> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran-ı Kerim Ayetleri > Mühim Bir Eser
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Mühim Bir Eser  (Okunma Sayısı 956 defa)
15 Eylül 2010, 16:13:45
Safiye Gül

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 15.436


« : 15 Eylül 2010, 16:13:45 »



Mühim Bir Eser


1 Temmuz 1326-1916

Hürriyetin ferdayı ilânından itibaren namütenahi risaleler, gazeteler, kitaplar meydana çıktı. Bunların hepsi için faydalı demek dalkavukluk olacağı gibi, hepsi için faydasız demek de pek bayağılık olur. Evet bitarafane, munsifane bir hüküm vermek icab ederse iki senedenberi pek nafi, pek âli eserler intişar etmekle beraber, pek muzur, pek rezil cinayetnameler de ortaya kondu.

Ne yapalım Sadinin;

Baran ki der letafeti tab’eş hilaf nist

Der bağ lâle ruyed, dersure haruhes

dediği gibi meşrutiyetin, serbestli matbuatın feyzi de her tabakada başka başka asirler husule getiriyor.

Nemize lâzım!.. Biz milletin menfaati gözetilerek yazılan eserlerin sahiplerine samimî teşekkürlerimizi, hürmetlerimizi arz ederiz; ahlâkı milliyemizi alt üst etmek için çıkarılan mülevves sayfaların da yüzüne tükürür geçeriz.

Sırati Müstakimin delâletile intişar eden (Alemi İslâm)ın iki formasını da gördüm. Zaten Abdürresit İbrahim efendi hazretleri seyahatnamelerini neşredeceklerine dair çoktan bu vaidde bulundukları için biz de kemali iştiyak ile hayli zamandır bekliyorduk.

Evet, garb diyarının ahvalini tasvir edecek seyahatnamelere bizce lüzum olsa bile, ihtiyacımızı bertaraf etmek her zaman elimizdedir. Çünkü o gibi eserleri gerek başka lisandan, gerek tercümelerinden bol bol okur, elhasıl Avrupa hakkında istediğimiz kadar malûmatı istediğimiz eserden alabiliriz.

Lâkin Asya´yı hangi eserden öğreneceğiz? îtiraf etmeliyiz ki dünyada en az bildiğimiz bir kıt´a varsa o da kendi menşe´imiz, kendi memleketimiz olan Asya´dır!.. Bu eski dünyadaki bitmez tükenmez şehirlerin en meşhurlarını, yalnız isimlerini bilmek suretiyle tanırız; o mütenevvi iklimlerde yaşayan akvamın lisanlarına, ahlâklarına, âdetlerine dair, o da yanlış olmak şartiyle, pek az şey biliriz.

Vakıa garplı seyyahlar garkı da gezerek birer seyahatname yazmışlarsa da, onlara ne dereceye kadar itimad olunabilir, bilemem îbrahim bey merhum ile bir gün Şam´da oturuyorduk. Söz müşarun ileyhin Avrupadaki musteşîrklerle buluştuğu devre intikal etti: burada ismini söylemek bir az kabalık olacak, bir müsteşirk kendisine Tibet hakkında yalan yanlış bir yığın malûmat verirken, sol elini göstererek:

“Bak! Benim bu elim işte orada sakat oldu” demiş, ibrahim bey bu vak´ayi yine o memlekette birine anlatınca karşısındaki; “Hay maskara herif hay! Size böyle söyledi ha? Ayol o anadan doğma sakattır. Hatta çocukken biz onu çolak! diye kızdırırdık” demiş.

Şimdi bu kadar cesur bir yalancıdan kimsenin gidip görmiyeceği memleketler hakkında neler beklemezsiniz!

Gerçek! Bizim Evliya çelebi merhum da var... Lâkin doğrusunu isterseniz benim ondan da gözüm yılmiştır. Anlaşılan merhum ara sıra cezbeye gelirmiş ki eserlerinde ancak meczublardan sadır olacak rivayetler var: Bizim Ayasofya camiinin üçyüz kapısı olduğunu, altından bir ucu ta kubbeye dayanan bir gizli yol bulunduğunu ben hazretin bir eserinde görmüştüm. Herkesin bildiği Ayasofya hakkında böyle söyleyen bir seyyah, artık çinimaçin faslında neler söyler, yahut neler söylemez!

Sözü uzatmayalım, biz Asyamız hakkında doğru malûmatı doğrudan doğruya Abdürreşit îbrahim efendi hazretlerinden alacağız. Müşarun ileyhe, Japonya´ya, Çin´de, Hindistan´da iken Sırati Müstakim de neşrolunan mektuplarile, osmanlı toprağına geldikten sonra, yine. Sırata dercedilen hutbeleriyle kendisini sevgili karilerimize tanıttırmıştır. Onun için uluvvî irfanından, fezaili ahlâkından uzun uzadıya bahsetmiyeceğiz.

Hazret, Asyanın her tarafını senelerce gezmiş, bu koca kıt´ada sakin insanların mazisini tahkik etmiş, halini tetkik etmiş, bunlar da saadet görmüşse esbabını aramış, sefalet görmüşse menbaını taharri emiş, evlâdını, ayalini, memleketini sırf bir hissi cuşa cuşi hamiyetle bırakıp yola çıktığı halde gezdiği yerlerde hiç bir vakit hisse mah­kûm olmamış. Evet, âlemi îslâmın felahı için çarpınıp duran bu muazzam kalp başkalarının fezailine karşı lakayt kalmamış: o, bir Mecusîye, bir Budist´e atfettiği nazarı, intikadı tam bir müslümana da atfetmiş.

Bugün zillet içinde, sefalet içinde çalkanıp duran cihanı islâmın bir çok menazırı, bir çok tazahüratı, zavallıyı, adım başında ağlatmış olmakla beraber, o etrafını iyi görmek içhi gözlerini sile sile yolunda devam etmiş. Evet, oturup ağlamanın, şu üçyüz milyonluk insan kitlesinin haline acımanın hiç bir faydası yoktur. Va esefa ki cibilliyetsizlerimiz şark tarafına dönüp bakmayı medeniyetlerine zül saydıkları gibi, hamiyetlilerimiz de müslümanlann felâketine müteessir olmakla kendilerine vazifelerini ifa etmiş nazarile bakıyorlar!

Siz benim uğradığım musibetten müteessir olmuşsunuz: Pek âlâ! Teşekkürler ederim. Lâkin bu teessürünüzü bana kavlen değil, fiilen bildirirseniz, yani benim derdimi elinizden geldiği kadar tadile çalışsanız daha iyi olmaz mı idi? Düşünmelisiniz ki siz bana dost muvasatı (teselli ve yardımını) uzatmakla yalnız bir vazife-i insaniyet ifa et­miyorsunuz, kendi hesabınıza, kendi mevcudiyetinize de çalışmış oluyorsunuz.

Vakıa Abdürreşidin bu seyahatnamesi insana o kadar keyf vermiyor. Çünkü bir çok acı hakikatları olanca acılığiyle, olanca ur yanlığiyle gösteriyor. Şarkın emraz-ı içtimaiyesini ortaya döküyor. Lâkin hastalık bütün a´razile, edvarile meydana çıkmalıdır ki; mü-davatı kabil olsun. Esbabı bertaraf edilebilsin.

Eser gayet sade bir lisanla yazılmış, ötesine berisine resimler serpiştirilmiştir. Ben çoktanberi bu kadar samimî, bu kadar müfid, lâkin bu kadar müessir kitap okuduğumu hatırlamıyorum. Araplar “söz ruhtan çıkarsa ruha girer; ağızdan çıkarsa kulağın hududunu aşmaz.” derler ki ne kadar doğrudur! Bakılsa Abürreşiin yazısında hiç bir sanat yok, hiç bir incelik yok. Lâkin hiç bir sanatın, hiç bir inceliğin ruhta husule getiremiyeceği tesiratı bu tabiî, samimî sözler anî bir surette hasıl ediyorlar.

Zaten hazretin meclisi de öyle değil mi? Binlerce huzzara karşı irad ettiği hutbelerde memleketine mahsus şive ile İstanbul şivesini mezceyleyerek hiç bir parlak cümleden, mutantan bir terkibden imdat istemiyerek gayet açık bir lisan ile yürüttüğü mülâhazalar cemaati meşhur ediyor; namütenahi söylese insanın namütenahi dinle­yeceği geliyor..

Şimdi bize bu kadar mühim, bu kadar nafi bir eser ihda ettiği için Abdürreşide büyük büyük teşekkürler ederiz; bir an evvel ikmali için ne kadar fedakârlık mümkün ise diriğ buyurmamalarını ayrıca niyaz eyleriz. [37]

[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Mühim Bir Eser
« Posted on: 28 Mart 2024, 20:49:56 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Mühim Bir Eser rüya tabiri,Mühim Bir Eser mekke canlı, Mühim Bir Eser kabe canlı yayın, Mühim Bir Eser Üç boyutlu kuran oku Mühim Bir Eser kuran ı kerim, Mühim Bir Eser peygamber kıssaları,Mühim Bir Eser ilitam ders soruları, Mühim Bir Eserönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes