> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran İlimleri > Nüzul sebebleri 2
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Nüzul sebebleri 2  (Okunma Sayısı 1159 defa)
28 Nisan 2011, 15:09:09
Sümeyye

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 29.261



Site
« : 28 Nisan 2011, 15:09:09 »



 
Nüzul Sebebleri 2

 

Allah her şeye bir kader takdir ettiği gibi herşeye bir sebeb de tayın etmiştir. Her doğan, ancak bazı sebep ve devrelerden sonra hayat nurunu görür. Varlıkta her olay mukaddimelerden sonra vuku bulur. İç ve dış olay­lar ancak zemin hazırlandıktan ve ortam gerçekleştikten sonra meydana gelir. «Aliah'ın yarattıkları arasında uyguladığı yasası budur. O'nun yasa­sında değişme bulamazsın».

Tarih kadar bu yasanın doğruluğuna ve hayat olaylarına uygunluğuna şehadet eden başka birşey yoktur: Derin görüşlü ve doğru neticelere var­mak için titiz davranan hiç bir tarihçi olayların sebeplerini ve onlara etki eden faktörleri görmezlikten gelemez.

Lâkin mukaddimelerden hareketle neticelere varmaya ve    sebepler arasından hakikatleri ortaya çıkarmaya muhtaç olan sadece tarih değildir. Müsbet İlimler de, sosyolojik çalışmalar da ve edebi sanatlar da bu konu-. da tarihe ortaktır. Onlar da sebep ve musebbepleri değerlendirirler. Birta­kım prensip ve kurallara dayanarak neticeye varırlar.

Bu İlimlerden her birinin, eşyanın sebeplerini araştırmaya ne derece muhtaç olduğunu ortaya koyma hususunda bilgi yolları arasında karşılaş­tırma yapacak değiliz. Burada bizi ilgilendiren, onlardan, bu dini araştırma­mıza daha sıkı ilişkisi ve benzerliği bulunanıdır. Araştırmamızla daha çok ilişkisi olan ve ona daha çok benzeyeni okunup duyulan ya da okunup gö­rülen edebi sanattır. Bu alanda herhangi bir parçayı doğru bir şekilde an­lamak ve sağlıklı bir şekilde onun zevkine varmak sanatkârı böyle düşün­meye sevkeden psikolojik ve içtimai şartları öğrenip bu hususta perdeyi aralamakla mümkündün Ancak bu mukaddimeden sonra seçtiği kelimeler­le anlatmak istedikleri mefhumlar bizim için anlam kazanır.

Edebiyat araştırmacısı kelime haznesi ve Arap dilinden pek çok şiir ezberlemiş olmakla övünebilir. Edebi çalışmalara yakın olmak ve belagat sahibi kimselerin üslûplarından zevk almakla iftihar edebilir. Ama nihayet üstün şiirden kendisine bir kaside arzedilir ve bu kasidenin demek istedi­ği ortam kendisine sorulur. Birden gevelemeye başlar. Tereddüd eder. Tö­kezlenip düşer. Çünkü kasidenin medih olduğunu sanır, ama o kaside me-dih değildir, hicviyedir. Yahut gazel olduğunu sanır ama gazel değil şikâ­yetnamedir. Veya barışa davet ettiğini sanır ama savaşa teşviktir. Ya da savaş kahramaniığıyia ilgili bir işaret vardır. Ama beyitleri barışı müjdele­mektedir.Meselâ şiirden zevk alan araştırmacı, Sa'd b. Malik'in   şu   sözlerini okur.

Şiirde geçen kelimelere hemen yakınlık duyar. Hepsi kolay ve anlaşı­lır durumda. Lugata bakmaya bile ihtiyaç duymaz. Neredeyse alelacele be­yitleri açıklamaya girişecek. Ama başlarken bir kelime dikkatini çekecek « J«*ljl » kelimesi! Fail olmak üzere merfu yahut meful olmak üzere mensup olabileceği kanaatına varır. Topluluklar mı savaştan vazgeçmiş. ve savaş alanından uzak durarak selameti ona tercih etmişler? Yoksa sa­vaş mı toplulukları oturmaya ve safdışı kalmaya zorlayıp, onları zelil kılmış, nihayet düşmana teslim olmuş ve elleri kolları bağlanıp ister istemez din­lenmeye mahkûm olmuşlardır? O halde şiirin matlaında savaş ateşi kızış­tırılıyor ve savaşa katılmayıp oturanlar hicvediliyor? Ne kötü bir savaş! Yazıklar olsun o savaşa katılmayanlara?. Yoksa, onur kıran ve büyükleri zelil kılan savaş mı yeriliyor? Ne kötüdür o! Ya o ateşi, ne çirkindir! Nö yakıcıdır! O savaşın barışa dönüşmesi ne büyük bir isabettir!

Sa'd b. Malik'in bu şiiri söylediği şartlar bilindiğinde araştırmacının kararsızlığı uzun sürmez. Gelen rivayet ve haberler arasında Sa'dın «bura­da, savaştan uzak kalmayı ve ona yanaşmamayı tercih etmekle bilinen et-Haris b. Ubad'i hedef aldığını» [33] görecektir. Sanki burada şair savaşı kışkırtıyor ki savaş erlerinden hiçbiri zillet ve alçaklığı tercih etmesin.

Kasidenin düzenlendiği ortam, onu doğru bir şekilde anlamaya yar­dımcı oluyor, kasideden zevk almayı kolaylaştırıyor ve edebi açıklaması ile omuz omuza yürüyorsa, âyetin İnişine sebep olayların bilinmesi elbette onun daha doğru anlaşılmasını kolaylaştıracak ve en uygun te'vil ve tefsi­rinin yapılmasına yardımcı olacaktır.

Burada tefsir konusunda değeri çok yüce bir meseleyle karşı karşıya-yız. Müfessirlerin görüşleri bütün düğümleri çözmüş, bütün şüpheleri izale etmiş ve her icmali tefsil etmiş değildir.

Kur'anda, dil ve onun kural ve âdabından öte birşeyle karşı karşıyayız, Kur'anda, ifade gölgeleri ayetlerdeki kelimelerin ilhamları kıssa ve tablola­rında çeşitli tasvir şekilleri efbetteki canlı olaylara, konuşan vakıalara ve müşahhas tablolara sıkı sıkıya bağlıdır. Sanki bu olayların kahramanları

hayat sahnesinde gîdip-gelîyorlar. Donuk luğavi şerhler ve kuru belagat İstilahlan olayların kesin haberlerini nereden ortaya koyabilir, olayların gizli sırlarının perdesini nasıl aralayabilirler? Onlar, olayların o tatlı seda­larım bile kulaklarda çınlatmaktan âcizdir.

Nihayet Kur'anda tarihin kendisinin de ötesinde bir durumla karşı kar-şıyayız. Tarihî sebeb-i nuzül üzerinde durursak, herşeyin sonuna varmış olmayız. Çünkü tarih ne büyük bir yalancıdır! Tarihçiler onun diliyle ne bü­yük yalanlar söylerler! Tarihte ne gedikler ve doldurulması gerken açıklar vardır! Ama dinî bakış açısı yönünden nuzûl sebeplerine gelince, ancak onun sayesinde vakıanın kendisini; en azından suretini görürüz. İnsanın kendisini görürüz, gölgesini değil. Hakkı müşahade ederiz, yankısını değil. O halde muhakkik âlimler, nuzûl sebeblerini bilmeyen bir kimsenin Kur'a-nın tefsirine cüret etmesini haram saymışlarsa [34] bunun şaşılacak bir tarafı yoktur. El-Vahidi [35] «Bir âyetin tefsiri, o âyetin kıssası ve iniş se­bebi bilinmeden yapılamaz» [36] Deyince mübalağa etmiş sayılır mı?

Nuzûl sebebinin âyetin «kıssası» şeklinde ifade edilmesi ince bir zevke işaret etmektedir. Yüce dinî gayenin yanında bir de sanat gayesini ihsas ettirir gibidir: Nuzûl sebebi, gerçek hayattan vuku bulmuş bir hikâyedir. Olayın geçtiği yeriyle, zamanıyia, çıkmazları ve çözümleriyle, şahısları ve olaylarıyla gerçek bir kıssa... Onun sayesinde Kur'an âyetleri her zaman ve mekânda büyük bir şevk ve istekle okunur. Benzerleri olan kimselerin ve geçmişlerinin başlarından geçen olayları ard arda arzetmekle okuyucu­ların üzerindeki uyuşukluğu birden söküp atar. Sanki bu olaylar kendi baş­larından geçmiştir. Çünkü Allah'ın âyetlerini okudukları zaman sanki ken­di hikâyelerini yahut gök mûsikîsine coştukları zaman sanki kendi başla­rından geçmiş kıssaları okuyorlar!

Onun içindir ki insanların nüzul sebeplerini bilmemeleri çoğu zaman onları şüphe ve mübhem durumlara düşürmekte, âyetleri olduklarından başka manalara çekmelerine sebep olmakta ve Allah'ın âyetleri indirdiği ilâhi hikmetleri tesbit edememekteler. Nitekim Mervan b. Hakem, Yüce Allah'ın: «Yaptıklarına sevinen ve yapmadıklarıyla övülmekten hoşlananla­rın, sakın sakın onların azabtan kurtulacaklarını sanma; elem verici azap onlaradır.» [37] Âyetini okuduğu zaman, bu ayetin iniş sebebini bilmediği için azabın müminlere olacağı vehmine kapılmış ve kapıcısına: Ya Rafi' İb-

nu Abbasa git ve, kendisine verilenden dolayı her sevinen ve yaptığından dolayı övülmeyi seven kimse azapiandırılacaksa, kesinlikle hepimizin azap-landırılacağım söyle, demiştir. Bunun üzerine İbnu Abbas şöyle demiştir: Si­zin bu âyetle ne ilişkiniz var! Peygamber (S.A.V.) Yahudileri çağırmış ve onlara bildikleri bir şeyi sormuştu. Onlarsa bildiklerini gizlemiş ve O'na başka şeyler söylemişlerdi. Böylece, kendilerinden sorduğunu yanlış ce­vaplandırdıkları halde O'na iyilik yaptıklarını göstermeye gayret etmiş ve o gizlediklerinden dolayı kazandıklarına sevinmişlerdi. İbnu Abbas daha son­ra Yüce Allah'ın; «Allah kitap verilenlerden, onu insanlara açıklayacaksı­nız ve gizlemeyeceksiniz diye ahid almıştı» âyetini «yaptıklarına sevinen ve yapmadıklarıyla öğünen» e kadar okumuştur. [38] Ancak nüzul sebebi bilindiği zaman buradaki mübhemlik ortadan kalkacaktır.

Şayet nüzul sebebinin açıklaması olmasaydı insanlar, yüce Allah'ın el-Maide süresindeki «inananlara ve yararlı iş işleyenlere, daha (önceleri) tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur» [39] âyetinin zahirine bakıp günümüzde alkollü içki içmeye devam edeceklerdir. Rivayet edilir ki: Osman b. Maz'un ve Amr b. Malikerb bu âyetin nüzul sebebini bilmedik­leri için hamnn -alkollü içkinin- mubah olduğunu, söylüyorlardı. Nitekim el-Hasan ve başkalarının da belirttiği gibi içkinin haram kılındığı bildiril­diği zaman, sahabe: «Şimdi ölen kardeşlerimizin durumu ne olacak, içki midelerinde olduğu halde öldüler? Oysa Allah onun pislik olduğunu söylü­yor.» dediler. Bunun üzerine şu âyet inmiştir: «İnananlara ve yararlı iş iş­leyenlere (önceleri) tatmış olduklarından dolayı bir sorumluluk yoktur.» [40]

Şayet nüzul sebeblerinin yol göstericiliği olmasaydı, insanlar Yüce Al­lah'ın, Doğu da batı da Allah'ındır, nereye dönerseniz Allah'ın yönü ora­sıdır. Doğrusu Allah her yeri kaplar ve her şeyi bilir.» [41]sözünden ilk ak­la gelenle amel eder ve namazda diledikleri yöne yönelirlerdi. Lâkin nüzul sebebini bilen şu neticeyi çıkarır ki, müminlerden bir gurup zifiri karanlık bir gecede namaz kılmış ve kıblenin hangi tarafta olduğunu kestirememiş-lerdir. Onun için her biri içtihadına uyrfrak durduğu yöne namazını kılmış tır:» [42] Allah onlardan hiç birinin amelini boşa çıkarmamış, ve kâbe'ye yö-nelmemş olsa bile sevabını vermiştir. Çünkü o zifiri karanlıkta kıblenin han-, gi tarafta olduğunu bilme imkânına sahip değildiler.

Konumuz özel nüzul sebebleri bulunan âyetler olduğundan daha çok geçmiş milletlerin peygamberiyle olan olaylarını konu edinen, yahut bazıgeçmiş vakıaları vasfeden veya gaybî gelecek haberleri anlatan ya da k...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Nüzul sebebleri 2
« Posted on: 28 Mart 2024, 21:10:57 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Nüzul sebebleri 2 rüya tabiri,Nüzul sebebleri 2 mekke canlı, Nüzul sebebleri 2 kabe canlı yayın, Nüzul sebebleri 2 Üç boyutlu kuran oku Nüzul sebebleri 2 kuran ı kerim, Nüzul sebebleri 2 peygamber kıssaları,Nüzul sebebleri 2 ilitam ders soruları, Nüzul sebebleri 2önlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes