanlarda, sinen bir vesvâs şeytan bulunmuş olmasın.” demiştir.[815] Şeytan Nas suresinde, mübalağa sîğasıyla “Vesvâs” diye isimlendirilmiştir. Şeytanın bütün işi gücü vesvese olduğu için, sanki vesvesenin bizzat kendisiymiş gibi, bu şekilde isimlendirilmiştir.[816] İnsanın kalbine doğan manalar vardır. Tasavvuf erbabının “havâtır” dediği bu manalar bazan şeytandan, bazan bizzat nefsin kendisinden, bazan Allah Teala'dan ve meleklerden gelir. Şeytandan gelenlere “vesvese”, meleklerden gelenlere “ilham”, nefisten gelenlere “hevâcis”, Allah Teala'dan gelenlere de “hâtır-ı Hakk” denilmiştir.[817] Aslında kalbe doğan bu manalar ister vesvese olsun ister ilham, herbiri Allah Teala'nın müsaadesiyle, binaenaleyh Allah Teala'dandır.[818] Şeytandan gelen vesveseler, hep insanı günah işlemeye sevk eder. Nefsten gelen manalar da insanı heveslere tabî olmaya ve nefsin hususiyeti olan diğer vasıflara çağırır. Bu iki hatır biribirlerinin destekcisidirler ama, aralarında fark vardır. Nefsin hatırı, istikrarlı ve ısrarlıdır. Şeytanınki ise sinsicedir, o, insanı bir günaha davet eder, eğer dediğini yaptıramazsa, başka bir günah ile dener. Tek bir şeyde ısrar etmez.[819] Velhasıl, Şeytan, insan üzerinde, sadece vesvesesiyle müessirdir. İnsanlara bu vesvese sayesinde birçok kötülükler yaptırabilmektedir. Resûlullah (as), Onun insan üzerindeki tesirini şu güzel ifadeyle anlatmıştır: “Her insana vazifeli bir şeytan vardır. Evet, benim için de vardır. Yalnız, ben, Allah'ın yardımıyla onu müslüman ettim de bana sadece hayrı tavsiye ediyor.” [820] Sahihayn'daki bir hadiste de: “Şeytan, insanın damarlarında cereyan eder” [821] buyurulmuştur. İnsandaki ilham ve vesvesenin menbamı haber veren mühim bir hadiste de: “Şüphesiz Ademoğlunun kalbinde, şeytanın bir “Iümme”si, meleğin bir “Iümme”si vardır. Şeytanın lümmesi, şerre yöneltmek ve hakkı yal anlatmaktır. Meleğin lümmesi ise hayra yöneltmek ve hakkı tasdiktir. Kim bu ikincisini kendisinde hissederse bilsin ki o Allah'tandır. O zaman Allah'a hamdetsin. Kim de diğerini farkederse, Allah'ın rahmetinden koğulmuş şeytandan Allah'a sığınsın.”[822] buyurulmuştur. Şeytan, yalan va'dlerde bulunarak[823], zihinlere asılsız korkular atıp kötülükleri emrederek [824], Allah'a karşı insanlara bilemediklerini söyleterek[825], insanlar arasında kin ve düşmanlık tohumları ekerek [826] kötülüğe uğraşır. Bunları vesveseleriyle yapar. Ama vesveselerini, bunların yanı sıra, daha ziyade, çirkin amelleri güzel gösterme yolunda kullanır [827] Kur'an'da “tezyin” (süslemek, güzelleştirmek) üç manada kullanılmıştır. Birşeyi aslında güzel ve süslü yapmak; Güzel olmayan birşeyi süsleyip güzelleştirmek; hakikatte güzel olmayan birşeyi, nefsin hoşlanıp kendisine meyledeceği bir şekilde, güzel gibi göstermek. Son iki mana şeytana isnad olunan tezyindir.[828] Bu tezyininden dolayı olsa gerek, şeytanın bir adı[829] da “Garûr”dur. [830] Evvel emirde, insana bunları güzel gösteren şey Allah'ın meşîetidir.[831] Amma Cenab-ı Allah, insanları “tezyin” ile imtihan ederken, bunu daha ziyade şeytanın vesveselerine bina etmiştir. Tezyin, Kur'an'da Allah Teala'ya da isnad edilmiştir[832], şeytana da isnad edilmiştir[833], meçhul olarak da bırakılmıştır. [834] Bunlar tezyinin farklı açılardan görünüşlerini ifade etmektedir. Mesela: “Kadınlara, oğullara, yığın yığın biriktirilmiş altın ve gümüşe, salma güzel atlara, hayvanlara, ekinlere olan ihtiraskârane sevgi, insanlar için tezyin olunmuştur” [835] ayetinde meçhul olan müzeyyin, Allah Teala olarak da şeytan olarak da tefsir edilmiştir. Tabatabâî bu ayetteki tezyinin, Allaha isnad edilmemesi gerektiğini iddia etmiş ve kalbleri çevirmek, dünya zinetleriyle meşgul etmek, Allah'ı anmaktan alıkoymak babındaki tezyinlerin şeytana ait olduğunu, Kur'an'da bunların sadece şeytana nisbet edildiğini iddia ederken[836] “Müşriklerin, Allah'tan başka taptıkları putlara sövmeyin ki onlar da cehaletle, haddi aşıp Allah'a sövmesinler. Her ümmete böylece amellerini süslemişizdir.” [837] ayetini nazar-ı itibara almamış oluyor. Zamahşerî'nin şu tefsiri tercihe şayandır: Buradaki süsleyici Allah'tır. Bunu imtihan için yapmıştır.[838] Bu gibi şeylerin süslü ve hoş görünmesi, insan oğlunun yaratılışı icabıdır. İnsanın, bu arzulara temayülü, onun aslını meydana getiren hususiyetlerinden bir parçadır.[839] Bu manada anladığımızda, bunun şeytana isnadı caiz değildir. Fakat bu yaratılışı icabı, şeytanın bu hususiyeti kullanarak vesvese vermesi manasındaki tezyin şeytana aittir.[840] İşte şeytanın imtihandaki mühim yeri budur. O, insanın şerre olan istidadının denendiği bir mihenktir. İnsan şeytana ve nefsine muhalefet edebildiği nisbette başarılı olacaktır. [805] Bakara: 2/36. [806] Hicr: 15/36,37; Sâd: 38/79,80; A'raf: 7/14,15. [807] Taberi, 8/102. [808] A'raf: 7/16,17. [809] a. g. e., 8/100. [810] Zamahşerî, 2/69. [811] Fatır: 35/6; Bakara: 2/208. [812] Nisa: 4/60. [813] Yasin: 36/62. [814] Nas: 114/5. [815] Taberî, 30/223; RM., 30/286. [816] RM., 30/286. [817] Kuşeyrî, Risale, 178 [818] Râzî, 5/4 - 5; İbrahim Hakkı, Marifetname, 348 [819] Kuşeyrî, a. g. e., 178 -179. [820] İbn Kesir, 7/422, [821] Buhari, (1/228); Müslim, 4/1712 [822] Tirmizî, Tefsir, 3 (5/220). [823] Nisa: 4/10. [824] Bakara: 2/268; Nur: 24/21. [825] Bakara: 2/169. [826] Maide: 5/91. [827] En'am: 6/43; Enfal: 8/48; Nahl: 16/63; Neml: 27/24: Ankebut: 29/38. [828] RM, 7/151. [829] karşılaştır, Râzî, 26/5. [830] Fatır: 35/5. [831] S. Kutub, 5/423. [832] En'am: 6/108. [833] Hicr: 15/39. [834] Bakara: 2/212; Âl-î İmran: 3/14. [835] Al-i İmran: 3/14. [836] Tabatabâî, 3/87 - 98 [837] En'am: 6/108. [838] Zamahşerî, 1/416. [839] R. Rıza, 3/239; S. Kutub, 2/230. [840] R. Rıza, 3/239. |