> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran Ahlakı > Sonuç
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Sonuç  (Okunma Sayısı 877 defa)
20 Aralık 2010, 12:26:19
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 20 Aralık 2010, 12:26:19 »



SONUÇ

Şimdi Kur'an tarafından istenen ve öğülen gayretin ne olduğunu öğ­renmiş bulunuyoruz.Önce bu, ödevin hizmetine koyulan ve onunla boy ölçüşen hem ahlâ­kî, hem maddî bir faaliyettir. Keyfî herşey ona yabancıdır.

Sonra bu, basiretli bir faaliyettir; iki kat basiretlidir. Onun nazarlan, yalnızca bilerek onu kullanmak için elde bulunan gücü konu edinme­mekte, fakat aynı zamanda, failin (Rabbiyle, âlemle ve bizzat kendisiy­le) çeşitli münasebetlerinin aralarında hakkaniyetle dağıtılmaları ve on­ların farklı taleplerini tatmin için, onları küllî bir görüş içinde kucakla­maktadır.Nihayet o, soylu ve ileriyi gören bir faaliyettir. Gerçekte o, güdük ve is-tikbalsiz kalmak için geçici olarak kendinin tüketilmesini istemez. Bilâkis o, muayyen bir süreklilik ve muayyen bir metanet tedbirini alır; onda se­vinç ve neşe, azalmak şöyle dursun, habire artar.Böylece, kafasından ödev idealini geçirerek, şu üç unsur (güç, mekân ve zaman)'lu donatılmış olarak gayret, o şekilde hamlesini almak zorun­dadır ki, yücelirken ifrattan çekinir ve itidal kazanırken hataya düşmez.Bu bize, hemen Aristo'nun Etik'inin bir çok hükümlerini tahsis ettiği orta yol teorisini düşündürmektedir. Ve iki doktrin arasında bir yakınlık bulunması hiç de yararsız olmayacaktır. Bizim için meselenin, tarihî bel­li bir bağ bulunup bulunmadığını bilmek olmadığını belirtelim. Herkes Kur'an'ın tarih itibariyle ondan sonra olduğunu bilmektedir. Fakat diğer taraftan, bir alıntı faraziyesini söylemenin tarih bakımından bir terslik iş­lemek olacağı bilinmektedir. Gerçekten İslâm düşüncesi ile Yunan felse­fesi arasında temas, iki asır daha sonra vaki olmuştur.Bizim niyetimiz, sadece onlar arasındaki benzerliğin nereye kadar vardığını ve farkın neden ibaret olduğunu görmeye çalışmaktır.Ölçü düşüncesi, eski bir fikirdir- Fisagorculara göre, âlemin özü, sayı ve ahenktir. Eflatun, ahlâkî alanda her şeyin ölçü ile ve aklıı selimin istek­lerine uygun olarak gerçekleştirilmesi gerektiğini kabul eder. Bu fikri bi­ze daha az mücerret bir şekil altında sunmak için Aristo, ifrat ve tefritten kaçınmak demek olan orta yolu kabul etmenin gerekli olduğunu söyler.Oysa biz bu aynı amelî prensibi, biraz Önce gördüğümüz gibi, Kur'an-ı Kerim'de yalnız takvaya ait gayret konusunda değil, aynı zamanda kanaatkârlık[181], iffet[182], cömertlik[183], ses ve tutum[184] yumuşaklığı konusun­da da buluyoruz.Buraya kadar benzerlik açıktır.Fakat işte birinci fark. Biz, İslâm'ın mukaddes kitabında fazilet ile den­geli ameli aynîleştiren genel bir formüle rastlamıyoruz. Bu formülü Aris­to'da buluyoruz. O, bu konuda şöyle der: "Şu halde fazilet, bir nevi vası­tadır, çünkü onun kendine edindiği hedef, iki aşın uç arasındaki bir den­gedir... Vasatı doğru, fazileti belirttiği halde, ifrat ile tefrit, sefahati gös­termektedirler.[185]Bu tarif tam mıdır? O, doğru mudur? Tam bir kıyas üzerine dayandı­rılmış mıdır? Önce, bütün ahlâkî kavramlar, fazlalık, eksiklik ve eşitlik yönünden bu kemmî farkı kabul ediyorlar mı? Biz, ara sıra kaideye istis­na olarak işaret edilen doğruluğun misâli üzerinde durmuyoruz; çünkü biz, doğru insanı, hakikati tamamen söyleyen kimse olarak tanımlama eğilimindeyiz. Böylece doğruluğun kusuru, ölümün bazen ötesine git­mek, bazen de berisinde tutunmaktan ibarettir. Gerçeğe aşın ilave yapan kimse ile, gizlemek suretiyle onu kesen kimse, aynı ölçüde hatalıdırlar. Şu halde doğruluk misali üzerine dayalı bulunan itiraz, bertaraf edilebi­lir. Fakat derûnî ve bölünemez bir ahlâkî fiilde, bu üçlü bölünme nasıl te­sis edilir? Meselâ, belli bir tavır üzerinde insanın nefsiyle batınî duygu ve düşünce uygunluğu olarak dürüstlüğü ele alalım. Gerçekten, bu sahada üçüncü haddin imkânsızlığı prensibi bize, bütün gücüyle pekâlâ uygula­nabilir gibi görünmektedir; çünkü o ya kendisiyle samimidir veya değil­dir; tıpkı o görüyor veya görmüyor gibi.Bununla birlikte bu derecelenmede biz uygun şartlar içinde yerimizi alalım. Ortayı tutan her tutumun faziletli olduğunu ve buna karşılık bu ölçüyü aşan her şeyin aynı yolla sefahat içinde bulunan amellere girdi­ğini kabul etmek mi gerekir? Sevgi ve kin, kabul ve red, hizmet eden ve yapan amel, zarar veren ve yıkan amel, işte bunlar hakikaten zıtlıklardır. Burada sırayla faziletin, aldırmazlık, şüphe ve etkisiz düşüncelere dalmadan ibaret olduğunu savunma hakkımız var mıdır? Öte yandan Atma'lı filo­zof, bize, orta yolun ona göre denge veya eşitlik noktası olduğunuverdiği zaman, bu ölçüye bakarak kendisine faziletten sağladığı fikrin, bizzat onun mahkûm ettiği kısas kanunu ile değilse bile, en azından onun yerine koyduğu münasebet kanunu ile tecessüm etmiş bulunan sı­kı adaletten başka birşey olmadığından korkulmaz mı? Öyleyse ihsan, sa­dâkat, fedakârlık gibi hiç hesap ve tahmin edilmeyen bu faziletler için hangi mevki kalır?Böylece Aristocu tarif bize, tarif edilen şeye uygun gelmeyen durum­ları kucaklarken, bazen aşırılık İle, tarif edileni tam kapsamadığından ba­zen de eksiklik ile yanılgıya düşüyor gibi görünmektedir. Mantıkta denil­diği gibi, o ne efradını cami, ne ağyarını manidir. Bu şekilde denilebilir ki, bu konuda umumu içine alan her formülden sakınırken Kur'anî hik­met, pekâlâ gerektiği yerde durmasını bilmiştir.Bir adım daha atalım ve iki doktrini bize, orta yolu tavsiye etmekte an­laştıkları duruma bakalım. Bu orta yol neden ibarettir?Aynı şekilde burada, onların cevabı ince farklılıkları ihtiva etmektedir.Filozofumuz, o derece mücerret genel düşüncelere bağlı kalmaktadır ki, neticede bu mükemmel vasatın ne olabileceğini tayin etme ihtimamını tamamen bizlerden her birimize bırakmaktadır. Yalnız o, bize tarifin fak­törlerini göstermektedir. Diyor ki : "Amellerimizin ve duygularımızın, lâyık olanlar hakkında münasib zamanda ikna edici sebepler için ve uy­gun şartlarda gayeler için ortaya çıkması gerekir.[186]. Pekâlâ! Fakat "mü­nasib" "tatminkâr" "uygun" olan nedir? Elbette bunu gösteren "akl-ı se­lim" dir. Böylece fazilet ölçüsü, insanların çoğu için kavranılamaz olarak kalmaktadır. O, tamamen hakimin zihninde yatmaktadır. Meselâ cömert­liği alalım. Aristo şöyle söyler : "Kime vermek gerekir? Ne kadar? Ne za­man? Ne için? Ve hangi yolla? gibi hususları bilmek, işte zor olan mese­le budur. Bu yüzden paranın yerinde kullanılması nadirdir... Vasatı doğ­ruyu hedef alan kimsenin ondan en fazla ayrılan şeyden uzaklaşmakla başlaması... asgarî kötülüklerle yetinmesi gerekir[187]îşte sarahat konu­sunda hepsi bu.Tersine, Hz. Peygamberin öğretimiyle tamamlanmış bulunan Kur'an-ı Kerim, bize her fazilet için yeterince müşahhas ve tanınabilir bir ölçü ver­mekte; bu ölçü gereğince hata ve karıştırma şansları hemen hemen berta­raf edilmektedir. Buna iyice inanmak için, onu Kur'an-ı Kerim'de muzakere etmek suretiyle biraz önce zikrettiğimiz Aristocu sorulan yeniden ele almak yeterlidir: Orada her soru işaretine sarih cevap bulunacaktır.Dahası, her fazilete kendine has ölçüsünü verdikten sonra Kur'an-ı Kerim, ödevlerimizin aralarında ahenkli olmasını bize emreden genel bir kural vasıtasıyle onların bütününü sağlam bir şekilde tanzim etmiştir.Nihayet, gayretin derecesi konusunda İslâm'ın tavsiye ettiği makul orta, ne bir "aritmetik orta"dan, ne bir "zirve noktası"ndan, yani Aris­to'nun fikrinin gidip geldiği bu iki formülden değil, fakat sevinç ve ümit ile hep birlikte mümkün olduğu kadar kemâle yaklaşan bir asaletten iba­rettir. Hz. Peygamber, amelde rıfk ve yumuşaklığa teşvik hususunda şöyle buyurmuştur: "Öyleyse bizatihi doğru olana doğru, dosdoğru gi­din, mümkün olduğu kadar ona yaklaşın ve ümit edin.[188]


 
[181] el-Mâide 5/87; el-A'râf 7/31.

[182] el-Mü'minûn 23/5-7; el-Meâric 70/29-31.

[183] el-En'âm 6/141; el-Isrâ 17/29; el-Furkân 25/67.

[184] el-îsrâ 17/110; Lokman 31/19.

[185] Kış. Aristote, Ethique, Lİvre II, Ch. VI.

[186] Aynı eser, Bölüm, VI.

[187] Aynı eser, Bölüm, IX.

[188] Krş. Buhârî, Kitâbü'1-lmân, B. 29.



[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Sonuç
« Posted on: 16 Nisan 2024, 18:44:22 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Sonuç rüya tabiri,Sonuç mekke canlı, Sonuç kabe canlı yayın, Sonuç Üç boyutlu kuran oku Sonuç kuran ı kerim, Sonuç peygamber kıssaları,Sonuç ilitam ders soruları, Sonuçönlisans arapça,
Logged
Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes