๑۩۞۩๑ Kitap Dünyası - İlim Dünyası Kütüphanesi ๑۩۞۩๑ => Kıyas Istıhsan ve Istıslah => Konuyu başlatan: Ekvan üzerinde 12 Ekim 2011, 17:40:11



Konu Başlığı: Hadîs Ekollerinin Doğuşu
Gönderen: Ekvan üzerinde 12 Ekim 2011, 17:40:11
Re'y ve Hadîs Ekollerinin Doğuşu :


Büyük fetihlerle İslâm dünyasının son derecede genişlemesini sağlayan Dört Halîfe (Hulefâ-i Râşidîn) devrinden sonra iktidar, Muaviye b. Ebî Süfyan (Ö. 60 H.) vasıtasıyla Emevîlerin eline geç­miş ve İslâm Hilafeti bir çeşit saltanat haline gelmişti. Emevîlerin hükümran olduğu 41-132 H./661-750 M. yıllarında, çeşitli iç savaş­lar ve fitneler yüzünden bir kısım sahâbîlerle tabiîler, hükümet merkezinden uzak şehirlere çekilip İslâm ilimlerle uğraşmışlardır. Bilgin sahâbî ve tabiîlerin bu ilmî çalışmaları ve çevrelerinde top­lanan öğrencilerin gayretleri, daha sonra tefsîr hadîs ve fıkıh gi­bi ilimlerin teşekkül ve tedvinini doğurmuştur. Tabiîlerden mey­dana gelen öğrenci grupları, kendi hocaları olan sahâbîlerin anlayış ve görüşleriyle birlikte rivayet ettikleri hadîsleri, bulundukları çev­relerde yaymışlardır. Her şehirde ünlü bir tabiî bilgini vardı: Me­dine'de Saîd b. el-Müseyyeb (Ö. 94 H.), Mekke'de Atâ b. Ebî Rabah (Ö. 11.4 H-), Kûfe'de İbrahim en-Nehâî (Ö. 95 H.), Basra'da Hasan el-Basrî (Ö. 110 H.), Şam'da Mekhul b. Müslim el-Hüzelî (Ö. 112 ve­ya 113 H.), Yemen'de Tavus b. Keysan (Ö. 106 H.) bulunuyordu. [276]

Tabîatiyle birbirinden uzak ve değişik toplumsal şartlara sahip olan bu şehirlerdeki bilginler arasında görüş farkları gittikçe belir­gin hale geliyordu. Her şehirde kendine göre bir fıkıh ekolü doğma­ya başlamıştı. Bunların en etkili olanları, Hicaz ve Irak veya Me­dine ve Küfe ekolleriydi. Elbette Hicaz'daki yaşayış ve toplumsal durum, Hz. Peygamber devrine nisbetle pek farklı olmadığı halde, Irak'ta çok değişik bir çevre ve yeni problemler vardı. Kur'ân, Sün­net ve îcmâ' ile hükmü belirtilmemiş olan problemleri Iraklı bil­ginler, rivayet edilen bir kısım hadîslerin sıhhatinden de şüphe et­tikleri için, akıl ile çözmeye çalışıyorlardı. Bu da re'y, ictihâd ve kıyas ile oluyordu. Bu yüzden Iraklılara “re'y” veya “kıyas ehli” deni­liyordu. Daha çok hadîs ve geleneklerden hareket ettikleri için Hicazhlar'a da “hadîs” veya “eser ehli”                                           

adı veriliyordu. [277]

Bu demek değildir ki bütün Hicazlı fakîhler re'yi asla kabul et­mezler ve Irak’lı fakihlerin de hepsi re'y tarafdarı idiler. Elbette her iki ekol arasında karşılıklı temaslar, etkiler ve fikir alış-verişleri oluyordu. Dolayısıyla, Irak'da Şa'bî [278] Ahmed b. Hanbel (Ö. 241 H.) ve Dâvûd b. Ali el-İsfahânî ez-Zâhirî (Ö. 270 H.) gibi hadîs tarafdarları bulunuyordu. Hicazda da, Râbîa b. Ebî Abdirrahman (Ö. 136 H.) ve imam Mâlik gibi re'y'e önem veren fakihler   vardı.

İmam Şâfiî ise, bu iki ekolün tam ortasında bir yer almış, hem hadîs'i, hem de re'y'i (ictihâd ve kıyas anlamında) birlikte temsil eden bir ekolün kurulmasına yol açmıştır. [279]

Bu umûmî açıklamalardan sonra adı geçen ekoller üzerinde biraz daha durmak istiyoruz: [280]



[276] Şafii, el-ümm, c. VII, 5. 258; A.H. Abdulkadir, Nasratu'n Âmme fî Târihfl-Fıkhi'l-İslâmî, s. 137,138.

[277] K.A. Farûkî, Islamic Jurisprudence Karachi (Pakistan) 1962 s. 142; M.E, Zehra, Târihu'l-Mezahibn-Fıkhıyye, s. 31; İbn-i Kuteybe, K. el-Maârif, Mısır, 1934, s. 217.

[278] Adı, Ebû Amr Amir b. Şerahil'dir ve yaklaşık olarak 110 H. yılında ölmüştür.

[279] I. Goldziher “Fıkıh”, İslâm Ansiklopedisi, c. IV, s. 605; M.E. Zehra, a.g.e,, s. 31,38.

[280] Dr. Abdulkadir Şener, İslam Hukukunun Kaynaklarından Kıyas, Istıhsan Ve Istıslah, Diyanet İsleri Başkanliği Yayınları:59-61.