> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuranda İnsan Psikolojisi > Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü  (Okunma Sayısı 1481 defa)
12 Şubat 2011, 18:18:50
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 12 Şubat 2011, 18:18:50 »



KUR’AN’A GÖRE VELAYET AÇISINDAN BE­ŞERİ MÜNASEBETLERİN ÖLÇÜSÜ

  Mü'minlerin Kafirleri Velî Edinmesi

 
İslam dîni insana, insan olma hak ve hürriyetini en fazla veren ve herkese insanca muamele edilmesini emreden ilahî bir dindir. Bununla beraber bu dînin, müslümanları, gayr-i müslimlerin bâtıl inanç ve sultası altına bırakmayacağı da aşi­kârdır. Nitekim Kur'ân-i Kerîm, müslümanların, İslâmî Nizâma halel getirecekleri ve müslümanları doğru yoldan saptıracakları endişesiyle sırlarına vâkıf olacak şekilde gayr-i İslâmi unsur­larla samîmî dost ve ahbap olmalarını uygun görmemiştir.

Müslümanlar arasında,  üzerinde ihtilafa düşülmemiş İslâmî hükümlerden biri de budur. Çünkü bu konuda nazil olan sarih Kur'an âyetleri bir çok yerde tekrar edilmiştir ki bunlardan bazıları şunlardır:

“Allah'a ve âhiret gününe inanan bir milletin, babalan, oğulları, kardeşleri yahut akrabaları da olsa, Allah'a ve Resulüne düşman olanlarla dostluk ettiğini göremezsin. Allah onların kalblerine iman yazmış ve onları kendinden bir ruh ile (kalb nuru veya Kur'ân ile) desteklemiştir.”[180]

“Ey iman edenler! Şayet küfrü imana tercih ediyorlarsa babalarınızı ve kardeşlerinizi velîler edinmeyin. Sizden kim onları velî/dost edinirse, işte onlar zâlimlerin kendileridir.”[181]

“Mü'minler mü'minleri bırakıp da kâfirleri velî edinme­sinler. Her kim bunu yaparsa Allah'tan ilişiği kesilmiş olur. Ancak onlardan (gelebilecek bir zarardan) korunmanız başka (yâni zararlarından korunmak için bunu yapabilirsiniz). Bu­nunla birlikte Allah sizi kendisin(inin emirlerine karşı gelmek) den sakındırır. (Sakın hükümlerine aykırı davranıp düşmanları­nı velî edinerek onun gazabına uğramayın. (Çünkü) Dönüş onadır.”[182] buyurmuştur.

Bu ve benzeri âyetler gayet açık ve net bir üslûpla, Al­lah'a hakkıyla iman etmiş olmak için gayr-i müslimleri velî edinmekten kaçınmanın şart olduğunu ifade etmektedir.

Çağdaş müfessirlerden M. Ali es-Sâbûnî bu âyetin tefsi­rini yaparken şöyle demektedir: “Allah, mü'minleri kâfirleri veli edinmekten, onlara sevgi ve muhabbet hisleri ile yaklaşmaktan, akrabalık veya bilişme sebebiyle karşılıklı arkadaşlık etmekten merietmiştir. Zira bir insanın Allah sevgisiyle Allah düşmanla­rının sevgisini kalbinde cemetmesi makul olmadığından kâfirle­ri veli edinmeleri mü'minlere yakışmaz. Çünkü bu birbirine zıt olan iki şeyin arasını cemetmek olur. Halbuki Allah'ı seven onun düşmanlarına buğzeder. Müslümanın, mü'minlerden baş­kasına yardım edip, onlarla arkadaşlık edecek, onlara sevgi besleyecek yahut onlardan yardım isteyecek ve mü'min kardeş­lerini terkedecek şekilde mü'minlerin başına felaket gelmesini bekleyen kâfirlerden veliler edinmesi caiz değildir. Zira imanla küfür arasında hiç bir yakınlık ve iiişki yoktur. Şu halde âyet-i kerime, zaruret hali dışında kafirleri velî edinmekten sakındır-maktır. Zaruret hah ise, kafirlerin şerlerinden korunma, zararla­rından kaçınma veya onlardan korkmakla sınırlıdır. Böyle bir durum söz konusu olursa, onlara içten buğz ve nefret gizle­mekle birlikte sadece görünüşte kalmak şartıyla onlarla dostluk kurmak caiz olabilir.”[183]

Bu itibarla âyetin, kâfir ve müşriklere karşı içten muhab­bet ve samîmî dostluk gösterilmesine müsâade etmediği gibi Müslümanların, gerek dînî gerekse, dünyevî işlerinin yetki ve sorumluluğunu onlara tevdî etmelerine de müsâade etmediğini söylemek yanlış olmaz. Nitekim Cassas, bu ve benzeri âyetlerde kâfirin müslüman üzerinde hiç bir konuda velayet hakkı olma­dığına ve annesinin müslümanlığı sebebiyle küçük çocuğu üze­rinde kâfir olan babasının ne tasarruf, ne evlendirme ve ne de başka bir hususta velayet hakkı olmadığına delil vardır. Keza zimmî'nin müslümanın cinayetine akile (diyetini ödemekle yü­kümlü) olamayacağına, aynı şekilde müslümanın da zîmmînin diyetini ödeyemeyeceğine delil vardır. Çünkü bu da velayet, nusret ve destek kapsamına girer. [184] Aynı zamanda velayet adavetin zıddı olduğundan bu âyet, kafirlerle samîmî ilişkiler­den uzak durmaya ve onlara kalben düşmanlık beslemeye delalet eder.”[185] demektedir.

Cassas konuyla ilgili diğer âyetleri toplu olarak sunduktan sonra: “Allahu Teâlâ, onlarla birlikte oturmak [186] ve şef­katle muamele etmekten nehyettikten sonra dünyadaki konfor­larına ve servetlerine bakıp imrenmekten de nehyetmiştir. Ri­vayete göre Nebî (s.a.v.) Mustalık oğullarının develerinin ya­nından geçerken onların semizliklerinden dolayı terslerinin üzerlerinde kurumuş olduklarını görünce Allah Teâlânın “Sakın kendilerini denemek için onlardan bir kesimi faydalandırdığı­mız dünya hayatının süsüne gözlerini dikme! Rabbinin rızkı hem daha hayırlı, hem de daha süreklidir.”[187] kavline binaen elbisesini yüzüne kapatarak geçip gitti. Peygamber (s.a.v)den rivayet edildiğine göre şöyle demiştir:

“Ben müşrikler arasında ikâmet eden her müslümandan biriyim.” Ashab,

“Niçin Ya Resûlallah?” diye sorunca:

“Çünkü o ikisinin ateşi birbirini görmez” [188] buyurdu. Bir diğer hadislerinde ise, şöyle demiştir:

“Her kim bir müşrikle ittifak yapar ve onunla birlikte ikâmet ederse, o da onun gibidir”[189]

İşte bu âyet ve hadislerin tamamı, müslümanın canının veya bazı organlarının telefinden veya canına büyük bir zarar verilmesinden korkmadığı müddetçe, kâfirlere karşı sert ve şiddetli davranıp şefkat ve mülâyenetle davranmamaya delâlet etmektedir. Çünkü söz konusu korkular bulunursa, müslümanın kâfirlerin inançlarının doğruluğuna inanmaksızın zahiren şefkat ve dostluk izharında bulunması caizdir.”[190]

Ebû Bekir İbnü'l-Arabî de aynı görüşü savunarak şöyle demiştir: “Hz. Ömer, Yemen'de kâtip olarak istihdam ettiği zimmî (İslam devleti tebeasından olup haraç ödemekle yükümlü bulunan gayr-i müslim) sebebiyle Ebû   Mûsâ el-Eş'ârî'yi nehyetmiş ve onu kâtiplikten azletmesini istemiştir.”[191]

Ancak bu husus, aksine imkanları olduğu halde isteyerek ve tercih ederek işlerini onlara tevdî etmeleri ve kalben onlara bağlılık hissetmeleri haliyle sınırlıdır. Müslümanların zayıf, gayr-i müslimlerin kuvvetli olmaları sebebiyle şerlerinden ve zararlarından korkmak ve aksine güç yetirememek gibi zaruri haller ise, bundan müstesnadır. Zira İslam'da hiç bir kimseye gücünün yettiğinden başkası teklif edilmemiştir.[192]

O halde müslümanlar zayıf, gayr-i müslimler kuvvetli ol­dukları zaman, mü'minlerin kalben sevgi ve muhabbet göster­meksizin insanlığın gereği olan dostça muamelede bulunmala­rına dahi şer'an müsâade edilmiştir. Bu itibarla böyle bir du­rumda işlerini kâfirlerin üstlenmiş olmaları, müslümanların da onlara kerhen dostluk izharında bulunmak zorunda kalmaları halinde aynı âyetin ifadesiyle küfrî mânâda kâfiri velî edinme söz konusu olmaz. Zira âyet bu hususu istisna ederek, “onlardan korkmanız hâli müstesnadır.” yâni, “onlardan korkmanız hâlin­de kalb ile itikad etmeden işkence ve kötülüklerini defetmek için takiyye ve müdârâ yaparak lisanlarınızla onlara velayet, sevgi ve dostluk izhar etmenizde bir sakınca yoktur.” [193] buyu­ruyor.

Burada, âyetlerin ortaya koyduğu manayı müslüman ol­mayanları mutlak manada düşman edinmek şeklinde anlamanın doğru olmayacağını da tekrar vurgulamamız gerekir. Zira İslam dîni, inananları başka dinden olan insanlara karşı mutlak düş­manlığa davet eden bir sistem değildir. Aksine, mü'minler, mü'minlerle dinde kardeş, müslüman olmayanlarla hilkatte eş­tir. Bu münasebetle din olarak İslâmı seçmeyenlerin de 'insan' olduğu gerçeğinden hareketle tüm ilişkilerde îslam adabının Öngürdüğü ölçüler dahilinde onlarla hüsn-ü muaşerette bulunup tahkir ve tezyiften sakınmak her müslümanın insanî ve İslâmî vazifesi sayılmıştır. Zira Kur'ân-ı Kerim'de: “Allah, din uğrunda sizinle savaşmayan, sizi yurdunuzdan çıkarmayan iyilik yapma­nızı ve onlara karşı âdil davranmanızı yasak kılmaz. Doğrusu Allah âdil olanları sever.” [194] buyurularak müslümanlarla birlikte onların da her türlü özlük haklarının muhafazası istenmiştir.[195]

Binaenaleyh mü'minler, hiç bir zaman kâfirlere karşı hüsnü muamele, adalet ve ihsan ile hareket etmekten menedilmezîer. Zira kâfirleri velî edinmemek başka, onlara karşı hüsnü muamele, adalet ve ihsan ile hareket etmek daha başka bir şeydir. Nitekim Elmalılı Hamdi Yazır, Al-i İmran 28. âyetini tefsir ederken bu konuda şöyle demektedir: “... mü'minler, hiç kimseye karşı hüsn-ü muameleden, adalet ve ihsandan menedilmiş değillerdir. Hukuka riâyet, ahidde sebat, ciddiyet, mürüvvet, merhamet ve imanın gereği olan her nevi güzel güzel huylar mü'minlerin şiarıdır. Fakat mü'minin her şeyden önce din ve imanında samîmi olması gerekir. Allah'tan başkasına nefsini teslim etmeyecek olan mü'minin, kendisini her hangi bir sebepten dolayı kâfirlerin dostluğuna kaptırması imanına ve ciddiyetine aykırıdır.[196]

Şu halde, “Mü'minler mü'minleri bırakıp da kâfirleri velî edinmesinler” âyetini bu çerçevede anlamak gerekir. Yoksa bundan maksat, onlarla her türlü ilişkiyi kesip düşmanca mua­melede bulunmak değildir. Nitekim, İbnü Cerir et-Taberi de sözkonusu Al-i İmran 28. âyetini tefsir ederken bu hususa dik­kat çekerek şöyle der: “Ey müminler! dinleri hususunda kendi­lerine sevgi besleyecek, mü'minleri terkedip müslümanlar aley­hine onlarla yardımlaşacak ve müslümanların gizli ve mahrem sırlarını kendilerine ifşa edcek şekilde kâfirleri dost ve arka edinmeyiniz. Zira kim böyle yaparsa, Allah ile ilişkisi kesilmiş olur. Yani kim böyle yaparsa, dininden dönüp küfre girmek suretiyle Allah kendisinden, kendisi de Allah'tan beri olur. An­cak onların idareleri altında bulunup da nefisleriniz hakkında onlardan korkarsanız, kalbierinizle düşman olarak, içerisi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü
« Posted on: 29 Mart 2024, 18:16:54 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü rüya tabiri,Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü mekke canlı, Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü kabe canlı yayın, Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü Üç boyutlu kuran oku Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü kuran ı kerim, Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü peygamber kıssaları,Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsü ilitam ders soruları, Kurana Göre Velayet Açısından Beşeri Münasebetlerin Ölçüsüönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes