> Forum > ๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ > Kuranı Kerim > Kuran Ahlakı > Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi
Sayfa: [1]   Aşağı git
  Yazdır  
Gönderen Konu: Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi  (Okunma Sayısı 1468 defa)
22 Aralık 2010, 22:36:33
ღAşkullahღ
Muhabbetullah
Admin
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 25.839


Site
« : 22 Aralık 2010, 22:36:33 »



D. Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi

Biz sırayla üç durumu inceledik:Birincide, niyetsiz meydana gelen amel. -Ahlâkî bakımdan hüküm­süz.İkincide, amel ve niyet mevcut, fakat az çok eksik: Ya kötü niyet mev­cuttur. -Ahlâksızlık; veya uygun olmayan amel mevcut. -Mahkûm edile­bilir veya affedilebilir Kötü davranış.Üçüncüde, onlar mevcut ve gayet uygundurlar. -Niyetin üstünlüğü ile beraber Kâmil ahlâkîlik.İncelemeye kalan durum, birinciden çok uzakta bulunmaktadır. O, amele çevrilmeyen ahlâkî niyetin yalnız bulunduğu durumdur. Kendi kendimize onun kendi kendine yetip yetmeyeceğini soruyoruz, yani onun, tam ahlâkî bir fiilin rolünü yerine getirip getirmeyeceğini.Önce, ahlâkçılarımızın dikkatle ayırd ettikleri niyet kelimesinin iki manasına işaret edelim. Bazen bu kelime, ancak gerçek ve aşılamaz bir engel önünde duran kesin bir kararı belirler; fakat çoğu kez, düşünüp ta­şınma ve tereddüt esnasındaki bir tasan, bir arzu ve bir gelgeç istektir[42]İkinci anlamın değerlendirmesine dek uzayıp gitmemiz gereksizdir. Bütün ciddî çabalara karşı koyan güçlükleri kaldırmaya çalışmayan, yu­muşak alışkanlıklarına bağlı kimse, her rahatsızlığı engel haline getiren böyle bir kimse, hiç şüphesiz ne övülmeye değer ahlâkî bir nitelik olarak, ne de zaafından dolayı geçerli bir özür olarak güzel ameller için sempa­tisini geçerli kılmak hakkına sahiptir. Bu nokta hususunda Mekke'den hicrete bazı gecikenler hakkında hüküm veren Kur'ân-ı Kerim'in üslû­bundan istifade edelim. Bunlar, düşmanın hükümran olduğu, yurtlarını terketmeye ve daha önce Medine'ye hicret etmiş kardeşlerine katılmaya çağrılmış iken, davete icabet etmeyen ve "yeryüzünde kudretsiz" oldukla­rı bahanesiyle evlerinde kalanlardır. Fakat Kur'ân-ı Kerim, "Yeryüzü, ken­disinde sığınacak mahal aramak için yeterince geniş değil miydi?" diye karşılık verdi. O, "bunlar, yurtlan Cehennem olanlardır" şeklinde sonuca bağladı. Yalnız "Hicret için gerçekten yol ve çare bulmayan ve nereye doğru ilerleyece­ğini bilmeyen" kimseleri, onların dışında tuttu[43].Tembel olan iyi niyet, nefisten geçen sözler, belli hissî ve hayalî lezzet için hissedilen tabiî meyil, bütün bunlara irade kesinlikle katılmadığı sü­rece, onlar bize atfedilebilir bir amel oluşturmazlar[44].

Kelimenin dakik anlamında, hadiselerle bozulmuş olan amele çevril­memiş bulunan niyete gelince, mesele pek o kadar ne sırf ahlâkî bakım diyor; tıpkı oruç tutmayı arzu eden fakat tersini yapmaya karar veren bir kimse; üzerinde tembellik varken, namaz kılmayı isteyen kimse; kötü alışkanlıklarını bırak­mak İsteyen, fakat tövbe etmek için yeterince cömert bir nefse sahip olmayan kimse gibi..." Muhasibi, Ri'âye, vrk. 66.dan değer ve itibarda olup olmamasını, ne de sevabımıza veya günahımı­za yol açmak için yeterli olup olmamasını bilmek meselesi değildir. Ka­rar alınır alınmaz, ahlâkî sorumluluğun tam olmasında hiç şüphe yok­tur[45] Hatta kararımızdan vazgeçsek ve üstelik tamamen ters tarafı be-nimsesek bile, ilk niyet daha önce ahlâkî eserlerini vermiş olacaktır. On­ların zıt bir kararla telâfisi müstesna.Gerçek mesele, tamamiyle gerçekleştirilmiş bir karar ile engellenmiş bir kararın tam tamına aynı ahlâkî değere sahip olup olmamasını bilmek meselesidir. Tarafımızdan herhangi bir güçsüzlükten, az bir çabadan ve bir metanet eksikliğinden ileri gelen bu engelin bulunduğu durumu bir yana bırakalım. Bu şartlar içinde, niyetin fiile nisbetle aynı derecede ola­rak tanınmamış olması gerektiği açıktır. Biz, insanî nedenselliklerini tam olarak kullanmış olan, iradelerinin amelini gerçekleştirmek için güçlerin­de hiç bir vasıtayı ihmal etmemiş olan ahlâkîlik hususunda iki isteklinin farz edildiği durumla yetinelim.

Birinin başarısı ve diğerinin başarısızlığı ancak onların iradelerinden bağımsız haricî bir şansla sağlanabildiğinde, elbette onlar arasında tam bir benzerlik kabul etmemiz mümkündür.Fakat, diğer taraftan bizim yürütme gücümüzün icrasının, âlemde ve bizim kendimizde, müsbet veya menfî değerlere sebep ve müessir olma­sı inkâr edilemez. Bu icranın yabancı şartlar tarafından kolaylaştırılmış olduğu söylense de, vakıa ortadadır: Bu, tabiatın bir bağışıyla verilen bir şey olması mümkün bile olsa, bu icraat yine bizimdir, çünkü irademizle tamamlanmıştır. Bu imkândan yararlanmış olmayı ihmal etmemiz müm­kün olabilirdi. Kendi icraî çabamızla kazandığımız, fiillerimizi önce ol­duğundan daha zengin kılan neticeler, bizim tarafımızdan meydana gel­miştir ve öyleyse bizim hesabımıza yazılmalıdır. Şu halde iki durumu na­sıl eşit olarak koyarız?Bununla beraber, müslüman ahlâkçıların sözlerini harfiyen aldığımız­da, durum böyle olacaktır. Onlarıngörüşleri, aklî düşünceler üzerine de­ğil, fakat Hz. Peygamberden rivayet edilen bir çok metinler üzerine da­yandırılmış gibi görünmektedir.

Şu halde bu saha üzerinde duralım ve önce dayanaklarına başvurduk­ları en sağlam naslardan bazılarını zikredelim. Allah'ın elçisi şöyle deiniştir: "iki müslüman kıhçlarıyle karşılaştıkları zaman katil de maktul de Cehennemdedir"[46]. "Katil böyle, ya maktule ne oluyor? " diye soruldu­ğunda Hz. Peygamber, "O, arkadaşını öldürmeğe arzulu (haris) idi de ondan" buyurdu. Başka bir hadiste, Hz. Peygamber, ciddî sebeplerle git­meleri engellenmiş olanları, yiğitçe savaşanlarla bir tutmaktadır: "Medi­ne'de öyle ashabımız vardır ki sizin gezdiğiniz hiç bir diyar, geçtiğiniz hiç bir vadi yoktur, ancak o dostlarımız da sizinle beraber o diyarı gez­miş ve o vadiyi geçmiş(cesine ecrü sevaba nail olmuşlar)dır. Ashab: "Ya Rasûlallah, onlar Medine'de (oturmuşlar)dır!" dediler. Resûl-i Ekrem: "Evet onlar Medine'de kaldılar. Fakat onları Medine'de özür hapsetti!" buyurdu[47]. Bundan daha hayırlısı! Tasaddukta bulunanlara gıpta[48] eden fakirler, Allah katında aynı sevaba sahip olacaklardır. Buna karşılık, şer­li zenginlerin ikbâl ve israfıyla gözü kamaşmış, onların benzerini yapmak için bu dünyanın zenginliklerine sahip olmayı isteyen kimseler, aynı ce­zayı göreceklerdir[49].Hadis tenkidcilerine göre, doğruluklarında şüphe olmayan bu metin­ler, bize mütecanis bir sınıf açısından kendilerini göstermemektedirler. Tersine onların her biri, bize ayrı bir türe cevap veriyor gibi görünmekte­dir. Biz onları üç sınıf haline koyabiliriz: 1. Uygulama teşebbüsü ile bera­ber olan niyet; 2. Teşebbüsü arızî bir engelle engellenmiş niyet; 3. Farazi niyet.

Halbuki, birbiriyle döğüşen iki kişi tarafından yapılmış bize örnek olan birinci nevi, amelsiz niyet olan konumuz içine girmemektedir. Ve bu örnekte mağlûba, galip gibi ağır şekilde muamele yapılması akıl almaz bir şey değildir yalnız aynı kin ve saldırgan düşünce ile tahrik edilmiş olarak değil, aynı zamanda gerçekte savaşın içine girişmiş ve aynı şekil­de güçlerini kötü niyetinin hizmetine koymuş, fark ancak çabalarının so­nucunda bulunmaktadır. Az-çok küçük farklarla, niyeti amele yakın kı­lan bazı durumlar olsa da, düşünce sahasında kalmaya mahkûm edilmiş ni-yetin bulunduğu son iki grup, böyle değildir. Gerçekte, niyetin teşek­külünden sonra ve onu uygulamak için bazı hazırlıklardan sonra, ya da daha önce başarılmış bir takım tecrübelerden sonra herhangi bir durum­da ansızın çıkan bir engelin vuku bulmasını farz edebiliriz, fakat onun zinciri beklenmeyen bir kaza ile kopmuş olacaktır; halbuki diğer durum­da engel, halihazır bütün kararı imkânsız kılarak ve niyeti, şartlı basit bir arzuya indirerek henüz olduğu yerdedir: Eğer zengin olsaydım, tasad-duk edecektim veya hayatın bütün zevklerinin tadını en iyi şekilde çıka­racaktım.Böylece, iki aşın ve bir orta durum mevcuttur. Kaza ile engellenmiş niyet, etkili niyet ile farazi güçsüz niyet arasında bulunmaktadır. Niyet birbirine zıt iki niteliği içine aldığından, akıl, ilk iki durumu farklı tasar­lama eğilimi gösteriyorsa da, üçüncüsü aklî karar için şüpheli bir durum teşkil etmektedir. Ve bununla beraber, metinler, bu çeşitli nitelikler ara­sında fark etmiyormuş gibi görünmektedir. Onları, mutlak bir benzerlik anlamında anlamak gerekir mi?Bu, bizim görüşümüz değildir. Biz, daha ziyade orada derece değil, bir tabiat benzerliği söz konusu olduğuna inanmaktayız. Ne olursa ol­sun, niyetin her zaman değeri vardır; ama niyet, amele ne kadar çok yak­laşırsa, değeri o kadar çok artar ve o ancak tamamlanmış amel içinde tam değere erişir. Aklî açıdan bu aşama sırası bize doğal olarak atfedilecektir; fakat ilâhî bir ceza söz konusu olduğunda, Allah'ın iyiliğini böyle sınır­landırmayı ve onu çoğu kez kusurlu olarak ortaya çıkan ölçülerimize bağlamayı istemek belki cüretli bulunacaktır. Yalnız tabiî bilgilerimizle bu ilâhî işleri kararlaştırma isteği, bizden uzaktır. Vahyedilen gerçeklerin alanında, elverişli bir metod kabul etmek gerektiğini bilmekteyiz, yani bu gerçekleri bize açıklayan nasslara başvurmalıyız. Ancak, bu nasslar ara­sında iyi bir seçim yapmak gerekir.Halbuki, biz, önce bütün özel nasslann açıklamasında görevini edâ et­mesi gerekli olan Kur'ânî prensip yönünden haklıyız, Kur'ân-ı Kerim'in açıkladığı üzere ilâhî adalet, olayları kaba ve aşağı-yukarı olarak yargıla­maz. Bir atom ağırlığında bile olsa[50], o, gayretin her derecesini inceden inceye tartar[51]. Eğer batını gayret bütün değeri imha etse, ne kadar atom kaybolmuş olacaktır! İlâhî ihsanın, kendi hakkı olarak, herkese amelleri­ne göre verdikten sonra, ziyâde lütuf ile falan veya filan ameli kabul et­mek, kendi kendine olduğundan üstün cömert bir değeri ona vermek ve binaenaleyh niyeti amel seviyesine yükseltmek olduğunu söylemek gere­kir. Evet, ancak şu şartla ki bu yükseltme, bütün ıskala üzerinde bir dengesizliğe yol açmaz. Bu ise kaçınılmaz olarak vuku bulmaktadır: Çünkü bütün üstün aşamalar, bir yeniden düzenlemeyi gerektireceğine göre, on­ları olduğundan daha yüksek seviyeli kılacaktır. Öyleyse iki şeyden biri: Ya onların bir hak ileri sürmesi hoşnutluk kazanmayacak ve cömertlik ta­...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Müslüman
Anahtar Kelime
*****
Offline Pasif

Mesajlar: 132.042


View Profile
Re: Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi
« Posted on: 28 Mart 2024, 14:23:21 »

 
      uyari
Allah-ın (c.c) Selamı Rahmeti ve Ruhu Revani Nuru Muhammed (a.s.v) Efendimizin şefaati Siz Din Kardeşlerimizin Üzerine Olsun.İlimdünyamıza hoşgeldiniz. Ben din kardeşiniz olarak ilim & bilim sitemizden sınırsız bir şekilde yararlanebilmeniz için sitemize üye olmanızı ve bu 3 günlük dünyada ilimdaş kardeşlerinize sitemize üye olarak destek olmanızı tavsiye ederim. Neden sizde bu ilim feyzinden nasibinizi almayasınız ki ? Haydi din kardeşim sende üye ol !.

giris  kayit
Anahtar Kelimeler: Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi rüya tabiri,Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi mekke canlı, Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi kabe canlı yayın, Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi Üç boyutlu kuran oku Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi kuran ı kerim, Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi peygamber kıssaları,Niyet Kendi Kendine Yetebilir mi ilitam ders soruları, Niyet Kendi Kendine Yetebilir miönlisans arapça,
Logged
28 Ocak 2017, 22:31:08
Ceren

Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 26.620


« Yanıtla #1 : 28 Ocak 2017, 22:31:08 »

Esselamu aleyküm.Rabbim bizlerin niyetini salih amelini doğru kılsın inşallah.Rabbim razı olsun paylaşımdan kardeşim...
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

29 Ocak 2017, 14:06:51
Ruhane
Yeni Üyeler
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Mesaj Sayısı: 9.473


« Yanıtla #2 : 29 Ocak 2017, 14:06:51 »

Rabbim sen bzilerinniyeti halis hayirli kullarindan eyle
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı
29 Ocak 2017, 15:07:35
Mehmed.
Görevli Sorumlusu
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bay
Mesaj Sayısı: 18.662


Site
« Yanıtla #3 : 29 Ocak 2017, 15:07:35 »

Ve aleykümüsselam Rabbim bizleri niyeti güzel ameli güzel kullarından eylesin Rabbim paylaşım için razı olsun
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

29 Ocak 2017, 15:58:10
Sevgi.
Bölüm Görevlisi
*
Çevrimdışı Çevrimdışı

Cinsiyet: Bayan
Mesaj Sayısı: 17.947


« Yanıtla #4 : 29 Ocak 2017, 15:58:10 »

Aleyna Ve Aleykümüsselăm. Mevlam bizleri herdaim hayırlı düşünen ve hayır söz söyliyenlerden iyilik ameller işleyen kullarından olabilmeyi nasip etsin inşaAllah. Amin ecmain.
[Bu mesajın devamını görebilmek için kayıt olun ya da giriş yapın
Bu Sayfayi Paylas
Facebook'a Ekle
Kayıtlı

Sayfa: [1]   Yukarı git
  Yazdır  
 
Gitmek istediğiniz yer:  

TinyPortal v1.0 beta 4 © Bloc
|harita|Site Map|Sitemap|Arşiv|Wap|Wap2|Wap Forum|urllist.txt|XML|urllist.php|Rss|GoogleTagged|
|Sitemap1|Sitema2|Sitemap3|Sitema4|Sitema5|urllist|
Powered by SMF 1.1.21 | SMF © 2006-2009, Simple Machines
islami Theme By Tema Alıntı değildir Renkli Theme tabanı kullanılmıştır burak kardeşime teşekkürler... &
Enes