> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran Ahlakı > Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı  (Okunma Sayısı 1507 defa)
21 Aralık 2010, 10:45:25
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 21 Aralık 2010, 10:45:25 »



E- Niyetlerin îhlâsı ve Sâiklerin Karışımı     
 
Şu halde, bizzat kendisi için veya faideli, meşru veya gayr-i meşru bir hedefe sahip olarak Allah'a itaat etmesine göre insanın niyeti; iyi, normal veya kötü vasfını alacaktır.Bu yasama, tek bir prensiple iradenin kararının geçerli veya geçersiz olmasını gerektirir. Bu ayrı tutmanın nazarî imkânını inkâr etmeksizin, en azından onun, son derece nâdirattan olduğu söylenebilir. En sık rast­lanan durum, bir çok sebeplerin, kararımız lehine olduğu durumdur. Kur'ânî prensiplere göre, bir sebepler topluluğunun rekabet ettiği yerde, muayyen bir kararın ahlâkî değeri ne olabilir ilkin daha önce zikredilen nassları[176] ve Allah'ı kalbin amellerinin tek hedefi yaparak o nasslarda, Kur'ân'ın yalnız yüceltmekle kalmayıp, aynı zamanda bizden ısrarla dünyanın ve kendi öz eğilimlerinin tesirinden kurtulmuş bir kalb istemekte olduğunu hatırlayalım. İnsanın yeryüzün­de ondan başka bir varlık sebebinin bulunmadığı ifade edilen[177] "itaatin bu safiyeti" vasıtasıyla tanımlanan şartların bütünü. Bu formüllerin gerçek anlamına gelince, insan belki şüpheci görünme­ye kalkışacaktır. Bize diyecektir ki, belki orada ibadet edenle ilgili amel­de ibadet hedefi olarak bazı mahlûka tın içine alındığı değersiz puta tap­mayı hariç bırakmak söz konusudur. Bu, Allah'a itaatte hareket ettirici sebeplerin bir karışımından ibaret olan iradenin bu nazik dalâletinin mahkumiyetini zorunlu olarak kapsamaz.Biz, Hz. Peygamberin açıkça, Kur'ân-ı Kerim'in ilk müfessiri olmak sı-fatiyle söz konusu âyetleri küllî bir manada anladığı şeklinde cevap ve­receğiz. Bazı âyetlerin nüzulünün vuku bulduğu şartlar, o konuda birin­ci derecede başka şeyden daha çok bu hareket ettirici sebeplerin karışımı söz konusu olduğunu da ispatlamaktadır. Onun hakkında 18. sûrenin son âyetinin nazil olduğu vak'a böyledir. Bu husustaki nakil, işte şudur: Bir adam, Hz. Peygambere gelerek şöyle der: "Övgüye lâyık bir tavır al­dığım zaman, Allah'ın rızasını gözetmemden ve mevkiimin görülmesin­den dolayı hoşlandığım vâkî oluyor"[178]. Hz. Peygamber, kendine şu âyet-i kerime vahy olununcaya kadar buna hiç cevap vermedi: "Her kim Rabbine kavuşmayı özîerse doğru dürüst işler işlesin, ibadette hiç bir kimseyi or­tak katmasın"[179].Kur'ân'ın açıklaması dışında Peygamberin sözleri bir hayli çoktur. Buharı ve Müslim, bize, Peygambere şu soruyu soran bir bedeviyi nak­letmektedirler: "Yâ Rasûlallah! İnsanlar ya şecaat, ya hamiyyet, ya şöh­ret veya mevkii için çarpışıyorlar. Bunların hangisi Allah yolundadır?" denildi. Resûlallah (s.a.) da: "Kim yalnız kelimetullah yüce olsun diye çarpışırsa, işte o Allah yolundadır"[180] buyurdu. Muhasibi bize şöyle di­yor: Niyetin hâlis ve saf olması konusunda, âlimlerin çoğu, bu hadis-i şe­rifi en şiddetli söz olarak görmektedirler; çünkü o, ne tek hareket ettiri..

ci kuvvet olarak, ne de ilâve olarak tabiata hiç bir şey isnat etmektedir[181]. Neseî, oldukça benzer bir rivayette bulunur: Hz. Peygambere bir adam gelerek: "Şöhret ve mükâfaat için savaşan hakkında ne dersin?" diye sordu. Resûlallah: "Onun için hiç bir şey yoktur" buyurdu. Gelen adam sorusunu üç defa tekrarladı. Resûlallah, her defasında: "O hiç sevap ala­maz" buyurdu. Sonra da: "Allah, ancak kendi rızası gözetilerek, halis bir niyetle yapılan ameli kabul eder"[182] buyurdu. Aynı şekilde bundan da­ha açığı hadis-i kudsîde okuduğumuz ilâhî beyandır: "Allah Tebâreke ve Teâlâ şöyle buyurdu: Ben ortakların şirkten en ğanîsiyim. Her kim bir amel işler, onda benimle birlikte başkasını ortak eylerse, onu şirkiyle başbaşa bırakırım"[183].Görüyoruz ki bu nasslara göre, itaat etme iradesine ilâve edilen bütün sebepler, amelin değerini tehlikeye koymakta ve onu Allah'ın rızasından mahrum etmektedirler.Bununla birlikte, ödevin çeşitli veçheleri ile böylece müteessir bulunmuş olan, aynı zamanda emrin haşmetiyle ve onun elverişliliği ile kendini yön­lendirmeye bırakan nefsin, yalnız ve sadece hevâlanna uymuş nefs kadar kötülenmeye müstehak olup olmadığını kendimize sormak zorundayız.İttifakla olan bir durum vardır ki, hissî duyarlılığın müdahalesi orada iradenin değerinden hiç bir şey azaltmaz. Bu karar, kanun gereğince ön­ceden alındığı zamandır, fakat başkalarının takdirini müteakip, biz ona daha çok seviniriz. Bu takdirde düşüncemizden aldığımız faide, ameli­mizin sebebi değildir, bilâkis o, sanki onun neticesidir. Hadis-i şerifte zik­redilen durum tam böyledir: Bir kimse, "Yâ Rasûlallah! Bir adam bîr ameli gizlice işler, fakat onu başkalarından öğrenince hoşuna gider" de­di. Resûlallah ona şöyle cevap verdi: "Ona iki mükâfat vardır: Amelini ört-tüğü için gizlilik mükâfatı ve başkalanna örnek olduğuna sevindiği için aleniyet mükâfatıdır"[184] Müfessirler, bu kavlin, sırrın ortaya çıkma­sının ancak amel tamamlandıktan sonra meydana geldiği faraziyede ge­çerli olduğunda müttefiktirler. Aynı şekilde o, onu edâ ederken bastırılan durum için de geçerli midir? Muhasibi, bu nokta üzerindeki tartışmayı zikrettikten sonra, memnunlukla kabul ettiğimiz bir farkı meydana koya­rak münakaşayı kesin bir çözüme bağlamak istemiştir. Hakikaten o, hayır yolunda kişinin görmüş olmayı hissettiği sevincin, hepsinin aynı de­ğerde olmayan çeşitli sebeplere sahip olabileceğine nazar-ı dikkati çek­mektedir. Meselâ, gerçek bir ahlâkî sevincin kaynağı, başkalarına iyi bir örnek vermiş olmaktır; yoksa onların katında bu övünce sahip olmak için değil. Bilâkis fazilet, bu yolla daha fazla bir taraftar ve onu uygulayan bulması içindir. Fakat, kişinin orada faziletli başarılarımızın Allah'ın rı­zasını elde etmiş olacağı bir çeşit ilâhî mükâfatı veya bir belirtiyi gördü­ğünden dolayı, bu beklenilmeyen ve aranılmayan açığa vurmaya sevin­mesi yasak değildir. İnsanlar tarafından takdir edilmiş olmanın tabiî se­vincine gelince, o daima bizim için bir noksanlık meydana getirir; fakat önem verilmediği ve hoşlanılmadığı sürece bu tabiî sevinç bir günah ola­rak düşünülmez. Gayr-i iradî ve geçici bir bilinçten ibaret küçük bir şey olduğunda, onun önemini mübalağa etmek fazlaca müşkil-pesentlik ola­caktır. Bu, büyük ruhların ondan acı çekmesine ve onun esaretinden ta­mamen kurtulmayı istemesine engel değildir[185]Bu durumlar bir yana bırakılırsa, menfaatçı görüşler, amelin önüne geçtikleri ve bir ölçüde onu belirleyen sebepler içine girdikleri zaman, hakikî problem var olur. Daha doğrusu buna hareket ettirici sebeplerin ka­rışımı tabir edilir.Prensip olarak, ilk niyete iyi demek için o, hâlis olmalıdır, demiştik. Fakat bu mutlak saflık, dereceler ihtiva etmeyen ve ihmalinin menfaat ele geçirmeye çalışma kadar ciddî bir günah teşkil ettiği katı bir ödev midir? Ve ilkin insan tabiatı, daima böyle bir menfaat gütmemeye yetenekli mi­dir ki orada aynı zamanda herhangi bir ilgi bulmaksızın kendini tama­men ideali uğruna adasın?Hemen söyleyelim ki cevap verilecek usûl ne olursa olsun, Kur'ânî prensiplerin bizi, aşın zıt taraflardan çok, ara noktalar üzerinde daha uz­laşmalı olmaya davet ettiklerine inanmaktayız.Gerçekten, eğer mesele nefsimizin kudretinin erişebileceği yerde değil ise ve diğer taraftan bir kimsenin ancak vasıtaları ölçüsünde mükellef olabileceği sabit ise, elbette çabalarımızın asla oraya yetişmeksizin kendi­ne doğru yönelmek zorunda olduğu değerin en yüksek noktasının kuru­mu olarak bu mutlak saflığı icap ettiren bütün formülleri yorumlamak gerekecektir. Bu idealden uzaklık hiç şüphesiz eksiklik olacak, fakat hata olmayacak; bir kemâliyetsizlik olacak, fakat ahlâksızlık olmayacaktır. Za­ten bunları böyle yorumlamak için nassları zorlamaya hiç gerek yoktur. Onunla kötü niyetin hükmünün verildiği ve karışık niyetinki arasında bulunan ton farkını düşünmek yeterlidir. Muharrik sebeplerin bir karışı­mı söz konusu olduğu andan itibaren, günahkâr niyetlerin sürüklediği cezanın bu tehdidinin sistemli yokluğunu tesbit ederiz ve naslann şöyle demekle yetinmekte olduğunu görürüz: Bu, "Allah yolundadır" denmiş olmaya lâyık değil; o, "Allah'ın hoşuna gitmez"; o, "O'nun katında bir ec­re müstehak olmaz"; "Allah ondan ganîdir", v.s. ondan müsbet değerini reddetmek için zorunlu olarak amelin günah sıfatını ortaya koymayan yumuşatılmış daha bir çok formül.İster fıtrî bir istidat çeşidiyle, ister bir çabanın tekrarıyle olsun, kutsal ödevin saf fikrinin, kararımıza yalnızbaşına yön verebilmesi ve onun saf­lığının içine sokulan her karışımın ancak hatamıza yüklenebilir bir ihmal­den ileri gelmesi isbatlanmışsa, bu takdirde bir noktanın göz önünde bu­lundurulmuş olması gerekecektir. O da günahın derecesi meselesidir. Gerçekten biz, simsiyah, tamamen bozulmuş bir nefis ile özel iğvâlarla karşı karşıya bulunan yumuşatmaya, muvâzene hasıl etmeye veya hayır­la şerri silmeye çalışan başka bir nefsi ayırt etmeden nasıl yargılarız? Kur'ân-ı Kerim, bize şunları haber vermemiş midir? "Bunlar İyi işi kötü iş­le karıştırmışlardı. Hak Teâlâ belki de onların tevbelerini kabul eder. Zira Allah yargılayıcıdır, bağışlayıcıdır"[186]. Hakikatte, bu âyet-i kerimede farklı iki amel söz konusudur, birincisi suçlu olan, ikincisi özellikle günahı itiraf ve tövbe etmekten ibaret olan ki onun vazifesi günahını bağışlatmak ola­caktır; itiraf etmek gerektiği gibi bizi burada meşgul eden durum, çok farklıdır: Burada söz konusu olan aynı zamanda iyi ve kötüyü andıran karışık bir niyet tarafından teşvik edilmiş tek ve aynı ameldir. Fakat ka­bul edelim ki, bu, bir ayrıntıdan başka bir şey değildir. İki durum arasın­daki benzerlik öze aittir, şu anlamda ki, bir amelin bütününde daima bir­birine uymayan iki unsur vardır ve kabul edilebilir bir şeyin varlığı, bizi bu unsurlar arasında Yüce Hakem'in daha bağışlayıcı bir tepkisini um­maya bırakmaktadır. Bu karışım, tek bir kısımda veya az önemli olan çe­şitli kısımlarda ortaya çıkmaktadır: Hakem'in dakik analizi, orada hafif­letici veya elverişli sebepleri ortaya çıkarmak için bi...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı
« Posted on: 29 Mart 2024, 03:49:15 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı rüya tabiri,Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı mekke canlı, Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı kabe canlı yayın, Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı Üç boyutlu kuran oku Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı kuran ı kerim, Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı peygamber kıssaları,Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımı ilitam ders soruları, Niyetlerin ihlası ve Saiklerin Karışımıönlisans arapça,
Logged
03 Şubat 2017, 18:49:20
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 03 Şubat 2017, 18:49:20 »

Esselamu aleyküm.Rabbim bizleri helal dairede yaşayan niyeti salih ameli dogru olan ve ihlası tam olan kullardan olalım inşallah.rabbim razı olsun bilgilerden kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Şubat 2017, 18:56:20
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #2 : 03 Şubat 2017, 18:56:20 »

Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri niyeti hayır akıbeti hayır olanlardan eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

03 Şubat 2017, 18:57:53
Mustafa/Samed
Dost Üye
*****
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 2.832



« Yanıtla #3 : 03 Şubat 2017, 18:57:53 »

Ve Aleykümüsselam. Rabbim yolundan ayırmasın. Paylaşım için Rabbim razı olsun.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

NAMAZ DİNİN DİREĞİDİR...
31 Aralık 2018, 02:25:17
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.948


« Yanıtla #4 : 31 Aralık 2018, 02:25:17 »

Kişinin niyeti herdaim Rabbinin rızasını gözeterek bir yaşam ise inşaAllah sonuda hayırlara ericektir. çünki ameller hep niyetlere göredir.  Rabbim bizleri herzaman hayırlara niyet edenlerden eylesin. . Amin
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes